Câm Nedir( kadeh içki peymane sağar ayak dolu) )

27.07.2015


 

 Câm  ( kadeh- içki- peymane, sağar, ayak,  dolu) 

Osmanlıca yazılışı : câm :   جام

Divan şiirinde türlü çeşit hayaller,  şarap ve içki ile ilgili olarak çeşitli telmihler , kıssa, esatir ve  edebî sanatlarla birlikte en çok kullanılan kelimelerden biri olarak karşımıza çıkar.

Câm:  Kadeh, ufak billur bardak anlamına gelir:  kadeh, rıtl, peymâne, piyâle, sâgar, sağrak, ayak, dolu kelimeleri ile aynı anlamda kullanılan  bu manaya atıfta bulunulan çok çeşitli imgeler,  efsanevi konular, ritüeller, meclis,  bezm,  içki ve  şarapla alakalı çok çeşitli tasavvurlar oluşmuştur.  Câm’ın rengi ve yapıldığı maddeye ilişkin de çok sayıda tabir vardır. Câm bu nedenle pek çok şeye benzetilerek de ifade edilmiş olur. Kadeh’e konulan içki  ve rengi ile özdeşleştirilerek, “ câm-ı zerrîn, câm-ı zernigâr, câm-ı la‘lîn, câm-ı yâkutî, câm-ı billûr, câm-ı mînâ, câm-ı musaffâ, câm-ı rûşen, câm-ı âteş-reng, câm-ı gül-gûn (gül-fâm, gül-reng, Ab- ı Ateş , Ab- ı Ateş Pare, Ab -ı Engür  ” gibi terkipler de kadeh ve câm anlamında kullanılmış olurlar.

Ruhlarında dün gice ol rah – ateş meşrebin
Ateşin güller açıldı  ab – ateş reng ile                 Tal’at

Murassa camlarla bir aceb şâhâne meclisdür
Düşinde görmedi Cem böyle işret-hâne-i zîbâ                   (Bâkî)

Câm şekil olarak  ağız, dudak, lâle, gül, güneş, hilâl ve âşığın gözüne de benzetilir.  Rengi dolayısı ile ve aralarındaki münasebet sebebi ile leb ile Cam hep birlikte düşünülür. Elden ele dolaşması ile devr, dönme,  dalga, derya, ve cûş ( dalga sesi) gibi olgularla beraber düşünülür.

Bezm-i safâya sâgar-ı sahbâ gelir gider
Gûyâ ki cezr ü medd ile deryâ gelir gider             Nabi
Şarap kadehi ve sehbası  eğlence meclisine  denizin med-cezirle gidip gelmesi gibi gelip gider  

 Ayak Çekmek, ayağa düşmek (veya düşürmek), başını ayağa salmak, Ak Yazılı - Kızıl Deli- , Ayin-i Cem, deyimleri  câm ile ilgilidir.  Ayak, ayağ, baş kelimeleri ile cam tevriyeli kullanılmışlar,  Cem,  pir, pir-i muğan saki, meclis, bezm kelimleriyle tenasüplü olmuşlardır.

Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş
Sakiler meclisten  çekmiş ayağı        ( Bayburtlu Zihni )

Yürü var tanı kim ma’nide pir – i meykede
Her ayağı kim sunar el vermedir irşaddur.   ( Necati)

Kınamayı bırak da meyhaneye var. Pir-i muğanın sunduğu elindeki kadehte nice irşad ( aydınlanma vardır. 

Ak yazılı işaret edip nefyini gamın
Ferman verir kızıl deli sultan efendimiz       Kani[1]

Cam kelimesi sadece dindışı konulu şiirlerde,  dindışı manalarda kullanılmamış,  tasavvufi ve mecazi anlamlarda da kullanılmıştır.  Tasavvufta :” kadehe konulan şarap ilâhî aşkı, kadeh de âşığın gönlünü veya mürşid-i kâmilin tâlibe telkin eylediği “ismullah”ı ifade eder.”[2]

Ecel tutmuş elinde bir ulu câm
Ki ol câmın içi dolu serencâm            Şeyyad Hamza

Cam ile ilgili eski şirimizde Cem  ve İskender le alakadar esatirlere de telmihler yapılır. Cam- Cem, ( Cem’in    dünyada olan biteni gösteren aynası, ) AYİNE- İ İSKENDER   ( İskenderin yalancıları işaret eden aynası )   esatirleri işaret edilir.  Bu aynalar Hz. Süleyman veya  Keyhüsrev ’e da isnat edilmektedir.  Şehnamede   Keyhüsrev  kadehine bakarak  Bijen ’in bir kuyu içinde bulunduğunu  görür ve Gîv’e haber verir. [3]  ( bkz  Bijen Kimdir Bijen'in Kuyusu ( Divan Şiirinden Örneklerle )

 Cem’in yanası cam-ı giti nüma, aine-i alem , ayine-i İskender adları altında  verilir. [4] Rivâyete göre bu ka­deh, temsilî yedi madenden yapılmıştır. Divan edebiyatında  bu kadeh Câm-ı kîtî-nümâ adıyla da anılır. ( bkz  Cem - Cemşid-i Hurşit ( Divan Şiirinde Cem ve Tüm Özellikleri )

Bazanda  aşıklar kadehe baktıklarında sevgilierinin yüzünü ve dudağını bu kadehte görürler.

Çeşme-i  câm ı musaffa  zahida Cem a hayrıdır
Olam mani ondan erbab-ı muhabbet içmiş âb            Sabr-i Şakir [5]

Ey Zahid, Sufilerin şarabının çeşmesi  Cem’in hayratındandır. Şaraba mani olma ki muhabbet erbabı o çeşmeden su içer.

Cem gitti bozulmaktadır ekan’ı harabat
Bir câm ile dolsa n’ola  eyvan-ı harabat         Sabr-i Şakir [6]

Görüp cam – ı  Skender sandım anı
Ki gösterdi bana cümle cihanı       Mesihi [7]

Bir âyîneyle İskender nice benzer sana cânû
Senin her bakdığın mir'ât olur âlemnümû cânû          Şeyhülislam Yahya[8]

Ruhuñ âyînesinde câm-ı la'lün gösterür diller 
Safâ ehline birdür câm-ı Cem mir'ât-ı İskender    (Dânişî)

Câm-ı Cem’i aldum ele dil şevk ile toldı
Bakdukca ol âyineye dünyâ benüm oldı         Nevizade Atai [9]
Divan şiirindeki bazı kadeh adları halk şiirine farklı olarak geçer. Örneğin câm-ı gül-gûn  bir halk  türküsünde şu şekilde dile gelir.

Akdeniz üstünde yaldız piyade
Validen sever mi benden ziyade
Tombul ellerinle gülgülü bade

Türk Halk Türküleri (Oszmán - Török Népköltési Gyüjtemény, Masodık Kötet: Oszmán - Török Népmesék es Népdalok, Budapest 1889) - Ignácz Kúnos (Yayıma hazırlayan: Doç. Dr. Ali Osman Öztürk) - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (1.baskı), Ocak 1998, s.22. ( Bkz: 
 

İlgili  Başlıklarımız

 

 KAYNAKÇA

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar