Bedri Rahmi Eyuboğlu Hayatı Edebi Kişiliği Ressamlığı

26.10.2013

 

 

Bedri Rahmi Eyuboğlu

( d. 1911 Giresun, Görele – ö.21 Eylül 1975, İstanbul),

Dünyaca ünlü Türk ressam Akademisyen ve şairidir. Milletvekili Mehmet Rahmi Eyüboğlu'nun oğlu, ressam Sabahattin Eyüboğlu ve ilk kadın mimarlardan Mualla Eyüboğlu'nun kardeşi,  yazmacı ve hattat Mehmet Eyüpoğlu’nun babası, ressam Eren Eyüboğlu'nun eşidir.

Üretken ve çok yönlü bir sanatçı olan Bedri Rahmi Eyuboğlu, ressam olarak eğitim almış, geleneksel el sanatları ve şiir üzerinde de çalışmalar yapmış, ressam ve şair olarak kendini kanıtlamış profesörlüğe kadar da yükselmiş bir akademisyenin. Yazma,  gravür, seramik,  heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten sanatçı, geleneksel süsleme ve el sanatlarımızdan seçtiği  motifleri çağdaş sanat  teknikleriyle birleştirerek kullanmış, şiirlerinde de  aynı yöntemi izleyerek halk şiirinin nitel ve nicelik özelliklerini modern şiirde uygulamayı başarmıştır. Şiirlerinde; masallardan, efsanelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunlarını kendine has bir üslup ve söyleyiş ile resim ve şiirlerinde dile getiren bir üstattır. 

 

HAYATI

1911 Giresun’un Görele ilçesinde dünyaya gelen şairin babası Maçkalıdır. Sülalesine Eyuboğluları denilen bir aileden gelen babası kaymakam olarak pek çok yerde görev yapmış, sonraları da milletvekilliği yapmış tanınmış birisidir. Bedri Rahmi, babasının kaymakamlığı esnasında Giresun'un Görele ilçesinde dünyaya gelmiştir. Annesi ise Lütfiye Hanım’dır. Ailenin beş çocuğundan ikinci olarak dünyaya gelir.  Sanatçının asıl adı Ali Bedrettin olduğu halde zamanla Ali unutulmuş,  ismine önce Bedir, sonra da Bedri denmiştir.[1]

Çocukluğu babasının kaymakam olarak gittiği yurdun değişik yerlerinde geçmiştir. Doğumundan sonra babası Kaymakam Rahmi Bey´in görevi Pınarbaşı’na çıkar ve ardından Havza´ya taşınırlar.1920 yılında, ise Kütahya´ya göçmüşlerdir.  Fakat Yunan işgali başlamış, Kütahya işgal tehlikesine maruz kalmıştır. Rahmi Bey ailesini Ankara’ya yollamış ve bir ay geçmeden kendisi de Ankara’ya  gelmek zorunda kalır. [2]

1924-1925 yılları arasında Artvin'de bulunduktan sonra babasının TBMM II. döneminde Trabzon Milletvekili seçilmesi üzerine ailesi 1925'te Trabzon'a yerleşmiştir. Sanatçı lise öğrenimini Trabzon Lisesinde yapmaya başlar. Trabzon Lisesindeki eğitim yılları onun hayatında bir dönüm noktası olacaktır. Esasında Trabzon Lisesinde iken en sevdiği ders edebiyat ve şiirdir. Lisede iken resim ile alakasız olduğundan resim ödevlerini ağabeyi olan Sabahattin Eyupoğlu’na yaptırmaktadır. ( DOÇ. DR. MELİH ERZEN, Yesevi Ünvr. 2020)  Buna rağmen  ünlü ressam Zeki Kocamemi’nin yönlendirmesi ile meslek hayatına ressam olarak devam edecektir.  Zeki Kocamemi o yıllarda Trabzon Lisesinde resim öğretmendir. Bedri Rahmi' nin resim hocası olan Zeki Kocamemi, onun resim sanatına olan yeteneğini keşfetmiş ve onu ressam olmaya teşvik etmiştir. Fransa’da eğitim gören abisi Sebahattin Eyuboğlu da ona Fransa’dan resim kitapları yollamıştır.  Bu nedenle edebiyata da ilgi duyan, şiir çok seven ve İlk şiir şiirlerini lise yıllarında iken yazmaya başlayan Bedri Rahmi’nin önüne ressamlık yolu açılır.

Zeki Kocamemi’nin ısrar ve tavsiyelerine uyarak liseden sonra 1929’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisine girmiş ve ressam olmaya karar vermiştir.   Güzel Sanatlar Akademisinde çok meşhur ressamlar öğretmen olarak görev yapmaktadır. Burada Nazmi Ziya Güran ve  İbrahim Çallı 'nın öğrencisi olur.  İbrahim Çallı ve Nazmi Ziya Güran ’ın atölyelerinde hem resim tekniklerini hem de bu sanatçıların halk ve İslam kültürünün çağdaş resim sanatları ile birlikte işlenmesi düşüncülerini benimser.  Resim de bu yoldan giden sanatçı lisede iken kapıldığı edebiyat ve şiir tutkusundan da vazgeçemez. Bu okuldaki edebiyat öğretmeni ise Ahmet Haşim’dir.  Edebiyata olan ilgisini de Ahmet Haşim 'den estetik ve mitoloji: dersleri alarak sürdürmüştür.[3]

1931’dedaha diplomasını almadan ve İbrahim Çallı’nın teşvikiyle Konkur sınavını dahi beklemeden ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu ’nun bursunu paylaşarak onun yanına Paris’e gider. Sabahattin Eyüboğlu devletten aldığı bursunu kardeşi ile paylaşmış, onun da ressam olarak eğitim görmesine olanak tanımıştır. Dijon ve Lyon'da Fransızcasını geliştirmek için çalışırken diğer yandan da müzeleri gezmekte resim atölyelerindeki çalışmalarını da sürdürmektedir. Bu arada  Gaugin, ve El Greco gibi beğendiği ustaların resimlerini bulundukları müzelerden kopya etmeye başlar.  Van Gock, El Greco  gibi önemli ressamların resimlerini inlemek ve yakından görmek fırsatını bulmuştur. Bu ressamlar ondaki ressamlık arzusunu bir hayli çoğaltmıştı.

Matisse ve Picasso’nun resimlerindeki Doğu sanatından gelen esintiler olduğunu fark eden sanatçı Osmanlı ve halk sanatını resimlerinde kullanması gerektiğini böylece kavramış olur. Bu resimlere bakarken aldığı bu kararları hayatı boyunca hem resimlerinde hem de şiirlerinde sürdürmüş olacaktır.

1932 yılında, Cemal Tollu’yu görmek için gittiği Paris´te bir ay kadar André Lhote Atölyesi´nde çalışmaya başlar. Kübik resim sanatının öğretildiği bu atölyeye giderken sonradan hayatını birleştireceği ve Eren ismini alacak olan Ernestine Letoni ile tanışır. O bir ay içerisinde bir yandan orada öğrenim gören diğer Türk ressamlarla dostluğunu ilerletirken diğer yandan eşi olacak olan hanımı da orada tanımış olur.  Rumen asıllı Ernestine Letoni ile aralarında aşk ilişkisi başlamıştır. Bu aşk birkaç yıl içinde evlilikle bitecektir.  [4]

O yıllarda Matisse, Brague ve Chagal’ın resimleri hayli ilgi çekmektedir. Sanatçı bu ressamların resim sanatları üzerinde yoğunlaşmış onların tarzını çözümlemeye gayret etmiştir. Nitekim sonraki yıllarda bu ressamların bakış açıları ve teknikleri ile çalışacak, Türk kilimleri ve  Osmanlı Minyatürcüleri nden aldığı izlenimleri bu ressamların teknikleri ile uygulamaya gayret edecektir. Paris’ten ayrıldıktan sonra bir süre de Londra’ya da gitmiş ama 1933’te İstanbul’a dönmüştür.

 Güzel  Sanatlar Akademisi'nde başlayıp Paris'te sürdürdüğü resim  öğreniminin ardından yurda döner dönmez baş döndürücü bir şekilde resim ve şiir faaliyetlerine başlamıştı. Bu faaliyetleri akademide hocalık görevine başlatacak Güzel Sanatlar Akademisi'nde ders vermeye başlayana kadar aralıksız sürecekti.  

1933 yılında yaptığı Yavuz, Gülcemal gemilerinin resimlerini yapar. Bu resimleri hayli yankı bulmuştur. 1934 yılında, Yeni Adam Dergisi'nde ressam olarak çalışmaya başlar [5]  Üstelik aynı yılın içinde şiirleri de edebiyat dergilerinde çıkmakta "Yukule-le Yazıyor" başlıklı yazıları yayımlanmaktadır.  1933'te Abidin Dino  ve Pariste iken dost olduğu Cemal Tollu ’nun da aralarında bulunduğu altı genç ressam D GRUBU 'nu kurmuştur. 27 Aralık 1934 tarihinde 30 resim ile D Grubu Sergisi´ne katılır. İlk kişisel sergisini de aynı yıl Bükreş´te Hasefler Galeri´sinde ileride eşi olacak olan sevgilisi Ernestine Letoni tarafından açılmıştır.[6]

Paris’te âşık olduğu Ernestine Letoni ile 16 Nisan 1936 tarihinde evlenir. Ernestine Letoni ismini Eren olarak değiştirerek Türk vatandaşı olur. [7] Eren Hanımla beraber tabak üzerine desen çalışmaları yapmaya başlar. “Çevresi gün geçtikçe genişleyen sanatçı çifi hem geçimlerini sağlamak üzere gün boyu sıkıcı işlerde çalışıyor hem de geceleri kalan zamanlarında resimle “ [8] uğraşmaktadır.

1934'te katıldığı Akademi'nin diploma yarışmasında  “Yol İnşaatı” adlı çalışması ile üçüncü olur.[9]Bu derece ile mezun olmak istemediği için bir yandan diploma yarışmasına yeniden hazırlanırken, bir yandan da bir süre Çerkeş demiryolu yapımında çevirmenlik yapmaktadır.  1934 yılı onun için haraketli bir yıl olur.   Bir yandan resim yaparken  diğer taraftan da Abidin Dino  ve Arif Dino,  Fikret Muallâ , Nurullah Berk , Arif Kaplan, Fikret Adil, Necip Fazıl gibi sanatçı ve aydınlarla tanışmıştır.

 

Tekel Genel Müdürlüğünde işe girer. Vitrin düzenleyici olarak göreve başlar ve Sipahi Ocağı sigarasının kapağındaki “Koşan Mızraklı Atlar” figürünü tasarlar.  Güzel Sanatlar Akademisinin 1936 yılında diploma yarışmasında “Hamam” adlı çalışması ile birinci olarak diplomasını almıştır. [10]

Sovyetler Birliği´ne götürülen ve Cumhuriyet devrinin ilk yurtdışı sergisi olan Türk Resim ve Heykel Sergisi´ne üç resim ile katılır. 1937 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü başkanı olan Fransız ressam  Leopold Levy'in   bir kaç genç ressamla birlikte Bedri Rahmi’yi de asistan olarak alır. Böylece Bedri Rahmi’nin akademik kariyer günleri başlamış olur. Artık Hayatının sonuna kadar Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde olacaktır.  Akademi Başkanı Burhan Toprak o yıllarda Türk ressamları hakkında kitaplar hazırlatmıştır. Bedri Rahmi, eski öğretmeni   Nazmi Ziya Güran üzerine bir inceleme kitabı hazırlayıp kitap haline getirir

Bedri Rahmi, CHP’nin ressamlar için düzenlediği “Yurt Gezisi programı “ ile Eylül 1938´de Edirne´ye gitmişti. Ressamlar için düzenlen bu geziyi çok sevmiştir.  Edirne'nin pek çok resmini yapmış yöresel motifleri resmetmiştir. 1 Kasım 1938 tarihinde çıkan Ses Dergisi yazarları arasında yer alır. Resimlerini, desenlerini ve deneme yazılarını bu dergide yayımlar. 1939 ta Birinci Devlet Resim ve Heykel Sergisindeki yarışmada “Figür” adlı yapıtı ile üçüncülüğü Arif Kaptan ile paylaşır. 9 Kasım 1939 tarihinde, askerlik görevini yapmak üzere yedek subay okuluna alınır. Aynı yıl oğlu Mehmet Hamdi Eyüboğlu dünyaya gelmiştir.

1941’de askerlik görevini tamamlar. Aynı yıl ilk şiir kitabı olan "Yaradana Mektuplar"  adlı eserini yayımlar. Ressamlık hayatında Geleneksel halk sanatlarından seçtiği motifleri resimlerinde uygulayan sanatçı, bu şiir kitabındaki şiirlerinde de Türkü, masal, deyişlerin özelliklerini şiirlerine yansıtır.

Resimlerinde halay çeken, horon tepen, han avlularında dolaşan, kilim ve halı motiflerinin yanında duran insanları çizen Eyüboğlu, çocuk emziren kadınlar, saz çalan âşıklar temalarını işleyen resimler yapmıştır. Bu tarz resimleri ile 31 Ekim 1942 tarihinde Dördüncü Devlet Resim ve Heykel Sergisi´nde ikincilik ödülünü kazanır.

Cami. Mimari ile diğer güzel sanatlar yapıtlarının bir arada kullanılmasının güzel sonuçlar doğuracağına, mimar-sanatçı işbirliğinin gerekliliğine inanmış ve hayatı boyunca bunları savunmuştur.

 1945-1947 yılları arasında “Mari´nin Portresi”, “Alis I”, “Alis II” gibi önemli portre dizisini oluşturur.[11] 1948 yılının Ağustos ayında ikinci şiir kitabı “Karadut” yayımlanır. Karadut adlı şiir kitabına da adını veren Karadut şiiri çok beğenilmiştir. Fakat bu şiir Eren Hanım’ın da fark ettiği bir kadın için yazılmıştır. Bu kadın 1940’ lı yıllarda büyük bir aşk yaşadığı Ermeni asıllı Mari Gerekmezyan adlı bir kadındır. Mari’ 1946 yılında tüberkülozdan ölmüştür.[12] Eşi Eren Hanım bu aşkın farkında olmuş ama ı büyük bir sabırla acısını gizlemiştir.

1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde 150 resimden oluşan “Retrospektif” sergisi düzenlemiş büyük bir ilgi görmüştür. 1951 yılında, “Küçük Sahne’yi süsler ve ilk “Yazma Sergisi”ni de açmıştır.  1953 yılında yazmaları ve özgün baskıları Philadelphia Print Club’da sergilenir. 14 Eylül´de Times dergisi iki renkli sayfa ayırır. 1954 yılında Bedri Rahmi “Türk Tepsisi” adlı motifi ile Steuben Glass adlı bir firmanın tertiplediği yarışmada ödül kazanır ve motif kristale oyularak teşhir edilir.Basma-çoğaltma yöntemiyle ipek baskı, litografi, gravür çalışmalarına ağırlık vermiş ve halk el sanatlarından kaynaklanan mozaik çalışmaları yapmıştır.

Yazı ve şiir yazma tutkusundan da asla vazgeçememiş,  1951'de Yeni Sabah gazetesinde bu tutkusunu gidermeye çalışmıştır. Daha sonra Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başlayarak bu gazetede 1952- 1958 yılları arasında yazılarını yayımlamayı sürdürmüştür. . 1953'te üçüncü şiir kitabı "Tuz", 1956'da ilk düzyazı kitabı "Canım Anadolu", 1957'de “Üçü birden” adlı kitapları yayımlanır.

Yugoslavya ve Hollanda tarafından davet edilir. 1955 yılında, TBMM yapısına konulacak resimleri seçecek kurulun başına getirilir. 1956 yılında, Sao Paulo Bienali´nde onur ödülü alır. 1957 yılında Tokyo özgün baskı Bienaline katılır. “Dokuma, kilim, yazma ve nakış gibi halk el sanatlarındaki motifleri özgün bir stil ile kaynaştıran, mozaik çalışmalarına yönelir. 1958 yılında Uluslararası Brüksel Sergisi´ndeki Türk Pavyonuna yaptığı 227 metrekarelik çalışmasıyla altın madalya almıştır. 1959 yılında, Paris´te Nato merkezine 50 metrekarelik bir pano hazırlar.[13]

Akademide Profesörlüğe kadar yükselirken Yaşar Kemal , Aşık Veysel  , Ruhi Su, Vedat Günyol, İsmet Zeki Eyüboğlu, Ressam Leyla Gamsız  , Atilla Galatalı, Mustafa Pilevneli, Teoman-Gülseren Südor, Hale Sontaş, İbrahim Örs, Hanefi Yeter, Prof. Dr. Bülent Berkardan, son Osmanlı Şehzade Ertuğrul Osman Osmanoğlu, Hümeyra [14] gibi sanatçılarla dostluk ve arkadaşlık tesis etmiştir. Bedri Rahmi’nin çevresi hemen her türden sanatçılarla dolmuştur. 

1961'de  ABD'ye giderek  Unicef çocuklar yararına “Eşeğin Üzerinde Çocuklarını Taşıyan Anadolu Köylü Kadın” motifi Amerika´da kartpostal olarak basılır.1962 Aralık ayında New York Modern Sanat Müzesi “Zincir” adlı resmini satın alır.ABD dönüşü  Soyut Sanat soyut resim ve renk düzenlemelerini bırakıp yeniden eski konularına dönmüş; gecekonduları, kahvehaneleri, hanları resmetmiştir. 1963-1964 yıllarında Vakko fabrikası, Karaköy tatlıcılar, Manifaturacılar çarşısı panoları yanında çeşitli malzemeleri denedi. Son panosu Etap Oteli girişinde ki “Güvercinler”'dir.

Güzel Sanatlar Akademisi’ne eğitim görevlisi olarak girdikten sonra hayatının sonuna kadar bu okulda görev yapan Bedri Rahmi, bu okulda profesörlüğe kadar yükselir. Hatta üç yıl kadar Resim Bölümü Başkanlığı da yapmıştır.1972 yılında, 33´üncü Devlet Resim ve Heykel Sergisi´nde birincilik ödülü alır.  Ancak ömrünün bu son yıllarında alkole fazla düşmüştür. Çok sayıda öğrenci yetiştiren ve bir çocuk babası olan Eyüboğlu;[15] sarılık şüphesiyle hastaneye kaldırıldığı hastanede pankreas kanseri olduğunu öğrenmiştir. ( DOÇ. DR. MELİH ERZEN, Yesevi Ünvr. 2020

21 Eylül 1975 tarihinde İstanbul'da pankreas kanserinden yaşama veda etmiş ve Küçükyalı Mezarlığı'nda defnedilmiştir. [16] Bedri Rahmi Eyüboğlu, gelişmesi boyunca folklorik nakışlarla kurduğu resimsel ilişkileri, popüler boyutlara eriştiren bir sanatçı olarak dikkatleri üzerinde toplamıştır.

Şiirleri ve yazıları


Bedri Rahmi daha ortaokulda şiire ilgi duymuş, 1928'de Lise öğrencisiyken şiir ilk şiirlerini yayılmamıştı. Şiirleri 1933'ten sonra Yeditepe, Ses, Güney, İnsan, İnkılâpçı Gençlik ve Varlık dergilerde yayımlandı. Bedri Rahmi, tümüyle resme vermesi konusundaki telkinlere rağmen şiiri hiç bırakmadı. Resimlerinde de olduğu gibi “Güzelin aynı zamanda yararlı da olması” ilkesine sarılan sanatçı ressamlığı kadar da şiirleri ile de tanınmış bir şair oldu.  

1941'den başlayarak çeşitli şiir kitapları yayımlandı. Halk edebiyatının  masal anonim halk edebiyatı şiir türleri  deyiş gibi her türüne karşı duyduğu hayranlık, şiirlerine de yansıdı.  Batılı ressamların doğu kültürüne duydukları hayranlıkları resimlerine nasıl aksettirmişse o da batılı ressamlara duyduğu hayranlığı bilinçli bir doğulu ressam kimliği ile yansıtmayı tercih etti.  Paris’te iken aldığı bu kararı hem resimlerinde hem de şiirlerinde yansıttı. Halk dilinden ve şiirinden aldığı öğeleri kendine özgü bir biçimde ve modern şiirin tekniklerini kullanarak sonuna dek uyguladı. Çağdaş tekniklerle serbest ölçülü modern türküler yazmak istedi. Bu fikrini başardı da Şiirlerinde de resimlerinde olduğu gibi halk edebiyatının zengin motiflerinden, ses, ritim, ahenk, dil ve diğer geleneksel özelliklerinden yararlanarak içten ve oldukça lirik çok güzel şiirler yazdı.

 İlk şiir kitabı “Yaradana Mektuplar,” 1941 yılında çıktı. 1948 Ağustos ayında ikinci şiir kitabı “Karadut” yayımlandı. Bu şiir kitabındaki Karadut  Çatalkara’yla ilgili olarak da hatıralarını paylaşan gelini Hughette Eyüboğlu’na göre bu şiiri bir zamanlar büyük bir aşk yaşadığı Ermeni asıllı Mari Gerekmezyan için yazdığını söyleyecekti. Mari, Bedri Rahmi`nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi`nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. Bu aşk fazla sürememiş, Mari, 1946 yılında tüberkülozdan ölmüştü. [17]

Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın"... 

Şiirin sonu her ne kadar” Karımsın “ diye bitiyorsa da şiir eşi Eren hanım’a yazılmamıştı. Esasında şairin çok tanınan diğer şiiri olan sitem şiiri de çok büyük ihtimalle Mari için yazılmıştır. Çünkü şiir Mari’nin öldüğü 1946 yılına atıfta bulunarak başlar ve oldukça duygu yüklüdür.

SİTEM...

Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar

Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.

Yar yar!..
Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.

Yar yar

Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var.

Akıcı, bir dille kaleme aldığı gezi ve deneme yazılarını Sabah ve Cumhuriyet gazetelerinde yayımladı. 1951’de “Yeni Sabah” gazetesinde. 1952–1958 Cumhuriyet gazetesinde düzenli olarak yazdı.

Türkülerden, ninnilerden, tekerleme ve masallardan yararlanarak yazdığı şiirlerinde ressamlıktan gelme özelliklerini uyguluyor kelimlerle resimler çiziyordu. [18]Ressam olmasının sağladığı bakış açısı ile tablo özelliği taşıyan benzetmeler yapıyordu.  Şiirleri farklı renklerin dans ettiği dizelerle süslenmişti.  

Şiirlerinde aşk, yalnızlık, kaçış ve yabancılaşma öneli temalar olarak belirdi.  Buna rağmen sadece ferdi konularla sınırlı kalmayan toplumsal konulara da el atan bir şair oldu. Geleneksel şiirin nakarat, ikileme, asonans ve aliterasyon özelliklerini serbest şiirde en iyi uygulayan bir şair olmayı başardı. Belik de bu nitelikleri ile Atilla İlhan’a ilham ve fikir veren bir şair oldu. Renkli ve lirik üslubu ile yazdığı şiirlerin satır aralarında verdiği toplumsal mesajlarla dikkat çekti. İkilemeleri çok kullanan şair,  şiirlerini adeta kelime ve dizelerle şiirsel besteler yaptı.” Kendi kültürünü özümsemiş ve ayrıca diğer kültürlere de açık bir sanatçı”.[19]Olduğunu kanıtladı.

RESİMLER- TABLOLAR

Paris, 1930 ,Mustafa Eyüboğlu,  Yazılı Natürmort, 1936, Salı Pazarı, 1938, Eren, 1940, Nallanan Öküz, 1947,  Düşünen Adam, 1953, Köylü Kadın (Tren-Yataklı Vagon), İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Karadut Satıcısı, 1954, Çömelmiş Köylü, 1972, Ankara'nın Kavakları, 1973

Han Kahvesi, 1973, Mor Takkeli Hacı, 1974, Son Kahve, 1975, Anadoluhisarı, Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Çıplak, Ev İçi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi , Han, 1975 (son resmi)


ŞİİR KİTAPLARI

 Yaradana Mektuplar, 1941, Karadut, 1948 , Tuz, 1952, Üçü Birden, 1953 , Dördü Birden, 1956, Karadut 69, 1969, Dol Karabakır Dol, 1974, Yaşadım, 1977 (ölümünden sonra yayınlanan tüm şiirleri) , Türküler Dolusu , Sevgi Üstüne, Üç Dil , Mavi Gez  ,istida, Çakıl , Bahar ve Biz, deniz Türküsü,Gel Vur, sitem,Büyük Şehir, Zindanı Taştan Oyarlar, Taze Taze Telli Baba

Kaynaklar :

·         [1] Bedri Ra

·         [2] https://www.bedrirahmi.com/

·         [3] https://www.bedrirahmi.com/

·         [4] DOÇ. DR. MELİH ERZEN, ( 2020) http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/bedri-rahmi-eyuboglu#

·         [5] Hughette Eyüboğlu (Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun gelini, oğlu Mehmet Eyüboğlu'nun eşi) (2003) (Türkçe). Kanadalı bir gelinin Türkiye anıları ISBN 978-9754583717. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

·         [6] Bedri Rahmi, https://www.hurriyet.com.tr/egitim/anasayfa

·         [7] Tevfik Elçioğlu, https://grafiksaati.com/Ressamlar/Bedri%

·         [8]  Bedri Rahmi, https://www.hurriyet.com.tr/egitim/anasayfa

·         [9] https://www.bedrirahmi.com/

·         [10] https://www.bedrirahmi.com/

·         [11] https://www.bedrirahmi.com/

·         [12] Esra Açıkgöz, Aşkın peşinde Ernestin’den Eren’e,https://www.kulturmafyasi.com/2011/11/08

·         [13] https://www.bedrirahmi.com/

·         [14] Esra Açıkgöz, Aşkın peşinde Ernestin’den Eren’e,https://www.kulturmafyasi.com/2011/11/08

·         [15] https://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/34/14/741221/

·         [16] https://tr.wikipedia.org/wiki/Bedri_Rahmi_Ey%C3%BCbo%C4%9Flu

·         [17] Esra Açıkgöz, Aşkın peşinde Ernestin’den Eren’e,https://www.kulturmafyasi.com/2011/11/08

·         [18] Erzen, Melih, Bedri, Rahmi Eyüboğlu’nun Şiirlerinde Yalnızlık, Kaçış ve Yabancılaşma (Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi) S. 203–217

·         [19]  Çılgın, Sınar, Alev, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Şiirlerinde Masal Unsuru (Akademik Araştırmalar Dergisi) S. 29–47,,

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar