Dostkâni ve Dostkâni Muhabbet Şiirimizde Mahbub Meclisleri

15.10.2015

 
 
Sultan II.Abdülhamid (1876-1909) tuğralı, kalemişi bitkisel,tuğra motifleriyle süslenmiş,  kaideli  gümüş kupa
 
 
 

Dostkâni  ve Dostkâni  Muhabbet  Şiirimizde Mahbub Meclisleri

 

Osmanlıca yazılışı: dost-kânî :  دوستكا

Dostkani  kelimesi fark edildiği gibi dost  ve kani sözcüklerinin birleşmesinden oluşan bir sözcüktür. Kani kelimesi kanaat göstermiş, inanmış, razı ve ikna olmuş, kanaatten  fazlasını istemeyen anlamlarına gelir. Doskâni sözcüğünün bezm veya mecliste toplanan harabat ehlini ifade ettiği de anlaşılır.

Dost- kâni sözcüğünün sözlüklerdeki anlamları:  “arkadaş veya sevgililerle içilen şarap, bir toplantıda bulunanlara şarap ikram etme ve büyük sagar, kadeh” anlamlarındadır.

Divan şiirinde meclis, bezm ve bunlarla ilgi olarak, yaran, dost, şarap, kadeh, sağar, pir-i mugan, saki vb hem gerçek hem mecaz hem de tasavvufi anlamda çok sık karşımıza çıkar.

Dostkâni, “ Yaranlar ve mehbub civanlar ile mecliste filanın aşkına  diye hediye ve isar olunan dolu[1]kadeh şarap manasına gelir. Günümüzde içki içenlerin kadeh tokuşturarak “ Yarasın “ veya “ Şerefe “ diye yaptıkları nidalar bu adetten geliyor olmalıdır.

Eski devirlerde kadehte kalan son tortunun “ Cem’in ruhuna gitsin diyerek toprağa dökülmesi âdetinin de olduğu bilinirken “ Yaran meclislerinde  muhabbetle içilen dolu  sağara” yani dolu kadehe dostani dendiği de bilinir. Şu halde dostani bir şarap  veya içki türü değil, dostlarla içilen içki anlamına gelmektedir.  Başak bir deyişle dostlarla birlikte kadeh kaldırarak içki içmeye dostani denir.

Leb a leb câm – dil hun olsa  tan mı bezm i firkatte
Güzeller aşkına nuş etmek için dostkani dir               Baki

Baki bu beytinde dost- kani kelimesini tevriyeli olarak  dost da inanmış, dost bile buna razı olmuş anlamına gelecek şekilde de kullanmıştır.

Bilindiği gibi şarabın kadehte kalan tortusuna ve son yuduma cur’a denir. Cur’a yı  Cem’in ruhuna gitsin diye toprağa dökmek âdetinin meclistekilerle birlikte de yapılabildiği anlaşılır. (Cür'a ( Divan Şirinde Son Yudum ve Cür'a dökmek )[2]

Ölçtüm döktüm harabatı cihanda sakiya
Dostkani muhabbet cümleden iyidir bana      Sabit

Ey saki, dünya harabatında yedim içitim – ve en sonunda kadehteki son yudum gibi canımı toprağa verdim-  ve son yudumu da  döktüm. Ama dostkani muhabbetten iyisini de görmedim.

Eski devirlerde Dostkani denilen dostlara, yarenler ve genç civanlarla kurulan meclislerde  farklı eğlencelerin de olduğu, örneğin, sarhoş olanların raks etmeğe başladıkları, yaka yırtmak, gömlek  yakmak nevinden işler yaptıkları, ( Bkz Gömlek Pirahen Yakmak ( Raks Edip Soyunmak ) delikanlıların çırılçıplak soyundukları  türünden kaçkınlıkların da yapıldığı göz ardı edilmemelidir.[3]

Dostkâni meclisinde  dost bilinenler  bazan da   bağrı deler. Dostun deldiği bağır gözden yaş olup akarken  dost hani diye  ( dost kanı  diye akar) sorar.

Pâre pâre eyler ise bağrımı peykân-ı dôst
Dîdeden her pâresi çıkıp diye kim kani dôst   (Necâtî Gazel 30-1) [4]

Dost peykanı -dost mızrağı- bağra saplanıp pare pare eder.  Delinen bağrın her parçası gözden çıkarak dese ki hani dost ( bu dostun akıttığı kandır. )

 

İlgili  Başlıklarımız

 

KAYNAKÇA

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar