Türk edebiyatında Şah u Geda, adlı ili tane mesnevi yazılmıştır. Birincisi Taşlıcalı Yahya'ya ( yazılış tarihi 1537 ) diğeri ise Bursalı Rahmî’ye aittir. [1]Bu yazımızda Taşlıcalı Yahya'nın eseri incelenmiştir.
Şah u Geda, Taşlıcalı Yahya'nın (öl. 1582) 1537 yılında yazmış olduğu alegorik bir mesnevidir. Taşlıcalı Yahya, Yugoslavya, İzvornik şehrinde Arnavutluk’un ünlü Dukakin ailesine mensup iken küçük yaşlarda devşirme olarak Yeniçeri ocağına verilmiş ve Yeniçeri ocağında yetişmiş bir şairimizdir. [2] Şah u Geda hamse sahibi bir şair olan Taşlıcalı Yahya’nın bir mesnevisidir.
Eser, Şah ve Geda adındaki iki ana kahramanın aralarındaki platonik aşk konusunu işlemektedir. Eserin kahramanlarından olan Geda düşkün, fakir, yoksul bir dervişi temsil eder. Şah ise Geda’ya göre çok üst bir konumdadır. Eser, Şah ve Geda arasındaki platonik aşkı ilahi bir aşka dönüştürerek sonlandırılır. Eser, hem platonik hem de esşcinsel bir aşkı anlatıyor intibası vermesinden dolayı da hayli ilginçtir.
Bu hikâyenin ve mesnevinin konusu, ilk defa Fars edebiyatında Hilalî tarafından işlenmiştir. Türk edebiyatında ise Bursalı Rahmi ve Taşlıcalı Yahya’nın Şah u Geda adlı mesneviler i yazan şairlerdir. Ancak Taşlıcalı Yahya’nın Şah u Geda adlı eserindeki, olayların İstanbul, At Meydanı gibi gerçek mekânlarda yaşanılması açısından oldukça dikkat çekidir.
Şâh u Gedâ, Fâilâtün Mefâilün Fâîlün kalıbı ile yazılmış 1915 beyitten oluşan bir mesnevidir. Eser, devrine göre hayli sade temiz, yalın, akıcı ve güzel bir üslup ile yazılmıştır. Şâh u Gedâ mesnevîsi yazıldığı dönemin İstanbul’unu mahalli milli ve doğal hali ile aktarması ile de ilginçtir. Eserde İstanbul, Ayasofya, At Meydanı tasvirleri de bulunur.
Kimi araştırmacılara göre eserdeki Geda, bizzat Taşlıcalı Yahya’nın kendisidir. Şah ise, padişahın kapıcılarından Ahmet Bey adlı birisinin olduğu iddia edilir. [3] Şu halde bu mesnevi Taşlıcalı Yahya’nın hayatından bir kesiti bir hikâyeyi anlatmış demektir.
Taşlıcalı Yahya, eserin sonundaki hatime bölümünde bu eserini bir hafta da yazdığını, eseri hiç bir yerden tercüme etmediğini özellikle belirtir. Kitabın benzerinin yazılmasını temenni ederek eserden çalıntı intihal yapacak olanlar olursa onlar da bedduâ eder.
T.Yahya ve Bursalı Rahmi’nin bu eserleri İranlı şair Halili’nin yazmış olduğu özgün mesnevinin bir çeşit tercümesi ve genişletilmiş benzeri olan mesnevilerdir. ( bkz Şah u Geda Mesnevileri ve Özeti B. Rahmi ve T. Yahya ) Türk edebiyatındaki ilk Şah u Geda mesnevisini Bursalı Rahmi yazmıştır. Bursalı Rahm ’nin eseri Şah ile Gedâ arasında geçen sembolik bir aşk hikâyesidir. Bu eser 1734 beyitten oluşur.[4]
Taşlıcalı Yahya’nın bu eserinden önce yazılmış aynı adı taşıyan eserler olsa bile Taşlıcalı Yahya bu eserini özgün bir hale getirmeyi başarmıştır. Eser bu nedenle telif ve özgün bir eser olarak kabul edilebilir.
Şâh u Gedâ, 48 küçük bölümden oluşur. Bu bölümler mukaddime (42 beyit), tevhid ,münacaat , mirâciye, Çâryâr övgüsü,Padişâha övgü gibi bölümlerdir.
Eserin İstanbul kütüphanelerinde 20 kadar nüshası vardır. Bun nüshalardan bazıları şunlardır: Atıf Efendi Ktp, nr. 2138; Köprülü Ktp. nr. 279; Selimağa Ktp. nr. 463; 997; Hüsrev Paşa Ktp. nr. 620, 641; İ. Ünv. Ktp. T. Y. nr. 482, 839, 874, 3045, 3682; Murad Molla Ktp. nr. 417, 1136; Millet Ktp. Emîrî manzum, nr. 986, 988, 989, 990).
Şah u Geda 1867’de. İstanbul’da eski harflerle basılmış eser üzerinde KAZIM YOLDAŞ bir yüksek lisans tez çalışması yapmıştır. KAZIM YOLDAŞ, Taşlıcalı Yahya Bey Şah-u Geda (inceleme-metin) Danışman: YRD. DOÇ. DR. HASAN KAVRUK
Şah-u Geda Üzerinde Pınar Aydemir’ de yüksek lisans tezi hazırlamıştır. 1993, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü)
Şah u Geda Özeti
Geda rüyasında gördüğü bir gence âşık olur. Rüyasında âşık olduğu bu genci de At Meydanı’nda arkadaşlarıyla gezerken görür. Bunun üzerine Geda, âh edip, inlemeye başlar. Onun bu hâlini görenler Geda’yı ayıplamaya başlar. Gedâ , bir şekilde Şâh'a aşkından bahseymiş ama Şâh ona yüz vermeyince aşkını açığa vurduğundan dolayı iyice kederlenmiştir.
Et-rafındakiler ona bu sevdadan vazgeçmesini tembih etmektedir. Geda hastalanmış tedavi edilmek için tabiplere götürülmüştür. Fakat kimse onun bu derdine bir çare bulamamaktadır. Geda’nın derdi günden güne artmakta At Meydanında gördüğü genci unutamamaktadır.
Araya giren fitneciler Geda’nın derdini öğrenirler ve bu aşkı dillendirip Geda’nın ıstırabını herkese anlatırlar. Bu dedikodular Şah’ın kulağına kadar gider Şah ise buna çok kızar ve onurunu lekelediği için Geda’yı şehirden kovar. Bunun üzerine Geda insanlardan uzaklaşarak şehri terk eder. Çaresiz bir şekilde Mecnûn gibi dolaşmaya kendisine kötülük yapanlara da bedduâ etmeye başlar. Üstelik îlençleri tutmuş, düşmanları da peişan olmuş hatta ahları ve vahları yüzünden Şah bile hasta olmuştur.
Geda şehir dışında olduğu halde Şah’tan haber almaktadır. Şah’ın hasta olduğunu duyan Geda dua eder ve Şah bu duayla iyileşir. Gedâ, nihayetinde Şâh'a halini anlatan bir mektup gönderiverir. Şâh bu mektubu okumuş ama mektuba bir cevap vermemiştir. Bunun üzerine Geda daha bir çılgına dönmüş dersini Ay’a ve Güneş'e anlatır hale gelmiştir.
Şâh,bir gün mahbûb ve erkânı ile bir gülistanda işret yaparken herkesin birer hikay anlatmasını ister. En sonunda kendi de bir hikâye anlatır. Anlattığı hikaye Geda ile kendi arasında gizli aşkın öyküsüdür.
Geda ise Şah’a kavuşmak için köle kılığına girerek İstanbul’a tekrar gelir.
Şah ise kendine köle aramaktadır. Köle olarak satılan geda’yı görünce Şah, kölecilerden Geda’yı satın alır. Şah’a köle olarak satılan Geda Şah’a yakın olma fırsatı elde etmiş olur. Ama ona kavuşamamanın verdiği ıstıraplar ile ölümcül bir hasta olmuştur. Bir dostu onu Şâh’ın yoluna çıkartınca Şâh ona ilgi gösterse de ayıplanmaktan korkarak ona ilgi göstermez ama bu vuslat sonrasında Geda tekrar iyileşir.
Fitneciler Şah ile Geda’nın arasını bozmak için her türlü dalavereleri çevirmeye başlamıştır. Hatta Geda’nın aşk ıstırabıyla kendini öldürdüğü söylentisini de çıkarmışlardır. Ama bu yalan sonrasında iki âşık birbirine daha çok yaklaşmış olur. Şâh ile Gedâ bir gece yalnız kalırlar ama Gedâ Şâh'ın yüzüne bakamaz. Bunun üzerine Geda feryat u figanına devam ederken Şah, onun bu şekilde kendisini rezil etmesinin önüne geçmek için Geda’ya “ Sen evine git ve benim gelmemi bekle” der. Geda onu evinde beklemeye başlar. Bu bekleyiş, uzun sürer. Ama Şah gelmez. Özlemle beklemekten kendini kaybeder. Bir gün Şâh ile aralarında geçenleri anlatması için Gedâ’yı çok sıkıştırırlar
Gedâ bir gece Şâh'ın evine geldiğini, sabaha dek içip eğlendiklerini ve hoşça vakit geçirdiklerini, sabah olup uyanınca bunun bir rüya olduğunu anladığını söyler. Dostları ona nasihat ederek insanlara, ancak Allah'ın yâr olabileceğini, başkalarından muhabbeti kesmek gerektiğini söylerler
Mesnevinin sonunda ise beşeri ve cismani aşkın gelip geçici olduğu, asıl aşkın ilahî aşk olduğundan bahsedilir.
İLGİLİ BAŞLIKLAR VE LİNKLERİMİZİ TIKLAYINIZ
Şah u Geda Mesnevileri ve Özeti
Şahamettin Kuzucular Taşlıcalı Yahya Gülşen- i Envar ( Alıntılar Özet ve Hakkında Bilgile
Şahamettin Kuzucular Taşlıcalı Yahya Hayatı ve Edebi Kişiliği
Şahamettin Kuzucular Taşlıcalı Yahya Kitab-ı Usul ile Edirne ve İstanbul Şehrengizleri
Taşlıcalı Yahya Seçilmiş Şiirleri
Taşlıcalı Yahya Şah u Geda Mesnevisinin Özeti
Taşlıcalı Yahya Yusuf u Zeliha ( Züleyha ) Mesnevisi
KAYNAKÇA
[1] ŞAH U GEDA ÖZETLERI BURSALI RAHMI TAŞLICALI YAHYA, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=49272
[2] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/
[3] İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü ,
[4] TAŞLICALI YAHYA ŞAH U GEDA KONUSU HAKKINDA BILGILER https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=49272
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın