GURBET HİKAYELERİ VE REFİK HALİT
Refik Halit Kara ’ın Memleket Hikayeleri edebiyatımızda memleketçilik akımını başlatan ilk hikaye kitabı olmaktadır. Gurbet Hikayeleriise Refik Halit Karay’ın Memleket Hikayeleri adlı öykü kitabının devamı sayılabilecek bir öykü kitabı olmaktadır. Her iki hikaye kitabı da yazarın sürgün yıllarının ürünleri olmuştur. Memleket Hikayeleri ilk sürgün ve yurt içi sürgünün eseri, Gurbet Hikayeleri ise Refik Halit Karay’ın ikinci sürgünü ve dış sürgün ürünleridir.
Antikacı, adlı hikâye Refik Halit Karay’ın Gurbet Hikâyeleri adlı öykü kitabındaki hikâyelerden birisidir. Yazar, bu hikâyesinin altına Şişli notunu düşmüştür. Bu nedenle Antikacı adlı öykü yazarın gurbetten döndükten sonra 1938 ile 1939 yılları arasında yazdığı ve gurbette geçen günlerinden kalan bir anısını öykü haline getirdiği bir öyküsü olmaktadır.
Öykünün altındaki Şişli notu yazarın bu öyküsünün altındaki birçok öyküde de bulunur. Şu halde Refik Halit, Suriye’deki sürgünden sonra ve 1937 sonları ile 1940 yılına kadar Şişli de yaşamış, sürgün yıllarındaki anılarının bazılarını ve Gurbet Hikâyeleri adlı kitabına alacağı bazı hikâyeleri Şişli ‘de kaleme almış olmalıdır.
Refik Halit Gurbet Hikâyeleri adlı öykü kitabını oluşturan hikâyelerinin bir kısmını sürgünde iken bir kısmını da “yurda döndükten sonra gurbet yıllarına ait hatıraları değerlendirerek İstanbul’da yazmıştır.”
Refik Halit’in Gurbet Hikâyeleri Türkiye dışında geçirdiği sürgün yıllarında duyduğu derin memleket hasreti ile yazılmış öykülerdir. Gurbet Hikâyelerindeki kahramanların pek çoğu vatanı dışında yaşayan Türk insanları olmaktadır. Refik Halit Kendisi gibi çeşitli nedenlerle vatanından uzak kalmış Türklerin vatana olan hasretlerini, görüp yaşadıkları şaşırtıcı olayları, yaşadıkları yoksullukları, ana dil hasreti nedeni ile hayvanlarla kurdukları iletişimleri, memleket hasretlerini dile getirmiştir. Gurbet Hikayelerindeki Testi , Köpek, Eskici, gibi hikâyelerinde böylesi konular ele alınmış, yazar bu öykülerinde kendisi gibi vatana hasret kalmış ama Suriye’de yaşamak zorunda olan Türklerin hayatlarından kesitler aktarmıştır. ( Tüm hikayeleri için bkz https://edebiyatvesanatakademisi.com/writer/refik-halit-karay )
Antikacı adlı öykü Lübnan’ın ve Halep’in Fransız ve İngilizlerin cirit attığı günleri hakkında bize fikirler vermekte, on yıl sonra da Filistin davasının ortaya çıkması ile sonuçlanan süreç hakkında pek çok emare sunmaktadır. Hikâye bir diğer anlamda arka planında İsrail devletinin ortaya çıkma öncesini de ortaya koymakta, Fransızların ve İngiliz ajanlarının burnunu soktuğu Suriye ve Lübnan’ın halen neden bir türlü durulmadığını da ima etmiş olmakta güncelliğini de halen korumaktadır.
ANTİKACI
Anlatıcı Lübnan'da belediye müsteşarlığındaki zengin bir Fransız ile bir otomobile binmişler "Antikacı Şeyh Efgani'nin evini aramaktadır. Bu Fransız zengin biridir ve unvan almak için gelmiş olduğu Lübnan’da ibrik koleksiyonu yapmaktadır ve Lübnan’dan Halep’e de bu amaçla gelmiştir. Anlatıcı bu Fransız ile bir kermes’te tanışmış ve ertesi gün Şeyh Efgani’yi bulmak üzere anlaşmışlardır.
Sonunda Şeyh Efgani’yi bulup evine girerle. Şeyh’in evi ağzına kadar “leğenler, ibrikler, kandiller, kaseler, yazılı taşlar, boyalı camlar, tuğla parçaları” ile doludur.
Bu evin içinin her yeri tabandan tavana kadar bu eşyalar ile dolup taşmaktadır. Eşyalar arasından geçip “yer minderlerinde oturan, antikalara gömülü gözlüklü bir adam” bulurlar. Bu adam “ saçı sakalına karışmış; başında türbe çuhası renginde, koyu yeşil bir kumaş sarılmış acayip bir külah ve sırtında koyun pöstekisinden kolsuz bir hırkası “ olan garip bir adamdır. “Yanındaki küllü bakır mangalda, birbiri üstüne konmuş çay ibrikleri dumanlanıyordu. "Tafaddalu!" Fakat yerinden kalkmadı; eşyalar arasında bize birer tahta kahve iskemlesi gösterdi. Oturmaya cesaret edemeyen arkadaşım sordu: " ibrikleri görmek istiyorum." Kötü bir Fransızca ile öteki cevap verdi: "Dolaşıp bakınız, arayınız, beğendiğinizi getiriniz, uyuşuruz."
Belediye müsteşarı "Sizi bana, yüksek komiserlik başkâtibi tavsiye etti." "Teşekkür ona... İ yi müşterimdir, inek ve öküz çıngırağı toplar. Beş bin çeşit çıngırağı olduğunu söylüyor. Bütün Avrupa ve Asya'da kullanılan çıngırakları tamamlamış; yakında Afrika ve Okyanusya'yı aramaya başlayacak! Yalnız Afganistan' dan kendisine seksen yedi parçasını ben sattım. Çıngıraklar içinde deveninkiler en kıymetsizidir. En değerlileri yak çıngıraklarıdır, Tibet'te... Yak denilen hayvan 2000 metre irtifadan aşağıda yaşayamaz."
Antikacı onlara aldırmayıp kitabını okurken Fransız ise ibrik aramaya başlar. Anlatıcı ise odayı, eşyaları ve antikacıyı gözlemlemektedir. “ Antikacının yüzünü seyrediyordum. Gayet muntazam, hatları nazik, teni beyaz ve mat bir çehre; gözleri adeta mavi ve saçlan sarışın, ensesinde gür ve pembe bir kan tabakasının kuzey insanlarını ve Anglosaksonları hatırlatan feyzini görmekteyim. Bu renge cenupta ve Asya'da rastlanmaz. Zihnimden Afganistan'a ait bütün malumatımı geçirmekteyim. Bir yerde okumuştum: "Afgan dağlıları sarışın ve mavi gözlüdürler, bu itibarla da etnograf mütehassısları için çok meraklı bir mevzu teşkil ederler."
Fransız evin içinde ibrik ararken anlatıcı adama; Fransızca olarak sorar. "Afganistan'ın dağlık ahalisinden olmalısınız," Antikacı bunu tasdik eder. “ “Galabadlıyım. Siz nerelisiniz?" diye sorunca anlatıcı da "Türkiyeliyim " diye cevap vermiştir.
Fakat mavi gözü Afgan asıllı antikacı anlatıcıdan pek de hoşlanmamıştır. “Her zaman dikkat etmişimdir; Açık ve dürüst iş yapmayanlar benden ürkerler, göz göze gelmekten çekinirler. Zahir, yüzümde kolayca aldatılacak bir adam olmadığımı belli eden bir şey var,” Buna rağmen anlatıcı
Şeyh ile konuşmaya devam eder.
"Antikaları siz mi gezer toplarsınız?"
Kendim de toplarım, başkaları da getirir... Afgan'da, İran'da, Irak' ta, her tarafta ortaklarım vardır." Demek ara sıra gezersiniz... Hindistan'a, Tibet' e filan? Türkiye'ye de gider misiniz?"
· Türkiye'ye de hiç ayak basmadım."
En sonunda Fransız bir ibrik bulup gelir. Beğendiği ibriği satın alır. Alışveriş bittikten sonra, antikacı yeşil çay ikram ederek : "Biz Afganlılar çaydan bıkmayız." Diye cevap verir. İbriği alan Fransız ile anlatıcı ibriği satın alıp ayrılırlar. Anlatıcı o şeyhten çok kuşkulanmış, onun Afgan olmadığını gizli bir görevli veya ajan olduğunu düşünmektedir. Fransız sadece ibrik ile ilgilenmekte diğer kuşkulara aldırmamaktadır.
Anlatıcı on yıl sonra haklı olduğunu anlar. “ Filistin vakasının başlangıcındaydı; Mısır dönüşü Kudüs'teki King David Oteli'nde yol arkadaşlarımla beraber akşam viskisi içiyorduk. Masaların çoğunda İngiliz subayları oturuyordu; kapıdan bir yenisi girdi. Bu geleni gözüm ısırıyordu. "Nereden görmüştüm acaba," diyordum, "işgal zamanı İstanbul'da mı? Kahire'de mi? Vapurda veya trende sivil kıyafette mi?" Sonra, birden, aklımdan yeşil tülbentli bir külah, bir darmadağınık saç sakal, bir çift inatçı, çiğ, sevimsiz mavi göz geçti. Subayla karşı karşıya gelmemek için iskemlemin yerini usulcacık değiştirdim. Bir sır sezdiğini belli etmek, böyle, sokaklarında serseri kurşunların dolaştığı ve sabahleyin köşe başlarında ölülerin sıralandığı yerde akıllı işi olmasa gerekti. “
Fakat Suriye'ye dönünce, Şeyh efendiyi sormaktan kendimi alamadım. "Çoktan memleketine gitti," dediler, "yerine kardeşini getirtti.
Refik Halit Karay Hayatı Edebi Kişiliği Eserleri
Memleket Hikayeleri'nden Özetler Refik Halit Karay
Gurbet Hikayeleri Hakkında Eskici Hikayesi Özeti Refik Halit Karay
EDEBİYATIMIZIN ÜSTADLARINDAN REFİK HALİT KARAY
SÜRGÜN Romanı Özeti ve Refik Halit Karay Hakkında
Refik Halit Karay Yatık Emine Hikayesi İnceleme Özet ve Metni
Refik Halit Karay Şeftali Bahçeleri Öyküsü ve Özeti
Gurbet Hikayeleri Hakkında Eskici Hikayesi Özeti Refik Halit Karay
Refik Halit Gurbet Hikayeleri Testi Öyküsü ve Özeti
Refik Halit'in Gurbet Hikayeleri Analizi ve Yara Öyküsü Özeti
Gurbet Hikayeleri Antikacı Öyküsü Konusu Özeti ve Refik Halit
Refik Halit Gurbet Hikayeleri Dişçi Öyküsü Metni ve Öykü Hakkında Düşünceler
Refik Halit Gurbet Hikayeleri Öyküleri Özetleri ve Metinlerine Bağlantılar