26.01.2023
Şarap İçme Meyhane Harabat Adapları
Divan şairlerinin şarab ile ilgili söyledikleri yüzlerce benzetme, mecaz, isim ve bileşik kelimeleri sayesinde eski devre ait meyhane adabı, içkili eğlenceler, şarab ve içki muaşereti, adetleri, gelenekleri vb hakkında sayısız detay öğrenmiş oluruz. ( bkzŞarâb Divan Şiirinde Şarapla İlgili İlginç Konular ve Mazmunlar )
Örneğin eski devrilerde ekmek, su ve tuz en büyük nimetler olarak kabul edilmiş, suyun ayakta içilmesi abes,, yemeğin ayakta yenmesi ayıp olarak görülmüş; ekmek, su ve tuzun oturarak tüketilmesi gerekli görülmüştür. Suyun ayakta içilmesi suya karşı nasıl bir saygısızlık ise, içki içenlere göre de şarabı veya içkiyi ayakta içmek şaraba karşı saygısızlık sayılır. Şu halde ayyaşlar için şarab da su kadar aziz bir şeydir.
Zülfün ki ârifane eğilip öper lebinden
Bir rind dürür ki câm –ı şarabı çöker içer Necati
İçki âlemleri sadece meyhanelerde değil kırlarda ve bahçelerde de yapılır, meyhanelerdeki adap, usul ve erkân ne ise kır ve bahçe eğlencelerinde de bunlara uyulurdu. [1]
Eski devrilerde içki meclisi halka, daire şeklinde oturularak kurulurdu. Bu dairenin iki ucunun ortasına ise ser-halka ( halka başı ) denilen içki meclisinin başı otururdu. Serhalka denilen içki meclisinin reisi ortamı idare eder, içki meclisinin nizamını sağlardı. Serhalka olan kişiye meyhane veya meclis sadrı da deniliyordu. Tasavvufi manada meyhane dergâh olarak düşünülünce serhalka şeyh olmaktaydı.
Meyhâne sadrına geç otur kâm-rân isen
Sâkînin al ayağını ger pehlevân isen Şeyh Galip Şiirleri
İçki dağıtan genç saki ( içki sunan güzel ) bazen serhalka da olurdu. Saki, halkanın ortasına geçer veya önce serhalkanın yanına oturur serhalka ile saki meclisin intizamını sağlardı.
Saki kadehi doldurur ilk önce kendi içerdi. Bunun nedeni ise içki de zehir veya uyuşturucunun olmadığını göstermekti. ( Demek ki eski devirlerde bazılarına içki yerine zehir verilerek suikast yapılmış olunabiliniyordu. ) Saki, ilk kadehi kendisi içer “ evvel saki, sonra baki “ der, daha sonra da ikinci kadehi serhalkaya yani meclis sadrına verirdi. [2] Daha sonra ise kadeh daireyi oluşturan herkesin bir kaç yudum içerek yanındakine vereceği şekilde elden ele dolaşırdı. Elden ele devr eden bu büyük kadehlere ratl-ı giran, ( bkzRatl-ı girân ) Sagar Sâgar veya Piyale gibi adlar verilmişti. Bu büyük kadehlerin bazıları Kabak Kadeh Gedu denilen iri boyutlu kabak kadehler oluyordu. Kadehte kalan son tortuya ise Cura Cür'a deniyordu. Son kadeh kimin elinde kalırsa kadehte kalan son tortuyu şarabın mucidi ve sarhoşların piri olanCem Cemşit-i Hurşit ’in ruhuna gitsin diye yere dökülmesi âdeti de vardı.
Bektaşi cemlerinde serhalkaya ayakçı da denilirdi. Ayakçı tabiri esasında ayak veren yani kadeh veren anlamındaydı. Bektaşi cemlerinde kadehi devr etme süresinin ser halka ( meclis sadrı – şeyhi ) veya saki tarafından – hem az içilsin – hem de sarhoşluğa mahal verilmesin diye - kasten uzatıldığı veya geciktirildiği de bilinir. Böylece kimsenin sarhoş olmasına izin verilemz adap ve etrbiye ile içki içilmesi de sağlanmış hayta öğretilmiş olunurdu. Tarikatlarda kadehin halkada dolaşmasına devr denilirdi. Devr denilmesinin nedeni ise Batoni tarikatlardaki devr ve tenasüh anlayışını sembolik olarak ifade etmesi içindi ( bkz Ruh Nedir Ruhun Varlığı Hülul Tenasüh Devr ve Ruh Göçü)
Harâbat âlemi denen meclisde kadehleri devrederek şarap içmek âdeti hakiki meyhanelerde de oldukça uzun sürerdi. Rindaneler arasında içki içtikten sonra cıvıtanlara saki önce yarım daha da azıtırlarsa boş kadeh vermeye başlardı. Bu davranış “sen artık içme “ emriyle karşılaşmak denmekti. Boş kadehe saldıran veya içmekte ısrar eden olursa mecliste terbiyesizlik etmiş olur, halka dışına alınır, sızması için boş bir yere çekilirdi. Ancak bir daha da aynı meclise sokulmayıp, meclisin lanetine uğrardı.
Eskiden meyhanelere harabat, hâne-i hammâr, humhane, humarhane, şaraphane., şarap evi de denirdi. Eski devrin meyhaneleri büyük küçük, eğlenceli olup olmadıkları bakımlarından da çeşit çeşitti. En büyüklerine ” selatin meyhane” denirdi. Selatin meyhanelerinde çalgılar, çalgıcılar, musikişinaslar, mutripler, çengiler de bulunurdu. ( bkzÇeng Çengi Divan Şiirinde Çeng ü Çeğâne ) Çengiler göz alıcı parlak elbiseler giyer, gerdan kıvırıp bel bükerek, parmaklarında çâr- pâre (çarpara ) olan ve göbek atan (Bkz. Çarpara Çalpara Nedir Şiirlerde Çâr- Pâre) kadınsı erkeklerdi. Anlaşıldığı kadarı ile sakiler çengilik de yapabilen, çengiler gibi raks edip oynayan çengileri aratmayan kadınsı erkekler de olabiliyordu.
Bir eli devri kadehte bir eli çar- parede
Yani hem sakilik eyler, hem eder her yane raks Fazıl
Çeng çaldın, cam çektin bade içtin her ne var
Kılsan Allah aşkına olsun işret helal sana Niğari
Eski devrin meyhanelerinde çok çeşitli eğlenceler olurdu. Meyhanelerde iyice coşunca hem oynayan hem de soyunan gençler gömlek yakmak olarak tarif edilen ( BkzGömlek Pirahen Yakmak Nedir Divan Şiirinde Raks Edip Soyunmak ) bir eğlence yapıyorlardı.. İçki içen külhanbeyleri iyice sarhoş olduktan sonra donlarına kadar soyunuyor meclistekiler de nümayişler yaparak onları izlerlerdi [3]
Elbette ki meyhaneye gelenlerin tüm derdi şarap içmek çengi izlemek değildi. Meyhanelerde fıçı fıçı tuzlanmış sardalyeler ve balıklar olur, meyhanede yemek de yenilirdi. Selâtin meyhanelerde işkembe çorbasının da - çorba-i eşkine- çok içildiği , çeşitli kebapların ve külbastıların yapıldığı mersin balığı ile içki içmenin makbul kabul edildiği ortaya çıkmaktadır.
Bezminde nukl-u çorba-i eşkine yedir hep
Mersin balığıyla içir ol şuha müselles
Harabat âlemlerinde ortada masa olmaz herkes minder üzerine bağdaş kurup otururdu. Yemekler ve mezeler yerdeki yaygı ( halı, kilim, keçe, hasır vb ) üzerine dizilirdi. İçkiler tatlı mezeler ile birlikte içilirdi. Tatlı mezelerin rakı veya arakı gibi alkollü içkilerin vücuda vereceği zararı telefi edeceğine inanırlardı. Bu nedenle rakı içilirken yanında bal, pekmez, baldan pekmezden yapılan mezeler, revani, helva, kuru veya yaş incir, üzüm, badem, fıstık, kavun, elma, armut, karpuz gibi yiyecek, meyve ve çerezler bulunurdu. [4] ( bkz Mezeler Nukl Nakl Osmanlı İçki Adabı ) Bazıları içki içenlerin mezelerinden ve yemeklerden aşırırdı ki divan şairleri onlardan da şikâyet etmişlerdir.
Sakiyâ nuklu tüketmek var mıdır bî nûş-u mey
Bezm-i rindândır bu ey nâdân-ı hâr yemlik değil. Pertev [
Ey saki içki içmeden sofradaki mezeleri - nuklu - tüketmek var mıdır – Doğru bir şey midir bu?- Ey cahil, bu rintler meclisidir, eşek yemliği değil.
Selâtin meyhanelerde parası bitenlere hammar tarafından kredi açıldığı da bellidir. Hammar, şarapların parasını alan, parası bitenlerden değerli eşyalarını rehin alarak kredi açan meyhanenin sahibidir. ( BKZ Hammâr Nedir Meyhaneci Mürşit Ayyaş Derviş ilişkisi )
Rehne geldi der-i meyhâneye alınmadı hayf
Bir kadeh bâdeye yüz hırka vü seccâde yine Hayali Bey
Hayali Bey, bir kadeh şarap daha vermek için meyhanecinin yüzlerce hırka ve seccadeyi dahi kabul etmemiş olduğundan biraz daha içemediği için hayıflanmaktadır.
Ayyaşlar meyhaneden, hammardan pek şilayet etmezler. Umduklarını tam olarak bulamadıkları için çok zaman sakiden şikâyetçi olurlar. Ancak en çok çileyi zabitan kuvvetlerinin başı olan muhtesip ile şahnelerden çekmişlerdir. ( Bkz Muhtesip İhtisâb Şehremini Nedir Şiirlerde Şahne) Sarhoş sarhoş eve giderken şahnelere yakalanmak korkusu her zaman vardır. Veya şahnelerin meyhaneleri basıp sarhoşlar ile kavgalara girişmesi sürahilerin kabak kadehlerin havada uçuşması sık sık olabilmektedir.
Muhtesib meyhâneye mühr urdı ammâ bilmedi
Âlemüñ her gûşesi âriflere meyhânedür Hamdullah Hamdi
Değme kırsun şîşe-i rindânı kâfir muhtesib
Bir gece anıñ da çatlar başına âhir kabak Nevres-i Kadîm
Yevm-i şekk sohbetine şire sıkarken yârân.
Sıkboğaz etti basıp şahne-i şehr-i ramazan. Sabit
Şöyle bir gaflet ile bastı ki tarif edemem
Guyiya bezmi basan şahne gibi bî – hengâm Ragıp
Elbette ki her tedbire rağmen aşırı içip meyhanede, hum (şarap fıcısu ) hüsrevani ( büyük küp) veya mubattan ( geniş karınlı şarap küpü ) dibinde sızıp kalmak da mümkündü.
Şişe-i reng-i bilali alalım destimize
Varalım küp dibine farzı eda eyleyelim. Çankırılı Kadri
Ne hikmet var aceb mey-hânede rindân-ı sâgar-ke
Düşüp âhir hum-ı sahbâya Eflâtûn olur çıkmaz Mezâkî
Daha da büyük derd ise eve gidemeyecek kadar şarhoş olmak olmalıydı. Ancak o devirler de böylesi durumlar için pratik çözümler üretilmişti. Eski devirlerde küfe, araba, at veya eşek ile ayyaş taşımak önemli ve kazançlı bir meslek olmalıydı. Meyhanelerin yanlarında ayyaş taşımak için bekleyen küfeli hamallar ile arabacılar vardı. Sarhoşların bazıları mecburen hamalların sırtındaki küfe ile eve dönmek zorunda kalırlardı. Küfelik olmak deyimi işte bu yüzden çıkmıştı.
ŞARAP İLE İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZI TIKLAYINIZ.
Berş Macunu Şurubu Berraş Beng ve Şarab Münasebetleri
Şarab Kökeni Anlamı Şarap Türleri Benzetmeleri Söz Grupları
Şarab Eski Türklerde Suci Çakır ve İçkiler
Şarab Türleri ve Adları Eski Devirlerde
Bezm Nedir Meclis İşret ve Divan Şiirinde İçkili Eğlenceler
Dostkâni ve Dostkâni Muhabbet Şiirimizde Mahbub Meclisleri
Câm ( kadeh- içki- peymane, sağar, ayak, dolu) )
Harâbâti ( Mestâne- Ser- hoş)Sarhoş
Cem ( Divan Şiirinde Cem ve Tüm Özellikleri )
Hammar ( Meyhaneci ile Mürşit , Ayyaş ile Derviş İlişkisi)
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/meyhane-nedir-osmanlida-meyhane-adabi-ve-eglenceleri/106109
[2] A. T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 450
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/gomlek-pirahen-yakmak-nedir-divan-siirinde-raks-edip-soyunmak/100844
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/mezeler-nukl-nakl-osmanli-icki-adabi/106476
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın