Kanuni Sultan Süleyman ve Anekdotları

24.08.2016

 

KANUNİ'DEN ANEKTOTLAR 

YÜZ SOPA

Kanuni Sultan Süleyman, gençliğinde o zamanın meşhur alim ve hocalarından çok iyi bir eğitim almıştı. Bunun yanında, diğer şehzadeler gibi bir sanat da öğrenmesi gerekiyordu. Bunun için İstanbul’un en meşhur kuyumcusuna gönderildi. Burada bu mesleğin bütün inceliklerini öğreniyordu. Bir ustasının verdiği bir işi yapmadı. Ustası da ona:

“Sana yüz sopa vuracağım” diye yemin etti. Şehzade Süleyman bunu annesine söyleyince Valide Sultan ustayı huzura çağırıp oğlunu affetmesini rica etti ve bunun için de bin altın ihsan etti. Ertesi gün ustası Şehzade Süleyman’a bu bin altını vererek, bunlar ile yüz adet altın tel yapmasını emretti. Teller hazır olunca bunları bir araya getiren usta, bu tellerle Süleyman’a bir defa vurarak yeminini yerine getirdi. Böylece hem Valide Sultanın ihsanına kavuşmuş, hem de yeminini yerine getirmiş oldu.

KANUNi’ NİN ATININ ÜZENGİSİ

Kanuni Sultan Süleyman bir seferde iken, atının üzengisi kırıldı. Yanındaki vezirler bu üzengiyi yaptırmak istediler, fakat yakınlarda bir şehir veya kasaba da yoktu. Ordunun mola verdiği bir sırada, vezirlerin birinden, padişahın atının üzengisinin kırıldığını öğrenen bir yeniçeri bu vezire, kendisinin bu üzengiyi tamir edebileceğini söyledi. Hemen atların yanına gittiler ve yeniçeri, kırık üzengiyi güzelce tamir etti. Biraz sonra mola bitti ve padişah, yola çıkmak için atına bindi. Üzenginin yapılmış olduğunu farkeden Kanuni, bunu kimin onardığını yanındakilere sordu. Vezir, yeniçeri neferinin ihsanlara kavuşacağını ümid ederek, hemen huzura çağırdı ve, bu usta yeniçeriyi padişaha takdim etti. Kanuni:“Yeniçeri neferinin zanaatkarlıkla uğraşması kanunlara aykırıdır.” Diyerek, yaptığı bu iyilik için önce ona ihsanda bulundu, sonra da kanun lara aykırı iş yaptığı için onu ordudan ayırıp memleketine geri gönderdi.

KANUNİDEN FRANSA’YA DANS YASAĞI

Fransa'da dans ilk icat edilmiş, vakti zamanın Osmanlı sefiri durumu Padişaha bildirmiştir.  Padişah  bunun üzerine Fransız sefirini çağırıp şöyle der.

 "Ben ki 48 krallığın Imparatoru Kanuni Sultan Süleyman'ım. Sefirimden aldığım mazharda, memleketinizde, dans namı altında, kadın erkek birbirine sarılmak suretiyle, açıkca halk önünde seviştiği mesmu şahanem olmuştur. Hem hudut olmaklığımız dolayısıyla iş bu rezaletin memleketime sirayeti ihtimali muvacehesinde name-i hümayunumun yed'inize vüsulundan itibaren işbu rezalete hatime verilmediği takdirde orduyu hümayunumla bizzat gelip işbu rezaleti men’e muktedirim."

Hammer tarihinde, bu mektup üzerine, Fransa da dansın tam yüz yıl yasak edildiği belirtilir.

GÜL BABA’NIN CENAZE NAMAZI

1526 da Mohaç Meydan Muharebesi kazanılmış, herkes  neşe içinde iken otağa bir haber gelir. Akıncı alperenlerinden Gül Baba şehid düşmüş , başı kesildiği halde başı yere düşmemiştir. Rivayete göre  “Gül Baba başsız gövdesiyle atından inmiş, kesik başını koltuğunun altına almış ve etrafını saran Haçlı askerlerini defettikten sonra Mohaç ovasını velveleye veren Kelime-i Şehadet getirdikten sonra şehadet mertebesine erişmiştir.”

Kanuni bu haberi duyunca  tebrikler kesilir ve cenaze namazı hazırlık larına başlanır. Eşi görülmemiş bir kalabalıkla cenaze namazı kılınır.. İmam ise  Ebussuud efendidir.  En ön safta cihan padişahı olmak üzere 200.000 kişilik Osmanlı ordus  namaza durmuş,   Macar tarihçisi Zuzef Tökeli’nin anlaltığına göre namaz sonuna kadar Mohaç ovasında tek bir ses  dahi duyulmamıştır.  Hatta  “mandalar bile başlarını önlerine eğmiş, kişnemek ve böğürmek ne demek, yerlerinden bile kıpırdamamışlardır

KANUNİ’Yİ KANUNA ŞİKÂYET EDERİZ

Budin Seferinden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü, elindeki bir şeyi fırlatarak padişahın atını ürkütmüş ve  padişahın huzuruna getirilmişti. Sultan Süleyman köylüye:
            -Derdin nedir  sen neden  böyle yaptın? diye sordu.

-Askerlerinizden bazıları,  yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Huzuruna çıkmak için ben de atını ürküttüm.  Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikayet ederim. dedi

Bunun üzerine Kanuni -Peki bizi kime şikayet edeceksiniz? diye sordu.Köylü: -SSizi kanuna şikayet ederiz. Demişti. Sultan Süleyman hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiştir.

Kanuni ile Kadısı

             Süleymaniye Camiinin inşaası sırasında bir ermeni usta, yanlış duvar yapması sonucu, Kanuni tarafından cezalandırılır. Ermeni usta, sultandan şikayetçi olur. Kadı, ikisini de huzuruna çağırır. Kanuni ve usta, kadının karşısında ayakta beklemektedirler. Karar açıklanır: "Kısas!" yani Kanuni de aynı şekilde cezalandırılacaktır. Ermeni usta, adalete hayret eder ve:

-"Madem dininiz bu kadar adil, hem davamdan vazgeçiyorum hem de müslüman oluyorum"

Davadan sonra Kanuni, kadıya:

-"Eğer ben padişahım diye benim lehimde bir karar verseydin, seni bu kılıcımla öldürürdüm"

Kadı, oturduğu minderin altından bir hançer çıkarır ve :

-"Sultanım siz de eğer 'ben padişahım' diye kararıma itiraz etseydiniz ben de bu hançeri sizin kalbinize saplardım..."


Kanuni ile Pargalı İbrahim

          Kanuni, şehzadelerini muhteşem bir törenle sünnet ettirir. Kısa bir süre sonra da veziri İbrahim Paşa'nın oğlu sünnet olur. Törene Kanuni de davetlidir. Birara Kanuni, vezirine der ki:

-"Söyle bakalım İbrahim Paşa. Senin tören mi daha muhteşem, benimki mi?"

-"Elbette benimki sultanım"

Kanuni şaşırır. Sebebini sorar. Vezir:

-"Benim oğlanın düğününe koskoca cihan padişahı davetliydi ve geldi. Sizinkinde böyle bir davetli var mıydı?" der.

İZİNSİZ ÜZÜM YİYEN ASKER 

Kânûnî,  Avusturya’ya yaptığı bir sefer esnasında  bir gayr-i müslim köyünün yanın da mola verir.. Mola esnasında Hristiyan bir köylü Kânunî’nin huzuruna gelerek : “Sultanım! Askerlerinizden biri bağımdan üzüm koparmış ve yerine de parasını asmış! Size teşekkür etmeye geldim” der.

Kânûnî,  “hemen o askeri bulun ve derhal onu seferden men edin “diye emir verir.  Hristiyan köylü hayretler içinde kalır.  “ Sultanım ben o askere mükâfat verin diye geldim siz ise ceza verdiniz” der. Kanuni bunun üzerine, “ Eğer o asker, üzüm aldığı asmaya parasını bağlamamış olsaydı, onun kellesi giderdi. Şimdi kellesini kurtardı, ancak sahibinden izinsiz mal aldığı için seferden men cezasına çarptırıldı” diyerek cevap verir.

·          Koca Ragıp Paşa Şiirleri ve Anektodları ( 18 . yy )

·          Meşhurlardan Anektodlar ( Fatih ) 2

·         Şair Eşref'in Hicivleri ve Anektodları

·          Yavuz Sultan Selim​ Anektodları

·         ANEKTOT NEDİR VE ÖRNEKLERİ

·          

SİTEMİZDE KANUNİ İLE İLGİLİ LİNKLER 

Kanûnî Sultan Süleyman ( Muhibbi ) Hayatı Edebi Yönü
Kanuni Muhibbi Türkçe Divan
Kanuni Muhibbi Farsça Divanı ve Mektupları
Kanuni Sultan Süleyman Muhibbi Şiirlerinden Seçmeler
Kanûnî Sultan Süleyman Muhibbî Hayatı Edebi Yönü
Kanuni Sultan Süleyman İle İlgili Anektodlar
Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrat Kadısına fermanı
Kanuni Sultan Süleyman'ın Kral Fransuva'ya dans hakkındaki fermanı
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN İNANILMAZ RÜYASI
Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos Şövalyesi L'ısle-Adam'a fermanı
Kanuni Sultan Süleyman'ın Selanik Gümrük Kanunnamesi
Kanuni Sultan Süleyman'ın Semendire Sancakbeyi Gazi Bali Bey'e mektubu
Kanuni Sultan Süleyman'ın Şarlken'e fermanı
Kanuni Sultan Süleyman'ın Trablusgarp Beyi Turgut Reis'e gönderdiği bir ferman
Kanuni Sultan Süleyman'ın Turgut Reis'e gönderdiği bir ferman

Şiirleri

Ey dem-â-dem mazhar-ı tuğyân u isyânım oğul
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gib
Cânı mı var kimsenün eyleye cânân ile bahs
Pâdişâh-ı 'aşkam u dil defter u dîvân bana
Bana dildârın cefâsı hoş gelir
Celîs-i Halvetim Varım Habîbim Mâh-ı Tâbânım
Sakın Aldanma Cihâna Olmasun Sende Gurûr
Sanma haletin Mecnun’e bir divanedir
Geç kaşıyla gözleri her lahza âl üstündedir
Müjde ey bîçare dil kim nâzla dilber gelür
Bana dildârın cefâsı hoş gelir
Hay huydan fariğ ol âlemde insanlık budur.

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar