Günlük Yazı Türü Özellikleri Tarihçesi Günce Örnekleri

24.05.2011

 

GÜNLÜK ( Günce)

 

Günlük Nedir?

Günlük, fikir yazıları içinde değerlendirilen günceyi yazan kişinin gündelik zaman dilimleri içindeki yaşadıklarını, duygularını gün, hafta, yıl hatta saat belirterek tuttuğu gündelik yazılardır. Günlük fikir yazıları içinde değerlendirilen bir yazı türüdür. Bu yazı türünün “Günce” veya “Günlük” adını almasının sebebi de gün içindeki olayları, duyguları olanı biteni gün ve saat belirterek yazılması nedeni iledir.

Günlük yazı türünün Latincedeki karşılığı  “dies ( gün ) sözcüğünden “diarium” ( günlük ) şeklindedir. Edebiyatımıza Tanzimat sonrası girmiş bir tür gibi gözükse de Osmanlı saraylarında padişahların gün içinde yaptıklarını günü gününe tutan “Ruzname”  adlı defterler olduğundan bu yazı türü edebiyatımıza Batı’dan girmiş bir tür olarak kabul edilemez. Üstelik Divan Edebiyatımızdaki “ Ruznameler “ de günce türünün pek çok özelliğini karşılar. 16 yy da Babürşah  ’ın yazmış olduğu  Baburname  günce, gezi ve hatıra  örnekleri ile dolu bir  eserdir.  Babür şah bu eserinde   saraydaki, savaştaki gezilerindeki veya avcılık hayatına dair bazı anılarını  Evliya Çeleb ’nin “Evliya Çelebi Seyahatnamesi”nin bazı bölümleri de günlük özelliği göstermektedir.  [1]  Ruzname sözcüğü yerine Tanizmat’tan sonra  “jurnal “  sözcüğü kullanılmak istenmiş ilk modern günceyi yazan Ali Bey,  eserine ruzname yerine jurnal sözcüğünü seçmiş olsa da Cemil Meriç dışında bu sözcüğü kullanan olmamış Nurullah Ataç ise jurnal yerine “Günce “  tabirini önermiştir.  Fakat Ataç’ın , kendisi dahi Fournier’den yaptığı Adsız Köşk çevirisinde günce yerine ‘ruzname’ ve ‘hatıra defteri’ sözcüklerini kullanmıştır. Bu nedenle günümüzde günlük kelimesi “Ruzname, Jurnal ve Günce “  yerine kullanılır hale gelmiş olur.

Günce veya günlük teorik olarak sürekli ve düzenli biçimde yazılan günlük notlardır. Bu özelliği nedeni ile günü gününe tutulmuş anı olarak da değerlendirilebilir. Nitekim André Gide’ de “Günlüğün anıdan tek farkı, günü gününe tutulmuş olmasıdır.”  Diyerek bu durumu teyit etmiştir. Günlük, bireylerin kendi kendisiyle alçak sesle konuşmasından, yaşadığı günleri ileride hatırlaması için hatta iç dökme ihtiyacından doğmuştur.

Günlükler örneğin, bir savaş esnasında bir komutanın notları şeklinde oluşursa bu defa tarihi bir önem de kazanır. Günlükler tanınmış biri tarafından tutulduğunda önemli hale gelir. Hatta bu şekilde tutulmuş günlüklerin yayınlanma şansı da doğmuş olur. Bu yönü ile günlük belge niteliği de kazanmış olur. Üstelik bu tip günlükler öğretmeye ve araştırmaya değer bir yazı halini de almış olur.  Lakin güncelerin çoğu yayınlansın amacı ile yazılmamıştır. Buna rağmen “Günlüklerin, tüm hikâyeler gibi, bir başı, bir entrikası ve bir sonu vardır.” Edebiyat, bilim ve sanat dünyasından tanınmış kişilerin kaleminden günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yaşamı yansıtan birer ayna olarak karşımıza çıkmaktadır. Birçok tanınmış simanın birçok basılmış günlüğü bulunmaktadır.

Güncenin Özellikleri

Günlükleri hazırlayan kişiler genellikle günlükleri ebeveynleri ve kendileri için hazırlar. Günü gününe tutulmuş olduklarından günlüklerin içeriği gün içinde yaşanan kayda değer olayların durumların duyguların saat belirterek kayda geçirilmesi şekline dönüşmüş olur.  Bu nedenle günceler bir kişinin gün içinde yaşadığı ve kayda değer bulduğu gözlem, izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih belirterek anlattığı yazdığı yazı türüdür.

Günlükler ne gün yazıldığını belirtmek için tarih atılan, çoğu zaman her günün sonunda o gün olup bitenin sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili yorumlar, değerlendirmeler yapıldığı yazılardır.

Günlükler, yazarlarının iç dünyasını tüm çıplaklığı ile ortaya koyan günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci elden ulaşmamızı sağlayan notlar olmaktadır.

Batı Edebiyatında Günce  ve Önemli Örnekleri  

Eski devrilere ait bir çok örneği olsa da  günce türü 20 yy dan itibaren önem kazanmıştır. Örneğin  André Gide, Julien Geren, Max Frisch , Stefan Zweig gibi yazarların yazdığı günlükler bunlara örnek olabilir. Örneğin   Andre Gide  Kalpazanlar  adlı romanını yazdığı süreçte bir günlük tutmuş ve yapıtının aşamalarını, kuramını apaçık ortaya koymuştur. Nitekim Gide’nin bu eserinin yazımı seneler sürmüş Gide bu romanının planı üzerinde titizlikle durduğunu söylemesine rağmen eserin planı dağınık hikâyeleri de bir birinden kopmuş olmasının bir nedeni de bu olmuştur. [2]

Gide’in  ‘edebiyat’ günlükleri, en özel günlüklerden biri sayılmaktadır.  Katherine Mansfield ve Virginia Woolf’un günlükleri de günce türüne verilebilecek en iyi örnekler arasındadır.  
1409 – 1431 yılları arasında Fransız bir papanın tutuğu “ Parisli Bir Burjuvanın Günlüğü” yazıldığı döneme ışık tutan önemli bir örnektir. İngiliz asıllı yazar John Evelyn’in “Diary” ( günlük ) adlı eseri de eski dönemlerde yazılmış olan araştırmacılar için 17. yüzyıl İngiltere'sinin toplumsal ve kültürel yapısına ışık tutan önemli bir eserdir. [3]

 

Türk Edebiyatın Günlük

Babürşah  ’ın yazmış olduğu  Baburname  Evliya Çelebi, Seyahatnamesi, Yirmisekiz Çelebi Sefaretnamesi ya da Silahdâr Tarihi gibi  Osmanlı Tarihçilerinin bazı eserleri ruzname yani günce, günlük tekniği ile yazılmışlardır. Edebiyatımızda günümüz anlayışına uygun yazılmış olan ilk günce Ali Bey’in Seyahat Jurnali’dir.

 

Şair Nigar Hanım’ın günlüğü ölümünden kırk yıl sonra basılmış ve “ Hayatımın Hikâyesi “ adıyla yayımlanmıştır. Ahmet Refik’in” Kafkas Yollarında”  Sultan Reşad ve Vahdettin dönemlerinde sarayda başmabeyincilik yapan Lütfi Simavi’nin notları da  edebiyat tarihimizdeki günlük olarak kabul edebileceğimiz önemli eserlerdir.  İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın tutmuş olduğu günceler de yayımlanmış olan günce türü eserlerimize örnek teşkil eder.  Atatürk’ün Anafartalar Savaşı sırasında tuttuğu günlükler, Türk Tarih Kurumu’nca basılmıştır. Ömer Seyfettin’in Ruznameler’i de kitap olarak yayımlanmamıştır.


ÖZELLİKLERİ


1- Yaşan olayların, izlenimlerin günün gününe yazılması ile oluşurlar
2 - Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
3 – İnandırıcı, içten ve samimidirler.
4 – Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
5 – yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
6 – Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadan yazılır
7- Tarih, biyografi anı, … için birer belge değeri taşırlar.


Niçin Günlük Yazılır?

Bir günlük yaşam içinde görülen, duyulan, işitilen ilginç olayları, izlenimleri kalıcı kılmak amacıyla günlük yazılır. Genç kuşakların yetişmesinde, eğitiminde bir araç olarak önem taşır.Günlük tutmak, öğrenciler için yazma becerilerini geliştirmek ya da pratik yapmak için mükemmel bir yoldur.

Okullarda günlük yazdırmanın amacı, öğrencilerin günlük yaşamlarını yazıyla değerlendirmelerini sağlamak, onlara yazma alışkanlığı kazandırmaktır.

Günlük yazmaya alışkın bir öğrenciden gelecekte büyük bir ŞAİR, yazar doğabilir. Günlükler, yarının usta kalemlerini yetiştiren en yararlı kompozisyon türlerinden sayılır.

 

GÜNLÜK ÇEŞİTLERİ

1 – İçe Dönük Günlükler ( özel ruhbilimsel günlük ) Yazarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır içinde bulunduğu doğal ve toplumsal çevreden yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi, çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhal’ın günlüğü, Rus yazar Alexander Sergeyeviç Puşkin’in “ Gizli Günce” bu metinlere örnek gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı Andre Gide ve bizde Nurullah Ataç bu türün başta gelen ustalarındandır.


2 – Dışa Dönük Günlükler :

Bu tip günlüklerde yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını, siyaset, Sanat ve edebiyat adamlarını ya da gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar kendi zaman dilimi içindeki tutum ve davranışlardan, düşünsel akımlardan haber verir. Bu nedenle de bu günlükler birer belge değeri taşır.. Ünlü  Ressam Paul Gaugin’in o dönemde Fransız kolonisi olan Markiz adalarında yazdığı günlük, dışa dönük günlüklere örnek olabilir

Yaşadığı hayat kesitlerini, çeşitli konulardaki izlenimlerini öykü tekniği ve zengin betimlemeler aracılığıyla günlüğüne yansıtan ünlü öykücümüz Tomris Uyar’ın günlükleri de dışa dönük niteliğe sahiptir.Bu türler dışında bir de Sanat eserlerinin oluşumu ve gelişini ile ilgili günlüklerde vardır. Yazar eserinin gelişme evrelerini günü gününe anlatırken çektiği sıkıntıları, kaygılar çalışma yöntemini de bize göstermiş olur. A. Gide’nin “Kalpazanlar” Thomas Man’ın “Doktor Faustas” bu tür günlüklerin başarılı örnekleridir.

 

Günlük örnekleri

ŞAİR NİGAR HANIM’DAN

31.10.1917 İleride, bu satırlar bir kimsenin gözüne değerse, defterin güzelliğine şaşılmasın! Onu, bugün, Mahmutpaşa’da satın aldım, ama az kaldı canım pahasına. Aman Yarabbi! İstanbul’umuza böyle ne oldu? Kalabalıktan tramvaylara girmek kabil değil ki! Toptan gülle çıkar gibi zorla bir vagona attım. Bu, tramvaya girmek değil, ezilmek, üst baş parçalamak… Ne oldu halkımıza Yarabbi? Bu her yeri doldura Türk edebiyatında günlük… n kifayetsiz, kaba, kötü dilli insan kalabalığı nereden geldi? Evde yalnızlığıma, sokakta bu kalabalığa dayanamıyorum, ağlayacak hale geliyorum. İşte böyle avunmak için avare bir kuş gibi çırpınıyorum. Şu defterle de dertleşmesem çıldıracağım. 8.2.1918 Dün Naciye Sultan’a telefon edip “Pek göreceğim geldiyse de vasıta bulunmadığı için mehcur kaldığımı” söylemiştim. Lütfen araba gönderdi. Havanın şiddetine rağmen pek rahat gittim. Beşe kadar birlikte vakit geçirdik, çay içtik. Sultan Efendi pek ziyade iltifat etti . —Bu harb ne zaman bitecek? Diye benden sordu. Halimiz ne olacak Yarabbi? Acıklı insanlık daha ne zamana kadar böyle inleyecek? (Hayatımın Hikâyesi)

 

ALİ CANİP YÖNTEM’DEN


Cuma , 5 Mart 1920 Bugün öğleye kadar evde uyudum. Sonra sokağa çıktım. Arkadaşlardan diş tabibi Şevki Bey’le Cafer, Ömer’i ziyarete gelmişlerdi. Fakülteye götürdüğümüzü söyledim. Oraya gittiler. Cumartesi, 6 Mart 1920 Öğle üzeri fakülteye gittim. Doğru Ömer’in odasına girdim. Bitap yatıyordu. Elini elime aldım. Ter içindeydi. Burnunun delikleri kararmış gibiydi. Nefesi de intizamsızdı. Hizmetçi kadınlara sordum. Gece çok sayıklamış. “Burası hastane değil, tımarhane… Ben Canip’e gideceğim!” demiş. Dalgındı. “Ömer! Ömer!” diye seslendim. Gayet fersiz gözlerle bana baktı: “Tanıdın mı?” dedim. Kendine mahsus çabuk ifadeyle kafasını sallayarak “Canip!” dedi. yine daldı. Kâğıdına baktım: hararet “39, 2” şeker litrede 28. Bir müddet bekledim. Sonra tekrar seslendim: “Ömer, görüş alışverişi günü yarınmış erkenden gelirim. Artık gideyim mi?” Kafasını salladı “Git , git!” dedi. Yeis içinde ayrıldım. Fakat hâlâ ümit ile doluydum. Çünkü Ömer ve ölüm birbirine tamamıyla yabancı iki şeydi. Eve gelirken deniz kenarında hizmetçime rasgeldim. Bana doğru koşuyordu. “Ne var?” dedim. “Sizi Tıbbiye’den istiyorlarmış. Rıdvan Beyler’de bekliyorlar” cevabını verdi. Soluk soluğa komşumuza gittim. Ortada bir fevkalâdelik vardı. Nihayet anlaşıldı: Ömer ölmüş!… (Ömer’in Ölüm Hastalığına Dair Notlarım-Ömer Seyfettin, 1947)

 

ATAÇ’TAN


17 Nisan Cuma, 1953 baktım çocuklar uçurtma uçuruyor. Her yıl , ilkyaz aylarında , uçurtmayı gördüm mü , bir üzünç duyarım içimde ağlamaklı olurum. Ben uçurtma uçurmadım ki! Çocukluğumda pek isterdim, o renk renk kâğıtlardan yapılmış uçurtmaların havalanmasına içimi çekerek bakardım. Annem bırakmazdı beni uçurtma uçurmama. Günah mıymış neymiş, öyle bir şey uydurmuştu. (…) Çocukluğum olmadı benim. Çocukluğu olmayanın gençliği de olmaz. Bir şey söyleyeyim mi ben size? İhtiyarlığı da olmuyor böylesinin. Hani güzel bir ihtiyarlık vardır, insan çocukluğunda yaptıklarını, gençliğinde yaptıklarını hatırlar, anlatır da gözlerinin içi parlar, ben kendimde değil, başkalarında gördüm onu. Çocukluğu, gençliği olmamış kişinin yaşlılığında da bir tatsızlık var, yalnız ölümü düşünüyor, ölümden korkuyor, işte o kadar.

 KAYNAKÇA 

 

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected] 

 

 

                   

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar