Serveti Fünun'da Roman Öykü Tiyatro Eleştiri

24.08.2016

 

ROMAN

 

Servet-i Fünun hikâye ve romanında daha ziyade natüralizm ve realizm akımlarının tesiri görülür.

Olay ve kişiler bu edebi akımların bir sonucu olarak hayatta görülen veya görülmesi mümkün olan cinstendirler.

 

Tanzimat roman ve hikâyelerine göre roman ve hikâye tekniği daha kuvvetlenmiş. Batı roman ve hikâye tekniğine daha çok yaklaşma göstermiştir. Tanzimatçılar gibi lüzumsuz tasvirlere yer verilmemiş olay ve kişiler hakkında bilgiler vererek konunun akışı kesilmemiştir.

Tanzimatçıların aksine yazar kendi kişiliğini gizlemiştir. Olaylar yazarın gözüyle değil kahramanların gözüyle anlatılmıştır.

 

Teknik Batı’dan alınmış vakalar ise kendi hayatımızdan seçilmiştir. Vakalar seyahat hürriyetinin sınırlı olması yüzünden daha çok İstanbul’da geçer.

 

Kahramanlar umumiyetle yüksek tabakadan aydın kimselerdir. Küçük hikâyelerde ise halk arasından seçilmiş kahramanlara yer verilmiştir.

 

Tanzimatçıların aksine halka seslenme yerine seçkin tabakaya seslenme gayesi güdülerek, süslü ağır bir dil kullanılmıştır. Fransız dilinden etkilenmenin bir sonucu olarak Türkçenin cümle kurma yolları genişletilmiş cümlelerdeki öğelerin diziliş sırası değiştirilmiştir. Bazı cümleler yarıda kesilmiş asıl düşünceyi anlatan kelimeler sona bırakılmış bazen de bir cümlenin arasına ikinci bir cümle sokularak birer çizgi ile ayrılmıştır. Üslup oldukça süslüdür bilhassa kişi ve yer tasvirlerinde bu süslü üslup daha da kendini hissettirir.

 

Servet-i Fünun Edebiyatında Öykü ve Roman

 

Roman ve öyküde çağdaş Fransız edebiyatı örnek alınmış, Realizm ve Natüralizm akımlarından etkilenilmiştir.

 

Romanlarda İstanbul’un aydın çevreleri ile saray ve konak yaşamı konu edinilmiştir. Bireysel acılar, düş kırıklıkları, aşklar... Üzerinde durulmuştur.

 

Servet-i Fünun romancıları, içinde yaşadıkları çevreyi anlatmışlardır. Romanların çoğunda Türk toplumunun ne ölçüde Batılılaşmakta olduğunun örnekleri verilmiş, Batılı yaşam tarzının Türk toplumundaki yansımaları gösterilmiştir.

 

Sanatçılar, yerli karakterlerin psikolojilerini tahlil etmişler; toplumsal yaşamla değil, "ev içi" ile ilgilenmişlerdir.

 

Öykülerde sıradan kişilere ve halkın yaşantısına daha çok yer verilmiş; öyküler romanlardan daha sade bir dille yazılmıştır.

 

Gerçekçi akımların gereği olarak sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.

Tanzimat romanında görülen gereksiz betimlemeler bırakılmış, betimleme roman kahramanlarının psikolojilerini ortaya koymak için yapılmıştır.

 

Teknik yönü çok sağlam romanlar yazılmış; modern Türk romanının temelleri atılmış ve ilk örnekleri (Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu) verilmiştir.

 

Servet-i Fünun öykü ve romanları, teknik bakımdan üstünlüklerine rağmen dil ve üslupta hatalı bulunmuştur. Tanzimat'la başlayan dili sadeleştirme çabalarına zarar veren bu "Sanatkârane üslup" eserleri anlaşılmaz kılar. Kimi yazarlar, eserlerinin 1920'den sonraki baskılarında sadeleştirmeler yapar.

Fransız dilinin cümle yapısı Türkçeye aktarılmış; eserlerde devrik ve eksiltili cümlelere yer verilmiştir. Dil ve üslupta aydınlara hitap eden bir anlayış benimsenmiştir.

 

 

Servet-i Fünun Edebiyatında Tiyatro

 

Tiyatro, doğrudan toplum yaşamını dile getiren ve topluma seslenen bir türdür. Servet-i Fünuncular kendi düşüncelerini yansıtan oyunların bu dönemde oynanmasına izin verilmeyeceğini bildikleri için tiyatro eseri yazmamışlardır.

 

Bu dönemde tiyatro sahnelerinde tuluat kumpanyaları temsiller vermiş, bu temsiller 1908'e kadar sürmüştür.

 

Servet-i Fünuncular 1908'den sonra bazı tiyatro eserleri ortaya koymuşlardır. Ancak Servet-i Fünuncuların bu piyesleri diğer türlere göre oldukça zayıftır. Bu denemelerde konuşma diline yaklaşmak için çaba gösterilmiş; eserlerde evlenme, boşanma ve kadınların medeni hakları gibi konular işlenmiştir.

 

Hüseyin Suat Servet-i Fünuncular içinde tiyatroyla en çok ilgilenen sanatçıdır. Başarılı bir tiyatro dili olan sanatçının "Şehbal Yahut İstibdadın Son Perdesi" (1908), "Deva-yı Aşk" (1910) gibi eserleri vardır.

Tiyatro alanında bir iki eser veren Halit Ziya, bu türde başarılı değildir. Kâbus (1918) adlı dramı ve Fransızcadan adapte ettiği iki tiyatro (Füruzan, Fare) teknik olarak zayıftır.

 

Mehmet Rauf, roman dışında tiyatro eserleri de yazmıştır: Pençe (1909), Cidal (1911), Diken (1917) eserlerinden bazılarıdır.

 

Cenap Sahabettin de bir iki eseriyle bu türe katkıda bulunur: Yalan (1911), Körebe (1917).

 

Servet-i Fünun Edebiyatında Eleştiri

 

Servet-iFünun döneminde eleştiri, daha çok başkalarına cevap verme ya da Servet-i Fünun'un görüşlerini savunma biçiminde gelişir.

 

Şair ve yazarlar nazımda kullanılan sözcüklerin yapaylığı, anlam karışıklığı yönünden ağır eleştiriler alırlar, yine sanatçıların bir kısmı Batı hayranlığını körüklemekle suçlanırlar. Kişileri Türk olmayan iki öykü yazdığı için Halit Ziya, milli olmamakla suçlanmıştır. Servet-i Fünun yazarları bu eleştirilere cevap verirken soğukkanlılıklarını yitirmezler.

 

Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayp, Mehmet Rauf... gibi yazarlar Batılı yazarların sanat ve edebiyatla ilgili görüşlerini açıklamaya çalışır; Batılı sanatçıları tanıtırlar.

 

Servet-i Fünun'da edebiyat eleştirisiyle ilgilenen tek sanatçı, Ahmet Şuayp (1876 - 191O)' tır. Ahmet Şuayp, bir edebiyat eserinin psikoloji ve sosyolojinin verilerine dayanılarak eleştirilmesi gerektiğini söyler, Fransız eleştirmeni Hippolyte Taine'den etkilenir ve yazılarını Servet-i Fünun dergisinde "Hayat ve Kitaplar" başlığı altında yayımlar. O, eleştirilerinde nesnel olmaya çalışır.

 

SERVET-İFÜNUN ŞAİRLERİ YAZARLARI İLGİLİ LİNKLER

 

İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ 

 

 Üye olarak ESA şairi ve yazarı olabilir, yazılara katkıda bulunabilirsiniz.

0

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar