23.10.2013
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç, (d. 22 Ocak 1933, Ergani, Diyarbakır), şair, yazar, mütefekkir ve siyasetçi.
Hayatı
Babası Yasin Efendi’nin koyduğu tam isimi Muhammed Sezai’dir. Nüfusta ise Ahmet Sezai olarak geçer. Dedeleri, Ergani ve yöresinde oldukça etkin kişilerdendir. Dedesi Hüseyin Efendi, Plevne savaşına katılmış; Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmıştır. Ailesi Leventoğulları olarak anılan şairin çocukluk yılları Ergani, Maden ve Dicle’de geçer
1938 Ergani'de 3 ay ilkokul öncesi ihtiyat sınıfına devam eder. İlkokulu 1944'de Ergani'de bitirip, Maraş Orta Okuluna parasız yatılı kayıt olur. İlk şiirini bu dönemde yazıp yırtacaktır.[1]1947'de Gaziantep parasız yatılı liseye başlar. Gaziantep Lisesi'nden 1950'de mezun olur. Okul yıllarında Necip Fazıl'ın Büyük Doğu'sunu okumuş ve kalpten mensubu olmuştur.[2]
Felsefe okumak için İstanbul'a gider. Babası ilahiyat Fakültesini bitirmesini istemektedir. Fakat kendi parasıyla okuyamayacağından o zaman parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavına girer. Felsefe bölümüne de kayıt yaptırır. Şayet sınavı kazanmazsa felsefe okuyacaktır. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde tahsile başlar. Üniversitedeyken hayranı olduğu, Necip Fazıl'la tanışır. Hatta Büyük Doğu dergisinde de bir müddet çalışIr. Bu ilişki hem insani hem de fikri bir dostluk doğurur.
Mülkiyedeki arkadaşlarından biri de Cemal Süreya ’dır. Cemal Süreya ile dost ve sıra arkadaşıdır. Cemal Süreya bir anısında şöyle diyecektir. "Benden daha yoksul bir tek Sezai var" [3] Monna Rosa 'yı ve Balkon'u işte bu dönemde yazar. Cemal Süreya, bir yazısında yeni bir şiir akımının doğduğundan söz ederek "Balkon" şiirini örnek göstermiştir.[4]
Mülkiyedeki sınıflarında iki kız öğrenci vardır. Birisi Muazzez Akay’dır. Bir Göçmen kızı olan Muazzez, sarışın renkli gözlü güzel bir kızdır. Pinpon da oynamaktadır. Sezai Karakoç, bu kıza âşık olmuş ama aşkına cevap bulamamıştır. Bir kaç defa da Muazzez hanım'a yazdığı aşk şiirlerini Muzzez’in paltosunun cebine gizlice koyar ama Muazzez bu aşka karşılık vermez. Şair bunun üzerine Türk edebiyatının en mahrem akrostişli şiirlerinden biri olan " Monna Rosa " yı yazar. 1950. Şiirin her kıtasının başındaki harfler "Muazzez Akkaya'm" çıkmaktadır.
Muazzez Akkaya’ya 40 yıl süre sonra bir söyleşi de şunları diyecektir. “Okul yıllarında da bana olan ilgisini fark etmiştim; bu şiiri yazdığını da biliyordum ama ben aynı yakınlığı duymamıştım. Belki bir yerde karşılaşırsak bir merhaba derim. Allah hepimize uzun ömür versin.”[5] Sezai Karakoç, biraz da o "imkânsız aşk"ın etkisiyle asla evlenmeyecektir. Monna Rosa, Ankara'da, Hisarcılar dergisinde yayımlanır.[6]
1955'te fakültenin mali şubesinden mezun olur. Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi Bölümüne atanır. Maliye müfettişliği sınavını kazanarak 11 Ocak 1956'da müfettiş yardımcılığı görevine başlar. 1957 yılında yeni bir oluşum olan İkinci Yeni hareketine yazdığı şiirlerle dâhil olur.
1959 yılında İstanbul’da gelirler kontrolörü görevine gelmiştir. Bir ara Ankara’ya çağrılıp Yeğen bey Vergi Dairesinde görevlendirilir.1960 – 1961 yıllarında yedek subay olarak askerlik görevini bitirir. İstanbul’daki görevine kaldığı yerden devam eder.
DİRİLİŞ DERGİSİ
1960 da den Diriliş dergisini çıkarır. Dergi 27 Mayıs darbesi ile ancak iki sayı çıkar. Ama dergi zaman zaman kapanıp tekrar yayına girerek 1960 ‘tan sonra1988 e kadar aralıklarla çıkmaya devam edecektir. 1960 ta iki sayı, 1966- 1976 12 sayı, 1969- 1971 16 sayı, 1974 Eylül, 1976 Şubat, 18 sayı, Mayıs, 1976 Ağustos 1978 gazete boyunda 60 sayı, Ekim 1979’dan sonra aralıklarla, 1988 den sonra haftalık dergi olarak aralıklarla çıkmıştır.
1961- 1964 yılları arasında Pazar Postası Yeni İstiklal dergilerinde 1964 -1967 yılları arasında Dostu Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergilerinde şiir, deneme ve eleştirileri çıkmıştır. [7]
Diriliş dergisini çıkarmaya başladığı yılarda otuz yaşları civarındadır. Diriliş Dergisi, onun hayatında önemli bir yer tutan Diriliş Düşüncesi ile ilgilidir..“Bu düşünce İslam’dan başka bir şey değildir. Şair ve çevresindekiler İslam’ı çağa uydurmaktan ziyade çağını İslam’a göre yorumlamıştır. O dini varlığın temel kaynağı, varoluş sebebi, dünya görüşü ve metafizik bir sistem olarak anlamış, benimsemiş; bu şekilde anlaşılması için çaba sarf etmiş” bu düşünce akımına Diriliş ismi vermiştir; O’nun adının zikredildiğinde“diriliş”, “ Diriliş’in söylendiği yerde onun ismi hatırlanır olmuştur".[8]
“30 yaşlarına girdiğinde ruhu iyice hassaslaşır. Çimenlere basmaya bile çekinen bir hassasiyete bürünür.” İleriki yıllarda Diriliş dergisini yeniden ve daha kapsamlı olarak çıkarmaya başlar. Diriliş zamanla partiye de dönüşecek ve amacını şöyle açıklanacaktır: "Amaç, üç kelimeyle özetlenirse, hakikat, adalet ve fazilettir." [9] Fakat bu yıllarda görüşlerinden ötürü mahkemelere düşmeye başlayacaktır.
RESMİ GÖREVLERİNDE ÇALIŞMA YILLARI
1959 yılında memuriyet hayatına İstanbul'da Gelirler Kontrolörü görevinde başlamış, Ankara’ya çağrılıp Yeğen bey Vergi Dairesinde görevlendirilmiştir.
Yedek subay olarak askerlik görevini bitirdikten sonra İstanbul'daki görevine tekrar döner. Görevi icabı Anadolu'yu gezmeye ve birçok il, ilçeye maliye müfettiş yardımcısı ve gelirler kontrolörü olarak gitmeye başlamıştır.
1965'te görevinden istifa edip fikri ve edebi faaliyetlere başlar. 1971 ve 1974 te aynı bakanlıkta yeniden görevler alır. 1973'e kadar maliye müfettiş yardımcısı ve gelirler kontrolörü görevinden birçok kez istifa eder.1974’ten sonra da bir daha hiçbir resmi görev almamıştır.
80'li yıllarda Kızıltoprak'ta oturmaktadır. Günlerini ofisine gidip gelerek ve yanına gelen insanlarla toplantılar ve sohbetler yaparak geçirmekte, Diriliş Yayınları ve Diriliş Dergisi ile meşgul olmaktadır.
1990 yılında "Güller Açan Gül Ağacı" amblemiyle Diriliş Partisi'ni kurmuştur. Yedi yıl Partinin Genel Başkanlığını yürütür. Ancak 1997’de iki genel seçime girmedi gerekçesiyle parti kapatılır. Siyasetten her zaman uzak kalacaktır. Diriliş Partisi'ni kurduğu zaman bile siyasetin dışındadır. 90'larda Cağaloğlu'ndaki ofisinin bulunduğu pasajda yayınevine öğleden sonraları uğramakta, gelen misafirleriyle sohbetler yapmaya devam etmektedir.
EMEKLİLİK YILLARI
Hiçbir ortaklığa girmeden, sermayesiz, parasız pulsuz dergi ve gazete çıkarmakta, eserlerini kendi yayınevinden başka bir yerde yayımlamamaktadır. Kimseden hiç bir şey istememeyi ilke edinmiş biridir. Hitap ettiği mukaddesatçı kesimden de uzak yalnızdır. Fakat yetişen genç kuşak üzerinde Necip Fazıl'ın Büyük Doğu'su kadar, Karakoç'un Diriliş'i de günümüzde iktidar olan kesimin yetişmesinde önemli bir görev üstlenmiştir. Amacı olan "Diriliş Nesli"nin yetişmesi düşüncesi AKP ile iktidar olacaktır.[10]
2006 yılında kültür bakanlığı özel ödülü ile ödüllendirilir. Aldığı bu ödülün parasal kısmını aynı Bakanlığa, kültür sanat işlerine harcanması dileğiyle geri bağışlamıştır. Diğer kısmının ise bildirdiği adrese posta ile yollanmasını rica eden bir mektup yollar. [11][12]
2007 yılında kapatılmış olan Diriliş Partisinin yerine Yüce Diriliş Partisi'ni kurmuştur ve halen partinin genel başkanlık görevini yürütmeyi sürdürmektedir.
2007 yılının Nisan ayından beri her cumartesi akşamı, Yüce Diriliş Partisi İstanbul İl Başkanlığı'nda değerlendirme konuşmaları yapmaktadır. Bu konuşmalar partinin internet sitesinden canlı olarak yayınlanmaktadır.
ÖDÜLLERİ
· 1968 MTTB Milli Hizmet Madalyası,
· 1970 Sürgündeki Macar Yazarlar Gümüş Madalya Ödülü,
· 1982 Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü,
· 1988 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü,
· 1991 Dünya Kültür ve Sanat Akademisi Ödüllerini almıştır. Ancak, bu ödüllerin hiçbirini kabul etmemiştir.
2006 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nün Sezai Karakoç'a verildiği haberi açıklandığında onun için Haydar Ergülen'in yaptığı yorum manidardır: "Sezai bey, bütün ödüllerin üstündedir. Ödülü küçümsemek için söylemiyorum; ama onun ödüle ihtiyacı yoktur. Şair olarak tavrı da en az şiiri kadar önemli ve örnek alınması gereken bir tavırdır. Ödülü kabul etse de etmese de gerçekten Türk şiirine kendisi çok büyük bir ödüldür. Sezai Bey’in hem şiiri hem de tavrı bir ödüldür." Karakoç bu ödülü kabul eder, ancak yanında verilen para ödülünü geri çevirmiştir.[13]
Biyografisi hakkında bir eser çıkarmak zor olmuştur. Çünkü röportaj vermeyi sevemeyen hayatı hakkında söz etmekten hoşlanmayan birisidir. Buna rağmen dolayı yollardan biyografisini hazırlayan iki güzel çalışma yapılmıştır.
Sıddık Akbayır, Yoktur Gölgesi Türkiye'de - Sezai Karakoç, Turkuvaz Kitap / Anı-Biyografi Dizisi, İstanbul, 2013, 1. Basım
Editörler: Mehmet ÇELİK / Yakup ÇELİK, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2010.
ŞİİR SANATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ
Şiirlerinde anne, sevgi, çocuk, ölüm, mitsizim, büyük doğu ve diriliş konuları çerçevelerindeki temaları işlemiş, İslamcı bir yazardır. Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek’ten sonra İslamcı Kesim’in en önemli ismidir. Üstelik diğer İslamcı şairlerden farklı olarak İslami düşüncelerini geleneksel şiir anlayışında değil, II. Yeni ve modern şiir denilen yenilikçi şekil ve şiir anlayışı içinde vermiştir. Bu bakımdan Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu ve Erdem Bayazıt ile birlikte özel bir yere sahiptir.
Karakoç, şiir ile ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazmış düşüncelerini Edebiyat Yazıları adını verdiği 3 kitapta toplamıştır. Karakoç'un şiirimizde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri konuları açısından Türk şiiri geleneksel yapısı içerisinde metafizik bir şiiridir. Tanzimat'tan sonra değişime uğrayan çağdaş Türk şiir tarihi içerisinde Sadece Abdülhak Hamit Tarhan 'a metafizik konularda şiirler yazmış, cumhuriyet'in ilk yıllarında Necip Fazıl'da ve Ahmet Kutsi Tecer 'de de metafizik konular ele alınmıştı. Yahya Kemal ve Asaf Halet Çeleb 'de de metafizik anlayış görülmüş olmasına rağmen adı geçen hiçbir şair metafizik şiir anlayışına sahip bir şair olarak anılmamıştı. Bu bakımdan Sezai Karakoç metafizik şair olarak adlandırılan ilk şairimiz oldu.
Devlet, millet ve medeniyet kavramlarına farklı boyutlarda anlam yükleyen Sezai Karakoç’un kırk bir yıllık ‘Diriliş’ doktrini etrafında düşünsel alanda bir Diriliş Nesli oluşur. Ali Yıldız'ın tespitiyle Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair Sezai Karakoç olmuş, üstelik bunu da modern şiirin diliyle yapmıştır.[14]Sezai Karakoç Batı edebiyatını da iyi incelemiş bir şairdir. Modern sanattaki soyutlamanın ve sembolik ifadelerin İslam anlayışına uygun olduğu düşüncesindedir ve şiirlerini bu yönde geliştirmiştir.[15]Edebiyat Yazıları adlı eserindeki ilk yazısı da metafizik ile ilgilidir
Düşüncelerini II. Yeni anlayışının şiir diliyle ama anlamsızlığa meyil vermeyen bir anlayışla yazmıştır. II. Yeni Topluluğu, 1954'ten itibaren Yedi Tepe, Pazar Postası, Salkım, Kimsecik ve Köprü gibi dergilerde; 1960'tan sonra da Yeni Dergi ve Papirüs'te şiirlerini yayımlamaya başlamıştı. Bu dergilerde, Cemal Süreya, İlhan Berk , Turgut Uyar , Edip Cansever , Sezai Karakoç ve Ülkü Tamer 'in yanı sıra Ece Ayhan’nın de şiirleri yer alamaya başlamıştı
Batı şairlerinin düşüncelerini uygularken geleneksel şiire yabancı veya muhalif olmamıştır. Geleneksel şiirin ahenk, ritim ve motif unsurlarını gerçeküstücülükle kaynaştıran; mistisizmden, enbiya - evliya kıssalarından yararlanan, çarpıcı, benzetme ve imgelerle, denenmemiş sentezlere ulaşan, İslami diriliş düşüncesini II. Yeni şiirinin çığırında aktaran bir şairdir. Bu anlamda Cahit Zarifoğlu ile birlikte özel bir yere ve konuma sahiptir. Şair Erdem Beyazıt’ta işte tam bu nokta da Sezai Karakoç ile Cahit Zarifoğlu arasında kendini bulan bir şair olarak dikkat çekmektedir.
İlhan Geçer onun bu yönünü şu şekilde değerlendirir. “ Karakoç, şiir Üslubu açısından II. Yeni’ye yakın sayılsa da, işlediği temalar, inandığı değerler bakımından yeni ve değişik bir sestir. İslami düşünceyi gerçeküstücülük ile bağdaştırmakta çarpıcı benzetme ve sembollerle denememiş bağımsız yazılar yazmaktadır.” [16]
Dil, şekil, yaklaşım, anlayış ve ifade bakımından II. Yeni Şiiri şair olan Sezai Karakoç sembolleri de kullanmayı seven bir şair olmasına rağmen, şiirde anlamı ve konuyu ortadan kaldırmaya kalkışmayan üstelik konuya değer veren, anlamsız gibi görünse de şiirlerinde anlam derinliğini korumaya çalışan bir II. Yeni şairidir.( bkz II. Yeni Şiiri Şiir Anlayışları ve Şairleri )
senin kalbinden sürgün oldum ilkin
bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
sana geldim
ayaklarına kapanmaya geldim
af dilemeye geldim
affa layık olmasam da
uzatma dünya sürgünümü benim
Karakoç geleneksel şiire de yaklaşarak kendi tarzında ahenk ve ritim yaratan bir şairdir. II. Yeni şiirinin dili ile yazarken Soyutlamalara ve sembollere başvururken şiirsellikten ödün vermeden farklı benzetmeler, bağdaştırmalar, yaparken de şairanelikten ve şiirsellikten kopmayan bir şairdir.
Sen gecenin gündüzün dışında
Sen kanım akışıonda kalbimin atışında
Sen Şehrazat bir lamba bir hükümdar bakışında
Bir ölüm kuşunun yalnızlığını duyarsın
Dizlerinde olduğu gibi sembollere başvurmayı sevmiş, ahenkli şiirler yazmış, çarpıcı benzetmeler ve hayaller oluşturmuştur.
Onun şiirleri soyut lamaya dayanır. Ona göre şair, “şiiri soyutlamadan bırakırsa eksik bırakmış olur,” S. Karakoç soyutlaştırarak tamamladığı şiirlerinde yazdığı ve kullandığı her şeyi Diriliş kavramına bağlamış bir şairdir. Diriliş düşüncesi ise şu şiirinde anlattığı gibi “ Gül Devrine ulaşmak” fikri ile sembolize edilen bir düşüncedir.
ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
yoktan da vardan da ötede bir var vardır
hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
o şarkıya özenip söylenecek mısralar vardir
Gül Devri ifadesiyle sembolize edilen İslami düşünceleri “ Diriliş” kavramı ile netleşen fikri yapısını modern batı ve türk şiirinin biçim ve biçemleri ile yoğurup şiirine aktaran Karakoç’u Mülikye’den sınıf arkadaşı II. Yeni Şiirin’ den de şair arkadaşı olan Cemal Süreya 99 yüz adlı çalışmasında şöyle tanımlamaktadır: " Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever, Nazım da okur."
Sezai Karakoç, II. Yeni şairi sayılmasına rağmen II. Yenicilerden, mukaddesatçı sayılmasına rağmen de Mukaddesatçılardan uzak, toplulukların içinde adı geçen ama topluluklardan kaçınan ve uzak duran bir fikir adamı ve şair olarak yaşamıştır. [17]
Sezai Karakoç, genel çizgilerini, pergünt üçgeni dediği üç ilkeyle anlatır. Peer Gynt, Norveçli yazar Henrik Ibsen (1828–1906)'in en ünlü oyunlarından biridir. Karakoç, Pergünt'ün, hayatında bu ilkeleri yaşadığını belirtir ve bu ilkeleri şiire tatbik eder: Şair, Kendi Kendisi Olmalı: "Şairin kendi kendisi olabilmesinin biricik yolu, değişmek, başkalaşmaktır."
"Eserinin tohumunu ve geliştirecek iklimini, şairin kendi varlığından alması anlamına gelir yeterlilik ilkesi. Yani fildişi kuleyi biz dışına çeviriyoruz; evren şaire bir fildişi kule olmalı; şafakta kaybettiği güvercinleri, şair, bir ikindide bulabilmeli." (1988, s.82) Şair, Kendinden Memnun Olmalı: "Eser´in şairini sevinçle titretmesi demek bu. Şair, eserini sevmeli. Onu okşamalı, ama yaramazlıklarına da göz yummamalı. Beğenmediği davranışlarını gücendirmeden ona anlatmalı onu kendini düzeltmeğe kandırmalı ve bunu da inandırmalı ona. "Beni andırıyor, ah, beni o" demeli." [18]
Karakoç özellikle medeniyet ve diriliş kavramı üzerinde durmuş, şiirlerine de bu fikirlerini serpiştirmiş bir şairdir. Tarih, felsefe, tasavvuf, sosyoloji, edebiyat, siyaset ile ilgili pek çok konuda kafa yormuş, bu araştırmalardan edindiği sentezleri eserlerine Diriliş adını verdiği düşünceler manzumesi etrafında işlemiştir.
Mona Rosa
Mona Rosa siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah senin yüzünden kana batacak
Mona Rosa siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Rosa bugün ben de bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Rosa seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Rosa ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Ben de çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatır her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mum ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
...Ve Mona Roza
Eserleri
Şiir
· ŞİİRLER I Hızırla Kırk Saat
· ŞİİRLER II Taha'nın Kitabı/Gül Muştusu
· ŞİİRLER III Körfez/Şahdamar/Sesler
· ŞİİRLER IV Zamana Adanmış Sözler
· ŞİİRLER V Ayinler /Çeşmeler
· ŞİİRLER VI Leylâ ile Mecnun
· ŞİİRLER VII Ateş Dansı
· ŞİİRLER VIII Alın Yazısı Saati
· ŞİİRLER IX Monna Rosa(Aşk Ve Çileler)
· ŞİİRLER X Monna Rosa(Ölüm ve Çerçeveler)
· ŞİİRLER XI Monna Rosa(Pişmanlık ve Çileler)
· ŞİİRLER XII Ve Monna Rosa
· ŞİİRLER XIII Karayılan
· GÜN DOĞMADAN Şiirlerin Toplu Basımı
Çeviri Şiir
· Batı Şiirlerinden
· İslâmın Şiir Anıtlarından
· İslam anlatması
Deneme
· Edebiyat Yazıları I Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir
· Edebiyat Yazıları II Dişimizin Zarı.........
· Edebiyat Yazıları III Eğik Ehramlar
Düşünce
· Ruhun Dirilişi
· Kıyamet Aşısı
· Çağ ve İlham I-II-III-IV
· İnsanlığın Dirilişi
· Diriliş Neslinin Âmentüsü
· Yitik Cennet
· Makamda
· İslâmın Dirilişi
· Gündönümü
· Diriliş Muştusu
· İslâm
· İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü
· Düşünceler I-II
· Dirilişin Çevresinde
· Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-II-III
· Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-II
· Unutuş ve Hatırlayış
· Varolma Savaşı
· Çağdaş Batı Düşüncesinden
· Çıkış Yolu I-II-III
İnceleme
· Yunus Emre
· Mehmed Âkif
· Mevlâna
Piyes
· Piyesler I
· Armağan
Hikaye
· HİKÂYELER I Meydan Ortaya Çıktığında
· HİKÂYELER II Portreler
Günlük yazılar
· Farklar
· Sütun
· Sûr
· Gün Saati
· Gür
Röportaj
· Tarihin Yol Ağzında
Belgesel
· Gün Doğmadan
II.YENİ ŞAİRLERİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ
· Cemal Süreya Hayatı ve Şairliği
· İlhan Berk Hayatı Edebi Kişiliği
· Turgut Uyar Hayatı Edebi Kişiliği
· Edip Cansever Hayatı Edebi Kişiliği
· Sezai Karakoç Hayatı Edebi Kişiliği Eserleri
· Ece Ayhan Hayatı Edebi Kişiliği
Şiirleri
· Balkon
· Batış
· Ben Kandan Elbise Giydim Hiç Değiştirsinler İstemezdim'
· Karaçay'ın Türküsü: Danseden İki Kardeş
· Köşe
· Liliyar
· Monna Rosa -I- Aşk ve Çileler
· Monna Rosa -II- Ölüm ve Çerçeveler
· Monna Rosa -III- Pişmanlık ve Çileler
· Monna Rosa -IV- Ve Monna Rosa
· Rüzgâr
· Sepet
· Sevgi
· Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine
· Şahdamar
· ŞEHRAZAT
· Veda
KAYNAKÇA
· [1] Turkuvaz Yayınları Sıddık Akbayır "Gölgesi Yoktur Türkiye'de - Sezai Karakoç
· [2] Turkuvaz Yayınları Sıddık Akbayır "Gölgesi Yoktur Türkiye'de - Sezai Karakoç
· [3] Birol Biçer' Sezai Karakoç'un sır yaşamı ilk kez aralanıyor, https://www.haber7.com/guncel/haber/9 (Sıddık Akbayır, Yoktur Gölgesi Türkiye'de - Sezai Karakoç, adlı eswerinden alıntılar)
· [4] Birol Biçer' Sezai Karakoç'un sır yaşamı ilk kez aralanıyor, https://www.haber7.com/guncel/haber/9 (Sıddık Akbayır, Yoktur Gölgesi Türkiye'de - Sezai Karakoç, adlı eswerinden alıntılar)
· [5] Mona Rosa, Sezai Karakoç'u anlattı Haber Türk 17 Şubat 2013
· [6] Aktaran: Erdoğan Alkan, 'Şair Sezai Karakoç', Varlık, S. 1193, Şubat 2007.
· [7] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yyaınları, Ank. 2005- SHF, 310-311
· [8] Sezai Karakoç'un Hayatı, Sanatı ve Mona Roza Şiirinin Tahlil Denemesi, https://edibane.tr.gg/Sezai-Karako%E7-h-un-Haya
· [9] Birol Biçer' Sezai Karakoç'un sır yaşamı ilk kez aralanıyor, https://www.haber7.com/guncel/haber/9 (Sıddık Akbayır!ın Sıddık Akbayır, Yoktur Gölgesi Türkiye'de - Sezai Karakoç, adlı eswerinden alıntılar)
· [10] Birol Biçer' Sezai Karakoç'un sır yaşamı ilk kez aralanıyor, https://www.haber7.com/guncel/haber/9 (Sıddık Akbayır, Yoktur Gölgesi Türkiye'de - Sezai Karakoç, adlı eswerinden alıntılar)
· [11]Editörler: Mehmet ÇELİK / Yakup ÇELİK, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2010
· [12] Birol Biçer' Sezai Karakoç'un sır yaşamı ilk kez aralanıyor, https://www.haber7.com/guncel/haber/9 (
· Sıddık Akbayır, Yoktur Gölgesi Türkiye'de - Sezai Karakoç, adlı eswerinden alıntılar
· [13] Birol Biçer' Sezai Karakoç'un … AGY
· [14] Birol Biçer'agy.
· [15] Birol Biçer'agy.
· [16] İlhan Geçer, CVumhuriyet Devrinde Türk Şiiri, 1987, shf, 419
· [17] Ahmet Hakan, MUAZZEZ AKKAYA'YI BULDUM, Hürriyet 13 Kasım 2006
· [18] Sezai Karakoç Edebiyat Yazıları (Medeniyetin Rüyası, Rüyanın Medeniyeti Şiir)1988, s.83, İstanbul, 2007, 3. Basım
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın