Nizamülmülk Hayatı Hizmetleri Etkileri Tarihte ve Edebiyatta Nizamü’lmülk

09.12.2020

 


Topkapı Sarayında bulunan Nizam'ül-Mülk'ün katlini tasvir eden minyatür, 360B,

 

Osmanlıca yazılışı: Nizamü’lmülk الملك نظام

Nizamü’lmülk sözlük anlamı ile mülke nizam veren, devleti nizama sokan manasındadır.

Tarihteki Nizamü’lmülk, Sultan Alparslan’nın oğlu Melikşah’ın tarihe geçmiş olan namlı şanlı veziri; Siaysetname adlı eserin sahibi, Nizamiye medreselerinin kurucusudur. Tam adı  Ebû Alî Kıvâmüddîn (Gıyâsüddevle, Şemsülmille) Hasen b. Alî b. İshâk et-Tûsî’dir. Horasan bölgesindeki Tus şehrinde doğan Nizamü’lmülk’ün doğumu Hicri 408, Miladi 1018, ölümü, Hicri 485 Miladi 1092’dir.

İÇİNDEKİLER

Ailesi Hayatı Eğitimi

Dandanakan Savaşı

Alparslan Zamanı

Melikşah Zamanı

Askeri Eğitim Siyasi Mali Düzenlemeleri 

Terken Hatun Melikşah ve Hasan Sabbah ile Mücadeleleri

Edebiyatta Nizamülmülk


Hayatı


Günümüzde de İran’nın Kuzeydoğusunda kalan Horasan bölgesinin Tûs şehrine bağlı Râdkân köyünde doğmuştur.  Doğduğu yıllarda Horasan Gaznelilere bağlı bir bölgeydiBu bölge o yıllarda göçer Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı, Nişabur, Belh, Merv, Herat ve Tus şehirleri gibi önemli kültür merkezlerinin de ortaya çıktığı bir bölgedir. Sasaniler ve Türkler arasında sık sık el değiştiren bu bölge Emeviler döneminde kısmen Arap hâkimiyeti altına girmiş, iki asır devam eden bu hâkimiyet sürecinde yöre büyük ölçüde Müslümanlaşmıştı.  Dokuzuncu asrın sonlarına doğru Horasan bölgesi yeniden ve tamamen Samaniler, Karahanlılar,  ardında da Gazneli ve Selçuklu Türklerinin kontrolü altına girmiş, üstelik Karahanlıların İslamiyetli kabul etmesi ile birlikte Türkler de topyekûn Müslüman olmaya başlamışlardı.

Nizamü’lmülk, işte bu ortamda ve yöreye Gazneli devleti hâkimken Hülâgû Han ’nın büyük vezir  Nasirettin Tusi ’nin de doğduğu Tus şehrinin Râdkân köyünde dünyaya geldi. Babası Gazneliler’in Tûs kenti Nûkān kasabasının amiri , valisi;  Sasanilerin soylu sınıfından gelen( Dihkan) Ali b. İshak’tı.[1] Annesini ise küçük yaşta kaybetmişti.

Sasanilerin soyluları Dihkan sınıfından gelen Nizamü’lmülk ‘ün babası  Sâsânî hükümdarı Hoşeng’in kardeşi Vehgerd’in oğullarının soyundan gelen Acem asıllı biriydi.[2] Babası Nuhkan kasabası ve Râdkân köyünün devlet adına vergi tahsildarı, yöneticisi hatta sahibiydi.  Sasaniler yıkılsa bile Dihkanlar Müslüman ve Türk idarecilerine bağlı olarak köylerin ve şehirlerin idareciliğini sürdürmeye devam etmişlerdi. [3] Kısaca Nizamü’lmülk babasından dolayı yönetmeyi çocukken öğrenmişti ve soyundan geldiği Sasanilerin yönetim kültürüne de vakıftı. Şüphesiz ki Firdevsi'nin Şehnamesi’  de çok iyi düzeyde okumuştu. ( bkz Firdevsi'nin Şehnamesi Konuları Önemi ve Etkileri )

Nizamü’lmülk ilk eğitimini bu şekilde babasından almıştı. Küçük yaşta hafız olmuş, babası onun ve kardeşi Ebül-Kâsım Abdullah ile birlikte iyi bir eğitim alması için onu devrin en önemli âlimlerinin olduğu devrin en önemli kültür merkezlerine yollamıştı. Bu nedenle sırası ile Halep,  Isfahan,  Nişabur ve  Bağdat’a iyi bir eğitim alması için yolladı.  “Halep’te Ebü’l-Feth Abdullah b. İsmâil el-Halebî’den, İsfahan’da Muhammed b. Ali b. Muhammed’den, Nîşâbur’da Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî’den, Bağdat’ta Ebü’l-Hattâb b. Batr’dan hadis okumuştu. “[4]

Tus, Halep,  Isfahan,  Nişabur ve  Bağdat’ta devam eden bu zorlu eğitim sürecinden sonra devrin meşhur âlim, edip ve şairleri ile tanışmaya başlamış onların meclislerinde güzel ifade etme ve hitabet yeteneğini geliştirmişti. Bu aşamalardan sonra da babasının da bağlı olduğu Gazneli devletinin Horasan valisi emrinde babasının aracılığı ile devlet görevine başlamıştı. Lakin Gaznelilerin Horasan valisi  Ebulfazl’ın yanındaki görevi çok da uzun sürmemişti.


Dandanakan Savaşı

Horasandaki göçer ve savaşçı Türkmen kitleleri Kınık boyu ve Tuğrul ile Çağrı Beylerin etrafında toplanmışlar,  Horasanda Nişabur ve civarını merkez alacak şekilde bir devlet kurmak ve otlaklarını genişletmek azmine kapılmışlardı.  Nişabur   ve civarına sığamaz hale gelen bu göçer Türkmen kitlesi doyumluk almak için sık sık başkent Gazne’ye dahi akınlar düzenliyordu.[5]  ( bkz  Nişabur Şehri ve Şiirlerde Nişabur )

Gazne Hükümdarı Sultan Mesut, filler ve zırhlı birliklerle techiz edilmiş büyük ordusu ile Tuğrul ve Çağrı Beylerin üzerine yürüdü. Göçer Türkmenler, vur kaç taktiği yaparak geri çekilmişler, su kuyularını vb zehirleyerek Gazne ordusunu bir hayli yıpratmışlardı. Üstelik Sultan Mesut’un ordusundaki Türkmenler de saf değiştirip Tuğrul Bey’e katılmıştı. Gazne ordusu Dandanakan kalesine çekilirken karşılarına çıkıp, savaşı kazanmışlardı.1040.  [6]

Merv ve Serah arasındaki Dandanakan’da yapılan bu savaş sonrasında Gazne ordusu neredeyse tamamen kılıçtan geçirilmiş, Sultan Mesut yanında kalan sadece seçkin yüz atlı ile Gürcistan’a doğru kaçarak canını zor kurtarmıştı.

Lakin garip bir tecellidir ki 1040 yılında Gaznelileri yıkarak Selçuklu’nun kurulmasını sağlayacak olan Horasan Türkmenleri Katvan Savaşı öncesi ve sonrasında Selçuklu’nun da yıkılmasında 1153, en büyük vesile olacaklardı. [7]

Bu nedenle Tus şehri de kısa zamanda  Nişabur  ’da adlarına hutbe okutarak devlet kurduklarını ilan eden Tuğrul ve Çağrı Beylerin liderliğindeki Selçukluların egemenliğine girdi. Bu olay hem Nizamü’lmülk hem Selçuklular, hem de tüm Batı Türklerinin kaderini değiştiren çok büyük bir hadise olacaktı.

Tarihçiler Nizamü’lmülkün Türk tarihine olan etkisi hakkında çok da detaylı tespitler yapmamışlardır.  Onun Selçukluya vezir olması öncesinde Selçuklu Sultanlarının adları Selçuk, Tuğrul, Çağrı, Alparslan iken vezirlik yapmaya başlaması sonrasında Ebu'l-Kasım, Keykavus, Keykubad, Rükneddin Mesud, Gıyaseddin Keyhüsrev  gibi Acem Mülkünün geçmiş hükümdarlarının adlarına dönüşmesinin sebepleri Firdevsi’nin Şehnamesi, Pers ve Sasani idari kültüründen kalan etkiler ile Nizamü’lmülktür.



Alparslan Zamanı

Nizamü’lmülk, Dandanakan savaşından sonra Horasan ve Tus’dan ayrılıp, babası ile ilk önce Hüsrevcird’e, daha sonra da Gazne’ye giderek Sultan Mesud’un yanında çalışmaya başlamıştı.[8] Horasan ise tamamıyla Tuğrul Bey’in hâkimiyetine girmişti. Fakat Gaznelilerin yıkılmaya başladığını fark etmiş Horasan’a geri dönüp Alparslan’ın veziri Belh Valisi Ebu Ali Şadan’ın gözüne girmeyi başararak idarecisi olmuş ama bununla da yetinmeyerek Merv’e kadar gidip Çağrı Bey’in de iltifatını kazanmayı başarmıştı.

Çağrı Bey, onu oğlu Alparslan’ın emrine vermiş [9] böylece de Belh Eyaletinin sorumlusu o olmuştu.

Çağrı Bey öldükten sonra ülkenin idaresi tamamen Tuğrul Bey’de iken Horasan Valisi oldu. Acem asıllı olmasına rağmen zekâsı sayesinde Horasan Türkmenleri nin çok sevdiği bir vali olmayı başarmıştı. Tuğrul Bey, Çağrı Bey'in oğullarından Süleyman'ın tahta geçmesini vasiyet etmiş [10]ve 1063 yılında vefat etmişti. Bu yüzden Nizamü’lmülk, Alparslan ile kardeşi Süleyman arasında çıkan taht kavgasında Hamedan ve Rey arasındaki Türkmenlerden ordu derleyerek Selçuklu başkenti Rey’e doğru yürüyen Kutalmış’ın mağlup edilerek Alparslan’ın tahta geçmesini sağlamıştı.[11] 1063. Bu sayede hem Selçuklunun baş veziri olmayı başardığı gibi en büyük rakibi Tugrul Bey’in veziri Amîdülmülk’ü de bertaraf etmeyi başarmıştı. Alparslan tahtı kendisine terk etmeye mecbur kalan amcasının çok güçlü veziri Amîdülmülk’ü görevden alıp onu baş vezir yapmıştı.

Hz Süleyman’ın veziri  Hz Süleyman'ın Veziri Âsaf  , Hülâgû Han’nın veziri  Nasirettin Tusi  gibi Türk ve İslam tarihi ile edebiyatında adından en çok söz edilen bir vezir olmayı başarabilecek yolları açmış oldu.

Hemen ertesi sene Alpaslan ile birlikte Gürcistan seferine katılmış, Bizans’ın elinden HORASAN TÜRKMENLERİ ve Kars alınmıştı. Bu fetih üzerine Abbasi Halifesi, Alpaslan’a Ebul Feth, ( Fetihlerin babası) Hasen b. Alî b. İshâk et-Tûsî’ye ise Nizam’ülmülk ( Mülklerin nizamcısı ) unvanını vermişti. 

Henüz Alparslan zamanında bile devletin mülkünün Hünkârın mülkü olduğu, mülkün ortaklaşa kullanıldığı devletin malı olarak kabul edilmesi gerektiği fikrini ortaya atmaya başlamış ve bu fikirlerini hayata geçirecek adımlar da atmaya başlamıştı.  Bu düşüncelerinin ilk ürünü Alparslan’ın oğlu Melikşah’a Isfahan’ın ıkta olarak verilmesi olmuştu. [12] Bu sayede belki farkında dahi olmadan Melikşah’ın baş veziri olmayı da garanti etmiş oldu.

Fethedilen yerleri fetheden komutanlar devlet adına işletecek asker yetiştirecek karşılığında ise bir miktar da devlete vergi vereceklerdi.  Horasan’a sığmayan Türkmen kitleleri bu nedenle hem doğu hem de batıya fütuhatlar yapacak öncü güçler olarak yönlendirildi.  Kendisi ie Osmanlıların Yeniçeri ordusu kurmasına ilham olacak gulamlardan müteşekkil merkezi bir ordu da kurmuş oldu. Bu ordu tıpkı yeniçeriler gibi sürekli itaat ve idman altında profesyonel orduydu.

 1065 yılında Alpaslan ile birlikte doğu seferine çıktı. Kıpçaklar ile Türkmenler tehdit olmaktan çıkarılıp devlete bağlanmıştı. Alparslan’ın kardeşi Kavurd’un isyanını bastırmasında önemli roller üstlendi.  1067 yılında yeniden Gürcistan Seferine çıkılmış, Gürcüler de itaat altına alınmıştı. Bu sırada Fatımıler Abbasiler ve Halife üzerinde çok baskı kurmuşlar, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Suriye’de Fütühat yapıyorken Afşın Bey ise Kayseri’ye kadar gidip Bizans’ı yıpratmakla meşguldü. 

Halife, 1070 yılında elçi göndermiş Fatımi belası için Alparslan’dan yardım istemişti.  Alparslan ülkeyi değerli vezirine emanet edip Mısır  Seferine çıkmış ama o daha Suriye’ye inmeden Bizans ordularının ülkesine doğru geldiğini haber almış, Dıogenes’i karşılamak için Ahlât yakınlarına üstelik de hazırlıksız bir şekilde dönmek zorunda kalmıştı.  1071 yılında Malazgirt Zaferi kazanıldığında Nizamülmülk ilk kez savaş meydanında olmamıştı.

1072 yılında Alparslan’ın niyeti Karahanlıları ezmek ve tüm Türkistan’ı hükmü altına almak olmalıydı ki çok büyük bir orduyla buTürkistan’a yürümüştü. Lakin kalesini aldığı kale kumandanı  Yusuf Hârizmi huzuruna çıktığında fırsat bulup hançerledi. Nizamülmülk derhal Melikşah’ı yerine tahta geçirdi.1072


Melikşah Zamanı

Fakat Alparslan’ın asi kardeşi Kavurd, yeğeni Melikşah’ın tahta çıkması sonrasında da yeniden isyan etmişti. Nizamülmülk’ün Melikşah için yaptığı ilk önemli görev İran içlerine yürüyerek Kavurd’u bertaraf etmek olmuştu. Bu savaşta Türkmenlerin birçoğu Kavurd’un safına geçmiş[13] fakat Nizamülmülk’ün akıllı siyaseti ile değişik milletlerden kurduğu düzenli ordusu buna rağmen Karaç’taki savaşta galip gelmeyi başarmış ve Kavurd Bey oğullarıyla beraber yakalanmış ve idam edilmişti. 17 Nisan 1073 [14]

Lakin Selçuklu’nun ezeli düşmanları olan Gazneliler ve Karahanlı Türk Devletleri bu karışıklıktan faydalanıp Selçuklu üzerine gelmişlerdi.

 Melikşah ve Nizamülmülk Hindikuş Dağları kuzeyinde bulunan Horasan bölgelerine giren Gaznelileri ve Karhanlıları sindirmeyi, ülkesinden atmayı da başarmış, üstelik Karahanlı devleti bu yenilgi sonrasında ikiye bölünmüştü.

Melikşah, Karahanlılar üzerine yürüyerek Maveraünnehir ve Semerkant’a kadar gitmiş Kaşgar’a kadar uzanıp kendine tabi etmişti. Belki de böylelikle babasının hedefine ulaşmış oluyordu.

Nizamülmülk’ün  yapısını hazırladığı "sehna" adı  verilen bu profesyonel merkezi ordu sayesinde  Melikşah birkaç yıl içinde İznik’e kadar Anadolu’nun  Kaşğar ve Semerkant’a kadar Türkistan’ın,   Güneyde  Bağdat ve Basra’ya kadar uzanan arazinin Urfa, Halep, Lazikiye , Kudus, hatta Sina’ya kadar giden arazinin, Kuzey Batıda ise Gürcistan ve Azerbaycan’ın hakimi olmuştu.


 Askeri Eğitim Siyasi Mali Düzenlemeleri 

Nitekim çok kısa bir zamanda genç Selçuklu devletini İran ve İslam devletlerinin nizamına uygun bir şekilde teşkilatlandırmış, devleti neredeyse Sasanilerin teşkilat ve teşrifatına benzer bir devlet hale getirmişti.  ( Sasaniler için Bkz  Firdevsî Kimdir Divan Şairlerinin Gözünde Firdevsi Tusi- Firdevsi'nin Şehnamesi Konuları Önemi ve Etkileri- ) m

 Devleti askeri, ekonomik, siyasi ve idari yönlerden bu mantıkla örgütledi. Kurduğu bu yapılanmayı,  İran’ın kadim devlet düzeni, Gazneli ve Abbasi yönetim sistemlerinden edindiği tecrübeler ve hiyerarşik yapı üzerine oturtmuş, Ortaçağın en güçlü devletini bu şekilde teşkilatlandırmıştı.[15] Devletin bürokratik yapısını kadim İran devletlerinin uyguladığı sisteme benzer bir şekilde yerleştirdi.  Orduyu değişik milletlerden kurulu tek bir milliyete dayalı bir ordu olmaktan çıkarmıştı. İmparatorluğa bağlı çeşitli milliyetlerden insanları çeşitli kademelere atayarak belirli bir denge kurmuştu. Bürokratik yapı daha ziyade İran asıllı kişilerden oluşmuş, devletin eğitim sistemini İran’ın eğitim modeline göre düzenlemişti.  Devletin çekirdeği olan Türkmen reislerini merkezi ordunun dışında takviye kuvvetler olarak görmüş, onları bürokratik yapının dışında tutarak göçer yapılarına uygun bir şekilde serhatlarda fütuhat ile görevlendirilen merkezden uzak güçler haline getirmişti.

Okullar ve medreseler İslami müfredata uygun olarak koordine edilmişti. Okullarda eğitim birliği sağlanmış,  okullar ilk, orta, yüksek düzeylerde eğitim veren devlete bağlı ve devlet kontrolünde kurumlar haline geliyordu.  Daha Alparslan zamanında eğitim örgütlenmesi ve eğitim birliği sağlanmaya başlamıştı. Ülkenin her yerinde ilk, orta ve medrese düzeyinde okullar açılmaya başlanmıştı. Okullardaki hocalar genellikle Acem asıllıydı ve okullarda Farsça ve Acemce eğitim vardı. İslami ilimlerin yanı sıra Acem esatirleri ve kültürü de en önemli konular arasındaydı. Aslında bu yeni bir şey değildi. Karahanlı ve Gazneli devletleri de İslamiyet’i İranlı hocalardan öğrenmişler, İran dili ve Arap diliyle kültürlerini belleyerek yetişmişlerdi. ( bkz  Karahanlı Türk Edebyatı İslami Dönem Edebiyatının Başlangıcı )

Böylece İslamiyet öncesi Türk kültürü, tarihi ve edebiyatı okulların müfredatında işlenmeyen konular olarak kaldı.  Okullarda devlete idareci yetiştirecek siyaset, hukuk ve maliye konularında uzmanlar da yetiştiriliyordu.  Bu yapı Anadolu Selçukluları ile Anadolu’ya da taşınacak, Osmanlı Devletinin de eğitim yapılanmasını ve Enderun mekteplerinin kurulmasına da zemin hazırlayacaktı.

Nizam’ülmülk, en çok eğitime önem vermiş Pamir dağlarından Anadolu’ya kadar her kenti bu tip eğitimler veren medreseler ile donatmıştı.[16] Nitekim Anadolu Selçuklularından kalan en görkemli yapıların medrese, şifahane ve kervansaraylar olmasının nedeni de bu olmuştu.  Çünkü Nizam’ülmülk devleti en çok eğitim ve ticarete önem veren düşünsel bir yapı üzerinde tesis etmişti.

 

Karahanlılar zamanında Semerkant’ta;  Gazneliler zamanında Gazne’de inşa edilen şifahanelerin bir benzerini Nişabur’da inşa ettirdi.  Alpaslan’ın veziri iken yaptırdığı bu ilk Selçuklu  hastanesi ve tıp medresesi,  Anadolu Selçukluları zamanında da inşa edilen muhteşem şifahanelerin öncüsü olmaktaydı. Maristan, maristan-ı atik, darüşşifa, darülafiye adları ile ifade edilen, medrese tarzında yapılan, muhteşem taş işlemeli taç kapıları ile eyvanlı, revaklı, iki katlı ve avlulu olarak yapılan bu şifahaneler aynı zamanda tabiplerin de yetiştirildiği tıp medreseleri olmaktaydı.


Maliyeye çok önem vermiş, disiplin getirmiş devletin parasal olanaklarını güçlendirecek birçok tedbir ve düzeni sağlamayı başarmıştı. [17]Tüm bunların verimlerini özellikle Melikşah zamanında alacaktı.

Türkmen beyleri sınır boylarında feth ettikleri veya edecekleri yerlere Bey oluyorlar merkeze bağlı beylikler ve atabeylikler halinde örgütleniyorlardı.

Türkmenlere fütuhat görevi verilmiş, Türkmenler ve beyleri aldıkları veya fethedecekleri topraklarda ikta hakkı kazanmak gayesine yöneltilmişti. Bu yetki hükümdardaydı. [18] Toprak yönetiminde zeamet ve tımar sistemini de getirterek, savaşlarda faydalı olanlar ve devlete memur olanlara hem maaş verme hem de ekonomiye katkı sağlama hem de asker yetiştirme sorunları hep birlikte çözülmüştü. Bu yapılanma Osmanlı devletinin de devlet yapısı olacaktı.  Zeamet ve tımarlar devletin malı olsa da gelir ve işletme hakkı asker yetiştirme, üretme ve belli bir oranda devlete vergi verme karşılığında belli süreler halinde görevlilere verilmiş oluyordu. “Nizâmülmülk tarım topraklarını iktâ bölgelerine ayırarak gelirlerini askerlere tahsis etti”.  Mülk, ıkta, zeamet veya tımar sahibinin değil, hükümdarındı. Mülkü işletemeyenin elinden mülk geri alınıyor veya devlete hizmet süresi dolandan alınarak başlayana veriliyordu. Ikta sistemi göçer Türkmenlerin ve beylerin de yerleşik hayata geçmesine yardımcı oluyordu.  Bu sistem aynı zamanda ıkta, zaamet ve tımarlara sahip olan kudretli beylerin ve memurların devlete olan bağılılığını da arttıran önemli bir faktör olmuştu. Bu sistemi ilk kez bulan kişi olmasa da son derece geliştiren vezir Nizamülmülk’tü .[19]

Nizamülmülk ordunun konak yeri Isfahan’ı baştanbaşa yenilerken ülkenin her yerini medreselerle donattı.  Ordu için harcanan paranın yarısı kadar miktarı bunun için harcıyor, ülkenin her yerini Nizamiye Medreseleri denilen medreseler ile donatıyordu.  Âlimlere, medrese binalarına ve kütüphanelere aktardığı muazzam servet Melikşah’ı bile kızdırmıştı. Fakat kurduğu gulamlar ordusu Nizamülmülk’ün arkasında duruyor, fethedilen topraklarda önemli ıktalar, zeametler ve tımarlar alan Türkmen Beyleri de onu çok seviyorlardı.  Üstelik Türkmen Beylerini yıkılan hanedanların yerine atamış, bu yüzden de Türkmen Beyleri Melikşah’tan daha fazla onu dinliyor hale gelmişlerdi.  Bu yüzden Melikşah,  vezirinin yıllık üç yüz bin dinar altını gibi çok aşırıya kaçan ilim, irfan sahipleri, medrese ve kütüphanelere yaptığı harcamalarına katlanmak zorundaydı. Gazali, Kaşgarlı Mahmud , Ömer Hayyam gibi alim ve şairler bu ortamda yetişmişti.

 

Çağlarının en modern hastanelerini ve tıp medreselerini kuran Selçuklu medeniyetinin bu alandaki membaı da Nizamülmülk’tü. İlk Selçuklu hastanesi ve tıp medresesi onun sayesinde Alparslan’ın  (1063-1072)  veziri iken Nîşâbur’da inşa edilip kurulmuştur.  Selçuklular o çağlarda mimari yönlerden de fevkalade güzel şifahaneler yapmışlar,  bu tıp medreseleri ve şifahaneler batı Rönesansı, tıp fakülteleri ve hastanelerine de örnek olmuştur



Terken Hatun Melikşah ve Hasan Sabbah ile Mücadeleleri


Nizamülmülk’ün en başarısız kaldığı tek mevzu Alamut Kalesinde yuvalanan Hasan Sabbah belasını def edememek olmuştu. Kendisine ölesiye bağlı gulamlar ordusu ile dahi bu belayı def edemedi. Bu yıllar arasında Melikşah ile de arası bozulmuştu. Bu nedenle aklını tam olarak Hasan Sabbah belasına verememiş olmalıydı.  Üstelik artık yaşlanmış hatta Melikşah ile de arasın bozulmaya başlamıştı.  Onu çekemeyenler Nizamiye medreseleri, müderrisler ve ilim irfan ordusuna harcadığı muazzam giderler yüzünden onu sultana şikâyet ediyorlardı. Hasan Sabbah’ı  bu nedenlerle ile ihmal etmiş olması Melikşah’tan önce kendi hayatına mal olacaktı.  Hasan Sabbah’ın sahte cennetlerde uyuşturulan esrarkeş suikastçıları umduğundan da büyük tehditti.

Melikşah’ın güzel karısı Terken Hatun, dört yaşındaki oğlunu tahta geçecek olan Berkyaruk’un yerine varis yapmak istiyor,  bunun için Nizamülmülk’e büyük baskı yapıyordu.  [20] Vezir bunu kabul etmeyince Terken Hatun Nizamülmülk ile Melikşah’ın arasına açmaya başlamıştı. [21]. Bu sürtüşmenin ilk somut göstergesi Nizamülmülk’ün Merv şehrine vali olan oğlunun görevden alınması olmuştu.  Melikşah o kışı geçirmek için yazlık kenti olarak hazırladığı Bağdat’a giderken ilk kez vezirini götürmedi. Nizamülmülk de hemen sultanın peşinden Bağdat’a gitmek istemiş ama yolculuk sırasında Hasan Sabbah’ın peşine taktığı Bâtıni suikastçılardan bir haşhaşi tarafından öldürüldü. 16 Ekim 1092

Nizamülmülk,  Isfahan  ’da hazırlattığı türbesine gömülmüş Terken Hatun da oğlunu veliaht ilan ettirmiş, Terken Hatun’un bu hırsı Melikşah sonrasında Büyük Selçuklu devletinin parçalanmasının en önemli nedeni de olmuştu.    Nizamülmülk ölür ölmez emareler ortaya çıkmış, veliahtlar, beyler ve atabeyler arasında çekişmeler başlamıştı.  ( bkz  Isfahan Şehri Edebiyat Dünyamızda Isfahan )

Celali veya Meliki Takvimini Hazırlatması 

Nizamülmülk İran’da kullanılan ve aslında Antik Mısır takviminin bir devamı olan Jülyen, İskender ve en son hali ile III. Yezdicerd takvimin yol açtığı sorunların farkındaydı.  Bu takvimler her biri otuzar gün çeken on iki aya, beş gün eklemeli, toplam 365 tam günlü bir takvimdi.  İsa'nın doğduğu yılı milat kabul eden  Gregorius tarafından hazırlanan  yılı 365 gün ve 6 saat olarak hesaplayan takvimden önce İran’da kullanılan bu takvim yılı 365 gün olarak hesaplıyor ama 6 saati kale alamıyordu. Bu nedenle her dört yıl da bir gün bir gerileme meydana geliyor, örneğin her dört yılda bir Nevruz günü değişmiş oluyordu. Melikşah ve Nizamülmülk, yılbaşının ve mevsimler her yıl hiç değişmeden yılın belli bir gününe denk düşmesi için  yakından tanıdığğı İranlı şair, matematikçi ve astronomi uzmanı Ömer Hayyâm’ın başkanlığında Ebü’l-Muzaffer İsfizârî, Meymûn b. Necîb el-Vâsıtî, Abdurrahman Hâris ve Muhammed Hâzin’den oluşan bir kurul oluşturdu. ( Kaynak bilgi: A. NECATİ AKGÜR, “CELÂLÎ TAKVİMİ ) Melikşah’ın emri ile hazırlanman bu takvime Meliki veya Celali takvimi dendi. Çünkü Melikşah’ın adı Celaleddin yani Celali idi. ( bkz : FERVERDI NEDIR  MELIKŞAH TAKVIMINDE YILIN İLK AYI VE GÜNLERI )


Edebiyatta Nizamülmülk


Nizamülmülk’ün siyaset, bürokrasi, ordu, toprak, eğitim, teşrifat ve devlet düzeni Anadolu Selçukluları, Osmanlılar ve diğer İslam devletlerine örnek olmuştu. Âlimlere, eğitime, medreselere, müderrislere, şairler ve yazarlara verdiği önem sayesinde edebiyatta da adından çok söz edilen bir vezir oldu. Bu sayede Hz Süleyman’ın veziri  Hz Süleyman'ın Veziri Âsaf  , Hülâgû Han’nın veziri  Nasirettin Tusi  gibi Türk ve İslam tarihi ile edebiyatında adından en çok söz edildi.

Vezirliği sırasında, düşündüğü, teorisini kurduğu,  tecrübe ettiği ve fiilen hayata geçirdiği görüşlerini Siyasetname adlı eserinde toplamış, kendisinden sonraki nesillere miras olarak bırakmıştı.  Bu eserinde vezirliği sırasında yaşadığı olayları da kaleme almış tüm bunlar Selçuklu tarihi için önemli bir belge de olmuşlardı. Nizamülmülk Siyasetname adlı eserini 1087 yılında yazmaya başlamış 1092 yılında ölümüyle eser de yarım kalmıştı.

Ömer Hayyam, onun en çok sevdiği hatta birlikte eğitim aldığı büyük bir şairdi.Kaşgarlı Mahmut onun zamanında 1073 -1077 tarihleri arasında  Divan-ı Lügat-it-Türk  adlı eserini Bağdat’ta hazırlamış hazırlamış ve muhtemelen ondan da destek almıştı.

Nizamülmülk aldığı eğitim sayesinde Arapça’ya da hâkimdi. Şüphesiz ki idarecilik valilik ve vezirliği sırasında Türkçeyi de çok iyi düzeyde biliyor olmalıydı. Nitekim hangi kaynağa dayandığını bilemesek de onun Türkçe şiirler de yazdığını ifade edenler de bulunmaktadır.[22]

Nizamülmülk divan şairlerinin nazarında edebiyatta adı zikredilen en önemli vezirler arasında görülür. Divan şairleri ondan söz ederlerken  Hut yani Balık Burcu ile alakalı olarak bu burcun yıldızı olan   Müşteri Yıldızı ile birlikte anmışlar, Müşteri yıldızının temsil ettiği karakteristik özelliklerle ondan söz etmişlerdir.

Müşteri insanlara cesaret, onur, cömertlik, baht açıklığı ve zarafet dağıtan bir yıldızdır. “ Bu burçta doğanlar, güzel konuşan, alçakgönüllü ve yumuşak huylu,  sevgi dolu, vefalı ve çok duygusal olduğu düşünülen insanlardır. Sanatçılığa yakın bir mizaçta doğan bu burçtakiler, dost canlısı olan ama dostlarını çok zor seçen; tartışmaktan ziyade susmayı ve düşünmeyi seven, konuştuklarında da güzel şeyler söyleyen kimseler olurlar.”[23]

 Cihan içre Melikşah’ın Nizamü’lmülkü var ise
Benim de sen nizâm- ı devlet –i nusret me’abımsın  Nedim.

Nedim bu beytinde Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ‘dan söz ettiği muhakkaktır. Melikşah ile kıyaslanan ise III. Ahmet’tir.

Nizamülmülk elbette ki  Hz Süleyman'ın Veziri Âsaf  , Hülâgû Han’nın veziri  Nasirettin Tusi ile mukayese edilecektir.

Vezaret kimdedir hey Nizamü’lmülk hey Asaf
Olurmuş bir aciz ile nizam-ı devletin fani         Nedim

Nizamü' I-mülk kim tuğra-yıadl-ara-yı fermanı
Olur bir turre-ijulideruhsar-ı zaman üzre. Enderunlu Fazıl

 


KAYNAKÇA 


[1] ABDÜLKERİM ÖZAYDIN, https://islamansiklopedisi.org.tr/nizamulmulk
[2] FARUK SÜMER, https://islamansiklopedisi.org.tr/dihkan
[3] FARUK SÜMER, https://islamansiklopedisi.org.tr/dihkan
[4] ABDÜLKERİM ÖZAYDIN, https://islamansiklopedisi.org.tr/nizamulmulk
[5] Merçil, Erdoğan (1989). Gazneliler Devleti Tarihi, TTK Basımevi, Ankara.
[6] Köymen, Mehmet Altay (1993). Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi. Cilt 1. Kuruluş Devri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
[7] Şahamettin Kuzucular, Çukurova Gâvurdağı Tarihi ve Türkmenleri, Akademisyen Kitapevi. Adana , 2018
[8] Meydan Laurusse, Milliyet Yayınları, C.17. shf. 8689
[9] Aydın Taneri, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nda Vezirlik”, TAD, V/8-9 (1970), s. 121-122, 131.
[10] Merçil, Erdoğan (2000). Müslüman Türk Devletleri Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınevi. s. 52.
[11] FARUK SÜMER, https://islamansiklopedisi.org.tr/kutalmis
[12] https://tr.wikipedia.org/wiki/I._Melik%C5%9Fah
[13] Sevim, Ali, (2005) “İlginç yönleriyle Sultan Melikşah,” Belleten 69, s.517-37.
[14] Kafesoğlu, İbrahim (1953) Sültan Melikşah devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları
[15] İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953, bk. İndeks.
[16] İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953, bk. İndeks.
[17] Aydın Taneri, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nda Vezirlik”, TAD, V/8-9 (1970), s. 121-122, 131.
[18] Aydın Taneri, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nda Vezirlik”, TAD, V/8-9 (1970), s. 121-122, 131.
[19] ABDÜLKERİM ÖZAYDIN, https://islamansiklopedisi.org.tr/nizamulmulk
[20] Kafesoğlu, İbrahim (1953) Sültan Melikşah devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları
[21] Meydan Laurusse, Milliyet Yayınları, C.17. shf. 8689
[22] Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, shf 385  kitabında Nizamülmülk’ün Türkçe ve Farsça şiirler de yazdığını belirtmiştir. Lakin bu bilgini doğruluğu tarafımızdan teyit edilememektedir.
[23] https://edebiyatvesanatakademisi.com/

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Mehmet Aluç

Mehmet Aluç

4 years ago

Yerinde ve güzel bir çalışma olmuş geçmişimizi bilmek ona göre hareket etmek ışık tutmak adına,emeğine gönlüne sağlık kardeşim selamlarımla.

Esa

Esa

a year ago

Belki de Dünyanın ilk modern seyyar hastanesini de Nizamülmülk ile Melikşah kurmuştur.   Melikşah’ın rdusunda, tabiplerle hastaların ve alet edevatın 100 deve ile taşındığı bir seyyar bîmâristan vardı ( Kaynak: A. Süheyl Ünver, Selçuk Tababeti, Ankara 1940, s. 11.)