Ziya Osman Saba Hayatı ve Edebi Kişiliği

12.09.2011
Ziya Osman Saba Hayatı ve Edebi Kişiliği

Ziya Osman Saba,

 (30 Mart 1910, İstanbul –29 Ocak 1957,İstanbul ). Şair ve Yazar

Yedi Meşaleciler Hareketi'nin kurucularındandır. Şair olarak ün kazanan edebiyatçı, küçük hikâye türünde de eserler verdi.

30 Mart 1910 tarihinde İstanbul Beşiktaş’ta bir yalıda dünyaya geldi. Babası Binbaşı Osman Bey, Paris askeri ataşesi idi. Annesi, ise evkaf muhasebecisi Fuat Bey’in kızı Ayşe Tevhide Hanım’dır.

Ziya Osman Saba, doğduğu yalıda, anne ve babasının yanında anneannesi, dedesi, dayısı, teyzesi, hizmetçi ve kâhyalar, ağalar, dadılar arasında geçirdiği mutlu ilk çocukluk yıllarının ardından, daha sekiz yaşında iken İspanyol nezlesinden annesini kaybetmiş arkasından da kardeşini yitirmişti. Bu olay sonrasında eve iç güveyi olarak gelen babası da yalıyı terk edip gitti. Bu ölümler ve babasının evi terk etmesi olayı şair için büyük yıkım olacaktı.

 

 Şair bu kayıpların hüznünü hep hissetmiş ve eserlerine yansıtmıştır. Ziya Osman Saba, dokuz yaşında iken Galatasaray Lisesine yatılı olarak verildi. İhtiyaçları Paris’te Askeri ateşe olarak çalışan babası tarafından karşılanıyordu. Yatılı okuldan çıktığı tatil günlerinde ona anneannesi bakıyordu.  Fakat çok geçmeden 1920 yılında bu defa da anneannesini de kaybetti.[1]  Babasına da hasret kalan Ziya Osman Saba okul yıllarında içine kapanarak edebiyatla ve kitaplarla avunan bir çocuk haline gelmişti.  “Bu yıllar onun edebiyata ciddiyetle eğilmeye başladığı yıllardır ki, anne kucağının özlemiyle “Hissiyatım” başlıklı kara kaplı bir defterde annesini merkez aldığı düz yazılarını biriktirmeye başlamış; ancak bir süre sonra, mor mürekkepli kalemle ve hevesle yazdığı bu metinleri, okuduğu romanların etkisinde kalarak büyük bir yazar olmak sevdasıyla yakmıştır[2]

 

Lise yıllarında başladığı şiir yazma hevesi ilk ürünlerini daha 17 yaşında iken vermeye başladı. İlk şiiri Servet-i Funun dergisinde yayımlanan “ Sönen Gözler “ adlı şiiri 1927'de, lise öğrencisi iken Servet-i Fünun Dergisi’nde Ziya imzasıyla yayımlandı. [3] Lisede bir yıl sınıfta kaldı ve sene kaybetti. Fakat bu yıl onun ve diğer arkadaşları için önemli bir sene oldu. Okuldan tanıştığı Yaşar Nabi vasıtasıyla Yedi Meşale grubuna katıldı. 1928'de Yedi Meşalecilerin çıkardıkları şiir kitabı 1928 yılında yayımlandı.

Fakat ilk kitaplarının çıkması ve bir yıl sınıfta kalması onun hayatında başka bir gelişmenin oluşmasına yol açarak bir alt sınıftaki Cahit Sıtkı Tarancı  ile tanışma fırsatını ortaya çıkarmıştı. Cahit Sıtkı Tarancı. ile kurduğu bu dostluk, edebiyat dünyasında ender görülen bir dostluk haline gelmişti.  Ziya Osman, dokuz yaşında yatılı öğrenci olarak kaydedildiği, bu şekilde devam ettiği Galatasaray Lisesi'nden 1931'de mezun oldu.

Dostu   Cahit Sıtkı Tarancı 'nın öğrencilik yıllarından itibaren kendisine yazdığı mektupları bir araya getirmesi ile ilk basımı 1957'de yapılan Ziya'ya Mektuplar adlı eseri edebiyat tarihimizde mektup türünde en ünlü kitaplardan biri oluşturdu.

 

1928'de altı lise arkadaşı ile birlikte  Yaşar Nabi, Vasfi Mahir, Ziya Osman,   gibi diğer altı arkadaşı ile çıkardıkları Yedi Meşale isimli ortak kitap ile bir topluluk kurmuşlardı. Kitabın başarısı üzerine Yusuf Ziya'nın desteğiyle çıkarılan ve sekiz sayı çıkan Meşale dergisinin kurucuları arasında yer aldı. [4] Böylece Türk Edebiyatı tarihinin en genç üyelerinden oluşan ve cumhuriyet döneminin ilk edebi topluluğu olan Yedi Meşaleciler’in ve Meşale dergisinin kurucuları arasına girmişti. Ancak harf inkılabı yapılınca ve yeni harflere geçilince Meşale dergisi kapanıverdi.

Yedi Meşale topluluğu Cumhuriyetin ilanı sırasında kurulan ilk edebi topluluk olarak edebiyat camiasında coşku ve heyecanla karşılanmıştı. Özellikle genç liselilerin böyle bir teşebbüse girmesi çok ilgi yaratmıştı. Fakat genç ve heyecanlı üyelerden oluşan bu topluluk sekiz ay içinde dağılıverdi. Fakat 1928’in Eylül’ünde yayınına başlayan “ Meşale “ dergisinin kurucu yazarı olan Ziya Osman ömrü boyunca topluluğun şiir anlayışına bağlı kalan tek Yedi meşaleci olmuştu. [5]  Derginin kapanmasından sonra şiirlerini Milliyet ve İçtihat ‘ta yayımlamayı devam ettirmişti.  Varlık Dergisi'nin kurulmasından sonra ise metinlerini orada yayımlatmaya başladı. Şiirleri Ağaç ve Yücel gibi dergilerde de yayımlandı.

 

1929’da amcasının kızı Nermin’le babasının ateşe olarak görev yaptığı Paris’e gitmişlerdi. Amcasının kızı Nermin’in bazı psikolojik sorunları vardı.  Nermin’in tedavisi için gittikleri Paris seyahatinde önceden de ilgi duyduğu Nermin’e âşık olmuştu.

1931'de Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu. Sinir hastası olan kuzenine âşık olan Ziya Osman, ailesinin itirazlarına rağmen liseyi bitirdiği yıl kuzeni ile evlendi. 12 yıl süren bu mutsuz evlilik onun sinirli tedirgin ve karamsar bir insan olmasına yol açacaktı. 1931’de Hukuk Fakültesi birinci sınıfta iken artık evli bir adamdı. Bu nedenle Hukuk Fakültesinde iken Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlamıştı. Hukuk Fakültesini hem çalışarak hem de okuyarak 1936’da bitirmişti.

Yükseköğrenimini bitirdiği yıl olan 1936’da İstanbul’da askerlik görevine başladı. Askerliğini İstanbul’da yaptı. Hukuk okuduğu yıllarda çalışma hayatına Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisinde başlayan Ziya Osman Saba, askerlik hizmetinden sonra girdiği Hariciye sınavını kazanamadı. Fakat 1938 yılında Emlak ve Eytam Bankası'nda işe başladı.  Bu işinde beş yıl çalıştı. Ancak sinir hastası ve amcasının kızı Nermin ile olan evliliği dayanılmaz hale gelmişti.  1941 yılında sinir hastası kuzeni ve ilk eşi olan Nermin’den ayrıldı. 1941’de babası da kalp krizi geçirmiş ve ölmüştü.( Kırcı, Mustafa (1991). )  Bu yıl ilk kitabını da yayımladı. İlk kitabı 1927 ile 1943 yılları arasında yazdığı şiirler arasından seçmiş olduğu şiirlerinden oluşmaktaydı.

 

Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’na gireceği söylentileri sürerken 1943'te ikinci defa askere çağrıldı. İkinci Dünya Savaşı sürerken ikinci askerlik görevini Karadeniz Boğazı Müstahkem Mevkii’nde ihtiyat zabiti olarak yaptı. ( DR. HÜLYA BAYRAK AKYILDIZ, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/saba-ziya-osman ) Yedi Meşaleciler 'den sonra ilk kitabı olan Sebil ve Güvercinler adlı kitabı 1943 yılında ABC yayımları arasında yayımlandı. ABC Kitabevi’nin yayımladığı kitapta 66 şiiri yer almaktaydı.

Ertesi yıl, çalıştığı Emlâk Kredi Bankası’nda tanıştığı Rezzan Hanım ile evlenerek yavaş yavaş karamsarlığından da kurtulmaya başlamıştı. Bu evlilikten Orhan ve Osman isimli iki oğlu oldu. Bankadaki çalışma yılları onun hayatında yeni bir dönem başlatmış mutlu bir evlilik yaşadığı eşi ile o bankada tanışmıştı.

Ziya Osman Saba, bankası tarafından Ankara'ya tayin edilmesi üzerine bir süre bu kentte yaşadıysa da   İstanbul özlemi nedeniyle 1945 yılında bankadaki görevinden ayrıldı. İstanbul’a geldiklerinde kayınpederine ait olan ve adresi bir şiirinde de geçen Kadıköy Misakımillî Sokağı No: 37'deki evde Rezzan Hanım ile yaşamaya başlamışlardı. Artık tiyatro dekoruna benzettiği için pek sevemediği Ankara’dan da ayrılmış, âşık olduğu İstanbul’a taşınmış, huzurlu bir evliliği de olan mutlu bir adamdı. Karamsarlıklarından da kurtulmuş ve bu durum şiirlerine de yansımaya başlamıştı. İstanbul'da Milli Eğitim Bakanlığı Basımevinde tashih şefi (düzeltmen) olarak çalıştı. 1947'de ikinci kitabı “Geçen Zaman “ yayımlandı. Varlık Yayınları tarafından basılan bu kitap, şairin "Sebil ve Güvercinler" kitabındaki şiirlerle 1943–1946 arasında yazdığı şiirlerin bir araya getirilmesinden oluşuyordu. 1950'de geçirdiği bir kalp krizi nedeniyle bu işi de bırakmak zorunda kalan Saba, yaşamının geri kalanında arkadaşı Yaşar Nabi'nin sahibi olduğu Varlık Yayınları'nın kitaplarını evinde basıma hazırlayarak geçimini sağladı.

 

Şiirlerinin bir kısmı ise bastırdığı kitaplara girmemiş dergilerde kalmıştı.

İlk hikâye kitabı Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi 1952'de yayımlandı. Babasını da kalp hastalığı nedeni ile kaybeden şair ilk krizini 1953 yılında yaşamıştı.  29 Ocak 1957 günü İstanbul'da bir kalp krizi sonucu Kadıköy'deki evinde hayatını kaybeden şairin Nefes Almak adlı şiir kitabı ile Değişen İstanbul adlı hikâye kitabı ölümünden sonra basıldı.

Eyüp Sultan'daki aile mezarına defnedilmiştir; ancak mezar bugün kayıptır.

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Ziya Osman Saba, edebiyat dünyasında bireysel olarak varlığını sürdürmüş, ölümüne kadar da şiir yazmaya devam etmiştir. Bu süreç içinde -yazdığı hikâyelerin sayısı da az olmamasına rağmen kendini özellikle şair olarak tanımlayan Ziya Osman Saba’nın, hayatının farklı evrelerini bünyesinde toplayan üç şiir kitabı yayımlanmıştır: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak ( Ziya Osman Saba Şiirleri ) 

Ziya Osman Saba Yedi Meşalecilerin genç yaşta ölen üyelerinden biridir. Topluluğun ortak kitabı 1928 yılında yayımlanır. Kitabın ilgi görmesi üzerine aynı lisede okuyan topluluk üyeleri yayın hayatı sekiz ay sürecek olan  Yedi Meşale dergisini çıkarmaya başlarlar. Servet-i Fünun Dergisi ve  Ahmet Haşim    tarafından desteklenen genç edebiyatçılar, yazı dünyasına şiirle atılıp bir süre şiir yazarlar. Bu sekiz aylık süreden sonra Şairler dağılarak ve ferdi olarak hareket etmeye başlayarak, kimi bilimsel çalışmalara, kimi gazeteciliğe, kimisi de öykücülüğe başlar.

Kenan Hulusi ile Ziya Osman Saba yalnızca küçük hikâye yazarı olarak kalmışken, Ziya Osman Saba şâir olarak ün kazanmakla birlikte küçük hikâye türünde de örnekler vermiştir. Hikâyeleri "Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi" ve "Değişen İstanbul" adlarını taşıyan iki kitapta toplanmıştır. Hikâyelerinde, geniş ölçüde, şiirlerinde de en çok işlediği temalardan biri olan çocukluk anılarına yer verdiği görülüyor. Bunun yanı sıra İstanbul sevgisi, okuduğu okul olan Galatasaray sevgisi, sakin ve huzur dolu bir yaşayış özlemi, sürekli olarak barış içinde yaşayan ya da öyle yaşaması istenen insanlar, hikâyelerinin konularını oluşturur.[6]

Ziya Osman Saba, Şiirde ve düzyazıda yapmak istedikleri bakımından fazla iddialı değildir. Yine kendisi ile yapılan bir konuşmada sorulan, "Şiirde ve nesirde neler yapmak istiyordunuz, buna muvaffak olabildiniz mi?" sorusuna verdiği, "Şiirle girişip sonraları nesri de yardımıma çağırırken neler yapmak neye ulaşmak istediğimi kendim de bilmiyordum. Belki de sadece içimi dökmek istedim ve elimden geleni yapabildim." cevabı, onun iddialı bir yazar olmadığını belli etmektedir. [7]

 

Annesini çok küçük yaştayken ( Sekiz yaşındayken ) kaybetmesi Ziya Osman Saba'nın çocukluk günlerinde duyduğu özlemi ve saplantıyı arttırmış hikâyelerinde ve şiirlerinde çocukluk günlerine duyduğu özlemi, sevgiyi dile getirmesinde etken olmuştur. Çocukluğuna duyduğu özlemi dile getiren şiir ve öykülerindeki temel arayışın o yıllardaki anne sevgisini arayışından kaynaklandığı söylenebilir. Anneye duyulan özlemlerin çok yoğun olarak yaşandığı çocukluk yılları şairin vazgeçemediği temel temalar olarak karşımıza çıkar." Bu anıların kimilerinde, yazarın çocukluğunun geçtiği evi, bahçesinden başlayarak, odaları, duvarda asılı resimler, içinde yaşayanlarla birlikte bütün ayrıntılarıyla gözlerimizin önünde canlanmış buluruz. Kimi hikâyelerinde ise çoğumuzda çocukluk yılları ile ilgili derin izlenimler bırakan çeşitli gezintiler ve bizi hoş tuttukları için sevdiğimiz kimselere yapılan misafirlikler anlatılmıştır." [8]

Annesini ve kardeşini daha sekiz yaşındayken kaybeden şairin, dokuz yaşındayken Galatasaray lisesinde yatılı olarak kalmak zorunda kalması, Paris’te Ateşe olan babasına da bu yüzden hasret kalması ile sarsıntılar yaşayan şair, teyzesinin psikolojik sorunları olan kızı ile evlenenince gençlik yıllarında da bir türlü bedbin bir hayattan kendini kurtaramamıştır. On iki yıl süren sorunlu evliliğini bitiren şair, Bankada iş bulması ve ikini eşi Rezzan Hanımla evlenmesi ile karamsarlıktan kurtulmaya başlar. Dostu Cahit Sıtkı’nın telkinleri ile 1940 tan sonra serbest şiirler de yazmaya başlayan şairin şiirlerindeki karamsarlığın yerini yavaş yavaş yaşama sevinci ve hayata bağlılık almaya başlayacaktır. O yüzden 1941 yıllarından sonra yazdığı şiirlerde daha iyimser ve hayata tutunan şiirleri yazılmaya başlanmıştır.

 

Çocukluk temasının yanı sıra İstanbul sevgisi de şiirlerinde önemli bir yer tutar. Anne baba tarafından bir kaç kuşak gerilere kadar Istan bul’lu olan yazarda, bir şiirinde:

 

Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle,
Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir,
Ey doğup yaşadığım, yerde her taşını
Öpüp başıma koymak istediğim şehir

Dizeleriyle belirttiği gibi aşırı bir İstanbul sevgisi görülür. Yaşam boyunca geçimini ancak sağlayabilen yazar, geçim sıkıntısının yol açtığı bazı duyguları da okuyucuyu etkileyecek bir biçimde yansıtır. Hikâyelerinde en çoğu kendi yaşadığı çevre ile ilgili olmak üzere bol olarak görülen çeşitli tasvirler arasında en az rastlanılan insan tasviridir. [9]Prof. Dr. Olcay Önertoy'a göre Ziya Osman Saba'nın öykülerindeki ve şiirlerindeki temalar hemen hemen aynıdır. Şiirlerinde ve öykülerinde genellikle çocukluk ve gençlik yıllarına duyduğu izlenimleri dile getiren şairin şiirleri ve hikâyeleri hem anlatım hem de konuları bakımından iç içedir. Şairin son dönemlerinde insanlığa hümanist bir yaklaşım içine yöneldiği görülür.

 

Şiirlerindeki insan sevgisinin açılımları ve ölüm ve tanrıya boyun eğme, çocukluk ve ilk gençlik anılarına bağlılık, yaşamın küçük mutluluklarından duyulan sevinç, acıma duygusu, iyilik düşüncesi, İstanbul sevgisi, Tanrı'ya şükran, ölüm gerçeğini kabulleniş gibi temaları dile getirilmiştir. Dildeki sadelik ve lirizm ön plana çıkmıştır. Tema olarak “masumiyet”, renk olarak “beyaz” şiirlerinde dikkat çekici öğelerdir. “Tabiata olan dönüklüğü, zaman içerisinde “dıştan içe” doğru bir yönelime dönüşmüş, içsel birikim ise yaratılandan yaratana doru bir merakı ateşlemiştir.”  [10] Ziya Osman Saba şiire ve öyküye başladığı yıllarda moda olan,  Memleketçilik , daha sonraları ortaya çıkan Sosyal Gerçekçilik ve Milliyetçilik akımlarına duyarlı ve bağlı olmamış, hemen her döneminde bireysel özlemlerini, geçmişe duyduğu özlemi, mazisinden kalan hatırları ve o hatırlarında şekillenen objeleri dile getiren bir yazar ve şair olmuştur. Toplumsal faydadan ziyade edebi eserlerde kişisel konulara bağlı kalan şairin yazmaktaki amacının içini dökmek, kendi içinde cereyan eden ve iz bırakan anılarını yazıya aktarmak olduğu anlaşılmaktadır. 

Çocukluk yıllarına duyduğu özlem, aile sevgisi, küçük şeylerden duyulan mutluluk, ölüm, alın yazısına boyun eğiş gibi temaları işlediği şiirlerinde biçim olarak gittikçe özgün bir şekline ve söylemine doğru yönelişi ifade eder. [11] Türkçeyi kullanışındaki başarısıyla da etkileyici şiirler yazan Saba Yedi Meşalecilerin ortaya attığı şiir görüşlerini sonuna kadar sürdürmeye çalışmış Yedi Meşaleciler içindeki tek şairdir.

 

Hakkındaki yayımlar

Mustafa Miyasoğlu, Ziya Osman Saba adlı kitapta şiirlerini, yazılarını ve kendisiyle yapılan konuşmaları yayınladı (1987). Mehmet Nuri Yardım, Ziya Osman Saba kitabını yazdı (1998) ve yazarın hakkında yazılanları Ziya Osman Saba Sevgisi kitabında topladı (2004). Mektupları, sohbetleri, yazıları Tahsin Yıldırım tarafından hazırlanan Konuşanlar Bir Hüzünle Sesinde (2004) adlı kitapta bir araya getirildi. Ziya Osman Saba’nın Meşale ile Servet-i Fünun Dergisi ’de yayımlanmış, ancak kitaplarında yer verilmemiş şiirlerini içeren Bıraktığım İstanbul başlıklı kitap, 2003 yılında Konur Ertop'un derlemesi ve eklemeleriyle Alkım Yayınevi tarafından yayımlanmıştır.

Şiirleri hakkında

Şiirlerinde çocukluk ve ilk gençlik anılarına bağlılık, yaşamın küçük mutluluklarından duyulan sevinç, acıma duygusu, iyilik düşüncesi, İstanbul sevgisi, Allah'a şükran, ölüm gerçeğini kabulleniş gibi konuları, gözlemci ve dışavurumcu bir tarzla genellikle hece ölçüsüyle, ama kimi zaman serbest şiirde kullanarak işlemiştir.

ESERLERİ 

Şiir kitapları 

Yedi Meşale (ortak kitap, 1928) Sebil ve Güvercinler (1943) Geçen Zaman (1947)Nefes Almak (1957) Bir Yer Düşünüyorum Çocukluğum

Öyküleri

Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi (1952) Değişen İstanbul (1959)

 

KAYNAKÇA

 

  • [1] Bilge YÜKSEL, Ziya Osman Saba ve Dergilerde Saklı Kalmış Şiirleri https://turkoloji.cu.edu.tr/

  • [2] Bilge YÜKSEL, Ziya Osman Saba ve Dergilerde Saklı Kalmış Şiirleri https://turkoloji.cu.edu.tr/

  • [3]  Kırcı, Mustafa (1991). Ziya Osman Saba (Hayatı-Eserleri-Sanatı). Doktora Tezi. Samsun: On Dokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

  • [4] Yedi Meşaleciler ( I ) : Yaşar Nabi Vasfi Mahir Ziya Osman Hayatları Şiirleri.

  • [5] https://turkoloji.cu.edu.tr/ - son erişim- 23-11-2012

  • [6] Dr. Olcay Önertoy, Ziya Osman Saba'nın Küçük Hikayeciliği, dergiler.ankara.edu.tr )

  • [7] Dr. Olcay Önertoy, Ziya Osman Saba'nın Küçük Hikayeciliği, dergiler.ankara.edu.tr )

  • [8] Dr. Olcay Önertoy, Ziya Osman Saba'nın Küçük Hikayeciliği, dergiler.ankara.edu.tr )

  • [9] Dr. Olcay Önertoy, Ziya Osman Saba'nın Küçük Hikayeciliği, dergiler.ankara.edu.tr )

  • [10] Yedi Meşaleciler ( I ) : Yaşar Nabi Vasfi Mahir Ziya Osman Hayatları Şiirleri.

  • [11] (Prof. Dr. Olcay ÖNERTOY,CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRİMİZ VE ŞAİRLERİMİZ,https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Esa

Esa

7 years ago

Şiirleri de dahil olunca Ziya Osman Saba hakkında geniş bir yazı değil başlı başına bir kitap olmuş..