Düşüş Romanı Hakkında İnceleme Özeti Albert Camus

12.07.2020

Albert Camus Düşüş

Özgün adı Fransızca” La chute” Türkçeye ise “ Düşüş” adı ile çevrilen roman, Cezayir, Mondovi- Dreaan- doğumlu Fransız uyruklu yazar; Albert Camus’un ilk yayınlanma tarihi 1956 yılı olan bir romanıdır.

Bu roman, yazarın ölümünden üç yıl önce yazılmış, Albert Camus bu romanını yayımladıktan bir yıl sonra da 1957 yılında Nobel Edebiyat ödülünü kazanmıştır. [1]

Albert Camus bu eserini ölümüne yakın yıllarda yazmış, varoluşçu bir yazar olan Albert Camus’un bu eseri, Yabancı ,Veba , Düşüş , İlk Adam , Sürgün ve Krallık gibi eserleri ile birlikte Dünya edebiyatını etkileyen romanları arasında yer almıştır. Eserlerinde “Dünyanın boşluğu ve anlamsızlığı” ile “ çağdaş hayatın zorlukları karşısında bocalayan amaçsız insanlar “ konularını işlemekten hoşlanan varoluşçu bir yazar olan Albert Camus bu romanında ise “modern insanın, kendi bencillik ve çaresizliklerini adım adım görmek zorunda kalışının ve çelişkilerini“ [2]anlatmıştır.

Albert Camus, eserlerinde, “ölümü kayıtsız bir şekilde bekleyen “ belli amaçları olmayan kahramanlar yaratan, Dünya’yı boş ve manasız bir yer olarak gören; insanı, hayatı, toplumu saçma olarak gösteren; “yaşamın tekdüzeliği altında, makineleşmiş bir dünyada makineleşmiş insanları”[3] konularını işlemeyi tercih een varoluşçu bir yazardır. Yazarın bu romanı da varoluşçu akımın düşünsel izleklerini taşır.

Yazar bu romanında mutlaka öleceğini bilen insanların hayatı anlam katma, hedef tayin etme, idealler peşinde koşma gibi çabalarının saçmalığını savunur. Ölmek mukadderse itina ile yaşamak niye ki sorularına bir cevap arayan yazar, öyleyse intihar etmek hükmüne gelemediği için de bir çelişki içindedir.

Romanın kahramanı olan Jean-Baptiste Clamence, birçok eleştirmene göre yazar Albert Camus’un kendisini temsil etmektedir. Yazar, bu romanında toplumun ne kadar ikiyüzlü ve güvenilmez olduğu konusunu merkezi mevzu olarak ele almış; roman çağdaş hayatın anlamsızlığı, saçmalığı üzerine yazılmış modern insana eleştiri odaklı bir eserdir.

Başkahramanı olan Avukat Clamence’ın itirafları ve ve sonuçları olay örgüsüne dayanan romanda “elini taşın altına koymadan yaşayan, toplumda çok saygın gözüken “ kimselerin arka planlarındaki gerçek yüzleri ortaya konulmuş, romanda burjuva ahlakı ve düşünme biçimi şiddetle tenkit edilmiştir.

Konusu

Jean-Baptiste Clamence, soylu kişilerin davalarına bakan tanınmış ve önemli bir avukattır. Aynı zamanda çapkın bir adam olan Clamence, Amsterdam’da bir barda iken geçmişini hatırlar ve işlediği suçları bardaki bir yabancıya anlatır. Aslında bu itiraflar kendisi ile bir yüzleşmedir ve “kesinlikler belirsizliklere, başarılar da başarısızlıklara dönüşür”

Romanın Özeti

Roman şu cümleler ile başlar: "Size hizmetlerimi sunabilir miyim bayım, canınızı sıkmadan? Bu kuruluşun kaderine hükmeden muhterem gorille anlaşmayı bilmiyorsunuz! Gerçekten de Hollanda dilinden başka dil bilmez o”

Romanın kahramanı Jean-Baptiste Clamence, yakışıklı, çekici, soylu kişilerin davalarına bakan tanınmış ve zengin bir avukattır. Bu vasıfları nedeni ile kadınları da kolayca elde edebilen çapkın bir adamdır. Kendisini gelmiş gelmiş en istisna insanlardan biri olarak gören; Tanrının varlığını reddetmeyen ama bu konu üzerinde düşünmeyi de gereksiz bulan, cennet veya cehennemin olmadığına da inanmadığı için öteki dünya ile öbür dünyada ödül veya cezanın da olamayacağı mantığı ile davranan biridir.

Jean-Baptiste Clamence, Amestardam’daki Mexico-City adındaki bir barda tanıştığı birilerine hayatı üzerinde bölük börçük bir şeyler anlatmış, bir çeşit deşarj olmuştur. Kendisi hakkında anlattıkları, kendi konumu ve görünümü ile tezat olan şeylerdir. Aslında karşısındaki kişiye anlattığı şeylerin hepsi kendi kendisi ile konuşuyormuş gibi iç monologlar şeklindedir. Muhataplarının cevaplarının olmadığı bu monologlarda anlatıcı cevapları da vermektedir.

Jean-Baptiste Clamence, kendini, yardımsever, dürüst, saygın ve önemli bir olarak anlatmaya başlar. Fakat zamanla kendi kimlğini, hayatını ve yalnızlığını sorgulamaya başlar. Zamanla Clamence, kendi kendisini sorgulayan bir ceza yargıcı gibi düşünmeye başlamıştır. Bu sorgulamaları aslında ne kadar bencil ve kendini beğenmiş bir adam olduğunu fark etmesine kadar ilerler. Üstelik davalarını kazandığı kendine minnettar kalan müvekkilleri; kendine hayran olan kadınlar ve dostlarına rağmen yapayalnız bir adam olduğunu da fark eder.

Kendisinin aslında yardımsever ve iyi bir insan olmadığını Paris'te evine giderken köprü üzerinde intiharına şahit olduğu kadını kurtarabilecekken kurtarmaya kalkışmamış olmadığını anımsayarak anlar. Kadını köprünün kenarında denize bakarken görmüş, intihar edeceğini de anlamış; kadını kurtarmak için yardım etmemiş; kadının suya düşerken çıkardığı sesi de umursamadan dinlemiştir.

"Ey genç kız kendini yine suya at da her ikimizi kurtarma şansına bir kez daha ereyim. Bir kez daha ha, amma ihtiyatsızlık!

SEÇKİN ROMANLAR İLGİLİ LİNKLERİMİZ

Yabancı Hakkında Özet ve İnceleme Albert Camus

Albert Camus - Veba - Hakkında Özet İnceleme

Albert Camus Düşüş Romanı Hakkında İnceleme ve Özet

İlk Adam Romanı Konusu Hakkında ve Albert Camus

Mutlu Ölüm Romanı ve Albert Camus Hakkınd

Oliver Twist Hakkında Özeti Charles Dickens'ın Hayatı

David Copperfield Hakkında ve Özeti Charles Dickens

Aşk ve Gurur Romanı ile Jane Austen Hakkında

Dönüşüm ve Özeti F. Kafka

Dava Romanı Özeti Ve Hakkında Franz Kafka