İstanbul’un İç Yüzü ve Refik Halit Karay Hakkında Bilgiler
İstanbul’un İç Yüzü’ adlı roman Refik Halit Karay ‘ın yazmış olduğu ilk romanıdır. Refik Halit Karay bu romanının 15 Eylül 1918 yılında yazmış ama romanın ilk baskısı 1920 yılında yapılmış ve roman “İstanbul’un İç Yüzü” adı ile basılmıştır. [1]
Romanın ikinci baskısı ise Refik Halit Karay ‘ın ikinci sürgünü olan Suriye’deki sürgün yıllarından sonra İstanbul’a döndükten sonra 1939 yılında yapılmış roman bu defa “ İstanbul’un Bir Yüzü” adıyla yayımlanmıştır. [2]
İstanbul’un Bir Yüzü adlı romanı Gurbet Hikayeleri [3] ve Memleket Hikayeleri [4]adlı öykü kitapları ile adından çok söz ettirmiş olan Refik Halit Karay’ın ilk roman olmasına rağmen en iyi romanı kabul edilmektedir.[5]
Roman, II. Abdülhamit’in romanda özlemle yâd edilen döneminden sonra II. Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki İstanbul’un bu üç dönemdeki üç yüzünü bir konağa yansıyan halleri üzerinden bir hizmetçi kızın anıları ve anı defteri bağlamından anlatılmaktadır. Fikri Paşa Konağı adlı mekanı merkez olarak alan roman bu üç dönmede konağa yansıyan üç ayrı tip dönemi, bu üç dönemdeki üç ayrı tip insan modelleri ve sosyo kültürel değişimleri anı şeklinde kaleme almaktadır.
Romandaki olaylar İsmet adlı yanaşma kızın günlüğü biçiminde yazılmış ve İsmet adındaki yanaşma kızın bakış açısı ile anlatılmıştır. II. Abdülhamit Döneminde çocuk olarak Fikri Paşa konağına gelen İsmet , bu konağa gidip gelen insanlara bakarak üç dönemde değişen portelere bakarak ve onların değişen işleri , ilişkileri, çok sayıda portrenin dünkü ve romandaki bu günkü hallerini anlatarak bu üç dönemi başarı ile betimlemiş olmaktadır.
Harp Zengini’, ‘Eski Devirdekiler’, ‘Yeni Devir Simaları’, ‘Eski Devir Simaları’, ‘Harp Devrinin Hanımları’, ‘Eski ve Yeni İstanbul” altı başlıkları altında İstanbul’un üç ayrı dönemde değişen üç ayrı yüzünü anlatmaktadır.
ROMANIN KONUSU
Sık sık geriye dönüşlerle harp zamanını anlatan romanda II. Abdülhamit devri II. Meşrutiyet, İttihat ve Terakki dönemlerindeki İstanbul romanın konusu ve zamanı olmaktadır.
“II. Abdülhamit devri ile II. Meşrutiyet sonrası İstanbul’u idari kadro, aile hayatı, eğlence anlayışı veinsanlar arasındaki çeşitli münasebetleriyle gelenek ve görenekler açısından mukayese edilir; İttihat veterakki mensuplarının ve bunların Birinci Dünya Savaşı sırasında zengin ettikleri insanların hayatı”(Aktaş, 2004 , s. 98) [6]
ANAFİKRİ
Abdülhamit dönemi daha güzeldi. II. Meşrutiyet ile her şey değişmeye başladı ve daha da kötü oldu. Birinci Dünya Savaşı ile savaş zenginleri ortaya çıktı ve bu sonradan görme insanlar zengin olmak için her şeyi mubah gördüler.
ROMANDAKİ KARAKTERLER VE TİPLER
İsmet : Romanın anlatıcısı ve gözlemcisi konağa yanaşma gelen kız
Kani : İsmet’in konakta iken tanıdığı savaş zengini olan çocukluk arkadaşı
Kani’nin Annesi : Dalkavukluk yaparak işlerini yürüten bir kadın
Fikri Paşa: Kokmaz blaşmaz her devrin adamı bir tip
Hanimefendi : Paşa’nin Kayinvalidesi
Dilara : Paşa’nin Karisi
Ragibe – Şadiye : Fikri Paşa’nın kızları
Lütfi Pehlivan : Külhanbeyi, zorba, ve savaş zengini
Ahmet Bey : Sarayın hafiyelerinden Biri
Zal Bey : Sarayın adamı , hekesi haraca bağlayan bir adam
İstanbul’un Bir Yüzü Özet
Fikri Paşa Konağına evlatlık bir kız olarak gelen İsmet, konağa çocuk olarak geldiği Abdülhamit öncesi günlerden başlayarak günlerden başlayarak Abdülhamit Dönemi sona ermiştir. Fikri Paşa’nın konağı nezaketli ve zarif insanların yaşadığı bir konaktır. İsmet ise bu konağa evlatlık girmiş bir kızdır. Bu konakta Kani adında yanaşma bir delikanlı da vardır. " Konakta böylesi sakin bir hayat varken savaşlar patlak veri. Çocukluk yıllarında bu konakta olan Kâni ile İsmet, Büyükada İskelesi’nde karşılaşmıştır.
. ““Ta küçükten beri birbirimizi mahalleden tanırız. O, Soğukçeşme rüştiyesine giderdi; pembe yanaklı, ablak çehreli, simsiyah üzüm gözlü, biraz peltek ve bön bir çocuktu; ben o zaman daha dört yaşında, başımda yemeni, kulaklarımda, düşmesin diye arkadan ibrişimle birbirine bağlanmış çeyrek liradan küpeler, sakız çiğneye çiğneye sokaklarda gezen, yaramaz kızım. Ona yanaklarının rengindenkinaye “Elma Kâni” derlerdi, benim ismim “Yüksük İsmet’di;” (Karay, 2011, s. 7-8) [7]
Bir Harp Zengini olan Kani, İsmet’e nasıl zengin olduğunu anlatır. işte Kani'nin annesi böyle kadınlardan biriydi. Vaktiyle berberlik yapan kocasını Fikri Paşa'ya sokulunca mubassırlıkl mekteplere kayırmış, bir müddet sonrada başına bir abani sarık bağlattırıp rüşdiyelere tecvid ve ilmihal hocası tayin ettirmişti. Berber İdris, İdris Hoca olmuştu." Asıl konu zengin olması değil, halkın eski zenginler kızmayıp savaş zengini yen türeme zenginlere kızıyor olmalarıdır. “ Şimdi de işte aynı kılıkta Kâni’den çekinmeden tuvaletin önüne geçmiş, saçlarımı kıvırıyor, yüzümü düzeltiyordum. Ben bunlarla meşgulken o da yan taraftaki banyo odasında bağırarak konuşuyordu.. Az sene içinde İstanbul ne kadar başkalaşmış, yaşayışımızda ne koca bir inkılap olmuştu… O,büsbütün garip, fakat –doğrusu-hoş bir alemdi Türedilik içinde bir kibarlık vardı; böyle hercümercolmuş bir nesil değildik sınıf sınıf ayrılmış, hudutlarımızda tecavüzsüz yaşıyordu.” (Karay, 2011, s.41)
Kani, evveliyatında beş parasız birisidir. Açlık ve sefaletten dolayı askere gitmeye karar vermiş, Hatif Paşa’nın oğlu Recep ile Harbiye Nezaretini daire daire dolmamışlar ve Halep için yağ toplama işini fark edince Halep için yağ toplamaya başlarlar. Kani, savaşın getirdiği fırsatlardan faydalanarak zengin olmuştur. “Seferberliğin başında, ilk günü cebimde tam bir mecidiye vardı; onunda dokuz kuruşla tutum,Şayan’a bir mercan terlik aldım… Elimde on bir kuruş kaldı. Askere de çağırıyorlardı. Halim bitkindi,konaktakilerden hiç ümit kalmamıştı. Meşrutiyetten beri her sene biraz daha azalıp küçülerek nihayet perişan bir hale düşmüşlerdi.” (Karay, 2011, s. 37) [8]
Kani, 1. Dünya Savaşında ortadan kaybolduktan sonra ortaya çıkmış ve ne kadar zengin olduğunu göstermek için İsmet’i Şişli’deki evine getirmiştir. Kani bu evde zenginler için bir davet vermiş, bu davete katılanların hepsi de savaş zenginidir ve katılan kadınların pek çoğu Ermeni, Rum ve Fransız kadınlarıdır.
Kani, zenginliğin verdiği bu öz güven ile şımarıklık ile eski çevresini küçük görmektedir. Artık ona göre her şey para ve lüks hayattan ibarettir.
Abdülhamit dönemi 1908 Meşrutiyetin ilanı bitmiş her şey çok değişmeye başlamıştır. Üstelik çok geçmeden hudutlara tecavüzler de başlar. Fikri Paşa, hiçbir şey yapmadığı, hiçbir söze karışmadığı için yerinde kalan ve sakin hayatını devam ettiren bir adamdır. 1908 de Meşrutiyet ilan edilince Fikri Paşa ‘da bu kabineye girer. Meşrutiyetin ilanı üzerine Paşa yeni kabineye girdi. Ona kimse hakaret etmedi; hatta bir sözbile çıkışmadı. Onlardanmış. İşte buna inanmazdım. Fakat ayan azalığına tayin edilince benimdeşüphem çoğaldı, iki kelimeyi bir araya getirip söylemek hususundan mahrum olan bu yetmişlik adam yeni idarede ne yapabilirdi.” (Karay, 2011, s. 50)
Fikri Paşa’nın konağı bu defa da Meşrutiyet taraftarlarının merkezlerinden birisi haline dönüşmüştür Fikri Paşa, memlekete hiçbir faydası olmadığı halde en ufak bir zararı bile olmayan bu Paşa’nın konağına girip çıkanları gözlemleyen İsmet, Konağa gelip gidenlerden memleketin ahvalini de çıkarmaktadır. Lakin en çok dikkat ettiği şey, Kani gibi fakirlerin harp ile birlikte nasıl zengin olduklarıdır.
Memlekette her şey değişmekle birlikte Fikri Paşa Konağının 1908’ den sonraki ahvali eskiden daha da güzel olmasına rağmen yine de pek çok değişmemiştir. Fikri Paşa açısından çok şey değişmese de İstanbul ile konağa giden gelenlerin hali pek çok değişmektedir.
Devlet adamları Saraçhane’de yaşayıp, Kandilli’ de eğlenceler tertiplemektedir. Bunların hepsi de savaş zenginleridir. .Külhanbeyi Lütfi Pehlivan’, pehlivanlık yapmış savaş yıllarında evleri basmış, , adam vurmuş, baskınlar düzenlemiş, gümrüğe katip olarak girmiş ama gümrük müdürünü kaçırtıp yerine kendisi geçmiş, gümrük müdürlüğüne kadar yükselmiştir. Har vurup harman savuran bu adam hamam kapatmak meyhane kapatmak gibi azgın azgın işler de yapmaktadır. “Lütfi Pehlivan, aynı zamanda gümrükte de kâtipti; eski devirde hiç uğramazmış, sonrakindedevama başlamış, terakki itmiş, müdürlüğe kadar çıkmış…” (Karay, 2015, s.100-101)
Harp Devrinin Hanımları
1908 den sonra oluşan değişimlerden sonra kadınların da hayatında pek çok şey değişmeye başlamıştır. Kadınlar içki içmeye, sığara kullanmaya morfine alışmaya da başlarlar. Kadınlar siyasete de atılmış, genç kızlkar da öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Kadınların kıyafetleri de değişmeye renkli giysiler giymeye, allık, pudra kullanmaya daha da çok heveslenmişler, rastık kullanmak vb de moda olmuştur. Bohçacı kadınlar bile değişmiş, satılan eşyalar da farklı olmuştur.
Yeni tip kadınlar işlerini işve ile naz ile cilve ile halletmeye başlamışlar, zengin olanlara veya yüksek mertebedeki kişilere ümit vermek ve hoppalık yapmak adetlerine başlamışlardır. İsmet , o kadınlara bakarak kendisini acemi görmeye başlamıştır.
Kadınlar da zengin olmaya başlamışlar, ticarete atılmışlar, yüksek mevkilerdeki kişileri cilveleri ile ayarlayıp,; vagonlu koli, trenli, yüklü, eşyalı, vapurlu kelimler kullanmaya bunlarla ilgili hasbıhaller etmeye başlamışlardır. ,
Refik Halit Karay Hayatı Edebi Kişiliği Eserleri
Memleket Hikayeleri'nden Özetler Refik Halit Karay
Gurbet Hikayeleri Hakkında Eskici Hikayesi Özeti Refik Halit Karay
EDEBİYATIMIZIN ÜSTADLARINDAN REFİK HALİT KARAY
SÜRGÜN Romanı Özeti ve Refik Halit Karay Hakkında
Refik Halit Karay Yatık Emine Hikayesi İnceleme Özet ve Metni
Refik Halit Karay Şeftali Bahçeleri Öyküsü ve Özeti
Gurbet Hikayeleri Hakkında Eskici Hikayesi Özeti Refik Halit Karay
Refik Halit Gurbet Hikayeleri Testi Öyküsü ve Özeti
Refik Halit'in Gurbet Hikayeleri Analizi ve Yara Öyküsü Özeti
Gurbet Hikayeleri Antikacı Öyküsü Konusu Özeti ve Refik Halit
Refik Halit Gurbet Hikayeleri Dişçi Öyküsü Metni ve Öykü Hakkında Düşünceler
Refik Halit Gurbet Hikayeleri Öyküleri Özetleri ve Metinlerine Bağlantılar
KAYNAKÇA
[1]REFİK HALİT KARAY’IN ‘İSTANBUL’UN BİR YÜZÜ’ROMANINDA YAPI
https://www.academia.edu/37678415/REF%C4% pdf
[2] REFİK HALİT KARAY’IN ‘İSTANBUL’UN BİR YÜZÜ’ROMANINDA YAPI
https://www.academia.edu/37678415/REF%C4% pdf
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/gurbet-hikayeleri-hakkinda-eskici-hikayesi-ozeti-refik-halit-karay/80474
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/memleket-hikayeleri-nden-ozetler-refik-halit-karay/80456
[5] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/refik-halit-karay-hayati-edebi-kisiligi-eserleri/74587
[6] Aktaş, Ş. (2004).Refik Halit Karay. Ankara: Akçağ Yay.
[7] Aktaş, Ş. (2004).Refik Halit Karay. Ankara: Akçağ Yay.
[8] Refik Halid Karay ,İstanbul'un Bir Yüzü, 201ı, İnkılap Kitabevi