Vaiz Nedir
Va’iz Nedir Kökeni Anlamları
Va’iz, dini inanç ve ibadetleri öğreten, dini kurumlarda Kur'an ve hadislerden örnekler vererek dini -ahlaki öğütler aktaran, nasihatler eden kişidir. Vaiz, Arapça kökenli bir sözcüktür ve “öğüt vermek, uyarmak, sakındırmak” anlamlarına gelen va’z الوعظ sözcüğü ile birlikte Arapça ( wˁẓ ) kökünden gelmektedir. En basit tarifi ile va’iz ; “ vâ’az veren “ kişi demektir.
Türk Şiirinde Vaiz İmam Hace Hoca Softa
Va’izler, medrese mezunu dini bilgilerle teçhiz edilmiş, cemaate dini öğütler, nasihatler verebilecek düzeyde eğitilmiş kişiler olmakla birlikte, her va’zin iyi düzeyde eğitilemediği veya her va’zin iyi niyetli olduğu da söylenemez.
İyi yetişsin veya yetişmesin divan şairlerinin nazarındaki va’iz, hâce, imam vb özellikle softalığı, kötü niyetli oluşu, din namına saçma sapan konuşmaları, rintleri hor görmeleri yönünden olumsuz yanları ile öne çıkan birisidir. Divan şairlerinin nazarında va’izler, hâceler, hocalar, softalar, zahitler; sürekli eleştirilen, hicvedilen, rakip olarak görülen; içkiye, şaraba karşı çıkmaları nedeni ile nefret edilen olumsuz yanları ile öne çıkarılan ve çok uğraşılan kişilerdir.
Şairler; va’izler, hâceler, hocalar, softalar ve zahitleri din adına maskaralık yapmak, cennete girmek amacıyla ibadet etmek, çıkarı için dindar gözükmek, insanları kandırmak, riyakâr olmak, dini hem dünyevi hem de uhrevi çıkarlarına alet ederek insanları aldatmak, insanları cehennem ile korkutup her türlü cehennemlik işler ile uğraşmak, temiz kalpli olmamakla vb suçlamışlardır.
Divan şairlerinin nazarında va’izler, hâceler, hocalar ve softalar söylediklerinin aksine mala, mülke, servete altına düşkün olan kötü kalpli kimselerdir. Divan şairleri kendilerini temiz kalbe, pak anla, gani gönle değer veren; dünya malına tamah etmeyen kişiler olarak gösterirken; va’îzleri, hâceleri hocaları ve softaları dünya malına düşkün, kötü niyetli ve riyakâr kimseler olarak göstermişlerdir. ( bkz Hâce Nedir Divan Şiirinde Hace Ve Hoca )
Kısaca, divan şairlerinin gözünde va’iz, nasihatlerine, sözlerine uyulan değil tam tersine ne söylemiş ise tersini yapmaya dikkat edilen kişidir. Divan şairleri va’ize baktıklarında dindar birisini değil riyakâr birisini hatta şeytanı görmüşlerdir. Divan ve halk şairlerinin pek çoğu ; va’îzleri, hâceleri hocaları ve softaları bu şekilde anlatırken onları öven şair bulabilmek çok müşküldür.
Taylasân u rîş gerçi sûfiye kuyruk olur
Sanur ol har kim anuñla başına buyruk olur Gelibolulu Sun’î
Taylasân Sofilerin, şeyhlerin taktıkları sarığın sarkan ucuna denir.. Çoğulu, tayâlis-tayâlisedir. ( bkz Destâr Sarık Kavuk Fes Nedir Eski Şiirde) bu beyitteki har sözcüğü eşek anlamında da kullanılmıştır.
Sana her meclisinde söylerim mülzem olmazsın
Değil kürsîye vaîz arşa çıksan adem olmazsın Sâbit
Va’iz sözüyle bü’l hevesân hatt-ı nakş için
Peygûlesinde her gice kasr-ı cinân yapar Pertev
Pertev bu beytin va’izi dünyada da kendine köşk yapma hülyası ile süslü laflar etmek ile suçluyor.
Va’iz çıkarsa kürsiye her Cuma gam değil
Amma bolay ki lütfeyleye bayrama çıkmaya Baki
Bakî, kinayeli olarak bayram gelmeden vaîzin ölmesini dilemiş oluyor.
Sûfi-i zerrâkdan şûrîde-dil dermân umar
Gör ne gâfildür bu kim şeytândan îmân umar Nevizade Atai
Himmetünle sûfiyâ gitdük yine hum-hâneye
Biz metâ’-ı zühdi satduk bir iki peymâneye Revani ( 16 Y)
Mala mağrur olma ey hâce ki dünyâ diyen
Sencileyin nice baykuş uçuran vîrânedür Necati
Ey Hâce dünya malı ile mağrur olma ki bu dünya, senin gibi mala servete mağrur olan baykuşları uçuran bir viranedir:Divan şairleri hâceler, vaizler veya softalarla daha ziyade şarabın ve afyonu kötülemeleri, şarap içenleri cehennem ile korkutmaları nedeni ile atışmışlardır. Softaların fakirliği överken, dünya malına tamah etmeleri, ahaliye tok gözlü olmayı önerirlerken kendilerinin para mal , mülk ve servet peşinde koşmaları yönünden suçlamışlardır.
Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler,
Yevme lâ yenfeu da kalb-i selîm isterler. Ruhi
Ey hâce sanma sen bizi şehvet esîriyüz
Dîdâr hakkı aşk u mohabbet esîriyüz Hayreti
Zâhidâ ibret gözin aç sûret-i zîbâya bak
Bir nazar âyîne-i sun’ -ı cihân-ârâya bak Baki Şiirleri
Sana zâhid eğer derse şarâb-ı dilgüşâdan geç
Şarâb-ı dil-güşâdan geçme ey dil sen riyadan geç Bağdatlı Ruhi
Ey gönül! Zahid, sana gönül açan şaraptan vazgeç derse şaraptan vazgeçme aksine onun gibi riyâkar olmaktan vazgeç.
Sâkiyâ ko zâhidün peymânın al peymâney
Meclisi germ it ki mihmân etmişüz cânâneyi İvazpaşazade Atayi Âli Çelebi
Sûfî geçinür zâhid-i hâr mezhebi bilmez
Rindân-ı mukallid gibi kim meşrebi bilmez Tokatlı Kani
Halk şairleri de va’îzleri, hâceleri hocaları ve softalara tıpkı divan şairlerinin gördüğü gibi görmektedirler.
Bir meclise vardım oturmuş pend ider vaiz
Okur açmış kitabını bu halkı ağlatır vaiz Niyazi Mısrı
Kapatma âlemi vaiz cihan meyhanesiz kalmaz
Şikest olsa surahiler sakiy peymanesiz kalmaz Konyalı Aşık Şem'i
Bir cahil softayla ettik refakat
Safsatadan başka diyaneti yok
Hiç kimsede olmaz böyle hamakat
Çöl öpmekten başka diyaneti yok Aşık İbreti
Gel hoca bizlere ilmini satma
Hak mihman olduğun yeri bildin mi
El ayıbın görüp günaha batma
Felek dolabında zarı bildin mi Kul Hüseyin
Bu kâfirdir diye yol tefrik etme
Adamı kınamak ayıptır softa
Bildiğim mezaratı mal diye satma
Hak aşikâr köre kayıptır softa Mahzuni Şerif
Ey vaiz sözümün ver cevabını
Bizleri beyhude nâdan mı sandın
İdrâk eylemeyen hak kelâmını
Formalitelere uyan mı sandın Aşık İbreti
Ey vaiz sen bize vazedemezsin,
Çünkü her bir ilmin deryasıyız biz
Bizim yurdumuza hiç gidemezsin,
Hakikat Kaf’ının Anka’sıyız biz Aşık Harabi
Vaiz vasfeyleme huri
Gönül cennet istemez ha
Bütün bütün senin olsun
Aşık ziynet istemez ha Deliktaşlı Ruhsati
Gel ey zahit gel ey ilişme bize
Hakk'ın yarattığı kul bana neyler
Arıdırsan kendi kalbini arıt
Sende küfür bende imana neyler Pir Sultan Abdal
Ey zahit saraba eyle ihtiram
Müslüman ol terk et bu kilükali
Ehline helaldir na-ehle haram
Biz içeriz bize yoktur verbali Aşık Harabi Baba
Ey zahid, getirmez seni Cennet’e
Aldığın abdestle, bu savm ü salât
Gel bihüde yere girme zahmete
Cübbeyi, tespihi, seccadeyi at Harabi Baba