Nakkaş Hasan Paşa Hayatı ve Minyatür Eserleri
Nakkaş Hasan’ ve Tâlikîzâde Mehmed Subhi (Şehnâme-i Mehmed-i Sâlis, TSMK, Hazine, nr. 1609, vr. 74a)
Nakkaş Hasan Paşa (ö. 1031/1622)
Minyatürcülüğü ve tezhipçiliğiyle ünlü Osmanlı veziridir.
Nakkaş Hasan’ın çocukluk ve eğitim dönemleri hakkında elimizde bilgi yoktur. Fakat ilk gençlik yılları ve sonraki dönemlerinden anlaşıldığına göre i Enderun’da yetiştiği ve Harem-i Hümâyun hizmetinde bulunduğu bu yıllarda özellikle Minyatür, tezhip ve nakkaşlık alanında oldukça iyi bir eğitim gördüğü ortaya çıkmaktadır. Nitekim 1580li yıllardan sonra kaynaklar ondan söz etmeye başlayacak, Nusretname , Şehinşahnamegibi minyatür eserlerini hazırlayan Nakkaş Osman ve ekibindeki yirmi bir sanatçı arasında onun ismi de geçemeye başlayacaktır.
989 (1581) tarihli bir belgede III. Murad dönemi nakkaşlarından Nakkaş Osman’ın yanında çalışanlar arasında onun da adı geçer. Bu belge Nakkaş Hasan’ın daha o tarihte bile devrin en önemli minyatürcüleri ve tezhip sanatçılarının arasında olduğunu kanıtlamaktadır. 1580 – 1596 yılları arasındaki süreç onun sanatçı kişiliği ile tarihe geçtiği süreçtir. 1590 yılların başında Seyyid Lokman ve Nakkaş Osman ikilisinin şehnamecilik ve ser nakkaşlık görevini bırakmasından sonra Talikzade ile Nakkaş Hasan’ın bu görevleri devraldığı Nakkaş Hasan’ın bir iki yıl gibi kısa bir süre büyük ihtimalle 1594 ve 1596 yılları arasında ser nakkaşlık görevinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Zeren Tanındı, TDV İA ilgili maddesinde Nakkaş Hasan Paşa’nın hayatı hakkında şu bilgileri vermiştir. Konuya ilave edecek önemli eklentilerimiz olmadığından bu bilgileri olduğu gibi iktibas etmeyi uygun görüyoruz. “Nakkaş Hasan Paşa 1005’te (1596-97) anahtar oğlanı, 1006’da (1597-98) tülbent gulâmı olarak Harem’de görev yaptı. Hasanbeyzâde, onun Harem’de oda başılıkla silahtar iken kendisine isnat edilen bir cürüm dolayısıyla 1011’de (1603) kapıcı başılık görevi verilerek Enderun’dan çıkarıldığını belirtir (Târih, II, 738). Ardından Tophane nâzırı oldu, 1012’de (1604) yeniçeri ağalığına getirildi ve Macaristan seferinde Malkoç Ali Paşa’nın yanında yer aldı. İstanbul’a dönüşünde 25 Receb 1013’te (17 Aralık 1604) Rumeli Beylerbeyiliğine tayin edildi, daha sonra kendisine vezaret payesi verildi.
Rumeli beylerbeyi sıfatıyla Macaristan’da yapılan mücadelelere katıldı. I. Ahmed, Celâlî isyanlarını bastırmak için Bursa’ya gitmeyi kararlaştırdığında oradaki muhafaza görevini üstlendi (1014/1605). Derviş Paşa’nın katlinin (1015/1606) ardından veziriazam olan Kuyucu Murad Paşa’nın İstanbul’a gelmesine kadar sadâret kaymakamlığında bulundu. Celâlîler’e karşı yapılan sefere katıldı. Bursa’nın Kalenderoğlu tarafından yakılması üzerine oraya gönderildi. Ulubat civarında Kalenderoğlu ile karşılaştıysa da savaşa girmedi; fakat takviye için gelen kuvvetler Kalenderoğlu tarafından yenildi (1016/1607). Muhtemelen bu sebeple Rumeli Beylerbeyiliği görevini bıraktı ve emekliliğini istedi; ancak kubbe vezirliği sürdü. Beşinci vezir konumunda iken 17 Şâban 1018’de (15 Kasım 1609) Budin Beylerbeyiliğine tayin edildi. Daha sonra İstanbul’a döndüğünde yine kubbe vezirliği yaptı. Topçular Kâtibi onun Şevval 1022’de (Kasım 1613) yeniden Budin Beylerbeyi olduğunu yazar. II. Osman döneminde dördüncü vezirliğe, ardından üçüncü vezirliğe yükseltildi. Ramazan 1031’de (Temmuz 1622) vefat etti.
Nakkaş Hasan Paşa’nın Beylerbeyi sahilinde bir yalısının bulunduğu ve bu sahildeki burunlardan birine Nakkaş Burnu dendiği bilinir; bugün de Beylerbeyi sırtlarındaki tepelerden biri Nakkaştepe adıyla anılmaktadır. Evliya Çelebi ise Nakkaş Paşa’nın Ortaköy’de yalısı ve Kuzguncuk’ta bir bahçesi olduğunu yazar (Seyahatnâme, I, 451, 469). [1]
Nakkaş Hasan Paşa 1622 yılında ölmüş ve adı ile anılan türbesine gömülmüştür. [2]Türbesi İstanbul Eyüp ilçesi, Zal Mahmut Paşa Caddesi üzerinde, Zal Mahmut Paşa Medresesinin arkasındadır. Bu türbe kesin olmamakla beraber 1623 yılında yaptırılmıştır. Mimarının Dalgıç Ahmed Ağa olduğu söylenmektedir. [3]
Ordunun saraydan ayrılışı ( Nusretnameden )
MİNYATÜR SANATÇILIĞI VE SANATÇI KİŞİLİĞİ
Nakkaş Hasan, Nakkaş Osman ve Seyyid Lokman Aşuri devrinden sonra Osmanlı Minyatür Sanatına damga vurmuş olan nakkaşlardan biridir. Nakkaş Osman Saray Şehnamecisi, Nakkaş Osman ve Seyyid Lokman Aşuri görevlerinin bittiği 1593 veya 1594 tarihinden sonra saraydaki nakkaşların başına geçmiş, görevi esnasında yaklaşık olarak yirmi eserin minyatürlerle süslenmesinde görev almıştır. Bu yıllarda Osmanlı Safevi savaşları sürmekte oluşan ilişkiler sonrasında İran Saraylarında çalışan minyatürcüler İstanbul'a getirilmiş ve bu sayede minyatür sanatımızda Kazvin üslubu denilen minyatür Üslubu ortaya çıkmıştır.
Osmanlılar ve Safeviler arasında 30 yıl süren savaşlar sırasında yapılan eserlerde İran’dan getirilen nakkaşların minyatür üslubu saray nakkaşlarını ve Nakkaş Hasan’ın üslubunu etkileyen en önemli faktörlerden biri olmuştur. Kazvin üslubu Osmanlı Saray minyatürcülüğünü bu yıllarda etkisi altına almışken Nakkaş Hasan da bu Üsluptan etkilenmiştir.
Enderun’da yetişen Nakkaş Hasan ‘ın ismi ilk kez Seyyid Lokman’ın ve Nakkaş Osman’ın yirmi iki kişiden oluşan nakkaşlar, hattatlar ve müzzehipler ekibi içinde geçer. 1581 tarihli bu belgede ismi geçen Nakkaş Hasan’ın Nakkaş Osman ve Seyyid Lokman ’ın ekibinde uzun yıllar görev yaptığı ortaya çıkmaktadır. Bu belegeye dayanarak Nakkaş Osman’ın hazırladığı birçok minyatürlü yazma eserin hazırlanmasına iştirak ettiği , Nusretname , Şehinşahname ve Hünername gibi eserlerin minyatürlerinin yapımında da görev aldığı ortaya çıkmaktadır. . “989/ 1581 tarihli Arşiv belgesine göre Nakkaş Osman’ın ekibindeki 21 nakkaş arasında adı geçen Hasan’ın Nakkaş Hasan olduğu su götürmez bir gerçektir. Söz konusu belegede ekipte görev alan nakkaşların isimleri şu şekilde sıralanmıştır. “Nakkaşlar: üstad Osman, Ali, Hasan, Mehmed ve diğer Mehmed, Fazlullah Osman, Şah Mehmed, Musa müzehhib” [4]
Zeren Tanındı’nın yazdığına göre Nakkaş Hasan Paşa’nın tasvir yapmadaki becerisinden ilk bahseden kişi ise Seyyid Lokman’ın yerine saray şehnâmecisi olan Tâlikîzâde Mehmed Subhi’dir. “ Tâlikîzâde, III. Mehmed’in Eğri seferini ve Haçova Meydan Savaşı’nı konu alan Eğri Fethi Târihi adlı kitabının sonlarında üstat Bihzâd’ın bir benzeri olduğunu söylediği Hasan Paşa’nın nazmını sûretlerle süslediğini, eğer bir içki meclisi çizse âşıkların keyiften canlarını vereceklerini, heybetli bir pehlivan çizse görenlerin güçlerini kaybedip korkudan sırt üstü düşeceklerini, güneş çizse görenlerin sıcaklık hissedeceklerini, çimen çizse tazelik vereceğini, gülistan çizse onu gören bülbülün feryat edeceğini, Leylâ’yı çizse birçok âşığı mecnun edeceğini yazar (TSMK, Hazine, nr. 1609, vr. 74a)
Nakkaş Hasan'ın yaptığı bu minyatürde Talikazade, Katibi ve solda resim yapan Nakkaş Hasan, tasvir edilmiştir. Bu satırların altında bulunan bir tasvir Tâlikîzâde’yi, kâtibini ve musavvirini nakkaşhânede çalışırlarken göstermektedir. Bu tasvirdeKİ Nakkaş Hasan ise önündeki kâğıda resim yapmasından anlaşılmaktadır. [5]
Seyyid Lokman ve Nakkaş Osman ile minyatür ekibi ile Nakkaş Hasan’ın hazırladığı Nusretname ‘de bol bol resimlenen Lala Mustafa Paşa’nın Gürcistan ve İran’a yaptığı seferlerde[6] birçok İranlı sanatçıyı İstanbul'a getirdiği ve böylece Kazvin Üslubunun ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Nakkaş Hasan’ın da bu üsluptan etkilendiği ve ekibine bir hayli sayıda İranlı ve Kazvin üslubuna sahip minyatürcü aldığı anlaşılmaktadır.
“Siyer-i Nebî ve Eğri Fethi Târihi’nin minyatürleri Nakkaş Hasan Paşa’nın üslûp özelliklerinin belirlenmesini kolaylaştırmaktadır. Onun çizdiği tipler şişman, kalın-kısa boyunlu, dolgun yüzlü, kalın siyah kaşlı ve ucu düz kesilmiş sakallıdır. “ [7]
Yirmi ayrı minyatürlü yazma üzerinde çalışan Nakkaş Hasan Paşa’nın ilk minyatürlediği yazma eserin 1582 tarihli Sultan III. Murad Surnamesi olduğu bilinmektedir.” Nakkaş Hasan bu Minyatürlerinde turuncu, pembe ve yeşilin tonlarını sık sık kullanmış, Kazvin üslubu etkileri altında detaylara da çok yer vermiştir. “ [8]
Gelibolulu Mustafa Ali tarafından anlatılmış, Nakkaş Osman ekibi ve Nakkaş Hasan ile diğer arkadaşlarının minyatürlerle süslediği Nusretname adlı eserden sonra gözükmeye başla yan Kavin Üslubu minyatürlerde güçlü renkler kullanılmış ve resmedilen sahnelerde ayrıntılara kadar inilmiştir. Bu üslup Nakkaş Osman ve ekibi sade üslubundan farklıdır. Bu sebepten Kazvin Üslubu denilen minyatür üslubunun 1582 yılından sonra şekillenmeye başladığı söylenebilir. Bu durum 1582 deki İran Seferinden sonra İstanbul saray nakkaş hanesinde Kazvin üslubu resimler yapan sanatçıların olduğunu göstermektedir.
İran seferini yapan Lala Mustafa Paşa’nın tarih yazıcılığına önem verdiği minyatürlerinin yapılmasından da hoşlandığı anlaşılmaktadır. Lala Mustafa Paşa tarihçi Gelibolu Ali’yi görevlendirdiği sanata çok düşkün bir sultan olan III. Murad’ın da desteği ile minyatürlü eserlerin hazırlanmasına önem verdiği Nusretname adlı eserde yaptığı İran seferini minyatürlerle süslemiş olmasından anlaşılır. Nusretnamede Lala Mustafa Paşa'nın Gürcistan da ordugâhı teftiş ederken, Tiflis’i zapt ettikten sonra Tiflis’e girerken ve Kars ta ordusuna yemek ziyafeti verirken vb gösteren minyatürler bu üslupla yapılmıştır. Belki de bu minyatürler Lala Mustafa Paşa’nın sefer esnasında ordusuna kattığı İranlı minyatürcüler tarafından ve bu sefer esnasında yapılmıştır. Çünkü bu minyatürde ordugâhın, askerlerin, çadırların hatta Tiflis’e giren ordunun vb görüntüleri oldukça ayrıntılı ve gerçekçi resimlenmiştir.
1595 yılında Seyyid Lokman Aşuri’nin yerine Talikzade saray şehnamecisi olunca Saray Nakkaşhanesinin başına Nakkaş Hasan’ın geçtiği anlaşılmaktadır. 1590 yılından sonra Nakkaşhanede etkisinin arttığı anlaşılan 1594 ten sonra da nakkaşhanenin başına gelen Nakkaş Hasan ve Talikzade’nin ekip çalışması ile yirmi kadar minyatürlü eser oluşturulmuştur. “Nakkaş Hasan’ın bu üslup özelliklerinden, 1588-1601 yılları arasında Türkçe yazılmış tarihî ve edebî konulu yirmi kadar eserin metninin görselleştirilmesinde çalıştığı anlaşılmaktadır.” Bu bilgilerden ortaya çıkan diğer bir ayrıntı ise Nakkaş Hasan’ın 1594 ve 1601 yılları arasında “anahtar oğlanı, 1006’da (1597-98) tülbent gulâmı olarak Harem’de görev yaptı. Hasanbeyzâde, onun Harem’de odabaşılıkla silâhdar iken” dahi minyatür ekibinden kopmadığını, bu görevlerinin sürdürürken bir yandan da minyatür yapmaya devam ettiğini saray minyatürcüleri ekibinin içindeki görevini de sürdürdüğünü göstermektedir.
Nitekim Ahmed Karahisarî’nin yazmış olduğu ve büyük bir ihtimalle bitirme işinin Nakkaş Hasan’a nasip olduğu Mushaf-ı Şerîf'in tamamlanma ve tezhiplenme işini de üstlenmiş ve bu eserin süslemeleri ile sanatçı kişiliğini ortaya koymuştur. Söz konusu eserin tezhiplerinin yapılması için dört şakirdine ve kendisine beş yüz altın verildiği anlaşılmaktadır. “in'am defterindeki 1004 Ramazan (1596) yılında, hizmeti geçenlere Sultan III.Mehmed'in verdiği in'am'lardan da Has Oda'dan Nakkaş Hasan'a ve dışardan Mustafa Nakkaş'ın dört şakirdine” [9]gösterdikleri emek ve başarıdan ötürü beş yüz altın verilmiş ayrıca ihsanlarda da bulunulmuştur.Bu eserin XXXVII. Surenin sonlarından itibaren sonuna kadarki bölümü Nakkaş Hasan ve dört öğrencisi tarafından tamamlanmıştır.
Bazı kaynaklar Mushaf-ı Şerîf'in serlerinde Hasan b. Abdullah ya da Hasan b. Ahmed Karahisarî olarak imzasını atan Karahisarî'nin azadlı kölesi ve manevi evladı olarak bahsedilen Ehl-i hiref kâtipler bölüğünde yer alan Hasan Çelebi tarafından bitirildiğini yazmaktadır. Bu tarihte Hasan Çelebi yaklaşık olarak 90 yaşında olmalıdır. Ayrıca Nakkaş Hasan Paşa’nın bu kişi ile aynı kişi olması imkân dâhilinde değildir. 965-966 Muharrem (1557 Ekim-1558 Ekim) tarihli bir yıllık defterde Hasan gulam-ı Karahisarî olarak adı geçen Hasan ile Nakkaş Hasan Paşa’nın aynı kişi olması Nakkaş Hasan’ın ölüm tarihinin 1622 olmasından dolayı yaşça imkânsız gözükmektedir.
Nakkaş Hasan üslubunun seçildiği önemli eserlerinden biri de Kitab-ı Siyer i Nebi ’dir. Bu eser Seyyid Lokman Nakkaş Osman’ın çabaları ile büyük ölçüde hazırlanmış ama en son cildinin hazırlanmasında Talikazade ile Nakkaş Hasan’ın da emeği geçmiştir. Kitab-ı Siyer i Nebi deki 814 minyatürden bazıları Enderun dan yetişmiş bir sanatçı olan Nakkaş Hasan’ın yönetiminde nakkaşlar ekibi tarafından resimlenmiştir. [10]Nakkaş Hasan’ın Siyer i Nebi de “karakalemle at üzerinde avlanan avcı tasviri 1595 yılında hazırlanan Erzurumlu Mustafa Darir’in Siyer i Nebi ’sinin resimleri arasında yer alır. (TSMK, Hazine, nr. 1221, vr. 36b; Tanındı, Siyer-i Nebi, s. 23).” [11]
(1603) Hz. Muhammed’i konu alır. Bu eseri Nakkaş Hasan beş veya altı musavvirde görev almış, Nakkaş Osman’ın nakkaşlar arasında yer aldığına göre bir yazı olmamasına rağmen onun fırçasından çıktığı kevin olarak bilinen minyatür vardır. “ Nakkaş Hasan Paşa, Gazanfer Ağa’yı da Eğri Fethi Târihi’nin minyatürlerinde özel olarak resmetmiş ve onu III. Mehmed’in hemen yanına (veya atının gerisine) yerleştirmiştir. Tâlikîzâde’yi de tek başına eseri üzerinde çalışırken gösteren bir portresi bulunmaktadır (Şehnâme-i Hümâyûn, TİEM, nr. 1965, vr. 122b).”[12]
Nakkaş Hasan netice olarak hem bir vezir hem de minyatürcü olarak adını tarihe yazdırmıştır. Minyatürlerinde “kalabalık kompozisyonlardan kaçınmış, “minyatürlerini az figürlü ve “ renkli peyzajlarla anlatmıştır..[13]
KAYNAKÇA
[1] Zeren Tanındı , Nakkaş Hasan Paşa, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, 2006
[2] https://www.e-tarih.org/sayfam.php?m=teser&id=781
[3] https://www.e-tarih.org/sayfam.php?m=teser&id=781
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/seyyid-lokman-asuri-zubdetu-t-tevarih/80647
[5] Zeren Tanındı , Nakkaş Hasan Paşa, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, 2006
[6] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/nusretname-ve-minyaturleri/80746
[7] Zeren Tanındı , Nakkaş Hasan Paşa, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, 2006
[8] Zeren Tanındı , Nakkaş Hasan Paşa, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, 2006
[9] https://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,43839/topkapi-sarayi-muzesi-kutuphanesindeki-ahmed-karahisari-.html
[10] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/siyer-i-nebi-kitabi-ve-minyaturleri-mustafa-darir/80685
[11] Zeren Tanındı , Nakkaş Hasan Paşa, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, 2006
[12] Zeren Tanındı , Nakkaş Hasan Paşa, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Cilt: 32, 2006
[13] https://ismek.ibb.gov.tr/branslar.aspx?BransBaslikCode=114&BransCode=285