Tevhîd Nedir
Osmanlıca yazılışı: Tevhîd: التوحيد
Tevhid Nedir Kökeni Sözlük Anlamları
Tevhîd Arapça kökenlidir “tek ve bir olmak” , “birleştirme, bir kılma, birlik” [1]anlamlarında sözcükler üretilen “ vhd “ kökünden gelmektedir. “Tek ve bir olmak” anlamına gelen vahd (vahdet, vühûd) sözcüğü ile aynı kökene dayanır. Tevhîd, sözcüğü Arapçada “ waḥada "bir idi, tek idi" fiilinin tefˁîl vezni (II) masdarıdır.[2] “ Tevhîd, sözlüklerde “bir şeyin bir ve tek olduğunu kabul etmek” anlamı ile tarif edilir.
Divan Şiirinde Tevhîd
Divan şairleri Allah’ın varlığına birliğine dair konularda yazılmış manzumelere tevhid demişlerdir. Divan şairleri divan ve divançelerinin başlarına bir tevhid ve bir de münacat ilave etmeyi kendilerine görev addetmişlerdir.
Bu bakımdan divan ve divançelerin hatta bazzı mesnevilerin başlangıç kısımlarına Allah’ın birliğinden söz eden şiirler ilave edilmiştir.Divan şairleri, divan ve divançelerin hatta bazı mesnevilerinin başlangıç kısımlarına Allah’ın birliğinden söz eden şiirler ilave etmişler bu şiirlerinde Allah’ın birliğinden, mâbud oluşundan, bir ve tek olduğundan, hiçbir varlığa benzememesinden söz etmişlerdir.
Tevhit, gazel veya kaside nazım biçimiyle yazılmış, özellikle divanların başlangıçlarında bulunan bu tip şiirlere "tevhidnâme" de denmiştir. Uzun mesnevilerin başlangıçlarında ve esas mesneviye başlamadan önde de tevhit yazılması divan şiirinin gelenekleri arasında olmaktadır.
Klasik tevhitler "zahiri" ve "tasavvufi" olmak üzere ikiye ayrılırlar. Zahiri gruptakiler Allah'ın zât ve sıfatları açıkça anlatan şiirlerdir. Tasavvufi tevhitlerde ise aşırlık, coşkunluk ve vecde hali edası ortaya çıkar ve Allah’ın birliği vahdeti üstü kapalı bir şekilde ifade edilmeye gayret edilir.
TEVHİD ÖRNEĞİ
Kasîde ender Tevhîd-i Bârî Te’âlâ
. - . - / . . - - / . - . - / . . –
Cilâ-yı kalb-i cihân lâ-ilâhe illa’llâh
Safâ-yı behcet-i cân lâ-ilâhe illa’llâh
Lisân-ı hâl ile söyler rumûz-ı vahdetden
Kaçan ki aça dehân lâ-ilâhe illa’llâh
3 Felekden itdi yüce bârgâhınun çetrin
Ne yirde tutdı mekân lâ-ilâhe illa’llâh
Ne denlü var ise esrâr-ı ‘âlem-i gaybî
Cihânda itdi ‘ayân lâ-ilâhe illa’llâh
Ne hoş çıkardı mu’ammâ-yı beyt-i dünyâyı
Lüğaz-güşâ-yı cihân lâ-ilâhe illa’llâh
6 İçürdi âb-ı zülâl-i bekâyı teşnelere
Ne yirde k’oldı revân lâ-ilâhe illa’llâh
Safâ-yı meclis-i kurb u cemâl-i şâhid-i kuds
Huzûr-ı ehl-i dilân lâ-ilâhe illa’llâh
Mütûn-ı ‘âlem-i kudsîye hoş muhakkıkdur
Kim itdi şerh ü beyân lâ-ilâhe illa’llâh
9 Sürûr-bahş-ı zemâne mübeşşir-i ‘âlem
Hubûr-ı hûr-ı cinân lâ-ilâhe illa’llâh
Görindi Ka’be-i maksûd gün gibi rûşen
Çün oldı nûr-feşân lâ-ilâhe illa’llâh
Bekâ-yı devlet-i dünyâ vü ‘izzet-i ‘ukbâ
Hisâr-ı emn ü emân lâ-ilâhe illa’llâh
12 Ne pâdişâhdur ol kim berât-ı hükminde
Yazıldı ana nişân lâ-ilâhe illa’llâh
Semend-i ‘izzete oldı süvâr ‘âlemde
Kime ki sundı ‘inân lâ-ilâhe illa’llâh
Giderdi şübhelerini zemâne gönlinden
Komadı hîç gümân lâ-ilâhe illa’llâh
15 Ziyâ-yı mihr-i şerî’at şu’â’-ı şems-i yakîn
Safâ-yı pîr ü cüvân lâ-ilâhe illa’llâh
Şu denlü eyledi hoş-hâl halk-ı dünyâyı
Kim oldı vird-i zebân lâ-ilâhe illa’llâh
Toyurdı ni’met-i Hakka iki cihân halkın
Bu nice sufre-i hân lâ-ilâhe illa’llâh
18 Revânî iki cihânı ne var ğanî kılsa
Çün açdı genc-i nihân lâ-ilâhe illa’llâh
Mahabbetini gönülden gidermesün Allâh
Çün oldı dilde revân lâ-ilâhe illa’llâh Revani
Zâhidâ sen ‘ilm-i hakkı tevhîdi ‘irfânda gör
Tevhîd-i zâtıñ bahrına ‘aşkıla talmayan bilmez
Muhît-i bahr-ı tevhîdi bulup ummân-ı bî-sâhil
TEVHİD Kasîde ender Tevhîd-i Bârî Te’âlâ
Ėy göŋül şol mey ki dėrler bâde-i tevhîd aŋa
[1] https://www.etimolojiturkce.com/kelime/tevhit
[2] https://www.etimolojiturkce.com/kelime/tevhit