Osmanlıca yazılışı süveydâ: سُوَيْدَا
Osmanlıca yazılışı: sevdâ : سودا
Eskilerin anladığı şekli ile sevda ve süveyda: “Kalbin siyah noktası; kalpteki basiret ve idrak merkezi, İlâhî aşkın tecelli ettiği yer. “[1] Ahlat-ı erbaayı( dört sıvı veya dört hılt ) oluşturan dört sıvıdan biridir.
Eskiler bu noktaya” nefs-i natıka” (konuşan nefis) da derler kalbin ortasında bulunduğuna inandıkları bu kara beneği insanların kaderinin, manevî varlığının ve idrakinin merkezi olarak görürlerdi. Eskilere göre kalbin ortasında gönül; gönlün içinde de süveydâ vardı.
Sevda veya süveyda insan mizacına etki ettiği düşünülen ve Ahlât-ı Erbaa adı verilen dört sıvıdan biridir. “İnsan bedeninde insanın canlılık fonksiyonlarını temellendiren dört hılt yani “ bir şeye karışmış olan insanın biyolojik, ahlâkî ve psikolojik fonksiyonlarını etkileyen dört sıvıdır. Bu dört sıvı ise safra, kan, sevda ve balgam olarak düşünülmüştür. Eskilerin inançlarına göre hastalıklar bu dört sıvıdan birinin diğerine galebe çalmasından baskın çıkmasından, birinin diğerinin dengesini bozarak birinin kirlenmesinden ortaya çıkmaktadır. Bu teze göre sağlık vücuttaki sıvıların dengede oluşu, hastalık ise bu dengenin bozulması şeklinde düşünülmüştür. ”[2] Bedende dengeli bulunan bu dört sıvıdan hangisinin dengesi bozulursa vücutta hastalıklar meydana gelir.
Sevda veya süveyda kalpte bulunduğuna inanılan içinde sevda sıvısının bulunduğu küçük bir siyah noktadır. Safra, kan, sevda ve balgamı oluşturan dört hıltan biri olan sevda sıvısının dengesinin bozulması ile sevda hastalığı çıkar. Şu halde eskilerin inançlarına göre sevda bir hastalıktır ve kalpta var olduğu düşünülen süveyda noktası içindeki sıvının dengesinin bozulması ile ortaya çıkar.
Divan şairlerine göre aşk ile ilgili sevdâvî hastalıklar sinir ve akıl hastalıkları ile benzer hastalıklardır. Bu gerekçe ile sevdalanmak ve kara sevdaya kapılmak delirmek, mecnun olmak, aşka tutulmak, cünunluğa ığramak bedendeki sevdâ sıvısının artması veya dengesinin bozulması nedeni ile ortaya çıkan hastalıklar olarak düşünülür. ( bkz Delirmek Mecnunluk Şiirlerde Cünunluk )
Şâirler sevdâ ve süveyda kelimelerini hem siyah renk, hem de aşka düşme anlamında çift manalarda kullanmıştır. Bu nedenle sevgilinin gözleri, saçları, kaşları, benleri, hatta tüyleri dahi sevda rengindedir.
Eyleyüp sevdâ-yı Hızr-ı hattunı rehber kalem
Girdi mülk-i zulmete mânend-i İskender kalem Aşık Çelebi
Başuma müşgîn saçuñdan düşeli sevdâ-yı ‘ışk
Gitmedi sevdâlu başumdan menüm gavgâ-yı ‘ışk Dede Ömer Ruşeni
Gönlümi divane kılan zülf-i pür sevdâsıdurCânumı pervâne iden şem'-i bezm-ârâsıdur II. Bayezıt Adli
Her sîne ki sevdâ-yı mahabbet var içinde
Tâ haşr kıyâs itme ki râhat var içinde Semerkândî-i Âmidî Âgâh
Ney gibi nâlan eder ol çeşm-i pür-sevdâ beni
Vâlih ü şeydâ kılur bu zülf-i amber-sâ beni Ahmed Paşa
Perîşân zülfüñi görüp bu göñlüm oldı sevdâyî
Bu müşkil ukdeden kimdür halâs iden bu şeydâyı Ahmedi
Aşkını yazmağa sevdadan midâd izhâr edip
Nâdirî-veş hun-ı dilden eyledim âmâde sürh Nâdirî
KAYNAKÇA
[1] https://www.luggat.com/süveyda/
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/dort-temel-can-sivisi-ahlat-i-erbaa-dort-hilt/133628