13.04.2013
Türk Edebiyatı'nda Tanzimat sonrası ikinci kuşak olan, Recaizade Mahmud Ekrem , Muallim Naci ve Abdülhak Hamit Tarhan kuşağı ile Servetİ Fünun edebiyatı arasında yer alan ve bu süreçte eserler veren yazarlara verilen addır. Ara Nesil, 1876-1896 [1] tarihleri arasında eserler veren sanatçıların olduğu dönem için söylenir. Fakat bu tarih kimi kaynaklar tarafından 1885-1896 yılları arası olarak kabul edilir. [2]
Beşir Fuad, Fazlı Necib, Mehmed Celal, Nabizade Nazım Hasan Fehmi adları Ara Nesilde anılan edebiyatçılardan birkaçıdır.
Bu dönem sanatçıları ne Tanzimat ne de Servetİ Fünun Edebiyatı şair ve yazarları arasında sayılmamışlar Tanzimat ve Servet-i Fürun arasında ortaya çıkan eserler veren "ara nesil" şairleri ve yazarları olarak kabul edilmişlerdir.Edebiyat tarihimizde batılılaşma döneminin Tanzimat II. Kuşak edebiyatçılarından sonra Servet-i Fünun topluluğu kurulmadan öncesi sürece verilen addır. Tanzimat sonrası edebiyatının ikinci nesli ile ServetiFünun edebiyatı arasında yer alan dönemde eser veren sanatkârların da belirli bir yönü vardır. Bu sanatçılar da batı edebiyatı taraftarıdır. Fakat Tanzimat I. Kuşak ve II. Kuşak Tanzimatçılarda olduğu gibi sanat anlayışlarında belirleyici veya fark yaratma amaçlı bir eğilimleri veya sanat görüşleri olmamış hem Tanzimat I. Kuşaktan şair ve yazarların hem de Tanzimat Edebiyatı şair ve yazarların izlerini, sürmüşlerdir.
Tanzimat sonrası edebiyatının birinci neslinden Namık Kemal 'in, ikinci neslinden ise Abdülhak Hamit Tarhan veRecaizade Mahmut Ekrem diğer yandan da edebiyatta yeniliği kabul etmekle birlikte dil ve zevk bakımından geleneğe bağlı kalan Muallim Naci ‘ nin etkisinde kalarak bu görüşleri yineleyen bir tutum içinde olmuşlardır. Bu bakımdan Ara Nesil diye adlandırılan süreçteki yazar ve şairler genel olarak Ekrem ya da Naci dairesinde gösterilen ediplerdir.
Ara Nesil sanatçılarının yirmi yıllık süreçlerindeki edebi tutumlarını I.Ara Nesil, II Ara Nesil olarak ayırmak mümkündür. Tanzimat sonrası edebiyatının ilk nesli sanat toplum içindir noktasına daha yakın hareket etmiş, edebiyatı sosyal ve siyasî düşüncelerinin ifadesi için bir vasıta olarak görmüşlerdir. Bu açıdan siyasete yakın edebiyatın gereklerine biraz da uzak duran bir tutum içine girmişlerdir. Eserlerinde siyasi amaçları önde tutan bir yaklaşım içindedirler.
İkinci nesil ise edebiyatı siyasetin sınırları dışında tutarak edebi eserler vasıtası ile siyasi konular işleme davasından vazgeçmişlerdir Fakat bu neslin de edebi meseleler hakkında pek düşündükleri ve kafa yordukları da söylenemez. Buna rağmen şekil ve muhteva olarak şiirde değişiklikler yapmaya çalıştıkları da iddia edilebilir.
Ara nesil sanatkârları, 1860'tan sonra açılan yeni eğitim öğretim kurumlarında yetirilmişlerdir. [3]Bu okullarda yabancı dil öğrenmiş gençlerdir. Bu sayede batı edebiyatını be özellikle Fransız edebiyatını yakından hatta bizzat Fransızcadan okuyarak izlemişlerdir. Üstelik bu sayede de batıda ortaya çıkan edebiyat akımlarını takip etme imkânı da bulabilmişler ve güncel olarak izleyebilmişlerdir. Pek çok Fransızca eseri Türkçeye tercüme ettiler, bu yolla hem şekil hem konu bakımından kendilerine bol örnek bulma imkânını kazandılar.
Ara Nesil edebiyatçıları mecmuacılığa önem vermişler gazetelerde edebiyatın gereği kadar işlenmeyeceği fikri ile hareket etmişlerdir. Bu bakımdan 1880-1895 yılları arasında ya doğrudan edebiyat veya edebiyata az ya da çok yer ayıran elliye yakın dergi çıkmış, bu dergiler genellikle bu dönem sanatçılarının eserlerini yayınladıkları dergiler olmuş ve dergiler etrafında belirli sayıda bir edebiyat okuyucusu teşekkül etmiştir.
Bu dergilerden bazıları Mecmua-i Asarı Edebiye, Mecmua-ı Ebuzziya, , Şark, Hazine-i Evrak, Hayfa, Afak, Güneş, Berk Hazine-i Funun, Malumat, vb dergilerdir.[4] Risale-i Hafi Nokta Servet-i Fünun
Bu dönem sanatçıları eserlerini devrin bu dergilerinde yayınlama imkânı buldular. Ve bu dergilerde çeşitli tartışma ortamları da oluşturdular. Yeni edebiyat taraftarları ile eski edebiyat geleneğini devam ettirenler en önemli münakaşalarını bu devrede yaptılar. Ekrem ve Naci arasındaki “ abes”” muktebes “ tartışmaları da işte bu devrede oldu. Tanzimat I kuşak sanatçılarının pek çoğunun dâhil olduğu romantizmle 1880'den sonra edebiyatımızda görülmeye başlayan natüralizm sanat anlayışları bu devrede tartışıldı. Menemenlizâde Menemenlizade Mehmed Tahir ( 'in Romantizmi, Beşir Fuad'ın Natüralizmi savunduğu bu tartışmalar sonunda edebiyatımızda akımlar ve taraftarlı arasındaki görüş farkları belirmeye başladı.
Yapılan bu tartışmalar daha çok şiir üzerinde yoğunlaşmıştı. Bu tartışmalar edebiyat, şiir ve şiirin çeşitli meseleleri üzerinde düşünme ve uygulamaya geçme yolunu açtı. Vezin, kafiye, dil, üslûp, sanat anlayışları ve sanat akımları üzerinde üzerine çeşitli yazılar yazıldı. Yeni bir şiir dili ve şiir söylemi üretme yöntemleri arandı. Mısra ya da beyite bağlı şiir cümlesi terk edilerek şiirin bütününde konu bütünlüğü oluşturmak düşüncesi ortaya atıldı. Bu düşünceler Servet-i Funun şairlerinin şiirlerinde ayrı bir özellik olarak ortaya çıkmasına vesile olacak Servet-i Funun şairleri tarafından başarı ile uygulanacaktı. Bu bakımdan bu süreçteki tartışmaların çoğuna Servet-i Funun’u hazırlayan gelişmeler olarak bakmak daha doğru olacaktır.
Batılı nazım şekillerinden olan Sone, terza rima, Ottowa Rima, balad gibi şiir biçimleri üzerinde örnekler verildi. Klâsik nazım şekillerinin üzerinde çeşitli değişiklikler yapıldı. Serbest müstezat ve batıdan gelen sone kullanılmaya başlandı. “ Vezin üzerindeki tartışmalar yeniden alevlendi. Hece Ölçüsü reddedenler oldu. Ancak Ali Ferruh gibi onu kullanmamanın cinayet olacağını söyleyenler de çıktı”.[5]
Tercüme faaliyetlerinin yoğunlaşması genç sanatkârların edebiyat ufku genişletmiş batılı edebiyatçıların zihni ve edebi amaçlarını anlama yolunda aşama kaydetmişlerdi. Batılı yazarların bakış açıları ile hareket etmeye çalışan ara nesil sanatçıları geleneksel tabuları yıkma yolunda daha müteşebbis davranmayı daha radikal değişiklikler yapmaya cüret edebiliyorlardı. Bu bakımdan kafiye göz içindir, kulak içindir tartışmalarından sonra, ilk kez kafiyesiz şiirler yazma ve kulak için kafiye uygulamalarına girmeye cesaret edebilmişlerdi. Ara Nesil sanatçılarından bazıları ve özellikle Muallim Naci eleştirilerini dilbilgisi ve aruz ölçüsü kurallarına bağlı kalınması noktasında yoğunlaştırdılar. Recaizade Mahmut EKREM ve çevresindeki genç şairlerle giriştikleri tartışmalar, Türk edebiyatına yeni bir soluk getirdi. Konular zenginleşti, akla gelen her konu şiirde ele alınmaya başlandı. Yeni terkipler ve tamlama kurma yolları arandı, arandı. Tercümeler yolu ile kelime dünyası zenginleşti, kelimeleri yeni anlamlarda kullanma, farklı hayaller kurma yönünde arayışlara girme yolları açılmıştı. Yeni bir duyuş ve düşünüş tarzı meydana geldi. Bu yeni duruma yeni imaj sistemleri ile anlatıldı.
“Ara Nesil sanatkârları edebiyatı ve özellikle şiiri estetik bir olgu olarak kabul ettiler. Onu hem şekil hem muhteva yönünden güzelleştirmenin yollarını aradılar. Edebiyatı, sadece edebiyat olarak ele aldılar. Ondan, başka sahalar için fayda beklemediler. Edebiyat, şiir ve şair doğrudan düşünce konusu oldu. Böylece edebî tenkit önceki devreye nazaran çok gelişti.” [6] Örneğin bu nesil şairlerinden olan Hersekli Arif Hikmet “şiir için vezin ve kâfiye gerekli değildir. Dolayısıyla şiir mensur da olabilir. Şiir sadece estetik sebeplerle yazılır. Şiirin mahiyeti tahayyülden ibarettir.” [7] Görüşlerini savunuyordu.
Şiir, şekil ile birlikte sıkı kafiye kayıtlarından kurtarıldı. Kafiyeler serbest şekilde şiire yerleştirildi. Kafiyelerin arası açıldı. Şiir içinde kafiyesiz mısralar yer aldı, kafiyesiz şiirler yazıldı. En önemlisi 1895 yılında başlayan kafiye kulak için midir, göz için midir? Tartışmasından önce fiilî olarak kulak için kafiye denendi. Kafiye'yi göz için değil, kulak için yazan ilk şair Menemenlizade Mehmet Tahir oldu.
Türk kadın yazarları içinde ilk romancılardan biri olan ve eserlerinden bir kısmı batı dillerine ve Arapçaya çevrilen Fatma Aliye Hanım gibi kadın sanatçıların eser verme roman yazma teşebbüsleri de bu dönemde gerçekleşti. Türk edebiyatı terimi ilk kez bu süreçte kullanılan bir terim oldu. Bu kuşak sanatçıları edebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çektiler.[8]
Ara Nesil'in meydana getirdiği bu değişiklikler büyük ölçüde Servet-i Fünun Topluluğunu hazırladı. Esasen Edebiyat-ı Cedideci sanatkârlarının hemen hepsi ya Ara Nesil sanatkârlarının öğrencisi olmuş ya da bu sanatkârların edebiyat sohbetlerinde bulunmuşlardır. Bu bakımdan Ara Nesil sanatçıları edebiyatta kayda değer bir fark yaratamamışlarsa da Servet-i Fünun Topluluğunun oluşmasına her yönden zemin hazırlamaları bakımından çok önemli bir işlev görmüşlerdir.
Bu süreç sanatçılarından bazıları şunlardır. Abdülhalim Memduh , Muallim Naci, Hersekli Arif Hikmet , Ali Ferruh, Ali Kemal, Ali Nusret, Andelip Mehmet, Fatma Aliye, Fazlı Necip, İsmet Bey( Müstecipzade İbrahim)Mehmet Cell, , Menemenlizade Mehmed Tahir, Tepedelenlizade Kamil, İsmail Safa, Selanikli Tevfik, Beşir Fuad , [9]
HERSEKLİ ÂRİF HİKMET
Hudânın en büyük ihsanı sensin yâ Resûlallâl
Benim her derdimin dermanı sensin yâ Resülallâh
Cihan medhûş-ı hayrettir zuhûr-ı mu'cizâtmdan
Tarikat ehlinin burhanı sensin yâ Resûlallâh
N'ola arş olsa ferş-i südde-i bâb-ı inâyâtm
Saadet mülkünün sultanı sensin yâ Resûlallâh
……………
Gazel
Gönlüme sâkîyi mi’mâr eyledim mey-hânede
Allah Allah Kâ’be i’mâr eyledim mey-hânede
Ol kadar çaktım ki tersâ-zâdegânın aşkına
Berke döndüm neşr-i envâr eyledim mey-hânede
Merkez-î feyzimde oldum müstakar hur-şîd vâr
Encüm-i akdâhı seyyar eyledim mey-hânede
Kâ’be-yî kuyun anıp nûş ettiğim sâgarları
Zemzem-î eskimle ser-şâr eyledim mey-hânede
Gel de cûş-â-cûşunu seyr eyle Mes’ûdî’lerin
Başka bir âlem bedîdâr eyledim mey-hânede
Muallim Naci
I
Tepeden iniyor bakın
Şu kızın nişanlısı şanlıdır
Yaradan nazardan esirgesin
Koca dağ delikanlıdır
II
Fese bak fese ne güzel de al
Ne de hoş belindeki morlu şal
Demedim ya ben sana bak da al
O kadar da bakma ziyanlıdır
III
Ne kadar da kızardın aman aman
Neden öyle başına çıktı kan
Beri gel bayılma a kız heman
Yüreğin de pek helecanlıdır
KAYNAKÇA
[1] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda Terimler, Elips Yayınları, Ankara, 2006, shf,15-17
[2] https://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/163/birinci.htm
[3] https://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/163/birinci.htm
[4] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda Terimler, Elips Yayınları, Ankara, 2006, shf,15-17
[5] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda Terimler, Elips Yayınları, Ankara, 2006, shf,15-17
[6] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda Terimler, Elips Yayınları, Ankara, 2006, shf,15-17
[7] Hersekli Arif Hikmet Hayatı Eserleri Edebi Yönü, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/hersekli-arif-hikmet-hayati-eserleri-edebi-yonu/75115
[8] Muallim Naci Hayatı Edebi Kişiliği Eserleri, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/hersekli-arif-hikmet-hayati-eserleri-edebi-yonu/75115
[9] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda Terimler, Elips Yayınları, Ankara, 2006, shf,15-17
Edebiyat, Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya [email protected]
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın