Esrar Gubar Divan Şairlerinde Keyif

15.01.2016

 

Esrar ve  Gubar

 Osmanlıca yazılışı:   سرار ا

Osmanlıca yazılışı gubâr : غبار

Esrarın toz haline getirilmiş olanına gubar denir. “Bitkinin yapraklarının kurutulup bastırılması suretiyle hazırlanan ve aktif maddesini bu kısımlardan salgılanan reçine içindeki kannabinoi dlerin(en) oluşturduğu bir maddedir. Dişi kenevir bitkisinin  esrarın hammaddesini içeren kısımları gölgede kurutulur,  ufalanıp elenir. Elde edilen ince toz halindeki maddeye "toz esrar" veya gubar esrar,  bu tozun ısıtılıp kalıplaştırılmasıyla elde edilen plaka şeklindeki haline de "takoz esrar" denir.

Abdulkadir ERKAL, Divan Şiirinde Afyon ve Esrar  adlı yazısında : “Toz anlamına gelen Gubâr, divan şiirinde sevgilinin yüceliğinin ve değerinin büyüklüğünü anlatmada kullanılır. Aynı zamanda toz halindeki esrar demektir”. [1] Şeklinde tarif eder.  A.T. Onay ise, eski devirlerde  gubar esrara halk arasında toprak dendiğini not etmiştir. [2] Eski dilde gubar kelimesinin sakal anlamına da geldiği bilinmektedir.  Bazı şairler  toprak kelimesini kullanırlarken mecazi anlamı olan  gubar kelimesi ile birlikte tevriyemi ve kinayeli kullanmışlardır.  Gubar kelimesinin sakal ve tüy anlamlarına da gelmesinden  hareketle sevgilinin yüzündeki ayva tüylerinin de  gubâra benzetilmiş olduğu  görülür. Yanaktaki ayva tüyleri gubar olarak düşünülürken  üzerine düşmüş olan saçlar da  reyhana benzetilir.

Bî gubarım o kadar  zâhid-i huşk –i na – pâk
Gerd-i mikdarı- teyemmüm  bulamaz Hakîm’den     Şeyh Galip 

Ey toprağı temiz olmayan  kaba Zahid, O kadar gubarsızım ki ( esrarsızım ki ) teyemmüm edecek kadar dahi toz bulunmaz.

Hatt-ı gubarı  gerçi leb-i yâri kaplamış
Pür neşeyim henüz ben  o keyf-i gubardan [3]      Sünbülzade Vehbi

Hattun gubârı ağladur ey dil-rübâ beni
Gerçi gubâr merdüm-i hayrânı güldürür .          Şeyhülislam Yahya 

Şol denlü enîs oldı gönül derdün ile kim
Tiryâk gelür imdi bana zehr-i gam ey dost            Ahmet Paşa  

Gerçi yarin dudaklarının yanını    hatt- ı gubarı (sakal gibi ince tüyleri kaplamış)  ama ben henüz gubar dan dolayı ( esrar tozu ) pür neşe içindeyim.   

Râzıyam devrân beni bir lahza handân itmesün
Tek gubâr-ı gussâ-ı dehr ile hayrân itmesün                       Cevrî

Gubâr-ı hattuñ olmaz çünki hayrân olmaga bâ’is
Nedür la’l-i lebüñ çak böyle handân olmaga bâ’is          Baki

Gubar’ın yeşil renkli Hint kenevirinden yapılmış olması, gubarın kokusu ve gubarın anlamlarından hareketle  sevgilinin tüyleri arasında münasebetler kurulmasına vesile olur. Sevgilin tüyleri gubara benzetilirken aynı zamanda bu tüyler,   kokulu olmasından dolayı ayva tüyleri, semen, nesrin, reyhan gibi çiçeklere benzetilmesine ve bu çiçeklerle birlikte anılmasına vesile olur.

Şarâb-ı ‘ışk ile mestem yoluŋda ger gubâr olsam 
Serümden hâk olup hâkümden ola niçe Cem peydâ     Bursalı Rahmi 

Cân gûbar eyledi reyhân hat-ı reyhânın için
Ol muhakkakdı ki nesrîn ü semendir kokusu            Şeyhi    ,[4]

Eski devirlerde içime hazır hale gelmiş olan esrar tozuna  “Gubar-ı Gam”  dendiği A. Talat Onay’ın adı geçen  eserinden anlaşılır. “Terbiye görmüş esrarın ufaltılarak toz haline getirilmesine  ‘gubâr-ı gam’ denilmektedir.”[5]

Süpürülsün harem-i sîne gubâr-ı gamdan
Keyf derler dile bir taraflı mihmân geliyor            Sâbit

A.T.Onay’ın verdiği bilgiler göre esrarı eskiden macun haline getirilerek yendiği  ve su ile yutularak içildiği, hatta ramazanda  imsake yakın zamanlarda  kâğıtlara sarıp yutularak içilirmiş  Daha sonradan ise esrarın  sığara gibi sarılarak veya nargile vasıtası ile içilmeye başlandığı anlaşılır.   Tiryakilerin esrarı kabak ile içtikleri  bu kabakların marpuç işlevi gördüğü,  kamış çubuğundan üfleyerek kabağın içindeki dumanın çıkarıldığı, sonrada bu dumanın içe çekildiği anlaşılmaktadır.  Nargile ile esrar içilmesi ise  şu şekilde tarif edilir: “Nargilenin gövdesi Hindistan cevizinden olur, marpucu yerine de yarım arın uzunluğunda bir kamı takılırdı. Nargile yere konulur, kamı elde tutularak içilir, birkaç nefes çeken adam yanındakine verir”

Bu nedenle  esrar içiminden söz eden  beyitlerde kabak  ve nargile kelimesi de karşımıza sık sık çıkar.

Ol vasıtasıyla la’l-i leb-i dilberi öper
Câmın yüzüne gelse nola Bâkîyâ kabak                  Baki'       

Dil gamzesini görmeyeli meyli yok meye
Yaşım şarâb olup kabâğım dolu câmdır                 Şeyhi 

Havâs-ı hâk-i pâyun şerhini tahkîk edîp merdüm 
Gubâr îlen beyâz-ı dîde-i hûnbûre yazmışlar                  Fuzuli 

Eger hâk-i vücûdun cevher-i ışk itmek istersen
Gubâr-ı pây-ı merdân ol türâb-ı kûy-ı rindân ol          Cevri İbrahim Çelebi 

Yüz sürem bir şehsüvâruñ atı izine dime
Dahi gerdine erişmedin gubâr eyler seni      Avni Fatih Sultan Mehmet

 

İLGİLİ LİNKLERİMİZ 

 KAYNAKÇA

 

  • [1] Abdulkadir ERKAL , DİVAN ŞİİRİNDE AFYON ve ESRAR, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIY
  • [2] A. Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB,  İstanbul 1996, shf 218
  • [3] Abdulkadir ERKAL , DİVAN ŞİİRİNDE AFYON ve ESRAR, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIY
  • [4] Kürşat Şamil Şahin, “KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA SEVGİLİNİN AYVA TÜYÜ/HAT,” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi ,Cilt: 5 Sayı: 23 Volume: 5 Issue: 2
  • [5] Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB,  İstanbul 1996, shf 218

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar