MEVLANA MÜZESİ VE TANITIMI

29.06.2012

MEVLANA MÜZESİ VE TANITIMI


MEVLANA MÜZESİ 

Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgiler Mevlâna Dergâhi'nin yeri, Selçuklu Sarayi'nin Gül Bahçesi olduğu  Sultan Alâeddin Keykubad'ın bu bahçeyi  Mevlâna'nin babası Bâhaeddin Veled'e hediye ettiği şeklindedir. Menkıbelere göre Mevlâna’nın babası Sultan-ül Ulema hayatta iken Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat ile burada yürürken, “Buraya gelince torunlarımın kokusunu duyuyorum” demiş bu söz üzerine de burası Bahaeddin Veled'e hediye edilmiştir. 

 Mevlana hakkında menkıbelerin anlatıldığı Ahmed Eflaki'nin kitabı "Arifler'in Menkıbeleri"nde[1] Mevlana'nın babası için türbe yaptırmak isteyen devrin sultanına "gök kubbeden daha görkemlisini yapamayacağınıza göre zahmet etmeyin" dediği rivayeti yer alır. Fakat kayıtlardan anlaşıldığına göre  Sultânü'l-Ulemâ  1231 tarihinde vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmistir. Bu defin gül bahçesine yapilan ilk defindir.  Bu kayıtlardan nalşıldığına göre de Bahaeedin Veled'in mezarı " Gökkubbenin altındadır" ve üzerinde bir türbe bulunmamaktadır. Bu bahçe üzerindeki ilk türbe ise, Mevlana'nın ölümünden sonra   -17 Aralik 1273 -  vefat edince Mevlâna'nin oglu Sultan Veled Mevlâna'nin mezari üzerine türbe yaptirmak isteyenlerin isteklerini kabul etmistir. (4) Fakat o tarihlerdeki yapılan türbe tam olarak bugünki şekilde değildir. Yüzyıllardır yapılan eklemelerle türbe bu günki şeklini almıştır. 

Mevlana müzesi yapılar kompleksindeki ilk yapı olan "Kubbe-i Hadra" (Yesil Kubbe) denilen türbe dört fil ayagi (kalin sütun) üzerine inşa edilmiş bir türbedir.Hz. Mevlana da öldüğü zaman babasının başucuna gömülmüştür. Üzerine de bir türbe yapılmaya başlanmıştır. Selçuklu Emiri Süleyman Pervane’nin karısı Gürcü Hatun, Emir Alemeddin Kayser ve Sultan Veled’in birlikte çalışması ile bu türbe Mimar Tebrizli Bedreddin'e 130.000 Selçukî dirhem karşılığında yaptirilmistir.(3- 5)  Bu tarihten sonra inşa faaliyetler hiç bitmemis 19. yüzyilin sonuna kadar yapilan eklemelerle devam etmistir. Türbenin yapım tarihi 1274 yıldır(5) 

 

Yeşil Kubbeli olan Mevlana'nın türbesi dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine yapılmış,  O günden sonra yapılan ilavlerle bugünki halini almıştır.(2) Türbenin sürekli gelişmesi ve bu güne kadar oldukça iyi bir şekilde korunması büyük ölçüde Osmanlı sultanları ve devlet adamlarının sayesindedir. Mevlana'nın devlet adamları üzerindeki haklı saygınlığı sayesinde türbe  Osmanlı sultanları ve çeşitli devlet adamlarının yardımlarıyla korunmuş ve süreki elden geçirilerek bakımın yapılması yoluyla muztazam ve sağlam olarak kaldığı gibi etrafındaki yapıların ve arazisinin de sürekli genişlemesine imkan sağlanmıştır. Osmanlı sultanlarından bazılarının   Mevlevi  olması Türbe'ye özel bir önem verilmesine yol açmıştır. Başlangıçta müze alanı ve bahçesi  6.500 m² iken, istimlak edilerek Gül Bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m²ye ulaşmıştır.(3) 

Sultan II. Selim aynı yere iki minareli bir cami eklemiştir. Sonraki yıllarda Hüsrev Paşa Türbesi (1527), Mehmet Bey Türbesi (1534), Hasan Paşa Türbesi (1573) ve Sinan Paşa Türbesi (1574) aynı yere yapılmıştır. (5) 

MEVLANA TÜRBESİNİN ÖZELLİKLERİ 

Bugünkü türbenin Anadolu’daki en yakın benzerleri Sivas’taki Şeyh Hasan Türbesi ile Akşehir’deki Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi’dir. Günümüzdeki türbe dört paye üzerine oturmuş 25 m. yüksekliğindedir. Bu yüksekliği ile de XIII. yüzyılda yapılmış hiçbir türbe ile karşılaştırılamaz.(5) Türbe gövdesi dıştan 16 dilimli silindir şeklindedir. Gövde taş bir kornişle sona erer. Bunun üzerine yine 16 dilimli konik bir külah yerleştirilmiştir. Türbenin dilimli külahının çinilerinin Alaeddin Ali Bey’in eseri olduğu sanılmaktadır.(5) 

 

Türbenin içerisi içten kubbemsi piramidal şekildedir. Tepe noktasından sekiz köşeli bir yıldızın kolları etrafa dağılmaktadır. Yeşil kubbenin altında Mevlana ve oğlu Sultan Velet’in mavi mermerden yapılmış sandukaları bulunmaktadır. 

 

Yeşil Kubbe’nin batısında ve Mevlana’nın başucunda eşi Kerra Hatun (1292), Mevlana’nın kızı Melike Hatun (1306), Mevlana’nın oğlu Muzaferüddin Emir Alim Çelebi (1277), Mevlana’nın torunu Celale Hatun (1283), Kadı Tacettin’in kızı Melike Hatun (1330), Çelebi Hüsamettin (1284) ve bu dergâhta postnişinlik yapmış çelebiler ile onların ailelerine ait 65 sanduka bulunmaktadır. (5)

Kanuni Sultan Süleyman, kare planlı, kesme köfeki taşından bir mescidi bu yapı topluluğuna eklemiştir. Türbe kapısının ahşap iki kanadı Selçuklu üslubunda, geometrik ve rumi motifleri ile süslenmiştir. Üzerine Sultan Veled’in “Ey talib, öğüdümü canla başla kabul et. Doğruların eşiğine baş koy” anlamında Farsça bir beyit kabartma olarak yazılıdır.(5)

Türbe kapısından Tilavet Odası diye isimlendirilen, daha önce Bevvap (kapıcı) ve Dervişlerin kuran okuduğu, kubbeli küçük bir salona geçilmektedir. Buradan üzeri gümüş levhalarla kaplanmış ceviz ağacından, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Hasan Paşa’nın yaptırdığı gümüş bir kapı ile Huzur-u Pir denilen türbe salonuna girilmektedir. Bu salon üç kubbe ile örtülü olup, aşıklar girişi (dahil-i uşşak) ismini almıştır. (5)

Bu salonun sağında ve karşısında iki kubbenin örttüğü ve mezar sandukalarının bulunduğu bir set ile karşısındaki iki kubbeli ikinci sete ve Mevlana’nın üzerindeki yeşil kubbeye Kıbab’ül-Aktab (kutupların kubbeleri) ismi verilmiştir. Salonun solunda semahane ve mescidi bir birinden ayıran kemerlerin altındaki sette de ikişer sıra halinde altı sanduka yerleştirilmiştir. Bu altı mezarın Mevlana ve babası ile birlikte Belh’ten Konya’ya göçen dervişlere ait olduğu söylenmektedir.(5) 

Mevlana Müzesi, Konya'da bulunan, eskiden Mevlâna'nın dergâhı olan yapı kompleksinde, 1926 yılından beri faaliyet gösteren müzedir. Mevlana Türbesini ziyaret etmenin "yarım hacılık" payesi kazandırdığı yönünde bir inancın olması Mevlana müzesine olan talebi yoğunlaştırmış ve yoğunlaştırmaya devam etmektedir. Mevlana müzesine yalnızca Müslümanlar değil, herdinden insanların rağbet etmesi sebebiyle Mevlana müzesi Türk müzeleri arasında en çok ziyaretçi  çeken ikinci müzemiz konumundadır.

 Mevlevî Dergâhi ve Türbe 1926 yilinda "Konya Âsâr-i Âtîka Müzesi" adi altında müze olarak hizmete baslamistir.1954 yilinda ise müzenin teshir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adi "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.(3) 

Sadece ziyaretçi açısından değil  parasal miktar olarak da bağlı bulunduğu Kültür Bakanlığı'na en çok gelir getiren ikinci müzemizdir. (Birinci Topkapı Sarayı müzesi.) 2007 yılında 360tr multimedia gurubu Mevlana Müzesi'ni sanal ortama taşımış,  Mevlana Müzesi tüm dünyanın rahatlıkla erişebileceği bir müze haline gelmiştir. (2) 

Mevlana Müzesi girişindeki kapının üstündeki tabloda arap harfleriye "Ya Hazreti Mevlana" yazmaktadır. Büyük bir külliye görünümündeki türbe kompleksine  üç kapıdan girilmektedir.  Avlunun ikinci kapısı güneyde olup, buna da Hamuşan Kapısı ismi verilmiştir. Üçüncü kapı ise kuzeyde, dergâh şeyhine özel olan Çelebi Kapısıdır.

 

Müzenin avlusuna "Dervîsân Kapısı" denilen kapıdan girilir. Avlunun kuzey ve bati yönü boyunca derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, matbah ve Hürrem Pasa Türbesi'nden sonra, Üçler Mezarlığı’na açılan Hâmûsân (Susmuşlar) Kapısı ile son bulur. Avlunun dogusunda ise Sinan Pasa, Fatma Hatun ve Hasan Pasa türbeleri yanında semahane ve mescit bölümleri ile Mevlâna ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır. (4) 

Müzenin avlusunda Yavuz Sultan Selim'in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı şadırvan ile "Seb-i Arûs" havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adi verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır. (3) 

MEVLANA TÜRBESİNİN BÖLÜMLERİ

Semâhâne

Semâhâne bölümü, mescid bölümü ile birlikte XVI. yüzyılda Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Semâhâne'de semâ, 1926 yılında dergâh müze oluncaya kadar devam etmiştir. Semâhâne'de yer alan naat kürsüsü ve müzisyenlerin oturdukları mutrib hücresi ile erkekler ve hanımlara ait mahfiller orijinal halleri ile korunurken, Semâhâne'nin uygun duvarlarında tarihi halılar ve yine vitrinler içerisinde madeni ve ahşap eserlerle Mevlevî musiki aletleri sergilenmektedir. (6) 

Mescid

Mescide çerağ kapısından girilir. Ayrıca mezarların bulunduğu huzûr- pîr ve semâhâne bölümlerinden de birer küçük kapı ile geçişler vardır. Bu bölümde müezzin mahfili ve mesnevîhân kürsüsü orijinal halleriyle muhafaza edilmektedir.

Mescidin güney duvarı üzerinde çok değerli halı ve ahşap kapı numuneleri sergilenirken, Mescid içerisine serpiştirilen 10 adet vitrinde de çok değerli cilt, hat ve tezhip numuneleri sergilenmektedir.

Halı Kumaş Bölümü - Derviş Hücreleri

Mevlâna Dergâhı'nın ön avlusunun batı ve kuzey yönünü çevreleyen, her birinde birer küçük kubbe ve baca bulunan 17 hücre bulunmaktadır. Bu hücreler Padişah III. Murat tarafından 1584 yılında dervişlerin ikameti için yaptırılmıştır. (6) 

Bu hücrelerden giriş kapısının sağında kalan dört hücre, halen gişe ve idare binası olarak kullanılmaktadır. Girişin solunda kalan 13 hücrenin baştan iki tanesi postnişîn ve mesnevîhân hücresi olarak, orijinal eşyaları ile teşhir edilmiştir.

En sondaki iki hücre ise değerli kitap koleksiyonlarını müzemize hediye eden Rahmetli Abdülbakî Gölpınarlı ile Dr. Mehmet Önder'in kitaplarına tahsis edilmiştir. Halen kütüphane olarak hizmet vermektedir.

Diğer 9 hücrenin ara duvarları kaldırılarak birbirine bağlı iki büyük koridor elde edilmiştir. Bu koridorlardan birinde ülkemizin Kula, Gördes, Uşak, Kırşehir gibi yörelerine ait tarihi halıları, diğer koridorda ise Konya İli'ne bağlı, Ladik, Karaman, Karapınar, Sille gibi yörelerde dokunmuş tarihi halılar sergilenmektedir

Bu hücrelerin koridora açılan pencere ve kapı boşluklarına yapılan vitrinlerde ise Mevlevî etnografyasına ait pazarcı maşası, mütteka, nefîr gibi dergâhtan müzeye nakledilen tarihi nitelikteki eşyalarla, müze koleksiyonunda yer alan son derece değerli Bursa kumaşları sergilenmektedir

Matbah Bölüm

Matbah müzenin güneybatı köşesinde yer alır. 1584 yılında Sultan III. Murat tarafından yaptırılmıştır. Dergâhın müzeye dönüştürülüşü 1926 yılına kadar yemek ihtiyacı burada karşılanıyordu

1990 yılında yapılan onarımlardan sonra bu bölümün teşhir ve tanzimi mankenler ile yeniden yapılmıştır. Matbahın asıl işlevi olan yemek pişirme ve somat denilen sofrada yemek yeme adabı mankenlerle anlatılmaya çalışılmıştır. Matbahın diğer işlevlerinden olan Nev-ni-yâz denilen Mevlevî aday adayı saka postu üzerinde otururken, semâ talim çivisi yanında ise semâ dedesinin can tabir edilen Mevlevî derviş adayına semâ talim ettirişi anlatılmaya çalışılmıştır. (6) 


Mevlana Mesnevi Önemi ve Hakında Bilgiler

Mevlânâ Celaleddin-i Rumi Hayatı ve Tarikatı

Mevlana Aşık ve Maşuk Oyunu ile Özeti Recep Bilginer

MEVLÂNÂ'YA MÜKERRER GAZEL

Dervîşüñe sâhib çık yâ Hazret-i Mevlânâ

MEVLÂN İÇİN NA'T

Târîh Geldi bir mısra’ derûna feyz-i Mevlânâ ile

Sabî iken semâya oldı çün seyrân-ı Mevlânâ

MEVLANA MÜZESİ VE TANITIMI

MEVLANA

Geldim Ya mevlana

Mevlana Ve Yunus

MEVLANA IŞIĞI

Hazreti Mevlana'yı Ziyaret

KAYNAKÇA

  1. Remzi Kitabevi, Türkçe'ye tercüme: Tahsin Yücel 

  2. https://weeb.blogcu.com/mevlana-muzesi-hakkinda-bilgi/4913012

  3. https://tr.wikipedia.org/wiki/Mevlana_M%C3%BCzesi

  4. https://www.mevlanamuzesi.net/indextr.htm#hakkinda

  5. https://www.baktabul.net/anitlar-ve-muzeler/113661-mevlana-muzesi-mevlana-muzesi-hakkinda-konya.html

  6. https://www.mevlanamuzesi.net/indextr.htm

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar