Arapça "hamr" sözcüğünden türemiş bir kelimedir. Kelime anlamı olarak şarap yapan, şarap satan kimse, meyhaneci, şarapçı anlamlarına gelir. Hammar kelimesi ile ilgili birçok tamlama vardır. Örneğin hâne-i hammâr : şaraphane., şarap evi, şarap içilen yer anlamlarındadır.Hammar kelimesi divan şairleri tarafından meyhaneci anlamı ile gerçek anlamında da kullanılırken, Tassavvufi ve mecazi manada, mürşid, şeyh, kılavuz anlamlarına gelecek şekillerde de kullanılmıştır. Hammar sözcüğü kimiz zaman hamr şeklinde ve meyhaneci anlamı ile de kullanılmıştır. Bazen de çok içki içirten kişi anlamında da kullanılmıştır.
Harâb-ı cam ı aşkım nergis-i mestim bilir halim
Harâbat ehlinin ahvalini hammâr olandan sor.
Fuzuli Her ayş ki mevkuf ola kayfiyyet-i hamra
Ayyâşına yuf, hamrına, hammârına hem yuf Ruhi
Hammar bazı defalar göz ile birlikte kullanılır. Bu durumda sevgilinin gözü aşığa çok şarap içirtip, aşığı sarhoş veya mestane eden bir işleve bürünür.
Gözü cân esrütmeğe hammâr imiş
Kaşı gönül yıkmağa mi'mâr imiş
Diledim hâlim ki gözüne diyem
Turfa budur gözleri bîmâr imiş Kadı Burhanettin
Divan şairlerinin nazarında Hammar içki parası bitince şarap içmeye devam etmek için sarık, hırka, seccade yüzük veya değerli bir diğer eşyanı rehin verildiği adam olarak da görülür. Hammar, şarap içenlerin içkiye devam edebilmek için eşyalarını rehin alan bir meyhaneci olarak da anlatılır.
Sanma biz erbâb-ı şöhret gibi dârât ehliyüz
Hırkasın bir câma rehn itmiş harâbât ehliyüz
Vizeli Behişti Ramazan Gerçek hayatta ayyaşların içkiye devam edebilmek amacıyla yaptıkları bu eylemler derviş ve mürşit arasında oluşan tarikata girme veya ilahi aşka kavuşma ve bu aşk ile mest olma hadiseleri arasında ilgiler kurularak, benzetmeler yapılarak anlatılmıştır. Divan şairleri hammar- mürşit, meyhaneyi tekke olarak ifade etmek istediklerinde ayyaş, şarap ve meyhaneci üçlemesi arasında geçen hadiselere benzer olaylarla ilişkili imiş gibi anlatmışlardır.
Haylî demdür hırka rehn-i hâne-i hammârdur
Havfum oldur ki ola dîvân ile defter bile
Baki'Baki bu şiirinde içkiye devam edebilmek için hırkasını hammara bırakmış, ama defterini ve divanını bile ona bırakmadığı için hayıflanmaktadır.
Rehne geldi der-i meyhâneye alınmadı hayf
Bir kadeh bâdeye yüz hırka vü seccâde yine
Hayali Bey Hayali Bey, bir kadeh şarap daha vermek için Meyhanecinin yüzlerce hırka ve seccadeyi dahi kabul etmemiş olduğunda hayıflanmaktadır.
Bu bağlamda şarap ilahî aşkı temsil ederken meyhaneci ise ilahi aşk ile derviş arasındaki aşka aracı olan mürşit anlamına gelir.
Mey-hânede rehne koyacak nesne ararsın
Ey sûfî n'içün cübbe vü destârı komazsın ‘Azmî-zâde Hâletî
Kitâb u hırkasın pîr-i mugâna rehn idüp müflis
Ayakdan cür’a nûş eyler gezer ol der-be-der vâ’iz Hafîd
Mâü'l-iııebdendir eger her sarhoşun sarhoşluğu
Ben içmişem aşkın meyin sermest ii hammâr olmuşam Nesîmî