15.11.2016
Şık romanı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın alafranga yaşama özenen saf bir gencin başından geçen gülünç olaylar anlatır. Yazarın bu bu romanı Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey İle Rakım Efendi ile R. M. Ekremin yazdığı Araba Sevdası adlı romanlardan büyük ölçüde etkilenmiştir. Şık adlı roman, Hüseyin Rahmi’nin Şıpsevdi , Mürebbiye ve Metres adlı romanlarında da olduğu gibi yazarın yanlış batılılaşma ile alay ettiği bir romanıdır.
“ Şık “1888 yılında Ahmet Mithat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilmiş, daha sonra 1889 yılında kitap halinde basılmıştı.[1]
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Şık romanının önsözünde, hayranı olduğu usta yazar Ahmet Mithat Efendi’nin kendisinin elinden tutması sayesinde bir anda tanınmış bir yazar olduğunu çekici bir üslûpla anlatmıştı. [2]
Yazar bu romanında, alafranga yaşama özenen saf bir gencin başından geçen olayları batılı yaşama özenenler ile alay edercesine gülünç bir şekilde anlatmıştı. “Batılı yaşantı taklit ederken gülünç duruma düşen insanlar” ile alay eden roman, Ahmet Mithat Efendi’nin de desteği ile az zamanda büyük bir sükse yapmış, Hüseyin Rahmi de çok kısa bir sürede tanınmış bir romancı haline gelivermişti.[3]
“Şık romanı yayınlandıktan sonra ve 1886 yılında Ahmet Mithat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat gazetesine maaşlı olarak işe girdi. Bu tarihten sonra bu gazetede üst üste yazıkları çıkmaya başlamıştı. 1887'de girdiği Ahmet Mithat Efendi'nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde pek çok yazısı çıkmıştı.” [4]
ROMANDAKİ KİŞİLER
Şöhret Bey: Alafranga yaşama özenen haline hem gülünecek hem de acınacak bir tiptir. Alafranga özentisi, benliğini kaplamış, hastalıklı bir tutku halini almıştır. Şık namıyla tanınan Şöhret Bey, Soylu ve zengin bir aileden gelmediği halde hayalini kurduğu alafranga yaşamı sürdürmek istemekte bu yüzden de başına olmadık işler gelmektedir.
Kendini şık, soylu ve zengin göstermek için kendine Şatırzade unvanını koymuştur. Süsüne düşkün, kadınlar gibi korse takıp, pudra süren, modayı abartılı bir biçimde izleyen, bu huyları yüzünden de kendini gülünç durumlara düşüren, fiziksel yönden çok çirkin bir tiptir. Sanatla, edebiyatla, felsefeyle, bilimle en ufak bir ilgisi olmadığı halde varmış gibi gösteren, sağdan soldan duyduğu şeyleri, yutturmaya çalışan aydın görünüşlü bir cahildir.
Madam Potiş: Fransız asıllı bir hayat kadınıdır. Şöhret Bey gibi alafranga yaşamaya özenen züppelerin parasını yiyerek hayatını kazanır. Madam Potiş, genelevlerin pek çoğundan bile kovulmuş, Şöhret Bey gibi müşterileri avlayan, zeki ve kurnaz, alafranga yaşama düşkün, uzun boylu, şişman, çilli ve kırmız yüzlü, otuz beş yaşını da aşmış bir kadındır. Fransız olduğu için Şöhret Bey ona hayrandır.
Madam Potiş i insanların zaaflarından ustaca faydalanan, Şöhret Beyin hırsızlık yapmasının, gülünç durumlara düşmesinin sebebi olan kadındır.
Baba Perdriks: Madam Potiş’in alafranga düşkünü züppe âşıklarını soyup soğana çevirmek için götürdüğü, Beyoğlu’ndaki lokantanın sahibidir.
Hristo (Mösyö Tirel): Madam Potiş’in eski bir belalısıdır. Madam Potişin, Şöhret Bey gibi ağına düşürdüğü insanlardan pay alan bir kurnazdır. Mösyö Mirel adında dans hocası kılığına girerek Şıktan para koparmakta, kafasından uydurduğu hareketleri, Parisin kibar salonlarında oynanan bir dans türü olarak göstermektedir.
Maşuk Bey: Şöhret Bey’e karşılık olarak sunulan, olumlu tavırları ve nitelikleriyle örnek gösterilen kişidir. Maşuk Bey, Şöhret Bey’in alafranga görünme tutkusunu ve saflığı hakkında ona öğütler vermeye çalışmış, ancak sözünü dinletememiştir.
Maşuk Bey zeki, çalışkan, bilgili, yüksek bir maaşla çalışan, özel yaşantısında da seçici, sadece para için insanın yüzüne gülen kadınlara değer vermeyen aklı başında biridir. Matmazel Adel adında, terzide çalışan, yabancı bir kıza gönlünü kaptırmıştır.
Matmazel Adel: Maşuk Bey’in sevgilisidir. Fransız bir anneyle İtalyan bir babanın kızıdır. Bir terzide haftalıkla çalışmaktadır. Gömlek diktirmek için dükkâna gelen Maşuk Bey’e âşık olur.
ROMANIN ÖZETİ
Doğuştan aptal denecek kadar saf olan Satırzade Şöhret Bey, çevresindeki Alfaranga tiplere hayranlık duyarak alafrangalığa özenmiştir. Bunun için edebiyattan ve sanattan çok iyi anlayan, Fransızlara hayran ve Jöntürklere özenen bir tip olup çıkmıştıur. Sağdan soldan duyduğu derme çatma bilgilerle konuşmakta Fransızlar gibi davranmaya ve giyinmeye çalışmaktadır.
Şöhret Bey’e yakın çevresindeki insanlar Şık demektedir. Şöhret Bey alafranga görünmek sevdasıyla kendini gülünç durumlara düşürmektedir. Kendisine soyluluk katacağını düşündüğü için adının başına Şatırzade unvanını uydurmuştur. En büyük özelliği Şık gezinmeye çalışmak, kültürlü görünmek modaya uymak, Fransızlara özenmektir. Bunun için Süse püse düşkün, kadınlar gibi yüzüne pudralar süren, modayı takip eden komik bir tip olmuştur. Madam Potiş, çekici bir kadın değildir, aksine uzun boylu, şişman, çilli, çirkin bir kadındır. Otuz beşini geçmiş bir hayat kadınıdır.
Fakat Şöhret Bey’in böyle bir hayatı sürdürecek parası ve serveti yoktur. Bu yüzden şık görünmek maksadıyla sokak içlerinde, tenha yerlerde çalışan sünepe terzilerin başına bela olmuş durumdadır.
Şöhret Bey, bir gün Madam Potiş isminde ahlak bakımından düşkün bir kadına rastlamış ve aslen Fransız olan bu kadına hayran olmuştur. Bu kadın, İstanbul’da bir eşi daha bulunmaz cerbezede ve kadınlarca eli bayraklı tabir edilen derecenin pek üstünde edepsiz bir kadındır. Şöhret Bey bu kadınla beraber olabilmek için annesinin küpelerini çalıp satar. Çok düşük bir maaşla çalıştığı ve kazancını artıracak beceriden yoksun olduğu için annesinin elmas küpelerini çalarak gönül macerasını sürdürmek istemektedir.
Parası bitince, Madam Potişten bir süre ayrılmak zorunda kalır. Kazandığı para, Madam Potiş gibi bir kadınla gönül eğlendirmesi için yeterli gelmemektedir. Sevgilisine yeniden kavuşmak uğruna annesinin elmas küpelerini çalıp satar. Batılı görünme sevdası, Şöhret Beye hırsızlık gibi yüz kızartıcı, adî bir suçu işletir.
Şöhret Bey için, Madam Potiş’i koluna takıp eğlence yerlerinde dolaşmak, önemli bir göstergedir. Hatta bu yüzden şık ve kültürlü görünmek için modaya uygun bir köpek dahi almıştır. Madam Potiş’in ağzından, Avrupalıların yanlarında mutlaka bir köpekle gezintiye çıktıklarını duyunca, bir daha köpeksiz dolaşmamaya başlamıştır.
Fakat bu köpek, başlarına türlü belalar getirir. Sokakta öteki sokak köpekleri bunlara hücum etmiş, , iki sarhoş Ermeni külhanbeyi kendi şiveleriyle bunun hakkında iddiaya girişip kavgaya başlamışlardır. Madam Potiş, başına kırmızı başlık geçirdiği bir sokak köpeğini, çok değerli bir köpek olarak tanıtır. Gittikleri lokantayı da bu köpek altüst etmiştir. Şöhret Bey cebinde kalan diğer paraları bu ziyanı ödemek mecburiyetinde kalmıştır.
Beyoğlu’ndaki bir birahanede Şöhretin saflığından ve alafranga özentisini fark eden yabancılar onunla dalga geçerler. Hatta Mösyö Kanber adındaki bir yazarın Batıda çok popüler olduğunu, herkesin bu yazara hayran kaldığını söylemişlerdir. Bu yalana inanan batılı bilim adamlarının şu sıralar sülük konusuyla ilgilendiklerini, sülüğün kansızlığa çare olacağı yalanlarına da inanmış her gittiği yerde duyduğu bu yalan bilgileri anlatmaya başlamıştır. Şöhret Bey, bu safsataları, arkadaş meclislerinde, tanınmış bir edebiyatçı yahut bir bilim adamı edasıyla satmaya kalkışmıştır.
Maşuk Bey, arkadaş grubunu kız arkadaşıyla tanıştırmak için evine davet etmiş, konyak almak için ı çıktığında, sokakta yalnız başına gördüğü Şöhret Beyi de evine davet etmiştir. Maşuk Bey, Adelin sevip âşık olduğu ilk erkektir. Her ikisi de utangaç olduğu için uzunca bir süre birbirlerine gönüllerini açamamışlardır.
Maşuk Bey, Adelin kaldığı evde bir oda kiralamış, ev halkına sezdirmeden buluşmaya başlamışlardır. Maşuk Bey ile Matmazel Adel, birbirlerine en içten, en saf duygularla bağlıdır. Konuklardan Raik Bey, kişilik yönünden Şık’a çok benzemektedir. Şöhret Bey, sağdan soldan edindiği uyduruk, bilgilerle hava atmaya kalkar. Orada da şıklık ve alafrangalık merakını gülünç bir şekilde dışarı vuracak hareketlerde, bulunur; Fransızca uydurma manzumeler okur, kan zayıflığının sülükle tedavisi hakkında uydurma nazariyeler anlatır. Şöhret Bey ile Raik Bey, sohbetin tadını kaçırmışlar, Maşuk Bey’in kız arkadaşı Adel’i utandırmışlardır. Geceleyin bu evde kalan Şöhret Bey, Maşuk Bey’in arkadaşlarının paralarını ve değerli eşyalarını çalar. Çünkü Madam Potiş’le görüşebilmesi, modaya uygun giyinebilmesi için kendisine para gerekmektedir.
Şöhret Bey, sevgilisinin bir hayat kadını olmasında hiçbir sakınca görmemektedir. Çünkü onun için asıl önemli olan Fransız bir bayanı koluna takıp eğlence yerlerinde çaka satmaktır.
Madam Potiş, âşığının alafranga düşkünlüğünden ve saflığından kendisine çıkar sağlar. Âşıklarını Baba Perdriks’in lokantasına götürür, iyice sarhoş olan âşıklarına bolca para harcatır. Baba Perdriks, Madam Potiş’e belli oranda pay verir. Madam Potiş’in belalılarından Hristo da bu kadroya dahil olur. Dans hocası kılığına bürünerek Şöhret Bey’den para koparmaya çalışır.
Madam Potis’i de eski tanıdığı bir serseri götürür. Geceleyin Madam Potisin kiracı olduğu eve gidip onu arayan Şöhretin başına bir çuval kömür tozu dökerler.
Mösyö Tirel, bahçenin tenha bir yerinde, dans derslerine başlamış, Paris’in bütün kibar salonlarında oynandığını söylediği Çekirge Dansını öğretmeye başlamıştır. Bu uyduruk dansı öğretmek bahanesiyle zavallı Şöhret Bey ile Madam Potiş’i çekirge gibi havalara zıplatır. Dans ederlerken, Madam Potiş ile Şöhret Bey bir anda kendilerini havuzun içinde bulurlar. Havuzun dibi yosun tuttuğu için ayağı kayan Madam Potiş, şiddetli bir çığlık atar. Hemen ardından köpekleri Drol, dışarı kaçarak kadınlara saldırır, kadınların elbiselerini parçalar. Yabancılardan biri köpeği tabancasıyla yere serer. Polisler tabancanın, kuduz bir köpeği öldürmek için patladığını anlamışlardır.
Şöhret Bey, ise yaptığı hırsızlıklar yüzünden polislerin kendini yakalamaya geldiğini zannetmiştir. Kargaşanın sebebini anlamaya çalışan polisler, Şöhret Bey’e, ortalığı birbirine katan köpeğin kendisine ait olup olmadığını sorarlar. Şöhret Bey, ise köpek sözcüğünü küpe diye anlamış ve annesinin elmas küpelerini nasıl çaldığını tüm ayrıntısıyla anlatmıştır.
Köpeği Drol’un kanlar içinde, cansız bir halde yattığını görünce, üzerine kapanıp ağlamaya ve dün geceki hırsızlıkla bir ilgisinin olmadığını, Selaminin paralarından, Raik’in saat kordonuyla bastonundan, Razi’nin tabakasından haberinin olmadığını söyleyerek polisleri kandırmaya çalışmış ama suçlunun kendisi olduğunu da ortaya koymuştur. Şöhret Beyin sözlerinden kuşkulanan polisler, işin içinde başka suçların da olabileceğini düşünerek Şöhret Bey’i polis merkezine götürürler. Şöhret Bey, romanın sonunda hırsızlık suçundan hapsi boylar.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Romancılığı ve Hayatı
Gulyabani Roman Özeti Hüseyin Rahmi GÜRPINAR
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç Hakkında İnceleme Özet Hüseyin Rahmi
Mürebbiye Özeti Hüseyin R. Gürpınar
Gulyabani Özeti Hüseyin Rahmi GÜRPINAR
Şık Hakkında Özetİ Hüseyin Rahmi Gürpınar
Şık Romanı Hakkında Özeti Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar İffet Hakkında Konu Özet İnceleme
Hüseyin Rahmi Gürpınar Nimetşinas Hakkında Konu Özet İnceleme
Cadı Romanı ve Hüseyin Rahmi Gürpınar
Şıpsevdi Hakkında Özet İnceleme H. Rahmi Gürpınar
KAYNAKÇA
[1] https://www.yenimakale.com/huseyin-rahmi-gurpinarin-sik-romani.html
[2] https://www.yenimakale.com/huseyin-rahmi-gurpinarin-sik-romani.html
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/huseyin-rahmi-gurpinar-romanciligi-ve-hayati/75020
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/huseyin-rahmi-gurpinar-romanciligi-ve-hayati/75020
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın