Ahmed-i Dai Hayatı Eserleri

18.06.2011

 

Ahmed-i Dâî’nin Tercüme-i Tezkiretü’l-evliyâ adlı eserinin ilk sayfası (Süleymaniye Ktp., Serez, nr. 1800)

Ahmet-i Dâî

(öl.1421den sonra) 15. yy Germiyan sahası, şair ve mütercimi

Dai mahlası dua edici anlamındadır. Eserlerinden anlaşıldığına göre, Germiyan Beyi İkinci Yakup ve Osmanlı sultanlarından Emir Süleyman, Mehmet Çelebi ve İkinci Murat Han devirlerinde yaşamıştır. Dedesinin adı Mehmet, babasının adı İbrahim’dir[1] Aslen Germiyan sahasında yetişen bir süre Germiyan Beyliği’nde kadılık yapmıştır. Yıldırım Bayezid zamanında Germiyan (Aydın, Saruhan ve Menteşe) toprakları Osmanlıların eline geçmesi ile Osmanlı sahası dairesine girmiş şairlerimizdendir.

15.yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Ahmed-i Dâî, Eski Anadolu Türkçesinin önde gelen şahsiyetlerindendir. Dâî’nin doğum yeri ve tarihi hakkında kaynaklardaki bilgiler birbirinden farklıdır. Yard. Doç. Dr, Abdurrahman ÖZKAN, Ahmedi Dai’inin Germiyan sahasında yetiştiğine ilişkin en küçük bir kaynağın olmadığını ifade eder:  [2]  Onun Germiyanlı olduğu belirtilirse de onun Germiyan sarayı ile ilişkisi olduğunu gösteren güvenilir en ufak bir delil yoktur.”[3] Demektedir.

Gelibolulu Ali  ve SEHİ BEY tezkirelerinde onun Kütahya’da kadılık yaptığı bilgisi vardır. ( Günay Kut, agy.) [4] Fakat çoğu kaynaklar Kütahya ve Germiyan Beyliğinin Osmanlılara çeyiz olarak verildiği sırada onun Kütahya kadısı olduğuna dair tahminler çoğunluktadır. Böyle şairin Germiyan sahasından Osmanlı sahasına geçtiği kanaati yaygındır.  Kaynaklara göre Ahmedi Dai’nin Yıldırım Beyazıt’ın oğullarına intisap etmeden Önce Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın himayesinde olduğu, o öldükten sonra yerine geçen II. Yakup’un himayesine girdiği hakkında bilgiler vermektedir.

Tunca Kortantamer’ göre de Ahmed'i Dai'nin Germiyan sahası ile pek ilişkisi yoktur ve şairin Germiyan sahasında yetiştiğine dair hiç bir kaynakta yeterli bir bilgi olmadığı ileri sürülmektedir. T. Kortantamer’e göre, Ahmed-i Dâ'î'nin, Germiyanoğlu II. Yakub için yazdığı Tâbirnâme Tercümesi'ni, onun Germiyan sarayında yaşadığını gösteren yeterli bir delil saymak sakıncalı olur;[5]Tunca Kortantamer, Dai'nin Tabirname adlı eseri "II. Murad'ın saltanatının ilk yıllarında II. Yakub Bey'e, 1427 yılında II.Murad'ı ziyareti14 sırasında da sunulmuş olabilir" [6] kanaatindedir. Bu durumda A. Dai'nin Osmanlı çevresinden bir ara ayrılıp, illerde dolaşmış olan Dâ'înin kısa bir süre Germiyan'da kalıp eseri bu sırada yazdığı da düşünülebilir.

 Germiyan Bey’in kızı ile Yıldırım Beyazıt’ın evlenmesi sonucunda Kiüahya’nın çeyiz olarak Yıldırım Beyazıt’a verilmesi ve  Germiyan Beyi II. Yakup’un da Yıldırım Bayezid, tarafından mağlup edilip 1390, devletin Osmanlılara geçmesi ile Ahmedi’ Dai’nin Yıldırım Bayezid ve oğullarının himayesine girdiği ise çok kabul gören bir husustur.  Ahmedi Dai, Saruhan Menteşe ve Aydın topraklarının Osmanlılara katılması ile Kütahya’ya ve Kütahya’da bulunan Emir Süleyman’ın yanına sığınır.  Divanındaki iki şiirinden anlaşılabildiği kadarı ile ( Günay Kut, agy) [7] Ahmedi Dai, 1390 ve 1401 yılları arasında Emir Süleyman’ın Bergama ve Mihaliç’te iken de yanında kalmış olmalıdır.

Ankara savaşında nerede olduğu bilinmeyen Ahmedi Dai’in savaştan sonra ve Fetret devrinde tekrar Emir Süleyman’ın yanında olduğu ona takdim ettiği “Cengname “ adlı mesnevisinden anlaşılır. Bu eserini 1406 yılında Emir Süleyman’a takdim eder.  Emir Süleyman şiiri ve şairleri seven, içkiye ve eğlenceye düşkün Fetret devrinde bir ara da Rumeli ve Edirne’de hükümdarlığını ilan eden bir şehzadedir. Emir Süleyman’ın etrafında toplanan Ahmedi , Şeyhi,  Hamza gibi şairlerin arasında Ahmedi Dai’de vardır.

Emir Süleyman Kardeşi Çelebi Mehmet tarafından yenilip öldürülünce 1410 Ahmedi Dai’nin Çelebi Mehmet’in himayesine girmiş olduğu Çelebi Mehmet’e sunduğu kasidelerden ve cülusu üzerine yazmış olduğu anlaşılan ibarelerden anlaşılmaktadır.

Çelebi Mehmet’in Veziri azamı olan Osmancık Halil Paşa’ya da yazmış olduğu Farsça Divanın takdim eder.

Osmanlılara intisap ettikten sonra, muhtemelen Kütahya’da tanıştığı Emir Süleyman’ın yanına gitmiş ve Çengnâme adlı mesnevisini onun emri ile yazmış ve Emir Süleyman’a ithaf etmiştir. [8] Emir Süleyman’ın öldürülmesinden sonra, Çelebi Mehmet’in himayesi altına giren Ahmet-i Dâî, onun oğlu olan Murad''a hocalık yapmak için sarayda görevlendirilmiş ve bazı eserlerini de onun adına hazırlamıştır. (Dr Aslan Tekin, age)  [9]Doğum tarihi gibi ölüm tarihi de bilinmemektedir. Bursa'da adına bir cami olmasına rağmen, mezarının yeri kesin olarak bilinmemektedir. [10]

Aydın oğulları muhitinde yetişen Ahmed-i Dai; pek çok devlet adamı, âlim ve şair ile görüşmüştür. Yaşadığı devrin ilimlerine vakıf nazım ve nesir sahasında pek çok eser yazmış, bunların çoğunu tanıdığı şehzade ve emirlere ithaf etmiştir.

Prof. Ahmet Ateş, Burdur'da Türkçe divanı ve Çengnâme'sini Burdur da bulduktan sonra onun şair ve yazarlığının gerçek değeri anlaşılmıştır.[11]

Prof. Ahmet Ateş, Burdur'da bulduğu Türkçe divanının eksik olduğu ileri sürülürken Tunca Kortantamer'in çalışmaları ile bu divan'ın tam nüshası Mısır'da bulunmuş ve Tunca Kortantamer tarafından kamuoyuna duyurulmuş, yine Tunca Kortantamer tarafından her iki nüsha karşılaştırılmıştır.[12]

EDEBİ YÖNÜ

SEHİ BEY i HEŞT BEHİŞT adlı tezkiresinde onun için; “Ehl-i ilimden, her fenden haberdar, kadılık yapmış bir kişidir.” diye bahsetmektedir. Türkçe’nin sanat dili olarak gelişmesine hizmet etti. Eserlerinin bir kısmı manzum, bir kısmı mensurdur. Özellikle, İran şiirini örnek alan divan şiiri geleneğinin kurucularındandır.

Yard. Doç. Dr, Abdurrahman Özkan, A. Dai’nin edebi yönü hakkında : “Dâî Türkçeyi başarı ile kullanmış, Türkçenin kaba ve ifadeye elverişsiz olduğunu söyleyenlere karşılık, meydana getirdiği pek çok eserle onun Arapça ve Farsça karşısındaki ifade kabiliyetini ispat etmiş ve Türkçe’nin bir edebiyat ve ilim dili olarak gelişmesinde büyük rol oynamıştır.”[13]

Dâî’nin Tercüme-i Tefsîr-i Ebü’l-Leysi’s-Semerkandî isimli eseri, “Anadolu’da Türkçeye tercüme edilen ilk Kur’an tefsiri tercümesi olarak kabul edilmektedir. Emir Süleyman adına Timurtaş Paşaoğlu Umur Bey’in emir ve teşvikleriyle hazırlanmıştır. Dâî bu eserinde sadece tercüme ile yetinmemiş, yer yer kendisinden de bazı açıklamalar eklemiştir.

Bu eserin giriş kısmı olan mukaddime kısmı manzumdur ve olan tamamen Ahmed-i Dai’nin eseridir. Bu kısımda tevhid ve na’t bölümlerinden sonra eserin telif sebebi anlatılmaktadır. [14]

Ahmed-i Dâî dinî ve edebî eserlerin yanı sıra birkaç önemli ilmî eseri de Türkçeye tercüme etmiştir. Bunlardan birisi, Nasîrüddin-i Tûsînin (1201–1274) astronomi ve astroloji hakkında kısa ve özlü bilgiler veren ve Risale-i Sî Fasıl (Otuz Bölümlük Risale) adıyla meşhur olan el-Muhtasar fî İlmit-Tencîm ve Marifetit-Takvîm (Astronomi ve Takvim Bilgisi Hakkında Özet Kitap) adlı eseridir. Farsçadan tercüme edilen bu eserde, ebced rakamları (yani harf rakamları), Hicrî, Rumî, İranî ve Celâlî takvimleri, gezegenler, burçlar ve saat türleri gibi astronomi konularıyla bazı astroloji konularının oldukça yalın bir Türkçe ile aktarıldığı görülmektedir.( Günay Kut,AGY.)[15]

Divan’ında çağdaşlarına göre daha akıcı bir şiir diliyle, aşkın anlamını kavramamış kaba sofuya çatan, sevgilinin güzelliklerini dile getiren, sevgilinin sunduğu içkinin ham insanları nasıl olgunlaştırdığını anlatan, okurlarını yaşamın tadını çıkarmaya çağıran şiirleri dikkati çeker.

Ahmed-i Dâînin diğer bir tercümesi ise, Tercüme-i Tıbb-ı Nebevî (Peygamber Tıbbı Tercümesi) adını taşımaktadır. Timurtaş Paşaoğlu Umur Beyin isteği üzerine, Ebû Nuaym el-İsfahânînin Tıbb-ı Nebevî (Peygamber Tıbbı) adlı eserinin Ahmed ibn Yusuf el-Tifâşî tarafından yapılan bir özetinin tercümesi olan bu eser, Hazret-i Muhammedin sağlık konusundaki deyişlerini içermektedir. .( Günay Kut,AGY.)[16]

Ahmed-i Dâî gibi mütercimlerin ve bilginlerin, Arapça ve Farsça gibi diğer İslâm dillerinden yapmış oldukları bu tercümeler, kısa bir süre içinde Anadolu’da da bilimin yeşermesinde etkili olacaktır.

Eserleri

1) Terceme-i Tefsir-i Ebü’l-Leys Semerkandi; adından da anlaşılacağı gibi kıymetli bir tefsirin tercümesidir.

2) Miftah-ül-Cennet; sekiz kısımdan müteşekkil bir akait kitabı olup, Arapçadan Türkçeye tercüme etmiştir.

3) Terceme-i Tabirname; aslı Arapça olan bu eser rüya tabiri ile ilgilidir. Arapçadan Farsçaya tercüme olan eseri, Ahmed Dai, Farsçadan Türkçeye çevirmiştir.

4) Terceme-i si Fasl fi’t-Takvim vel-Eşkal; Nasır-ı Tusi adıyla bilinen eserin tercümesidir. Eserin aslı Nasıreddin Tusi’ye aittir.

5) Teressül: En eski inşa misallerini içine alan Türkçe bir eserdir. Mektuplaşma nümuneleri ve kompozisyon kaidelerine yer vermiştir.

6) Terceme-i Tezkiret-ül-Evliya, Feridüddin-i Attar’ın Farisi Tezkiret-ül-Evliya’sının Türkçeye tercümesidir.

7) Terceme-i Tıbb-ı Nebevi; Hastalıklardan bahsettiği gibi sağlığın korunması ile ilgili hadis-i şerifleri de ihtiva etmektedir. Eserin aslını Ebu Naim Hafız-ı İsfehani yazmıştır.

8) Vesilet-ül-Müluk fi Ehli’s-Süluk; Ayet-el-kürsi’nin tefsiridir. Ayrıca Esma-i hüsna’nın manasını ihtiva etmektedir.

9) Divan; Farsça olup, on kaside ve yirmi dört gazelden ve diğer bazı şiirlerinden meydana gelmiştir. ( bkz AHMED-İ DAİ TÜRKÇE VE FARSÇA DİVANLARI ) 

10) Ukud-ül-Cevahir; Farsça bir lügat olup, manzumdur. Arapça kelimelerin Farsça karşılıklarını veren bu lügat, altı yüz elli beytlik beş kısa şiirden meydana gelmiştir. Bu eseri ikinci Murad Hana hocalık yaptığı sırada yazmıştır. Batı Türkçesinde en eski lügattır.

11) Camasb-name; Nasirüddin Tusi’nin aynı adlı eserinin tercümesidir.

12) Türkçe Divan.  ( bkz AHMED-İ DAİ TÜRKÇE VE FARSÇA DİVANLARI

13) Mutayabat; kısa şiirlerini içine alan bir eseridir.

14) Çengname; Çengname (1406) mesnevisi, yapıtlarının en ünlüsüdür. Bu mesnevide çeng adlı çalgının at kılı, ipek tel, servi ağacı, ahu derisi kullanılarak yapılması, tasavvufi anlayışa bağlı olarak alegorik bir biçimde anlatılır.
 

 Ahmedi Dai Şiirleri

·         Şükrâne senin yoluna bin cân ola bir gün

·         Hâlık-ı zü’l-men ezelde ihtiyâr itmiş seni

·         Şâhı kim ol getürdi sacâdet livasını

·         Şükrâne senin yoluna bin cân ola bir gün

·         ALİ PAŞA’YA MERSİYE

·         Iy Yüsuf-ı zemâne ki hüsnün sıfatını

·         Sehâvet kâm iy Pâşâ-yı azam

·         Ya sâkie'l-müdâmu yâ kâşife'l-kürüb

·         Sâkî getür ol nâmeyi kim kütı revândur

·         Vasluñuñ şükrânesi biñ cân olursa çok mıdur

·         Her nefes bin kasd-ı cân itmek dilersin itmegil

·         Goncanun rengine al itmek dilersin itmegil

·         "Nergis" Redifli Kaside

Kaynaklar

[1] Günay Kut, “Ahmed-i Dâî”, DÝA, C. 2, İstanbul 1989, s. 56.)

[2] Yard. Doç. Dr, Abdurrahman Özkan, Ahmedi-İ Dai’nin Tefsir Tercümesi, turkiyat.selcuk.edu.tr/pdfdergi/)

[3]  Yard. Doç. Dr, Abdurrahman Özkan, Ahmedi-İ Dai’nin Tefsir Tercümesi, turkiyat.selcuk.edu.tr/pdfdergi/)

[4] Günay Kut, “Ahmed-i Dâî”, DÝA, C. 2, İstanbul 1989, s. 56.)

[5] Tunca Kortantamer,Ahmedi Dai İle İlgili Yeni Bilgiler,dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12

[6] Tunca Kortantamer,Ahmedi Dai İle İlgili Yeni Bilgiler,dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12

[7] Günay Kut, “Ahmed-i Dâî”, DÝA, C. 2, İstanbul 1989, s. 56.)

[8] Dr Aslan Tekin, Edebiyatmımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005, shf. 16

[9] Dr Aslan Tekin, Edebiyatmımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005, shf. 16

[10] Rehber Ansklopedisi, Ahmedi Dai, Maddesi.

[11] Tunca Kortantamer,Ahmedi Dai İle İlgili Yeni Bilgiler,dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12

[12] Tunca Kortantamer,Ahmedi Dai İle İlgili Yeni Bilgiler,dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12

[13]  Mustafa Özkan, Türk Dilinin Yayýlma Alanlarý ve Eski Anadolu Türkçesi, Ýstanbul 1995, s. 204. )

[14] Günay Kut, “Ahmed-i Dâî”, DÝA, C. 2, İstanbul 1989, s. 56.)

[15] Günay Kut, “Ahmed-i Dâî”, DÝA, C. 2, İstanbul 1989, s. 56.)

[16] Günay Kut, “Ahmed-i Dâî”, DÝA, C. 2, İstanbul 1989, s. 56.)

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar