Dev – Div ( Şiirmizde Dev)
Osmanlıca yazılışı : Dev: دو
Dev Nedir: Sözlüklerdeki anlamları :
Dev sözcüğü sözlüklerde şu şekilde tarif edilir: “Şeytan, ifrit, cin. Masallarda geçen korkutucu varlık.”
Edebiyatta Dev Tasavvuru
Halk masallarında olduğu kadar halk şiir ve divan şiirinde de geçen motiftir. Dev motifi daha çok olağanüstü irilikte insan bedenli bir yaratık ifrit olarak tasavvur edilen hayali bir varlıktır.
Dev motifi, Türk ve dünya masallarında, halk hikâye ve destanlarında gözükür. Dev motifinin ilklerinden biri Sümer destanlarında geçer Gılgames, olağan üstü iri bir dev olarak betimlenir. Yunan mitolojisindeki devler Kâinatı yaratan tanrı olan Uranos'un yarasından akan kandan meydana gelmiş yüz tane ele sahip, ayakları ejderha olan yaratıklar şeklinde tasavvur edilmiştir. Bazı masallarda devler bir lambanın içine girebilecek kadar küçülüp, hapsolan kurtulunca da devasa bir yaratık olan cin şeklindedir. ( Alaadin'in Sihirli Lambası ( 1001 Gece Masalları ) )
Türk masallarındaki devler “bir dudağı yerde bir dudağı gökte “ insan azmanı yaratıklardır. Devlerin erkekleri gündüzleri işe gider, anaları evde kalır. Devler insanları ve çocukları kaçırıp saraylarında veya evlerinde saklar. İnsan eti yiyen devler uyanık insanları veya çocukları yemez, uyumalarını beklerler. Bazı devler Dede Korkut Hikâyelerinde olduğu gibi “ Basat’m Tepegöz’ü Öldürdüğü Özeti “Tepegözlü şeklindedir.
Eski edebiyatta dev veya div motifi Hz Süleyman ile birlikte sık sık geçer. ( bkz Mühr-ü Süleyman ( Hz Süleyman’ın Yüzüğü- Hatem Yüzük ) Hz Süleyman ‘ın devlerle savaşması, yüzüğünü çalan devlerin başına dünyayı dar etmesi, yüzüğünün, mührünün ve içindeki yazıların sayesinde hayvanlara, rüzgârlara, tabiat olaylarına cinlere ve devlere hükmetmesi, devleri cinleri, emrinde barındıran, onları asker gibi kullanan bir peygamber olması divan şairlerinin kullandığı konulardan biridir.[1]
Ol Süleyman ki şükuhu dive salmış rüstehiz
Bu Süleyman savleti küffarı etmiş târmâr Fuzuli
O Süleyman yüzüğünü çalan deve dünyayı dar etmişti. Bu Süleyman ( Kanuni) da saldırarak düşmanı darmadağın etti.
Eskiler bir daire çizip bu dairenin içine bazı dualar yazarak (özellikle esma-i hüsnanın tamamını veya bir kısmını) okumak suretiyle birtakım hayaller, periler, cinler göreceklerini [2] (Onay 2000: 195) cinler periler ve devlerin bu daire içine girmeyeceklerini zannederlermiş. Tevratta geçen Hz Süleyman’ın Mührü ve tılsımlı yüzüğü efsanelerinden kaynaklandığını düşündüğümüz bu inançların izlerine divan şiirinde de rastlanılır. Divan şairlerinin tasavvurunda dev, şeytan ve iblisle birlikte düşünülür. Eski inanışlarda şeytandan iblisten ve devlerden korunmak için daire çizildiği ve bu dairelerin içine korunmak amaçlı tılsımlar yazıldığı Zati’nin bu beytinden anlaşılmaktadır. Hayatını şairlik ve rimelcilikle kazanan Zati’nin bu konulara vakıf olduğuna şaşmamak gerekir. Peri, cin veya dev görmek için önce riyazet çekmek ( derviş olarak kırk gün süren çileyi tamamlamak) daha sonra da daire çizerek içine tılsım amaçlı yazılar yazmak gerektiği anlaşılmaktadır.
Şiirlerimizde Dev
Ey perî gâyetde korkarlar rakîb-i dîvden
Dâyire çizdükleri her dem budur ‘âşıklarun Zâtî (Tarlan 1970: 248)
Ey peri dev gibi rakipten âşıklar çok korkar ( sevgiliyi görmek rakibi de çember içine sokmamak için) âşıkların daire çizmeleri ondandır.
Riyâzetler çeküp esmâ okursın görmek istersin
Görinmezse sana Zâtî ‘acebdür ol perî-peyker Zâtî (Tarlan 1967: 284)
Zâtî, peri gibi güzel sevgilisini görmek riyazet çekip daire çiziyor buna rağmen sevgilisini göremezse bunun şaşılacak bir durum olmadığını söylemektedir:
Çizilen dairenin içine tılsımlı yazılar yazarak cin, dev ve perileri hem görüp hem de periyi görüp çarpılmaktan kurtulmak inancı Helaki’nin de bir şiirinde geçer.
Da’vet itme gönül ol hûr-ı perî-zâdı ko kim
Uğramaz dâyireye her niçe teshîr itdüm Helâkî (Çavuşoğlu 1982: 142) [3]
Helâkî de periye benzeyen sevgilinin her ne kadar sihre başvursa da bir dâireye benzettiği gönlüne gelmeyeceğini söyleyerek bu inanışa telmihte bulunmuştur.
Div- i buhlu hıtta-ı cûdunda olmuş recm için
Keff-i destin asman- ı kilk- zerrinin şihap Nefi.
Senin cömertlikteki avuçların gökyüzü gibi olmuş, altın kalemin ise şimşek yalapları gibi cimrilik devine çarpıyor ve onu taşlayıp kovuyorsun. Eskilerin inancında göktaşları, yıldız kayması veya yıldız yağmuru, meleklerin devleri ve iblisleri kovaladığı şimşekler gibi düşünülmüştür. Nefi’nin bu beytinde bu inancın izleri bulunmaktadır.
HZ SÜLEYMAN İLE İLGİLİ LİNKLER VE BAŞLIKLAR
Süleyman Peygamber İle İlgili Unsurlar
Süleyman Peygamber Özellikleri Rivayetleri
Asaf Âsef Kimdir Hz Süleyman'ın Veziri
Hatem Nedir Hz. Süleyman ve Yüzük
Mühr-ü Süleyman Nedir Hz Süleyman’ın Hatem Yüzüğü
Hüdhüd Nedir İbibik ve Hz Süleyman’ın Ulağı
Belkıs Kimdir Saba Melikesi Efsanesi
Sebâ Şehri Edebiyatta Saba Melikesinin Yurdu Ma’rib Barajı Arîm Seli
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/muhr-u-suleyman-nedir-hz-suleyman-in-hatem-yuzugu/117404
[2] A.Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar, MEB, ,Ankara, 1996, s. 189
[3] Hakan YEKBAŞ , KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE BAZI HALK İNANIŞLARI, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Cilt: 20, Sayı: 1, Sayfa: 155-184 , ELAZIĞ-2010