24.05.2011
Kafiye Tanımı:
Mısra sonlarında, farklı kelimelerdeki ses (harf) benzerliğidir. Ama benzerliği sağlayan, ek veya hece farklı görevde ve anlamda olmalıdır.
Kafiye mutlaka rediften önce gelir. Redif ise kafiyenin tersi olarak kafiyeden sonra gelen aynı görevli ve aynı anlamlı ve aynı şekilde yazılan, ses, hece veya kelimelere denir.
Kafiye’yi Oluşturan Hususlar
a) kelimeler farklı anlamda ama aynı seslerle bitmelidir. Kitap, bitap, hitap, Arap, çorap, şarap(ap) kafiye
b) Kelime kökleri ve eklerle de sağlanabilir ama yazım aynıyken görev ve anlam farklı olmalıdır. göz(üm), üzüm, tut(um) üzüm, kök, göz(üm) deki üm sahiplik eki, tut(um) fillden isim yapan ek, yan, üzüm, tutum ve gözüm de -üm sesleri anlam ve görevce farklı yazım olarak aynıdır.
Bu tariflere uygun veya farklı uygulamaları görelim.
Altın da bir pula olur mu kabil
Ehli ile konuş olasın ehil
Cahille konuşma olursun cahil
Kişi ayarından düşer mi düşer
Yukarıdaki şiirde 'il' seslerinde kafiye vardır.
Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı
Bulunmaz dermanı yoktur ilacı (A.Veysel)
Kökler av ve ilaç tır. Köklere gelen -cı ve - ı ekleri farklı görevlerdeki eklerdir.-cı meslek yapım eki-ı belirtme durumu eki Dolayısıyla avcı ve ilacı kelimelerindeki (-cı )sesleri Tam kafiyelidir.
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!(N. Fazıl)
kökler, heves, bes(i düşmüş) ses, tir tir. O halde - le ekleri aynı görevde olduğuna göre redif olacağından kafiye heves, ses ve bes(i) köklerindeki “ES” seslerindedir.
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde! Y.Kemal
GÖR-ür-üz- de, GÖZ-ümüz- de, kafiye bilgilerimize göre burada hata vardır. Çünkü , -üz ve ümüz ekleri aynı görevde oldukları için kafiyeli sayılamaz.( iki ek de I.çoğul şahıs ekidir.) bu durumda kafiyeyi ayrı yazılan de bağlacı ile bitişik yazılan -de ( ismin de halinde bulmak zorundayız)
Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini ( F. Nafiz
ARA_r da, DUVAR-da( r yarım kafiye, da lar redif)
Bugün nişanlansan, yarın evlensen
Benden başka bin bir kişi sevsen
Hepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen
Bir gün dönersin diye bekleyeceğim (A. Hamdi Tanpınar)
Kökler: EV- len-se-n, SEV-se-n, GÖR- se-n ( -se, dilek şart eki, - dönüşlülük) ev, sev, gör köklerinde kafiye olmadığı, -se-n eklerinin de aynı görevde olduğunu görüyoruz. Bu durumda kafiye hatalı kurulmuş redif kafiye kabul edilmiştir. Aydın şairlerimizin pek çoğunda bu tip kafiye hataları gözükmektedir.
Bağın kapısını açtım
Sanasın cennete düştüm
Doldurdum badesin içtim
Ne bağ duydu ne bağbancı ( Gevheri)
şiirde farklı bir uygulama vardır. Kafiye aç-, düş-, iç, kökleri üzerine gelen( -t_im,um, üm) eklerindedir.Bu ekler şahıs ekidir.( iç-ti-m: ti, dili geçmiş zaman eki, -m=şahıs eki, yani geçmiş zaman da suyu içen benim) Kısaca- ti-m ekleri aynı görevde ve anlamda olduğu için kafiye değildir. Kafiye aç, düş , iç kelimelerindeki sert sessizlerde düşünülmüştür.Ama bu sesler göz açından kafiye sayılmazlar kulak açısından birbirlerine yakın sert sessizlerdir.
Bu arada divan şairlerinin ve halk şairlerinin kalın sesliler ( a, ı, o, u) ve ince seslileri ( e,i,ö,ü) kafiye
saydıklarını unutmayalım yani ( sar, sır, kor, kur: yani ar, ır, or, ur tam kafiye sayılır) veya hatta sesli harflerin tümünü kafiyeli saydıkları da dikkatten kaçmamalıdır yani avare, çaba, sarı, kuru vb kafiyeli sayılır.( Bunun nedeni Osmanlıcada sesli harfleri karşılayan sadece üç sesli varken günümüz alfabesinde sekiz seslinin bulunması ile ilgilidir. Osmanlıcada ( o,u, ö,ü sesleri sadece vav harfiyle, ı,i (ye) harfiyle, a, e nin de ( he) sesi ile gösterilebilmiştir.
Arapçada h,s, t, k sessizlerinin de çeşitlerinin olması sebebi -ile mesela h sesinin ha, he, hı şeklinde üç çeşit alfabetik sessiz yazım şekli vardır, s sesinin sin, sad, se diye adlandırılan üç çeşit sesi ve harfi vardır. Türkçe de bu seslerin hepsinin karşılığının tek olması kafiye konusunda ikilemler oluşturmuştur. Halk şairleri bu sessiz ve seslilerin ayrımlarını bilmedikleri için hepsini kafiyeli saymışlar kafiyeyi kulağa aynı gelmesi bakımından - KAFİYE KULAK İÇİNDİR anlayışıyla hareket etmişlerdir. Göz ile dikkat edilince bu sesler arasında kafiye olmadığı görülmektedir. Bu bakımdan td, kğg, şç, sesleri arasında da kafiye var diye düşünülmüştür.
KAFİYE ÇEŞİTLERİ:
a) Yarım Kafiye: Mısra sonlarında tek ses benzeşmesine dayanan kafiye türüdür. Aslında, bu benzeşmenin sessiz harflerde olması gerekir. Halk edebiyatında yarım kafiye çok kullanılmıştır.
Mehmet’im sevinin başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin eve dönsek de
b) Tam Kafiye: Mısra sonlarında iki sesin benzeşmesine dayanan kafiye türüdür.
Nasihatim sana: Herzeyle iştigali bırak
Adamlığın yolu nerdense bul da girmeye bak
c) Zengin Kafiye: Mısra sonlarında üç ve daha fazla sesin benzeşmesiyle meydana gelen kafiye çeşididir.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir
Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir
Not (1) : Kafiye olan sesli harflerin üzerinde uzatma işareti '^' varsa, bu sesliler tek ses değil iki ses olarak kabul edilir ve buna göre de kafiye türü değişir. Mesela İstiklaâl Marşı'nın yedinci kıtasındaki
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda
Canı cananı bütün varımı alsın da Hüdâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda
'da' seslerinde tam değil, zengin kafiye vardır.
Not (2) : Tunç kafiye olarak adlandırılan kafiye türünü bazı edebiyatçılar kabul ederken, bazıları da kabul etmez. Bu sebeple Tunç kafiye kimi kitaplarda anlatılırken kimi kitaplarda hiç değinilmez. Fakat çoğu edebiyatçı bunu farklı bir kafiye türü olarak kabul etmez ve Zengin kafiyeye dahil eder. Farklı bir kafiye türü olmadığını kabul etmemekle birlikte bu kafiyenin de tanımını bilmekte yarar var:
Tunç Kafiye: En az üç sesten oluşan bir ya da daha çok kelimenin diğer mısraların içinde geçmesiyle oluşan kafiye türü olarak tanımlanır.
Mesela:
İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya
Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya
mısralarında bu özellik görülebilmekte ama zengin kafiyeden bir farkı olmadığı açıkça bellidir.
d) Cinaslı Kafiye: Okunuşları ve yazılışları aynı ancak anlamları farklı olan kelimelerle yapılan kafiye çeşididir. Tunç kafiye sesteş kelimelerle yapılır.
Niçin kondun a bülbül
Dalımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem
Götürseler asmaya
Yukarıdaki şiirde, ikinci mısrada asma kelimesi 'üzüm veren bir bitki'; dördüncü mısrada ise 'öldürmek' anlamında kullanılmıştır.
Redif Nedir ve Redif ile Kafiyenin Farkları
Redifin tanımını yapmadan önce şunları bilmek gerekir:
* Redifler daima mısranın en sonunda bulunur, yani kafiyeden sonra gelir.
* Redifin olduğu her yerde mutlaka kafiye de vardır. Bu sebeple redifin bulunduğunu gördüğünüz her yerde kafiyeyi de bulmaya çalışınız.
Redif: Mısra sonlarında, görevleri aynı olan eklerin, ya da anlamları aynı olan kelimelerin tekrarlanmasına redif denir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere iki tür redif vardır:
a) Ek Halindeki Redifler
b) Kelime Halindeki Redifler
a) Ek Halindeki Redifler: Eş görevli eklerin tekrarlanmasıyla oluşan rediflerdir. Türkçedeki yapım ve çekim eklerini kavramadan, ek halindeki redifleri kavramanız mümkün olamayacaktır. Eğer bu konularda bir eksiğiniz varsa, önce bunları tamamlamanız ve ondan sonra ek halindeki redifleri kavramak için çaba sarf etmeniz gerekir. Fakat, ek halindeki rediflerin çoğu, kelimeye bağlanan ekler olduğundan bu konudaki genel kaide:'Kelimenin köklerinde kafiye, eklerinde ise redif vardır.' şeklindedir. Bu kural bilinerek mısraya bakılırsa ek halindeki rediflerin yüzde doksanı mısrada tahmin edilebilir. Ancak bu kaide her zaman geçerli olmadığından
yine de 'ekler' konusunda bilgi sahibi olunması konunun kavranması açısından gereklidir.
Susuz değirmenlerin ne ile döner çarkı
Kerem etmeyen beyin fakirden nedir farkı
Yukarıdaki beyitte, 'ı' sesleri, ismin -i hali olduğundan yani, her ikisinin de görevi aynı olduğundan rediftir. Kelimenin köklerinde ise 'ark' sesleri benzeştiğinden bunlar da zengin kafiyeyi oluşturur. Bu beyte pratik yoldan yaklaşırsak: Beytin birinci mısrasında, kafiyeye söz konusu olan kelimenin kökü 'çark', ikinci mısrada ise kelimenin kökü 'fark'tır. Dolayısıyla, 'ı' seslerinin ek olduğu için redif olduğunu pratik yönden söyleyebiliriz. Kelimenin köklerinde kafiye bulunduğundan 'ark' seslerinde de zengin kafiye vardır. Fakat, bu pratik yol her zaman işlemeyebilir:
Kokuyor burnuma Sivr'alan köyü
Serindir dağları soğuktur suyu
Yâr mektup göndermiş yadigâr deyi
Gözünün yaşını sil deyi yazmış
Yukarıdaki dörtlükte, kelimelerin kökleri: 'köy', 'su', 'de' dir. Görüldüğü gibi kelimelerin köklerindeki sesler aynı
değildir. Acaba burada 'y' sesi kafiye olarak mı yoksa redif olarak mı alınacaktır? Oysa, çözüm çok basittir.'y'sesi birinci mısrada kelimenin köküne dahil olurken, ikinci ve üçüncü mısralarda yardımcı ses (kaynaştırma ünsüzü) 'tir. Yani 'y' seslerinin görevi farklıdır. Bu durum da kafiye tanımına uygun olduğundan kafiye olarak kabul edilecektir. Aynı durum İstiklal Marşı'nın üçüncü kıtasında görülmektedir:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Yukarıdaki dörtlükte ise, kelimelerin kökleri: 'yaş', 'şaş', 'aş' ve 'taş' kelimeleridir. Burada da kelime köklerinden sonra gelen 'a' sesleri kafiye olarak mı yoksa redif olarak mı alınmalı sorusu akla takılmaktadır. O halde, bu köklere eklenen 'a' sesinin görevinin ne olduğunu incelemek gerekir:
İlk mısrada: yaş - a r - ı m
İkinci mısrada: şaş - a r - ım
Üçüncü mısrada: aş - a r - ım
Dördüncü mısrada: taş - a r - ı m
yaş, şaş, aş ve taş köklerindeki AŞ sesleri tam kafiye , - ar geniş zaman eki, -ım eki ise I. tekil şahıs ekidir. Dolayısı ile - arım ekleri aynı görevde ve anlamda olduklarından Rediftir.
Yukarıda da görüldüğü gibi ilk mısradaki 'a' sesi ile diğer 'a' seslerinin görevleri farklıdır. Bu özellik sebebiyle, 'a' seslerinin kafiye olarak alınması gerekir.
b) Kelime Halindeki Redifler: Aynı anlamdaki kelimelerin tekrarlanmasıyla meydana gelen rediflerdir. Bu tür redifleri mısralarda görebilmek oldukça kolaydır:
Doğru söylerim halk razı değil
Eğri söylerim Hak razı değil.
Yukarıdaki beyitte 'razı değil' kelimeleri redif, ondan önceki 'halk ve hak kelimelerindeki ses benzerliği sadece -k' sesi ile sağlanır. - K ile yarım kafiye yapılmıştır.
Bir başka örnek:
Zannetme ki şöyle böyle bir söz
Gel sen dahi söyle böyle bir söz
Yukarıdaki beyitte ' böyle bir söz' kelimeleri redif, ondan önceki 'şöyle ve söyle kelimelerindeki öyle' sesleri ise
zengin kafiyeyi oluşturur.
Bir başka örnek:
Kimsesiz hiç kimse yok, var herkesin bir kimsesi
Kimsesiz kaldım meded, ey kimsesizler kimsesi
Yukarıdaki beyitte 'kimsesi' kelimeleri redif, ondan önceki 'r' sesleri ise zengin kafiyedir..
Son olarak şuna da dikkati çekmek gerekiyor: Kelime halinde bulunan redfilerden hemen önce, ek halinde redif de bulunabilir. Böylece, ek halindeki redifle kelime halindeki redif arka arkaya gelebilir:
Elimi beş yerinden, dağladı beş parmağın,
Bağrımda yanmadık bir yer bırakmadan git
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan, ardına bakmadan git!
İkinci ve dördüncü mısralarda hem ek halinde redif, hem de kelime halinde redif bulunmaktadır. Yukarıdaki dörtlükte BIRAK VE BAK köklerindeki -AK seslerinde TAM KAFİYE VARDIR. parmağ - ve dağ köklerindeki -AĞ sesleri tam kafiyedir. 'madan' ekleri 'zarf-fiil'dir
KAFİYE İLE İLGİLİ LİNKLER
Kafiye ve Redif Nedir Kâfiye Özellikleri Türleri Örnekleri
Çapraz Kafiye Nedir ve Uyak Örnekleri
Eyler ise sana bu çarh-ı felek gaddarlık - Tardiyye kafiyeli
İkfa Nedir Anlamı Kökeni ve Kafiye Kusur
Yarım Kafiye Nedir ve Yarım Kafiye Örnekleri
Zengin Kafiye Nedir ve Zengin Kafiye Örnekleri
Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya [email protected]
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın