Edip Cansever Hayatı Edebi Kişiliği

04.10.2011

 

Edip Cansever'in bir fotoğrafı

 

Edip Cansever,

 (8 Ağustos 1928–28 Mayıs 1986) Türk şair.

Edip Cansever, 8 Ağustos 1928’de İstanbul, Beyazıt’ta, Soğanağa Mahallesi’nde doğdu. Tam adı Ömer Edip Cansever’dir. Annesi Pembe Hanım Çankırı’nın Atkaracalar Köyü kökenli bir ev hanımıdır. Babası Fazlı Bey ise Kapalıçarşı’da antika dükkânı çalıştırmıştır.[1]  Ailenin üçü kız biri oğlan dört çocuğundan üçüncü çocuk olmaktadır. [2](Cansever 2012a: 63) ilk çocukluk anıları, sonradan taşındıkları ve Ahmet Hamdi Tanpınar’la komşu oldukları Saraçhanebaşı’ndaki bir evde geçti.

İlkokuldan sonra gittiği Gelenbevi Ortaokulu’ndan Kumkapı Ortaokulu’na geçti ve İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Şiire olan merakı daha on altı yaşındayken somut bir adım atmasına neden oldu. İlk şiirleri daha lise öğrencisi iken 1944 tarihinde “İstanbul” adlı dergide yayımlandı. İlk şiiri yayımlandıktan üç yıl sonra gençlik yıllarında yazdığı şiirlerinden toparlağı ilk şiir kitabı olan. “İkindi Üstü”  adlı eserini 1947 [3]yılında yayımlanmıştı. 12 Nisan 1947’de ve daha on dokuz yaşındayken, Mefharet Hanım’la evlendi. Bu evlilikten, Nuran ve Ömer adını verdikleri iki çocukları oldu.[4]

17-18 yaşlarındayken, Saraçhanebaşı’nda komşuları olan Nigar hanımın kardeşi Ahmet Hamdi Tanpınar’a ilk şiirlerini göstermiş Ahmet Hamdi Tanpınar “Bu şiirler çok güzel, ama hiçbiri şiir değil” demişti. [5] İlk şiirlerinde Garip şiirinin şekil ve konu anlayışlarının izleri vardı. Tıpkı Orhan Veli Kanık gibi büyük şehirde varlıklı bir delikanlının yaşama sevincini ve tatlı avareliklerini anlattı. Orhan Veli  orta tabaka aydının avareliklerini anlatmışken Cansever, varlıklı bir aydının avareliklerini dile getirmişti. Çünkü Edip Cansever, Kapalıçarşı’daki babasına ait olan antikacı dükkânından para kazanan zengin sayılabilecek bir gençti.  

Eğitim sürecini tamamlamadan ticarete atılmış,1950 yılında İstanbul- Kapalı Çarşı’da babasın ait olan dükkânda turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başlamıştı. Fakat 1950’de yedek subay olarak Ankara’ya gitti.  

Askerlik dönüşünden sonra da antika dükkânında çalışmaya başladı. 30 yıl boyunca da antika eşyalar satarak geçimini sağlayacaktı. Bir yandan da Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde şiirlerini yayımlıyor ilk genlik yıllarının verdiği heyecanla yazıyordu.  Daha ilk şiirlerinden itibaren dikkatleri çekmeye başlamış farklı bir yaklaşımla şiirler yazdığı gözden kaçmamıştı. 1950’li yıllarında yazdığı şiirler etkisi altında yazdığı Serbest Şiir I.Yeni Garip Şiiri nin şiirlerinden farklı bir hava ile yazılıyordu.

 “Nokta” adında bir dergi çıkarmaya başladı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı ve sekiz ay boyunca yayımlandı.  İlk şiir kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik"  adlı şiir kitabı Nokta dergisini çıkardığı yılların ürünü oldu.  ( 1954 ) 954 yılında çıkan büyük Kapalıçarşı yangınında o dükkânı tamamen yandı. Sigortadan aldığı para yeni bir işyeri açamayacak kadar azdır. Bu yüzden de kendine Jak Salhoşvili adlı bir ortak bulmuştu.  Ortağı alım satım işlerini yönetirken, ortağı Jak, dükkânın üst katında istediği kadar kalabileceğini söylemişti (Canberk 2003: 35). [6] Böylece çoğu zamanının şiire ayırma fırsatını bulmuş oldu.

Edip Cansever dokuz kitabını Kapalıçarşı’da, Sandal Bedesteni sokak No:32’deki bu küçük dükkânın asma katında bulunan çalışma masasında yazmıştı. [7]

 Bu kitaptaki şiirlerinde, özlü bir söyleyiş ve farklı bir şiir biçimi arayan, mizahi bir yaklaşımla toplumsal hicivler yapan bir şair izlenimi oluşturuyordu.  

1957 yılında ”Yerçekimli Karanfil” adlı kitabını yayımladı bu eseri II. Yeni şiir tarzının ortaya çıktığını belli eden ilk şiir kitaplarından biri olmuştu. Yerçekimi Karanfil büyük bir beğeni toplamış,1958 n yılında “ Yeditepe Şiir Armağanı’nı kazanmıştı. [8]Bu eseri II. Yeni şiirinin dil, konu, sanat, imge ve şiir anlayışına uygun bir eserdi.

1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. 1976 yılında  “Ben Ruhi Bey Nasılım” adlı kitabı ile 1977 yılında Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü almıştı. “Yeniden” adlı eserinde ise şiirlerini bir araya getirmişti Bu kitabı da 1982’de Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü kazandı.

Bodrum'da tatil için gitmiş ama bu tatilinde beyin kanaması geçirmişti.  Tedavi için getirildiği İstanbul'da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi. [9]Asım Bezirci, Metin Eloğlu ve  Edip Cansever,  hakkında, Metin Eloğlu H - Edip Cansever adında Evrensel Yayınevi’inde bir kitap yayımlamıştır. 
 
ŞAİRLİK YÖNÜ

 

Şiirleri Yenilik, Yeditepe dergilerinde yayınlana ilk şiirlerinden sonra, İkinci Yeni hareketine dâhil olduktan sonra Dost, Türk Dili, Yeni dergi ve Yeni Ay. Dergilerinde de şiir ve yazılarını yayımladı..

1950 den sonra Varoluşçuluk sanat anlayışı modasına girdi. II Yeni şairlerinin pek çoğu 1960 sonrasında Marksist düşünceler ile sürrealist anlayışlar içine girseler de Edip Cansever, varoluşçu düşüncelerden kopmadan yazmaya devam etti.

II.Yeni Topluluğu, 1954'ten itibaren Yedi Tepe, Pazar Postası, Salkım, Kimsecik ve Köprü gibi dergilerde; 1960'tan sonra da Yeni Dergi ve Papirüs'te şiirlerini yayımlamaya başlamıştı.  Bu dergilerde, Muzaffer İlhan Erdost, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Edip Cansever, Sezai Karakoç  ve  Ülkü Tame   'in  yanı sıra Ece Ayhan’nın de şiirleri yer alamaya başlamıştı

Yalnızlık, ölüm, acı, mutluluk-mutsuzluk, hayat-ölüm konularını tezatları ile birlikte işleyen Cansever, mutsuzluğun esasını varoluşçuluk düşüncesinden kaynaklanan bir hayat anlayışı içinde değerlendirdi. Varlıklı, aydın ama mutsuz insanların sıkıntılarını ve yetersizliklerini irdeleyen konular içinde kaldı.

On kalır benden geriye, dokuzdan önceki on
Dokuz değil on kalır
On çiçek, on güneş, on haziran
On eylül, on haziran
On adam kalır benden onu da
Bal gibi parlayan kekik gibi bunalan
On adam kalır.

 Edip Cansever ve arkadaşları bu yıllarda yayımladıkları kitaplarla ve dergilerde çıkan şiirleri ile bambaşka bir şiir tarzı ortaya koymaya başladıklarını ilan ediyorlardı. II. Yeni Şiiri Şiir akımını edebiyat dünyasında yankı yaratmaya başlamış Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi, Papirüs gibi dergiler bu hareketin yayın organları gibi bir işlev içine girmiş oluyorlardı.  

İlk şiirlerinde görülen sevinç yerini bunalımlara bırakmış, toplumsal dengesizlikleri mizahi bir dille eleştiren anlayışı, yıkıcı bir umutsuzluğa dönüşmüştü. Şiilerinde "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yönelmiş, tiyatrolardaki diyalog sistemini şiirlerinde kullanmaya başlamıştı. Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu arayışlarının ürünü olan şiirler olarak yazıldı.

Edip Cansever, şiirlerinde kapalı diye tabir edilen bir şiir anlayışı içinde kalan bir şair oldu. Bu arayışlarına rağmen  II. Yeni Şiiri Şiir içindeki bazı şairlerin yaptığı gibi şiirde anlamsızlığı, anlamının dahi gereksizliği fikirlerine kapılmadı. Tamamen anlamsız veya tamamen kapalı bir şiire yönelmedi. Kapalı, anlaşılması güç bir dile yönelmiş olsa bile çağrışım yaratmak iddiası ile anlamı yok eden hiçe sayan bir şiir diline yönelmedi.

Devrim Dirlikyapan, Cansever’in şiiri hakkında şu görüşler içindedir. “Cansever, sözdiziminde ve özellikle sıfat ve isim tamlamalarında yaptığı değişiklerle, şiirde düzyazının olanaklarından yararlanarak “dize”ye farklı işlevler yüklemesiyle, diyalog ve iç monolog gibi teknikleri kullanarak kendine özgü bir ses, imge ve anlam düzenine ulaşmasıyla yeni bir şiir kurmuştur. Çoğunlukla yalnız, sıkıntılı, yabancılaşmış ve çaresiz olan bireyi öne çıkarmasının payı büyüktür. Toplumla ilgiler kurma” ve “çağının şairi” olma çabasına kullandığı teknikler de katkıda bulunmuştur. Bu tekniklerden biri olan “nesnel bağlılaşık”, onun poetikasını belirleyen önemli kavramlardan biridir. Şiirde düzyazının olanaklarından ve nesnel bağlılaşıktan yararlanarak “çok sesli” bir şiire ulaşmıştır. “[10]

Kimi şiirlerinde öykü, kimi şiirlerinde tiyatro oyunu oynatır gibi davranan  şair kimi şiirlerinde ise insan hayatına nesnelerin dili ile bakan şiirler yazdı. Edip Cansever, herhangi bir nesneyi dekor olarak ele alıp o nesne üzerinden insanlar arasında bağlar ve ilgiler kurarak insanı ve davranışlarını irdeleyen şiirler yazmayı seven bir şair oldu. “ insan yaşadığı yere benzer, o yerin suyuna o yerin toprağına benzer.” Fikrinden hareketle insanı nesnelere dayalı olarak anlatmayı deneyen şiirler yazdı. “ Masa da Masaymış Ha” adlı şiiri bu tarz şiirlerine bir örnektir.

 Cansever şiirlerinde aşk ve erotizm de geniş yer tutmuş bu yönüyle  Cemal Süreya ’dan farklı davranmamıştır.  Yaşam-ölüm, kadın içki temaları da şiirlerinde önemli bir yer tutmuştur. Cansever’in şiirlerini Psikanaliz yöntemiyle irdeleyen Mustafa Karabulut,  “Edip Cansever'in özellikle Umutsuzlar Parkı'ndan itibaren pek çok şiir kitabına çürümüşlük, atılmışlık, hiçlik ve yalnızlık temalarını taşıdığını “vurgulamıştır. Mustafa Karabulut, Cansever’in şiirlerindeki, aşk, erotizim, yaşam, ölüm, kadın ve içki temalarının ‘ benliğin kontrol edemediği' olgular olarak ortaya çıktığı düşüncesindedir.

Mustafa Karabulut  “Cansever'in karakterlerinin genelde depresif olduklarını, hayati faaliyetleri asgariye inmiş' bu karakterlerin intihar ve ölüm düşünceleri içerisinde olduklarını, bu kişilerin çoğunun, özdeğerini (self-esteem) kaybetmiş olduklarını, bunaltı hâllerinden kurtulmak için daha çok alkole ve cinselliğe yöneldiklerini” savunmaktadır.[11]

Diğer II. Yeni şairleri gibi farklı imgeler kullanmaya özen göstermişti.  Şiirlerinde daha tutarlı bir şair olmaya özen gösterdi. Şiirini düzyazıya yaklaştıran dize kavramanı göz ardı etmesine rağmen anlamsızlığı savunan bir mertebeye de ulaşmamış olmasıyla dikkat çekti.  Sürekli yazan, yayınlayan üretken bir şair oldu.

 
 Edip Cansever’in 17 şiir kitabı vardır:

İkindi Üstü (1947), Dirlik Düzenlik (1954), Yerçekimli Karanfil (1957), Umutsuzlar Parkı (1958), Petrol (1959), Nerde Antigone (1961), Tragedyalar (1964), Çağrılmayan Yakup (1966), Kirli Ağustos (1970), Sonrası Kalır (1974), Ben Ruhi Bey Nasılım (1976), Sevda ile Sevgi (1977), Şairin Seyif Defteri (1980), Yeniden (1981),  Bezik Oynayan Kadınlar (1982), İlkyaz Şikâyetçileri (1984), Oteller Kenti (1985)

“Gül Dönüyor Avcumda” başlıklı bir derleme kitabı  vardır. 

ADSIZ BİR ÇİÇEK

Rengini dünyaya ilk defa sunan
Adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
Sevgilim
Bana “sen bir şairsin” dediğin zaman

Yalnız sana yazıyorum bu şiiri
İstersen bir şiir gibi okuma
Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
Soğuklar başlayınca havalanıp
Millerce yol katettikten sonra
Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.

Ve yazmış olacağım bir de
Her dönemde her çağda
Sevdanın kendine özgü diliyle


KAYNAKÇA 

[1] DR. ESRA SAZYEK, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/cansever-edip

[2] Cansever, Edip (2012a). “Zaman İçinde”. Şiiri Şiirle Ölçmek (hzl. Devrim Dirlikyapan). İstanbul: Yapı Kredi Yay. s. 63-69.

[3] Hande Orhon, “Hüznün Şairi Edip Cansever”, .dagarcikturkiye.com/makale, SON ERİŞİM, 21-09-2013

[4] Öcal, Oğuz (2013). Bir Şair, Bir Antigonist Tavır Edip Cansever. Ankara: Akçağ Yay.

[5] Ümit Şahin, “Benim Edip Canseverim,”.yesilgazete.org/blog/ 03/06/2011

[6] Canberk, Eray (2003). A’dan Z’ye Edip Cansever. İstanbul: Yapı Kredi Yay.

[7] Ümit Şahin, “Benim Edip Canseverim,”.yesilgazete.org/blog/ 03/06/2011

[8] Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi sayı 2, Dergah yay., s. 19

[9] Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi sayı 2, Dergah yay., s. 19

[10] Ümit Şahin, “Benim Edip Canseverim,”.yesilgazete.org/blog/ 03/06/2011

[11] Yard. Doç. Dr. Mustafa Karabulut, Edip Cansever Şiiri Psikanalitik Bir İnceleme, Öncü

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar