Yorgun Savaşçı Hakkında Konu Özet İnceleme Kemal Tahir

07.04.2019

Yorgun Savaşçı  Hakkında Konu Özet İnceleme Kemal Tahir

 

 

ESERİN YAZIMI BASIMI İÇERİĞİ HAKKINDA 

Yorgun savaşçı, Kemal Tahir ‘in  1965 yılında ilk baskısı yapılmış olan tarihi ve bir dönem romanıdır.

Roman, 1920 de imzalanan mütareke yılları ile Aznavur İsyan’ın bastırıldığı ve Batı Cephesinde Yunan İşgaline karşı direnişin başladığı döneme kadar ki millî mücadele yıllarını Osmanlı yüzbaşısı ve İttihat ve Terakki üyesi Yüzbaşı Cemil'in hayatı üzerinden anlatan bir tarihi dönem romanı olmaktadır.

Yorgun Savaşçı romanının başkahramanı olan Cehennem Topçu olarak nam kazanmış olan Yüzbaşı Cemil,  dağılan Filistin Cephesi’nden İstanbul'a gelmiş, işgal yıllarındaki İstanbul’u gözlemledikten sonra Batı cephesine geçerek Yunan işgaline karşı başlayan Kuvayı-ı milliye hareketine katılmıştır.  

Roman, Yüzbaşı Cemil’in gözünden ve düşüncelerinden bize bu yılları anlatırken, diğer yandan da Cemil, Kemal Tahir’in Osmanlı hakkındaki düşünce ve değerlendirmeleri ile batı/doğu sorununa gösterdiği yaklaşımların da sözcüsü olmaktadır. Eser, Kuvayi Milliye’nin ne kadar ağır ve zor şartlarda kurulduğu,  tüm olumsuz koşullara rağmen direnişin şekillenmeye başlamasını nerede ise bir belgeselci yaklaşımı ile ortaya koymaktadır.

Roman önemli bir ilgi görmüş, belgesel bir tarihi roman olma özelliği olan roman, kahramanı kurmaca olsa bile tarihi bir belgesel niteliğinde yazılmıştır.

 

YORGUN SAVAŞÇI FİLMLERİ

Roman 1980’de Halit Refiğ tarafından TRT için TV dizisi olarak filme aktarılmıştır. Ama bu dizi film Kenan Evren dönemi askeri cunta tarafından yakılarak imha ettirilmiştir.

Romanın filmi ikinci kez ve 1993 yılında, Tunca Yönder'in yönetiminde çekilmiş,  Halit Refiğ'in danışman, Can Gürzap'ın senaryo yazarı olduğu bu yapımda Can Gürzap, Haluk Kurtoğlu, Lale Mansur, Hüseyin Köroğlu, Halil Ergün, Şahin Çevik, Erdoğan Kapısız, Ayşegül Aldinç, Ökkeş Avgın, Metin Demir önemli rolleri üstlenmişlerdir.

Esir Şehrin İnsanları , Rahmet Yolları Kesti , Kurt Kanunu , Bozkırdaki Çekirdek, Sağırdere , Körduman, Esir Şehrin Mahpusu , Yol Ayrımı ; Kelleci Mehmet ve Büyük Mal gibi romanları ile tanınan Kemal Tahir Türk Edebiyatının en mühim romancılarından biridir. 

KONUSU

Osmanlı İmparatorluğu nasıl yıkıldı ve hangi şartlara rağmen işgal güçlerine karşı Kuvay- ı Milliye kurulmaya başlandı.  Sorusunu tarihçi ve belgeselci bir gayretle ortaya koymaktadır.

Eserdeki Kişiler:

Cemil:  Filistin Cephesi’nde subaylık yapmış olan Harp Okulunda iken Jön Türklerle alakası nedeniyle hepse atılmış, Dr. Münir tarafından kurtarılmış,   “Cehennem Topçusu” diye tanınan romanı ana kahramanıdır.

Neriman:  Cemil’in teyzesinin kızıdır. Cemil ile evlenir.

Çerkez Reşit Bey: Patriyot Ömer tarafından 1906 yılında Kuvayi Milliye kuruluşuna alınmıştır. Valiliği sırasında Ermeni sürgünü olmuş ve birçok insanı öldürmüştür.

Yarbay Kasap Osman Bey: 172. alay komutanı. Orta boylu, asık suratlı, donuk yorgun gözüken bir askerdir.

Ethem Bey: Kuvayi Milliye Umum komutanı

Doktor Münir: Farmason lakaplı çok kitap okuyan Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesi ile Sinop’a sürülen, Mizan Gazetesi'nde ittihatçılar ve cemiyetleri aleyhinde yazılar yazan bir doktordur.   İttihat ve Terakki’den kopsa da desteğini de bırakmaz.

Arap Maksut: Hasan Paşa Karakolu İnzibat Subayı, Teşkilat-ı Mahsusa'da çalışmış, cephelerde bulunmamıştır. Patriyot Ömer'in saklanmasını sağlayan kişi.

Halil Paşa: Enver Paşa'nın dayısı. Dr. Münir'in evinde saklanan Jön Türk

Teğmen Recep : Cephede zor işlerden kaçan , dine sığınmış  oruç tutup namaz kılmadan duramaz gibi gözüken  tembel, unutkan ve dağınık bir asker.

Bekir Sami Bey: Mert, kel, erlerin "baba adam" dediği  görevleri, hem astlarını hem de üstlerini memnun etmeyi bilen Irak ve Kafkasya Cepheleri'nde bulunan değerli bir komutan.

ROMANIN ÖZETİ

Von Kros Paşa’nın Dürbünü

 

Yüzbaşı Cemil 33 yaşında, “Kara Cehennem” lakabını almış kahraman bir askerdir.  Filistin Cephesi’nde “Cehennem Topçu”  namı kazanmış olan Cemil, 1. Dünya Savaşı yenilgisi sonrasında, teyzesinin evine İstanbul’a yerleşmiş ve teyzesinin kızı Neriman ile de bir aşk yaşamaya başlamıştır. Neriman’ın kocası savaşta şehit olmuş ve oğulları Enver de yetim kalmıştır.

Cemil, Neriman ile uzak köyde yaşamayı isteyecek kadar bitkin ve yorgundur. Buna rağmen Anadolu'da başlayan Milli Mücadele'ye de içten içe sevinmektedir.

Bir Alman subayı olan Von Kros Paşa,  Cemil’e bir dürbün hediye etmiş ve Cemil o dürbünü yanından hiç ayırmamaktadır. İşgalciler hükümet tarafından her yerde aranmakta, direnişçi İttihat ve Terakkiciler bu yüzden sürekli saklanmaktadır.

Bir gün, Neriman Cemil’in dürbünü ile pencereden bakarken polislerin bir adamı kovaladığını görüp Cemil’e haber verdi.  Cemil, Doktor Reşit Bey’in Kuva_i Milliye karşıtı polisler tarafından nasıl kovalandığını, yakalanacağını anlayan Doktor Reşit Bey’in kendisini evlerinin önünde nasıl vurduğunu izlemek zorunda kalmış ve çok üzülmüştü.  Bu olay üzerine Cemil,  İttihatçı arkadaşı Dayı Maksut lakaplı Patriyot Ömer’e ulaştı.

Patriyot Ömer,  İttihatçı olduğu için aranıyordu.  Arap Maksut, Cemil’e Teğmen Faruk’la haber göndererek silahlı ama sivil giyimli olarak karakola çağırdı. Cemil ile Arap Maksut, bu karakolda ittihatçı Doktor Patriyot Ömer’in kaçırması için Cemil’den yardım ister. Çünkü r Patriyot Ömer’in hayatı tehlikededir. Patriyot Ömer’in evi de basılmış o son yakalanmakta kurtulmuş ama evi sürekli gözetlenmektedir.

Bu plana göre Cemil, nişanlısı ve teyzesinin kızı olan Neriman’la Ömer’in evine terzi bulmaya gitmişler gibi gidecek ve Patriyot Ömer’e çarşaf giydirerek evinden çıkartıp Farmason lakaplı Doktor Münir’in evine götürecekti. Fakat Arap Maksut, Doktor Münir’in ittihatçı düşmanı ve güvenilmez bir insan olduğunu düşünmektedi.  Aslında Doktor Münir’in ittihatçılara karşı olmasına rağmen kurtuluş mücadelesine destek veren bir adamdı. Kendisi bu durumu: “ata düşman gibi bakıp dost gibi bineceksin”  şeklinde açıklamaktaydı.

Neriman,  kadın kılığında evinden çıkardığı Patriyot Ömer’i bakkal görmüş ve Neriman, uzakta onları bekleyen Cemil’e bağırmıştı.  Bu nedenle adam Cemil’in adını öğrenmişti. Onlara yetişen Cemil,  bakkalı dövüp onları kaçırmış Cemil’in adı eşkâli belli olmuştu.  Bu olaydan sonra Cemil’de aranana ittihatçılar arasına girmiş ve adı direnişçiler listesine geçmişti.

Patriyot Ömer’i kurtaran Cemil Neriman’ı eve gönderdi ve Ömer ile birlikte Doktor Münir’in evinde saklanmıştı. Cemil her yerde aranmaya başlanmıştı. Bu yüzden Cemil, doktorun evinde saklanmayı uygun buldu.

Neriman’ın hamile olduğunu öğrenen Cemil, acil olarak Neriman’la nikâh kıymak zorunda kalmıştı.  Bu yüzden gizlice evine gider fakat evde olduğunu öğrenen işgalciler evini basmışlardı. Nikâhtan sonra evden kaçan Cemil, Farmason’un evine döndüğünde onların da yakalanıp götürüldüğünü görmüştü.

Bunun üzerine Cemil,  Ayasofya’yı koruyan Birliğin komutanı Tegmen Recep’e sığınmıştı. Onun ve Arap Maksut’un yardımı ile Subay Sığınma Evi’ne Yüzbaşı Tosun adıyla yerleşti.  Bu evde Albay Naci ile Teğmen Selim’ de kalmaktaydı. Albay Naci’ye gelen savaş raporlarını okuyarak vakit geçirmeye başlamıştı.

Cemil, bir ara, Gerede, Düzce, Hendek civarında çarpışırken yaralanan veya sakatlanan askerlerin arasında iki arkadaşına rastladı. Sarıkamış’tan dönen İsmail ve Selim orada yaşanmış olan faciayı Cemil’e anlatmışlardı.  Nitekim bu savaşta İsmail’in bir bacağını da kaybetmişti.

 Atlı Binbaşı İsmail, bu konuşma esnasında bir zamanlar ünlü bir subay Kazım’ı kurşuna dizen subayı tanıdığını söyledi.   Bu kişi ise Cemil’in de yakından tanıdığı Enver’di.  Enver, Kazım adındaki o subayı casusluk yaptığı için kurşuna dizen kişiydi. İsmail bu olayı Selim’e de anlatmıştı.

2) Karanlığın Dibinde

Subaylar evinde kaldığı birkaç gün sonra, Dayı Maksut onu Bandırma’ya göndermişti. Orada Komutan Bekir Sami Bey’i bulacak ve direnişe katılacaktı.   Cemil bir gemi ile Bandırma’ya gelmiş Bandırma’nın durumu da ortaya çıkmıştı. Halk ittihatçıları sevmiyor ve direnmeye karşı çıkıyor, padişahın fetvasını bekliyordu. Cemil ve diğerleri tehdit edilmişlerdi. Cemil Bandırma Askerlik Şubesi’nde Bekir Sami Bey’i bulmuştu. Değerli bir komutan olan Bekir Sami, Cemil’i bulduğuna sevinmişti.

Bekir Sami, bir bildiri ile Bandırma halkını düşmana karşı direnmeye davet etmişti.   İzmir, Yunanlı’ya savaşmadan teslim olmuştu. Bandırma’da, Ahmet Aznavur, Şah İsmail, Darıcalı Çerkez Hasan, Çerkez Şevket Paşa, Kara Hasan, Cambaz Hakkı, Kel Tahir, Balıkesir’de ise Dramalı Rıza Bey ve Zeybek Çeteleri hem devlete hem de Yunanlılara karşı direnişe başlamıştı. Reşit Bey de Bekir Sami’ye 200 kadar direnişçi göndereceğini haber vermişti.

Millet henüz, Yunanlıların İzmir’i işgal etmesinin şaşkınlığından kurtulamamış, henüz direniş başlamamıştı.  Ama hiçbir Türk tüm malını alıp yollara dökülmemiş ve hiç kimse evini barkını terk etmemişti.

Halk, düşmanları İzmir’den çıkarmaya çalışan Kuvayi Milliye mensuplarına yardımcı olmayı istiyordu. Kuvayi Milliye mensupları da halkın için düşmanı gözetliyorlar planlar yapıyorlardı.  Manisa da işgal edilmek üzereydi ve orada bulunan cephanenin işgalden önce ele geçirilmesi direniş için şarttı.

Teğmen Faruk ve Yüzbaşı Selahattin Bey, Manisa’daki Topçu birlikleri ile telgraf bağlantısı kuramamışlardı. Bunun üzerine trenle Manisa’ya gitmek için önce Balıkesir’e uğramışlardı. Orası da işgal edilmiş, halk direnmeden teslim olmuş, her yer Yunan Bayrakları ile donatılmış,  Rum Memurlar Yunan üniformalarıyla dolaşmaya başlamıştı.

Bekir Sami Bey, Balıkesir’de saldırı planlarını inceledi. Buradan vagonla Akhisar’a geçmişler, tüm 17. Kolordu’dan geriye kalan yalnız 1 albay, 1 teğmen, 2 yüzbaşıyı Akhisar’a dönmüşlerdi. Bekir Sami, Reşit Bey’in kendisine göndereceği küçük atlı birliklerin Akhisar’a gelmesini istemişti.

Cemil,  Manisa Askerlik Şubesi’ne gittiğinde oradaki komutanların ve erlerin kaçtıklarını görmüş orada sadece Kör Şaban’ın bulunduğunu görmüş ve kendisini yeni Şube Başkanı olarak tanıtıp,  şubedeki silah ve mermileri kaldıkları otele göndermişti.

Akhisar’a geldiklerinde kasaba Yunan bayraklarıyla donatılmıştı. Teğmen Faruk Akhisar’daki ordunun komutanlığını yapacaktı. Cemil ise Teğmen Faruk’un Akhisar’ı kurtarabileceğini hiç zannedemiyordu.  Bu esnada Cemil Çerkez Ethem ile de buluşmuştu.

3) Dönemeç

Cemil, Körağa (Kör Şaban) ile birlikte Ethem Bey’in, Bekir Sami Bey’e gönderdiği mektubu götürmek için yola çıkmışlardı.  Mustafa Kemal’de bir bildiri yayınlamış,  “hiçbir komutanın yerini hiçbir nedenle bir başka komutana bırakamaz” diye bir emir göndermişti. Harbiye Nazırı Yusuf İzzettin’de karşı bir kesin uyarı yollamıştı. Bekir Sami Bey sadaretten gelen emre uymamış ama Mustafa Kemal’in emrine biat etmişti. Ali Fuat Paşa’da İstanbul’dan gelen vekile komutanlığını bırakmamıştı.

Yusuf İzzet Paşa bunun üzerine 174. Alayı Aznavur üzerine göndermişti. Anzavur'la çarpışmak için Bursa'ya gönderilen Rahmi Bey öldürülmüştü.  Fakat Demirci Mehmet Efe ile Çerkez Ethem kuvvetleri Kuvay-ı Milliye’ye engel olmak isteyen Aznavur çeteleri ile savaşmaya başlamıştı.

İkinci kez Anzavur ayaklanması beklendiği için Cemil, Kirmasti'deki Kasap Osman Bey ve tümenini Anzavur'la çarpışmaları için Bursa'ya getirmiştir.  Cemil, Bursa'da Doktor Münir'le karşılaşmış, Patriyot Ömer'in Malta Adası'na sürüldüğü, Halil Paşa'nın Bekirağa Bölüğü'nden kaçtığı haberini de almıştır.

Çerkez Ethem'in Anzavur Birliği'ni dağıtmış, Anzavur da İstanbul’a kaçmıştı.  Cemil, Akhisar’a geldiğinde, Akhisar alınmış, meydanda Kuvayı Seyyare Umum Komutanı Ethem Bey ve Müfreze komutanları kontrolü ellerine almışlardı.

Cemil, gözlerini Şevket Bey’in ağır makineli bölüğüne bakmış,  Üstleri, başları yırtık ama millet ve vatan uğruna ölmeye hazır bu yorgun savaşçıları görünce Cemil, en sonda sekerek yürüyen asker de geçinceye kadar selam vaziyetinde durmuştu.

Tüm atlı ve yaya ordu, düşmanı kovmanın verdiği gururla yavaş yavaş uzaklaşıyordu.

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar