ŞEYH SANAN HİKÂYESİ HAKKINDA VE ÖZETİ

02.07.2023


 İslam tarihi ve İslam medeniyeti coğrafyasında San’a ve San’an isimli biri şehir diğer köy olan iki meşhur yer vardır. Bunlardan birincisi İslam tarihinde ve edebiyatında  Âd kavmi ve bu kavmin hükümdarı Şeddâd ve Şeddad’ın  San’a ve Hadramud arasında cenneti taklit ederek yaptırdığı  İREM BAĞI ile alakalı olarak bildiğimiz San’â ‘dır. Sana bu günde Yemen’in en önemli yerlerinden birisidir. ( bkz ŞEDDÂD İLAHLIK İDDIASI AD KAVMI İREM VE ŞAM )

YEMEN AD KAVMİ SANA VE SANA ALİMLERİ  

Yemen’in başkenti San’a Şeddad adlı hükümdarı, Ad kavmi, Mekke’den de önemli bir şehir olma mücadelesi, Ebrehe ve Fil vakası ile divan şairleri tarafından bilinen bir şehirdir.  ( bkz FIL VAKASI FÎL SÛRESI EBABIL KUŞLARI EBREHE ) Hud peygamber bu kavmi hidayete erdirmek üzere yollanmış ancak isyanları yüzünden kuvvetli bir rüzgârla helak  edilmiştir.

Eski edebiyata Yemen’deki Sana şehri ile Şam yakınlarında âlimleri ile meşhur San’an köyü birbiri ile karıştırılır.  Ancak her iki yerleşim yerinin ortak bir özelliği vardır. Yemen’in Başkenri Sana, ile Şam yakınlarındaki Sanan köyü, âlimleri ile meşhurdur.

Bu âlimler içinde en meşhur olanı Şeyh Sanan hikâyesinden bildiğimiz âlimdir. Bu alim bir Hıristiyan kızına âşık olmuş, onun isteği ile şarap içmiş, Hıristiyan olmuş bu kızın domuzlarına bakmak için çoban olmuş, bu nedenle dervişlerini küstürmüş, tarikatını dağıtmış olan bir tarikat şeyhidir. Söylencelere göre Abdülkadir Geylani bu şeyhin mürididir.  

MANTIK TAYR' DA  DASİTAN-I ŞEYH SANNAN  İLE ATTAR VE GÜLŞEHRİ 

Şeyh Sanan kıssası olarak bilinen ve divan şairlerinin pek çok kez telmihte bulunduğu bu hikâye ilk kez Feriddüt’ün Attar’ın Mantık’ut tayr adlı eserinde anlatılmıştır. ( bkz MANTIK’UT TAYR KONUSU VE ÖZETİ FERİDÜTTİN ATTAR )  Attar, Mantıku’t-Tayr adlı mesnevisinde kuşların kendi iç dünyalarına yaptığı yolcucuğu anlatırken ana hikâye içinde birçok hikâye daha anlatmış, bu hikâyeler arasına Şeyh Sanan Hikâyesini de eklemiştir.  Şeyh Sanan hikâyesini Mantık’ut Tayr adlı eserden Türkçeye çeviren ilk şair 14. Asırda Germiyan sahasında yaşayan Gülşehri’dir.  [1]Şiirlerinde şairliği ile övünmüş olduğundan çağdaşı şair Ahmedî tarafından eleştirilmiş olan Gülşehrî , Attar’ın Mantıku't Tayr Mesnevisini   sade ve akıcı bir  üslub ile Türkçeye çevirmiş dolayısı ile Mantıku't Tayr Mesnevisi  içinde yer alan hikayelerden birisi olan  Şeyh Sanan hikayesini de Türkçeye çevirmiştir. [2] ( BKZ F.Attar ve Gülşehri'nin Mantıku't Tayr'ı Özetler Alıntılar )

Gülşehri bu eseri Türkçeye çevirirken kendisinden pek çok şey katmış,  bu nedenle tercümeden ziyade telif bir eser meydana getirmiştir. Gülşehri bu eserini 717’de (1317) Türkçeye çevirmiş bu eser Manṭıḳu’ṭ-ṭayr veya Gülşennâme adı ile bilinmiştir. Gülşehri eserin hatime bölümünde eseri bitirdiği tarihi de ifade ettiği gibi tercümeden ziyade telif bir eser meydana getirmek istediğini de yazmıştır.  

Ancak Gülşehri’nin kimi ifadeleri ile Şeyh Sanan Hikâyesinin kendisinden önce de Türkçeye çevrildiğini gösterir. [3][4] Gülşehri  bu tercümede Şeyh Sanan hikâyesini Dāsitān-i Şeyħ Abdurrezzāk  (Levend, Tıpkıbasım, s. 22-51) [5]başlığı altında tercüme etmiştir. [6]Buna göre Şeyh Sanan’ın asıl isminin Abdürrezzak olduğu da belirtilmiş olur.

Şeyh Sanan hikayesi hakkında Ahmedi adlı bir Türk şairinin bir eseri daha vardır.Bu Ahmedi’nin 14. Asır Germiyan sahasının büyük şairi Ahmedi olup olmadığına dair hiçbir veri yoktur.  Hiçbir kaynak Ahmedi’nin böyle bir eser yazdığından söz etmez. Şu halde bu eseri 14. yüzyıl şairlerinden Ahmed-i Rûmî’nin yazmış olması ihtimali  ortaya çıkmış olur.

Ahmet Talat Onay’ın “Şeyh Sanan Hikâyesi hakkında Türkçe bir eser de yazılmıştır”  [7]  diye bahsettiği eser muhtemelen bu eser olmaktadır.  Ahmedi adlı bir Türk şairinin yazdığı bu eser İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi Bölümünde 4311 demirbaş numarasıyla kayıtlıdır. [8]

Kimi kaynaklara göre öykünün kökeni Ebu Hamid Muhammed el-Gazzali’ye ait olduğu tahmin edilen Tuhfetu’l-Mülûk adlı esere dayanmaktadır.

ŞEYH SANAN HİKAYESİNİN ÖZETİ

Şeyh-i San'an elli yıl şeyhlik yapmış dört yüz dervişi ile gece gündüz riyazette bulunan birçok sırra vakıf, ömrü boyunca hep hacca ve umreye gitmiş, hiçbir farzı ve sünneti kaçırmayan bir âlimdi.  Ermişler katında olan bu şeyh hastaları iyileştiren kerametlere sahipti.[9]

Şeyh San’an geceleri Rum ülkesinde yurt tuttuğuna ve bir puta secde etmeye başladığına dair rüyalar görmeye başlamıştı. Bu rüyalarının tabirini öğrenmek maksadı ile de Rum ülkesine gitmeye karar verdi. Hac veya umre için bulunduğu Kâbe'den yola çıkarak Rum ülkesine gidip ülkeyi baştan aşağı dolaşırlar. Şeyh Sanan, bir gün büyük bir yapının penceresinin önünde oturan Hıristiyan kızını görmüş ve Şeyh ona âşık olmuştur.  

Hıristiyan kızı gittiği her yerde büyük saygı gören Şeyh’in kendisine aşık olduğunu anlamıştır. Kız, şeyhin kendisinden vazgeçmeyeceğini anlayınca ilk önce ona “sakalını kesmesi ve sırtındaki kıyafetleri çıkarması şartını koyar. Sonra da kendi semtine yerleşmesini ister. “Kâbenin akıllısı, kilisenin delisi” olan Şeyh, irşadı ve müritlerini göz ardı edip sevgilinin evinin civarına yerleşir. Bir aya yakın bir müddet oralarda kalmış, Hıristiyan kızının kapısından ayrılmamaya başlamıştır. Daha sonra “Bizim yediğimizden yiyip içtiğimizden içmezsen seninle nasıl yaşarım “ diyerek Şeyhe domuz etinden den yedirir.  Şeyh şarap içmeyi de kabul etmiş,  bir meyhaneye gidip hırkasını hammara rehin bırakıp şarap satın alıp gelir.[10]

Şeyh, büt-i tersa ile şarap içtikten sonra Hıristiyan güzeli önüne bir şart daha koymuştu. “Benim gibi Hıristiyan olursan kolunu boynuma dolar, beni kucaklarsın” Şeyh, böylece “İmanını verdi, Hıristiyanlığı kabul etti. Takvayı sattı, rezilliği satın aldı.” Ancak bu da yetmemişti. Hıristiyan güzeli ona“Mehir işini de bitirelim. Benim mehrim bir yıl benim domuzlarımı gütmektir. Yıl bitti mi sana varırım." Şartını da sunmuştu.  Dervişler onu böyle perişan görünce işi anladılar, öğüt verdiler, ama fayda etmedi. Çünkü derdinin dermanı yoktu. Perişan âşık nasıl olur da söz dinler?” [11] ( BKZ BÜT-I TERSA HIRISTIYAN PUTU VE GÜZELI )

Müritlerinin ikazlarına rağmen Şeyh bu şartı da kabul etmişti. Şeyh, kendisine ricacı olan dervişlerine  “ Kaza ve kader defterinde bu işler yazılıdır.  Yaptığım her şey Allah’ın emri iledir. Allah’ın emri ile yapılan işler ise kaza ve kader neticesidir” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine müritleri “ şeyhimiz Hıristiyan kızını sevdi, bade içti, her türlü menhiyatı yaptı kâfir oldu” diyerek onu terk edip gitmişti.

Ancak içlerinden bazıları  ( A. T. Onay’a göre Abdülkadir Geylani ) [12]Bunda bir hikmet vardır sabredelim.  Dostuna dost olan, dostu gâvur olsa beraberce gâvur olması lâzım” diyerek şeyhini savunmuştur.  Bu derviş riyasında Hz Muhammed’i görmüş  “ Hz Muhammed ona “Şeyhini bağdan kurtardım, himmetin tesir etti, şeyhini affettirdi “ demiştir. Dervişleri bu sözler ve bu rüya üzerine domuz çobanlığı yapan şeyhlerinin yanına geri dönmüştü. Şeyh, geri dönen dervişlerini görünce elbisesini yırtmış,  başına toprak saçmış çol pişman olmuş tövbe etmiş ve Hıristiyan kızından kopmayı başarmış, dervişleri ile Hicaz’a doğru yola çıkmıştır.

Bunun üzerine Hıristiyan kızı Şeyh’e erişmek için, Müslüman olmuş, bu olay Şeyh’e de ayan olmuştur. Bunun üzerine Şeyh ve müritleri geri döner.  Ancak kızın yanına yetiştiklerinde Müslüman olan kız canını teslim etmek üzeredir. Kız, Şeyhten af dileyerek canını teslim eder. [13]

KAYNAKÇA 

  • [1] ŞAHAMETTIN KUZUCULAR, GÜLŞEHRI MANTIKU'T TAYR MESNEVISI, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=56361
  • [2] ŞAHAMETTIN KUZUCULAR, GÜLŞEHRI HAYATI EDEBI YÖNÜ ESERLERI, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=56361
  • [3] Aziz MERHAN, ŞEYH ABDURREZZAK (ŞEYH SAN’AN) DESTANININ ESKĐ ANADOLU TÜRKÇESĐNDEKĐ ĐLK ÇEVĐRĐSĐ (MĐ?) ESKĐ ANADOLU TÜRKÇESĐNDEKĐ ĐLK ÇEVĐRĐSĐ (MĐ?) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/173053
  • [4] Farīduddīn, ‘Aŧŧār, Manŧiėu’ŧ-ŧayr, (Yay. Muĥammed Cevād Meşkūr), Tehran 1341 (1962), s. 77-91 ve Türkçe çevirisi için bkz.; Feridüddin-i Attar, Mantık al-Tayr, (Çev. Abdülbaki Gölpınarlı), 2 cilt, Đstanbul, 2001, s. 97-127
  • [5] Agâh Sırrı Levend, Gülşehrį, Mantıėu’ŧ-Ŧayr, Tıpkıbasım, Ankara, 1957
  • [6] Aziz MERHAN, ŞEYH ABDURREZZAK (ŞEYH SAN’AN) DESTANININ ESKĐ ANADOLU TÜRKÇESĐNDEKĐ ĐLK ÇEVĐRĐSĐ (MĐ?) ESKĐ ANADOLU TÜRKÇESĐNDEKĐ ĐLK ÇEVĐRĐSĐ (MĐ?) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/173053
  • [7] A.T.Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 462,
  • [8] Aziz MERHAN, ŞEYH ABDURREZZAK (ŞEYH SAN’AN) DESTANININ ESKĐ ANADOLU TÜRKÇESĐNDEKĐ ĐLK ÇEVĐRĐSĐ (MĐ?) ESKĐ ANADOLU TÜRKÇESĐNDEKĐ ĐLK ÇEVĐRĐSĐ (MĐ?) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/173053
  • [9] RASİM ÖZDENÖREN, Aşk ve zillet Şeyh-i San'an'ın Hikayesi,
  • [10] A.T.Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 462,
  • [11] A. Gölpınarlı'nın Mantık Al-Tayr çevirisinden kısaltıp özetledim, MEB; İst. 1990, s. 95-127.
  • [12] A.T.Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 462,
  • [13] A. Gölpınarlı'nın Mantık Al-Tayr çevirisinden kısaltıp özetledim, MEB; İst. 1990, s. 95-127.

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar