İlbeyli Aşireti İlbeylioğlu Hikayesi ve Oğuzeli Varyantı Prof. Dr. M.Yardımcı

17.06.2011

 

 

 ELBEYLİ AŞİRETİ, İSKÂN YERLERİ VE TARİHLERİ HAKKINDA

 

ilbeyli Cemaati, bugün yoğun olarak Suriye, Kahramanmaraş, Gazi Antep  Kilis ve Sivas’ta yaşayan bir Türkmen boyudur ( Aşiretidir). XII. yüzyılın sonlarında İran’ın Horasan bölgesinden Anadolu’ya geçtikleri tahmin edilmektedir. Bizleri bu düşünceye götüren Faruk Sümer’in ve Osman Turan’ın verdiği bilgiler olmuştur. Anadolu’da BARAK ve Türkmenler  ile birlikte yaşayan Türk Boyları ve Aşiretlerinden biri olan llbeylilerin  hepsine birden Beydili denildiği (Özdeş, 1939: 8) göz önünde tutulursa, İlbeylilerin Beydili Türkmenleriyle birlikte Anadolu’ya gelmiş olabileceğini Düşünebiliriz.

Elbeyli'ler hakkında Dr. Doğan Kaya'nın değerlendirmeleri şu şekildedir. "

 

 İlbeylileri hangi Oğuz  boyuna ait oluşları hakkında elimizde kesin bir bilgi yoktur. Bayat, Alkırevil (Alka-evli) ve Afşar boyuna bağlı olabilecekleri konusunda bazı görüşler mevcuttur. (Aydın, 1984: 71; Beyoğlu, 2000: 51 ve 53; Işık, 1963: 96; Makal, 1975: 107). “ İki bey arasında çıkan anlaşmazlık üzerine aşiret ikiye bölünmüş. Beylerden biri kendi taraftarlarıyla Halep’te kalırken, diğer bey kendisini sevenlerle birlikte Sivas’a gelip yerleşmiştir. Gaziantep ve Suriye’de yaşayan İlbeyliler ise, önce 1693 yılında şimdi Suriye sınırı içinde bulunan Rakka’ya iskân edilmek istemiş, ancak bunların İskâna uygun bulunmaması nedeniyle daha sonra gönderilen 19 Haziran 1693 tarihli fermanla Menbiç (Münbiç) Bab, Gaziantep arasında kalan bölgeye yerleştirildiler.

 

Halep , Gaziantep ve Maraş’ta yaşayan İlbeyliler geçmişte Maraş İlbeylisi olarak anılmıştır. Çünkü Ayıntap eskiden Maraş vilâyeti sınırları içinde yer alan ve Maraş’a bağlı olan bir yerleşim merkeziydi. (1973 Maraş İl Yıllığı) İlbeyi boyuna ait bazı yerleşim merkezleri Suriye tarafında kalmıştır. Gaziantep ilindeki İlbeyli köyleri Oğuzeli ve İlbeyli ilçelerine bağlıdır.

 

Oğuzeli ilçesinde; Kemuntepe (Çiftlik), Küçükkaracaören, Üçkubbe; İlbeyli ilçesine  bağlı; Aşağıbeylerbeyi, Çangallı, Çıldıroba, Sağlıcak (Eski adı; Küçük şekep), Kilis  Merkezine bağlı Acar, Bazcayazı (Eski adı; Zabaran) gibi köyler de İlbeyi boyundandır.

 

Sivas’taki İlbeyliler ise belli bir alandan yer tutmuştur ve burası İlbeyi yöresi olarak bilinir. Köyler, Sivas’ın güney batısında iskân edilmiştir ve 42 pare köyden oluşmaktadır. Bu köyler Şarkışla ve Sivas toprakları arasında yer alır. Söz konusu köylerin başlıcaları şunlardır: Akcainiş, Akkuzulu, Apaköy, Aylı, Bedirli, Bostancık, Çallı, Çaypınar, Çongar, Damılı, Damlacık, Durdulu, Eskiapardı, Eskiköy, Gazibey, Gözmen, Güney, Hanlı, Haydarlı, Hayırbey, Herekli, Kabasakal, Kâhyalı, Karalar, Kartalca, Kavlak, Kayadibi, Keçili, Kızılova (Kızılcaköy), Kızılöz, Koyuncu, Menşürlü, Sarıdemir (Kürtköyü), Savcun, Sorguncuk, Söğütçük, Tatlıcak, Yanalak, Yaramış, Yeni Apardı, Yeni Kızılcakışla (Menşürlü Kızılcakışla)." ( Dr. Doğan KAYA, İLBEYLİOĞLU HİKÂYESİNİN TÜRK KÜLTÜRÜ İÇİNDEKİ YERİ VE SİVAS EŞMETNİ )

 

Sivas ve Şarkışla arasında  Elbeyli olarak ifade edilen yörede Elbeyliiğine bağlı olduklarını ifade eden toplam 42 parça köy vardır.Yukarıda Doğan Kaya'nın adlarını saydığı köyler işte bu yöreye ait köylerdir. İlbeyi aşiretinin Anadolunun diğer yerlerine dağılımı hakkında ise Dr. Mehmet Yardımcı'nın tespitleri ise şu şekildedir: " Türkmen kollarından olan İlbeyli oğlu aşireti iskân sonucu Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Afşin, Elbistan yörelerine yerleşmiş geniş bir aşirettir. Bu aşirette diğer aşiretlerden farklı olarak, beye kürk giydirilip bir mühür verilerek padişah ya da temsilcisi tarafından atandığı için bunlara Elbeyli denildiği söylenmektedir. Kimi kaynaklar bunları Türkmen aşireti olarak gösterirken kimi kaynaklar da Avşar aşireti içinde bir bey ve çevresindeki adamları ile birlikte kırk yiğit (sekmanbaşı) olarak işaret eder. " ( Dr. Mehmet YARDIMCI, İLBEYLİOĞLU HALK HİKÂYESİNİN OĞUZELİ SÖYLENCESİ, )



HİKÂYENİN OLUŞUMU VE VARYANTLARI HAKKINDA MÜLAHAZALAR

Dr. Mehmet Yardımcı Türk Halk Hikayelerinin oluşumu ve konu şekillenmesi hakkında  ayrıca şu bilgileri de vermektedir: " İlbeylioğlu’nun köklü ve zengin bir aileden geldiği ünlü Avşar ozanı Gündeşlioğlu’nun kız kardeşine âşık olduğu fakat Gündeşlioğlu’nun cesaret ve maharetini göstermemiş bi kimseye kız veremeyeceğini ancak yiğitlik ve kahramanlık gösterirse bacısını verebileceğini söylemesi üzerine etrafına topladığı kırk yiğidi ile yol keser, kervan basar., ADANA Gaziantep, Kahramanmaraş yöresinde adını amansız bir çete reisi olarak yayar. Yol kesip kervanlar soyduğu, devlet kuvvetlerine karşı çıktığı için Maraş valisi ile arası açılır. Vali aracılığı ile hakkında padişah fermanı çıkartılıp yakalanarak İstanbul’a götürülür. 17 yıl esaretten sonra Maraş- Gaziantep yöresine dönen İlbeyli oğlu hikâyesi için henüz kitap bütünlüğünde bir yayın bulunmamaktadır. Münferit olarak yayımlanmış İlbeylioğlu hikâyelerinin hiç birinde tam bir bütünlük yoktur. Çeşitli anlatmalardaki şahıs adları da oldukça farklıdır." şeklinde bir yargıya varır.

 

Halbuki dikkatli olarak incelendiğinde Elbeylioğlu hikayesindeki tüm varyantların aşağı yukarı aynı konuyu işlediği, ve beyliğin kudretten düşmesini  ve bölünmesini konu ettiği, beyliğin güçlü ailelerinin birbirlerinden kopuşu ve iskana tabi tutulmalarının anlatıldığı, Osmanlı idaresinin baskısı sonucu beyliğin idari, statü, güç ve etkinliğinin yok olmaya başlamasını izah eden bir yapıda olduğu görülür.

Erkan Kâmil’in “Halk Edebiyatımızda  İlbeylioğlu (İlbeyoğlu-Elbaloğlu)” adlı yazısında kısa kısa farklı iki rivayet üzerinde durulmaktadır. Cemal Kula’nın l969’da Atatürk Üniversitesi’nde yaptığı “Kayseri Avşarları’nın Ağzı” adlı lisans tezinde mahalli ağız özelliklerine bağlı kalınarak Kayseri-Tomarza yöresinde anlatılan varyant verilmektedir.

 

Fuat Akkaya’nın Atatürk Üniversitesi’nde l972’de yaptığı “Sivas-Gemerek Türkmen Ağzı (Derleme-İnceleme-Sözlük)” isimli lisans tezinde ise bazı anlatmalardan farklı olarak İlbeylioğlu adının Elbeylioğlu olarak gösterilmesi, olayların Tokat-Yozgat dolaylarına aktarılması ve “Elbalioğlu Tohat’dan Gundeşlioğlu Imırza ban gızını aldı getirdi” ifadesi ile büyük bir yanılgıya düşülmekte olduğu, İlbeylioğlu’nun Tokat-Yozgat-Zile olaylarında eşkıyalık yapan Elbaşoğlu ile karıştırıldığı görülmektedir. ( Dr. Mehmet YARDIMCI, İLBEYLİOĞLU HALK HİKÂYESİNİN OĞUZELİ SÖYLENCESİ, )

 

Değişik rivayet ve kaynaklardan anlaşıldığına göre, İlbeyli aşiretinin Suriye, Maraş, Antep, Sivas gibi bölgelerde dağıldıkları görülür. Hikâye varyantlarına bakıldığında ortak noktaların, aşiretin dağılması, iskâna tabi tutulması, bir bölgeye yerleşmek için devletle anlaşması, değişen koşullarda aşiretin iskân için devletle anlaşmak zorunda kalışı ve aşiretin baskın talan, göçerlik, eşkıyalık gibi işlerden vazgeçişi konusunun işlendiği görülür. Hikâyelerdeki eşmetinler aşiretleri içinde beylik sisteminin güçten ve kudretten düşüşü, aşiretin iskân ile birlikte dağılışı konusu işlenmektedir. Bu hikaye Osmanlı Devleti idaresinde çöken  Türk Boyları ve aşiretlerinden son kalıntıların ve varlığını sürdüren son beylerin de güçten düşüşünü ve bu duygusal fonu öykülemektedir.

 

 

OĞUZELİ METNİ

 

Kaynak: Dr. Mehmet YARDIMCI, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Ed. Eğt. Böl.

Derleme: Gaziantep’e, Oğuzeli, Büyük Karacaören köyü, Abdi Hanifi Uğurlu’nun anlatımı. l995,

İlbeyli oğlu, İlbeyli aşiretinin reisidir. Asıl adı Ahmet Bey’dir. Aşiret reisi olduğu için İlbeylioğlu denmektedir. Geçim kaynağı çiftçilik, hayvancılık, aşiretler arası kavgalarla soygunlardan elde edilen ganimetlerdir. Ali adındaki emmisioğlu da bu kırk yiğitten biridir. Bir gün Arapgir’den Halep’e kutnu kumaş götüren ve kırk deveden oluşan bir kervanın geçeceği haberi gelir.Bu haber üzerine İlbeylioğlu Ahmet Bey adamlarına hazır olmalarını, akşama bu kervanı vuracaklarını söyler. Adamları silahlanır ve akşamı beklerler. Akşam olunca kervana saldırıya geçilir.

 

Ganimet gelen haberdeki gibi kırk deve yüküdür. Vakit gece olduğundan ve İlbeylioğlu’nun adamları da yorgun düştüğünden o gece orada konaklamaya karar verilir. Nöbeti olanlar nöbet yerine gider, diğerleri de uykuya yatarlar. Ganimetlerin başında iki nöbetçi bırakılır. Bu nöbetçilerin biri İlbeylioğlu’nun emmioğlu Ali Bey, diğeri de Ali Bey’in hizmetkârıdır. Herkes yattıktan sonra Ali Bey kervanın yükünü kontrol eder. Develerin çoğunda kutnu kumaş, kimilerinde de halı seccade yüklü olduğunu görür. Bir devede ise kutnu kumaşlara sarılmış iki yanda iki sandık olduğunu fark eder. Bunlarda kıymetli şeyler var herhalde diye düşünüp hizmetkârına kimseye bir şey söylememesini tembih eder. Sabah olunca herkesi uyandırır.

 

- Hey arkadaşlar, artık kalkın burada fazla durmayalım. Şu ganimetleri bölüşelim de

herkes malının sahibi olsun. Ondan sonra yolumuza gidelim. Önce Bey’in payı ayrılıp geriye kalanın kırka bölünmesi adetken Ali Bey şimdiye kadar uygulanmayan bir fikirleri sürer.

 

-Kırk kişiyiz. Hepimiz yükü ile birer deveyi alalım, sonra herkes Bey payı olarak belli

bir miktar Bey’in konağına götürüp teslim etsin. Der. Çünkü yüklerin yıkılıp sandıkların ortaya çıkmasından korkmaktadır. Bu fikre Bey razı olunca kimse sesini çıkarmadı. Herkes bir devenin ipine sarıldı, hizmetkâr ise herkesten evvel davranıp koşarak yükü arasında iki sandık bulunan deveye yapıştı. Ali Bey’in isteği yerine gelmiş oldu.

 

Ali Bey evine gelince sandıkları açtı ki ikisinde de silme dolu altın. Çok sevindi.

Kimseye bir şey belli etmeden İlbeylioğlu’nun adamlarını tek tek kandırıp yanına çekti.

Önce İlbeylioğlu’nun yiğit ve gözü pek adamlarından Süleyman’ı yanına çağırıp konuştu.

- İlbeyli oğlu sana ne harçlık verir?

 

- Ganimet dışı ayda bir altın. O da atımın yemine yetmez.

-Ben üç altın vereyim, benim yanıma dön.

 

Süleyman bu işe çok sevinip Ali Bey’in yanında yer aldı. Süleyman’ın aracılığı ile de İlbeylioğlu’nun pek çok adamını kandırıp yanına çekerek aşiret içinde büyük bir güç oldu. Kırk kişiden İlbeylioğlu’nun yanında ancak l0-l2 kişi kaldı. İlbeylioğlu Ahmet Bey, adamlarından Deli Süleyman ile Çoban Ali’yi emmisi oğlu Ali Bey’e elçi gönderdi.

 

Elçiler, İlbeylioğlu’nun: “İki koçbaşı bir kazana sığmaz. Ya Ali gitsin buralardan yaben gideyim.” sözünü Ali Bey’e ilettiler. İlbeylioğlu’ndan çok çekinen Ali Bey bu habere çok sevindi.

-Varın İlbeylioğlu’na haber verin. Emmim oğlu oymağın üstünde kalsın, ben giderim. Dedi. Hemen çadırları yıktırıp çekti göçünü, Maraş iline doğru yola koyuldu. Aradan aylar, yıllar geçti Ali Bey’den hiç bir haber gelmedi. Ali Bey obasından ayrıldıktan sonra Maraş yöresine gelmiş, geniş topraklar satın almış. Yörenin önemli beylerinden sayılır olmuş. Büyük bir konak yaptırıp ömrünü keyifle geçirmeye başlamıştır.

 

Ali Bey bir gün canı sıkılıp ava çıkmak ister. Adamlarını alır, o tepe senin bu tepe benim dolaşıp durdu. Bir kuş bile vuramadan dönerken su içmek için bir pınar başına

vardılar. Pınar başında yaşlı bir adamla sanki doğan ayın on on dördü gibi bir kız vardı. Ali Bey kızı görünce aklı başından çıktı. Kızın yanındaki ihtiyar ise babası Hafız’dı. Ali Bey kıza dönerek:

-Çok susadım, bir tas su verir misin? Kızının çekindiğini gören iyi niyetli Hafız:

-Suyu ver kızım, içsin de yoluna gitsin, yolcu yoluna gerektir.

 

Kız çeşmeden tası doldurup Ali Bey’e verdi. Ali Bey suyu içip de tası uzatırken bir anda kızın bileğine yapışıp terkisine çektiği gibi atını mahmuzladı, toz duman içinde kayboldu. Yiğitleri de arkasından sürdü gitti. Hafız çeşme başında kala kaldı. Ali Bey kızı konağına götürdü. Daha sonra adamları vasıtasıyla Hafız’ın iznini alıp kızı nikâhına geçirdi. Nikâha kadar kız adını söylemedi. Nikâhtan sonra kız adının Mozu olduğunu söyledi. Padişah Maraş’a Vali olarak Kör Paşa namı ile de bilinen Mürsel Paşa’yı tayin etmişti. Mürsel Paşa her tarafa Bey Beylikleri değişeceğine dair haber saldı. Ali Bey, bu haberi herkesten önce öğrenip gelenek icabı bir küheylân at ile iki atmacayı yanına alıp Maraş Valisi’ne herkesten önce vardı. Hediyeleri sundu, paşa da kürkü giydirip mühürü verdi. İlbeyoğlu Ahmet Bey’e uzun zamandır haber alamadığı emmisioğlu Ali Bey’in Maraş’ta olduğunu, zengin birinin kızı ile evlendiğini, büyük bir konak yaptırdığını haber verdiler. Bunun üzerine İlbeyli oğlu:

-Emmioğlu aramızdan gideli yıllar oldu. Ben derim ki toplanıp birkaç kişi gidelim, emioğlumu ziyaret edelim. Gerekirse gönlünü edip onu geri getirelim. Aşiret üyeleri İlbeylioğlu’nun görüşünü yerinde bulur. İlbeyli oğlu da güvendiği altı adamını yanına alarak Maraş’a doğru yola çıkarlar.Sora sora Ali Bey’in evini bulurlar. Eve geldiklerinde kendilerini Mozu Hanım pencereden görür. Konağa gelenler durumu arz-ı hal ederler. Hizmetkârlar ve cariyeler durumu hanıma bildirirler. Mozu Hanım hizmetkârlarına ve cariyelerine gelenleri konuk edip iyi ağırlamalarını emreder.

 

Yenip içildikten sonra İlbeylioğlu konağı gezerken Mozu ile karşılaşır. Bir birlerinden çok hoşlanırlar. O gece beraber yatarlar. Mozu olanı biteni anlatır. Kocası Ali Bey’in yeni

Gelen Vali Mürsel Paşa’nın yanına değişecek bey beylik için at ve kuş götürdüğünü söyler. Derhal obasına dönen İlbeylioğlu en iyi küheylânı ile en eğitilmiş iki atmacasını alıp

Maraş’ın yolunu tutar. İlbeylioğlu’nu da yakından tanıyan ve valinin önemli adamlarından olan Mığıroğlu İlbeylioğlu’nu karşılar. Vali’ye konukların geldiği haber verilir. Vali:

-Ellerinde ne var?

-Bir çift atmaca ile bir de küheylân.

-Kuşları getirin, atı tavlaya çekin, adamları da huzura alın. Mığıroğlu’nun peşi sıra Vali’nin huzuruna tam girerken emmisi oğlu Ali Bey’in kürkü giymiş olduğunu ve Vali’nin yanında oturduğunu görür. Vali kim olduklarını sorduğunda daha İlbeylioğlu kim olduğunu söylemeye fırsat komadan Vali Mürsel Paşa’nın yanında oturan Ali Bey:

-Bunlar benim Antep yöresinden aptallarımdır. Buraya yanıma benden bir yardım almak için gelmişler.”Der. Vali de bunun üzerine sazını omzunda taşıyan İlbeyli oğlu Ahmet Bey’den bir şeylerÇalmasını ve kendilerini eğlendirmesini ister. İlbeyli oğlu da hiç bozuntuya vermeden çalıp söyler: Ve Manzum olarak kendisinin Elbeylioğlu olduğunu anlatmış olur.

-Demek sen İlbeylioğlu’sun. Niye belli etmedin kendini? İyi övdün bu güzeli ya kim olduğunu, kimin nesi olduğunu açmadın.

 

Valinin bu sözü üzerine İlbeylioğlu vurur sazın teline: ve olayı manzum olarak açıklar.


Kaynak: Dr. Mehmet YARDIMCI, İLBEYLİOĞLU HALK HİKÂYESİNİN OĞUZELİ SÖYLENCESİ, )

 

İlgili Linkler

 

 

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected]

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar