Hindu - Divan Şiirinde Hindu ve Mecazları
Osmanlıca yazılışı
hindû : هندو
Divan şiirinde "Hintli, Hint, Hindû" kelimeleri gerçek anlamları ile Hindistan ahalisini, mecaz ve benzetme anlamaları ile saç, ben, kaş, kirpik gibi güzellik unsurlarını ifade eder. Aynı zamanda “Hindu” sözcüğü eski devrin astral inançlarında Satürn (bkz
Keyvân Zühal Nedir ve Alakaları) gezegenin de adıdır. Hinduların esmer ve lekeli tenli olmalarından veya Hint kumaşlarının özelliklerinden dolayı olsa gerek benek ve benekli anlamları da vardır Hintliler ve Hindistan kılıç ve hançer gibi silahların yapımı ile de meşhurdur, ayrıca koyu esmer tenli olmalarından dolayı divan şiirindeki "Hintli" tasavvuru köle, tüccar, asker, perdedâr, çapulcu, hırsız vs. anlamlarıyla da yüklüdür.
Keyvân, Zühal ,Satürn gezegeni eski devrin astral inançlarında yedi iklime hâkimdir ve siyah rengi temsil eder. Hindistan da siyah tenli insanların yurdu olduğundan Zühal’in hükmündeki bir memleket olarak tasavvur edilir. Ayrıca " Hintli, Hindu " edebiyatımızda sevgilinin saçları ve sevgilinin çehresindeki beninin simgesidir.Hintlilerin kara olarak kabul edilmesinin diğer bir nedeni de Hint ülkesinin karabiberin ana vatanı olması da olabilir.Divan şiirinde güzellik timsali olan Zühal’in hükmündeki Hindu, sevgilinin kara saçları ve kirpikleridir. Saçlar ve kirpikler yan yana dizilmiş Hind askerlerine benzetilir. Yılana ve Şahmeran’a da benzetilen saçlar cana kast edici özellikler taşımaktadır. Kirpikler ise ok atmak için hazırda bekleyen Hindu okçuları veya okları gibidir. Hindular putperest olmaları ile de sözü edilen bir kavimdir.
Zülfi yüzine baş urdugunı dil gördi didi
Görün ol Hindû-yı bed-mezhebi kim oda tapar Karamanlı Nizâmî (pekten, 1974: 146)
Hindistan; sultanları, hekimleri, filleri, tavus kuşları, papağanları, yakutları, karabiber, baharat, mücevher ve kumaş getiren tüccarları ile de meşhur bir ülkedir. Bundan dolayı Hindu’ya benzetilen saçlar ve zülüfler renginden dolayı yakuta benzetilen sevgilinin dudakları, yakutlar ile oynayan Hindu’ları andırırlar.
[1] Üstelik divan şiirinde ve eski devirlerde en meşhur kokulardan biri olan
Anber kokusu da Hind denizlerinde yaşayan adabalığı, kaşalot veya anber balığı denilen bir çeşit balığın bağırsaklarında bulunan yumuşak, yapışkan ve kara renkte bir urdan elde edilen bir kokudur. (
Anber ( Sevgilin Saçı ve Benleri )Divân şâirleri anberden, güzel kokusu münasebetiyle söz etmişler genellikle misk ile birlikte anmışlardır. ( Bkz
Ahu yu Harem - Ahu 'yı Hoten- Ahu'yı Misk- Ahu'yı Müşgin Nedir.-
Deva-yı misk-
Halluh ( Ferhar : Güzeller Mabedi ) Hoten ve Nevşâd Şehirleri )
Anber de sevgili ile birlikte, sevgiliyi hatırlatan sevgilinin siyah saçlarını, benlerini tüylerini hayal ettiren bir unsurdur.
Ne tâcirdür ki yâkût u dür ile
Getürür Hind ilinden Rûma anber Necâtî (Tarlan, 1997: 46)
Gün yüzün üzre hâl-i siyeh zülf-i anberîn
San Hind şâhı mülket-i Rûma alem çeker Cem Sultan (Ersoylu, 1989: 90)
Ol ho-hırâm içün çekerüz zülfi gussasın
Tâvûsı özleyen gam-ı Hindûstân çeker Ahmed Paşa (Tarlan, 2005: 223)
Hâl-i pür-mûyuñ ki bir perçemlü Hind oglanıdurYâ hümâ perrin takınmış bir habeş sultânıdur EMRÎ ( D. Edirne?, Ö. Edirne 1575 )Rivayetlere göre “
Hz. Âdem cennetten çıkarılınca Hindistan’da Serendib (Seylan/Sri Lanka) adasına inmiş, işlediği günahtan dolayı iki yüzyıl ağlayıp tövbe etmiştir. Hindistan’da birçok baharatın yetişmesi ve kıymetli taşların bulunması, Hz. Âdem’in o topraklara döktüğü gözyaşlarına bağlanır.”
[2]
Benzer ol Hind hekîmine şehâ kaşun kimBaşı ucından ırılmaz bir iki hastelerün Mesîhî (Mengi, 1995: 200)[3]
Çîn-i zülfünde ne Hindûdur benün kim dir gören Mülk-i Hindûstân değer bir fülfülün vardur senün Ahmed Paşa (Tarlan, 2005: 280“
Sabâ yeli de sevgilinin kokusunu getirdiği için ilaç ve baharat getiren Hintli bir tüccara benzer. Hindistan'ın sıcak olması nedeniyle yüz güneşe, gözler de güneş altında yatan Hintlilere teşbih olunur, ki mahmur şekilleriyle, kendinden geçmiş ve sıcaktan bunalmış bir Hintli gibi dururlar. Gecenin rengi kara olduğundan ve hırsızlar gece faaliyet gösterdiklerinden birer Hindû'durlar.”[4]
Hindistan ve Hindu kavramları divan şairlerinin tasavvurunda bambaşka tahayyüller de yaratır. Bu farklı hayalleri de Prof. Dr. Bülent Yorulmaz’dan okuyalım
:“Hindistan, sefer edilerek varılan bir yerdir. Âşık da sevgilinin saçı Hindine varmak için gönül kayığına biner. Saçın yüz üzerindeki kısımlarıyla birlikte görülen ben, Hind’de yetişen bir karanfildir. Hind’de tûti çoktur, ama “şeker-güftâr” yoktur. Âşık ise şeker gibi konuşan kimsedir. Sevgilinin saçında dolaşan, oradan hiç ayrılmayan gönül, sanki bir Hindistan tutîsidir. Tavusa benzeyen sevgilinin saçını özlemek, sanki tavus görmek için Hindistan seferinin zahmetine katlanmak gibidir.” (Prof. Dr. Bülent Yorulmaz, Türk-İslam Edebiyatında Hindistan, https://www.sabahulkesi.com/)
Hal-i hinduya mı giysuya mı kasd-ı azminSeferin Çin'e mi ey bad-ı saba Hind'e midir. Sünbülzâde Vehbî [5]Gün yüzünde ey kamer-çehre o hindu benlerinYakdı yandırdı dil-i şeydaları fulful gibi Taşlıcalı YahyaZülf-i Hindûsı görindi yine hadd ü âl ileDâl-i devletdür düşen ey dil mübârek-fâl ile
Gelibolulu Sun’î (1486- 1534) Hayatı..
Velî bî-tîg u bî-cellâd âdemler helâk eylerTeg ü tenhâ yatan ol gerdeninde hâl-ı Hindûsı BESNİLİ NEHCÎ DEDE 17. Yy Halveti Şairi
KAYNAKÇA
- [1] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiir Sözlüğü ,s. 221
- [2] Emine YENİTERZİ, KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE ÜLKE VE ŞEHİRLERİN MEŞHUR ÖZELLİKLERİ, Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi Volume: 3 Issue: 15
- [3] Emine YENİTERZİ, KLASK TÜRK ŞİİRİNDE ÜLKE VE ŞEHİRLERİN MEŞHUR ÖZELLİKLERİ, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Volume: 3 Issue: 15
- [4] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiir Sözlüğü ,s. 221
- [5] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiir Sözlüğü ,s. 221