Mercimek Ahmet ve Kabusname: Kabusnameden Öğüt Örnekleri

19.06.2011

 


MERCİMEK AHMET HAKKINDA

Mercimek Ahmet,  15. Yy da yaşamış olan ve edebiyatımızda ilk mesnevi yazarlarından biridir. Farsça'dan  yapmış olduğu Kabusname  adlı eseri ile  tanınmış olan Mercimek Ahmet’in hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmaz. Buna mukabil, eserinde baba adının İlyas olduğunu belirtmiş, II. Murat’ın yakın çevresinde bulunduğuna dair işaretler de vermiştir.

 

Mercimek Ahmet’in hayatına dair en önemli kanıt yazmış olduğu Kabusname çevirisi olduğu gibi eserini tamamladığı 1432 yılını not almış olmasıdır. [1]Kitabında yer alan notlara göre de eserini H.835/1432'de tamamlamıştır.  Buna göre Mercimek Ahmet’in doğum ve ölüm yılları bilinmese de  14. Yy ın sonlarına doğru veya 15. Yy ın ilk başlarında doğduğu 1432 yılından sonra da öldüğü  söylenebilir.

Mercimek Ahmed, Kâbûs-nâme’nin önsözünde babasının adının İlyâs olduğunu “Filibe yolunda iken hizmetine gittiği II. Murâd’ın elinde Kâbûs-nâme’yi gördüğünü, sultanın bu Farsça kitabın mevcut Türkçe çevirisini açık ve anlaşılır bulmadığı için yeniden çevrilmesini istediğini, “ben yapayım” deyince de kendisini reddetmediğini [2]belirtir.

Kabusname  adlı eser Farsça kökenlidir. Bu eserin özgün hali 11.yüzyılda Kuhistan hanlarından Keykâvus'un oğlu Gilanşah’a yapmış olduğu nasihatleri içeren bir kitap olmaktadır.

Kabusnâme, 1082 yılında Kûhistan sultanı İskender bin Kavuş tarafından Farsça olarak hicretin 475'inci yılında oğlu Giylanşah için yazılmıştır. Eser ahlak, görgü, sağlık, ticaret, astronomi, musiki, av, şiirler vb. konularda bilgi ve öğütler ihtiva eden bir nasihatname özelliği taşır.  Kitap vaktinde uyumaktan emanet saklamaya, yemek yemekten şarap içme adabına, hatta misafir ağırlamaktan çocuk terbiyesine kadar değişik konularda nasihatlerin olduğu kırk dört bölümden oluşur.

Bu eser, Mercimek Ahmet´ten önce 14. Yüzyılın sonuyla 15. Yüzyılın ilk yarısında, biri Akkadıoğlu tarafından, iki kere daha dilimize çevrilmiş, ayrıca Mercimek Ahmet çevirisi  18.Yüzyılda Nazmizade Murtaza tarafından divan nesrine göre işlenerek yeni bir biçime sokulmuştur

Mercimek Ahmet, bu eseri aynı adla Farsçadan çevirmiş, fakat eseri tercüme ederken aslına birebir sadık kalmamış, esere kendisinden pek çok şey katmıştır.  Eseri çevirirken esere kendi bilgilerini ve yorumlarını da katmış,  şerhler yapmış, açıklamalar eklemiştir. Mercimek Ahmet’in yaptığı eklemelere bakılırsa müellifin, “kelam, fıkıh, ticaret, nücum, musiki, şiir, askerlik hatta tıp gibi pek çok alanda zengin bilgisi bulunduğu görülmektedir[3]

“ Kâbûs-nâme’yi Türkî’ye terceme ittüm, şöyle ki bir lafzı aralayup geçmedüm, belki aklım erdiğince bazı müşkilce elfâzını dahı bast ile şerhettüm. ” Mercimek Ahmet,  bu eserini Sultan II. Murat’ın  Farsça yazılmış bu kitabı,  çok beğenmesi, yapılan önceki çevirileri ise pek beğenmediği için yapmış, II. Murat’ın arzusuna göre, eseri açık anlaşılır sade bir dille kaleme almıştır.

Kabus name üzerinde Cumhuriyet Döneminde bir hayli incelemeler yapılmıştır.  Eser hakkında ilk çalışma Orhan Şaik Gökyay’a aittir. 1944 yılında Orhan Şaik Gökyay, esere önsöz ve notlar ilave ederek Milli Eğitim Bakanlığı yayınları arasında bastırmıştır. Eser, Atilla Özkırımlı ve tarafından da günümüz Türkçesine çevrilip "Tercüman 1001 Temel Eser" serisinin 36–37. kitabı olarak yayınlanmıştır. [4]

Mercimek Ahmet’in bu eserinin yazıldığı dönemden günümüze kadar çok sevildiği o devrilerde bir tür başucu kitabı olduğu çeşitli şekillerde anlaşılmaktadır.

Kabusname’nin  Farsçadaki özgün halinin sadece Türkçeye çevrilmediği, İngilizceye, Fransızcaya, Almancaya ve Rusçaya çevrildiğine dair bilgiler bulunmaktadır.  

KABUSNAMEDEN SEÇİLMİŞ PARÇALAR

Ey oğul!

Seni akıllı kişiler övsün, cahil kişiler övmesin. Çünkü akıllılar ileri gelenlerdir, cahiller ayak takımıdır. Bu iki grup birbirinin zıddıdır. Akıllının bilgilice işini cahil beğenmese gerek, cahilin bilgisizce işini akıllı zaten hiç beğenmez. Çünkü akıllı olan kendi mizacına uygun olarak bilgilice iş görür, seni onun için beğenir; cahil de kendi mizacına uygun olarak iş görür, seni onun için över.

Cahilin övdüğü işten sakınmak gerek, tâ ki akıllıların eğlencesi olmayasın; çünkü sıradan kişilerin katında övülen insan, ileri gelenlere maskara olur. Kimseyi incitme. Birisi seni incitse de sen onu incitme, büyüklüğün nişanı budur. Tecrübeli, şefkatli dostların sana öğüt verirlerse, öğütlerine kulak ver. Öğüt veren böylesi dostların yanına yalnız olarak git ve öğütlerinden nasibini al. Çünkü faydalı öğüt yalnızken verilir, halk arasında öğüt kulağa girmez olur, hem de sitem gibi olur. yilerin iyiliğini unutma

Ey oğul

İyilerin işini inkâr edici olma ve onların iyiliğini unutma. Senden bir şey umana sitem edip "Benden bir şeyler umuyorsun" diyerek başına kakma, çünkü senden umudu olana sitem etmek "ben de umucuyum" demek olur, böylesi himmetsizlik olur.

Ondan sonra iyi huyu ve iyi kişiliği meslek edin, yaramaz huylardan ırak ol. Kimseye zararın ve azarın değmesin, zarar verici olmak iyi değildir, çünkü zarardan eksiklik doğar ve eksiklikten şerefsizlik. Öyleyse halk içinde şerefsiz olmak iyi değildir.

Bilgisiz kişiyle birlikte oturma

 

Ey oğul!

Bilgisiz kişiyi, marifetsiz insanı, insan yerine sayma, bilgisiz ve marifetsiz kişiyle arkadaş olup birlikte oturma, hele kendini âlim sayan bilgisiz cahil ile... Bilgisizlikle ve cahille sohbet etme, iyi kişilerle sohbet et. Çünkü, iyilerin sohbeti yüzünden senin de adın iyi olur.

Görmez misin ki, şırlağan bir yağdır, aslı susamdır, ne zaman gülle hem sohbet olur, artık ona susam yağı ya da şırlağan demezler, gül yağı derler, eğer menekşeyle hem sohbet olursa menekşe yağıdır derler.

O iyi adlıların sohbetlerinin bereketi yüzünden, kırk gün onlarla düşüp kalkınca, susam ve şırlağan adı unutuldu, gül ve menekşe adı anıldı. Onun için Peygamberimiz buyurur: "Her kim bir kavimle kırk gün düşüp kalkarsa onlardan olur."

Kendi bildiğine gitme

 

Ey oğul!

Bir konuda bilgin tam olsa da bilginle gururlanma. Ne zaman sana bir iş düşse, iyice bilsen ki sen o işi başarabilirsin, buna güvenme, bir akıllı kişiye danışmadıkça o işe başlama. Kendi görüşünü beğenenlerden olma.

Bir bilene akıl danışmayı ayıp sanma, "Görüş benim görüşümdür, başkası bana elverişli olanı ne bilir" deme, kendi bildiğine gitme. Çünkü kendi görüşüyle iş tutan kişi, sonra pişman olur. Öyleyse akıllı yaşlılarla ve şefkatli insanlarla istişare et, sonra o işe el at.

Kişinin geçimi neredeyse evi orada olmalı

 

Ey oğul!

Yaşlandığında bir yerde yerleşmeye çalış, çünkü yaşlılıkta yolculuk yapmak akıllıların işi değildir, hele yoksul olursa. Çünkü yaşlılık bir düşman, yoksulluk başka bir düşman, bu iki düşmanla yola çıkmak akıllıca bir iş değildir. Ama eğer mecburi olarak yola çıkmak gerekirse, çaresiz olunca çık.

Eğer Yüce Allah o yolculukta sana yardım ederse ve nimet eline girerse, evine dönmeyi arzu etme ki, bir evden ötürü yine yolculuk zahmetini çekmeyesin.

Çünkü kişinin geçimi nerede iyiyse evinin orada olması uygundur. "Orada doğdum, orada yaşlandım" demek olmaz, gerçi "vatan ikinci anadır" derler, çünkü anasını sevmek nasıl imandan ise "vatanım sevmek imandandır" dediler; "içinde aç, müflis oturmak imandandır" demediler.

Öyleyse işin nerede gelişmişse orayı vatan edin. Çünkü demişlerdir ki: "Kazancı nerede ise o yerde olmak saadet belirtisidir." Bahtsızların belirtisi odur ki, aç ve dinç otursun, kıtlık çeksin, bu vatanımdır, terk etmem desin. Bu eblehliktir. Görmez misin, Resulullah (a.s.m.) Mekke'de doğdu, ama tebliğ görevini Medine'de daha rahat yaptığı için artık Medine'den ayrılmadı.

Sen de yararlı bir yer bulunca oradan ayrılmamaya çalış, orada ayak direyesin. Sakın filan yerde fayda daha çoktur, deyip başıboş varmayasın, burada olan zararı orada kötü kılarsın ve orada daha zararlı olursun. Çünkü demişlerdir ki: İyi bir yeri bırakıp daha iyisini bulayım deme, bu hayal ile onu bulamazsın ve olanı da elden çıkarırsın.

Tembellikten uzak dur

 

Ey oğul!

Hangi işi yaparsan tembel davranma. Tembellikten utan, tembellik bahtsızlığın başıdır. Her işe emek ver. Emek verilen işin sonu tembellikten iyi olur. Çünkü emek vermekle elde edilen ne kadar çok olursa, tembellikte de o kadar eksilir. Yazık değil mi, bir anlık emek yüzünden elde edilecek şeyi tembellik yüzünden yitiresin

Öyleyse geri durmak akıllıca bir iş değildir; yoksa muhtaç olarak yaşarsın. Bilmiş ol ki, muhtaç olduktan sonra, "Ah n'olaydı emek çekseydim, tembellik etmeseydim, şimdi lâzım olan şeyi elde etseydim" deyip pişman olmanın yararı olmayacaktır.

Kusursuz dost arama

Ey oğul!

Dostsuz olma. Her kim dostlarının işiyle ilgilenirse, dostları da onun işiyle ilgilenirler. Eğer o ilgilenmezse dostlar da ilgilenmezler. Öyleyse dostunun işini düşünüp ilgilenmeyen kişiye hiç kimse dost olmaz. Her an bir dost edinmeyi âdet haline getir, tâ ki dostların çok olsun. Çünkü çok dost arasında kişinin birçok ayıpları örtülür ve çok hüneri açılır. Bundan dolayı kişinin dostunun çok olması gerekir. Ama yeni dost tutunca eski dostlarından da yüzünü çevirme.

Dostlarının dostlarını da düşün, onlar da senin dostlarındır. Düşmanlarınla dost olan dosttan da çekin. Ayrıca dostuna düşman olan dosttan da sakın. Önüne kim gelirse sebepsiz yere seni şikâyet eden dostlardan uzak dur. Böyle kişiden dostluk bekleme ve dünyada hiç kimseyi ayıpsız sanma

İyilerle kötüleri birbirinden ayırd et. İyilerle gönülden dost ol, kötülerle dil ucuyla dostluğun olsun. Çünkü kişinin daima iyilere işi düşmez. Eğer bir kötü kişiye işin düşerse dostluğun sebebiyle elde edersin. Öyleyse kötülerle de dostluk et.

Düşmanın güler yüzüne aldanma ( https://www.sevde.de/Ey_ogul/Kabusname.htmL)

 

Ey oğul!

Kimseye düşman olmamaya çalış. Eğer bir kimse sana düşman olursa korkma ve önem verme. Çünkü "düşmanı olmayan kişi, düşmanın eğlencesi olur" demişlerdir. Gizli ve açık, düşmanın işinden habersiz olma. Çünkü o daima kötü tasarılarla seni aldatma hesaplan peşindedir. Sen de bir an bile oun kötü oyunlarından kendini güvende sanmayasın.

Düşmanının tasarladığı oyunları her an sora dur, tâ ki düşmanın belâsına ve âfetlerine uğramayasın. Sonra, fırsat düşmedikçe düşmanlığını belli etme ve düşmanına karşı ne kadar büyüklük taslarsan tasla, kendini düşmana büyük göster. Ne kadar düşmüş olsan da ona durumunu alçak gösterme.

Düşmanının güler yüz göstermesine, tatlı sözüne aldanıp gönül bağlama ve inanma. Eğer düşman sana şeker gösterse, sen onu acı bir şey san. Düşmanın ne kadar küçük olsa da, onu hor görme.Bir düşmanın senden aman dilerse, ne kadar düşmanın olsa da ve sana ne kadar eziyet etmişse de sen ona aman ver ve düşmanın aman dilemesini çok büyük bir nimet yerine say. Çünkü düşmanın yenilmesi, kaçması ve ölmesi nasılsa, aman dilemesi de öyledir. Düşmanını güçsüz gördüğünde birden emin olup oturma, onu arada sırada gözetleyedur.

Bu öğütlere gönül kulağını açık tut

Ey oğul!

Bilmiş ol ki, artık ben kocadım. Zayıf ve azıksız olarak yol ağzına kadar geldim. Ölüm mektubunu elime sundular. O mektup, sakalın ağarmasıdır. Adamın sakalı ağardığında Allah tarafından bir ses gelir:

"Ey kulum, hazırlan, bu dünyayı bırakıp öbür dünyaya geçeceksin..."

Şimdi ey ciğer köşem! Ölmeden önce seni iyilik yoluna ve iyi kimselerin izine yönlendirmek istiyorum. Tecrübelerle elde ettiğim birkaç öğüdü sana yadigâr olarak bırakıyorum. Bu öğütlere uyarak hareket edersen, her muradına erersin ve iyi isim kazanırsın, zamanın elinden sille yemezsin. Çünkü baba şefkati, oğlunun zamanın elinden azar yemesini istemez. Öyleyse sen de gönül kulağını bu öğütler için açık tut, sonra pişman olmayasın. Gerçi zamanımızda her oğul babasının sözünü tutmuyor, ama inşaallah kabul edersin.

' EY oğul bil ki, evlendiğin avrata hürmet göstermen gerekir. Sahip olduklarını avradından oğullarından saklama, eğer böyle yaparsan seni severler ve sözünden dışarı çıkmazlar Eskiler bu konuda "Avradını aziz gibi tutmayan erkek, eşektir" demişlerdir.

Avradın bolluk içinde büyümüş olanını al ama malından hiçbir şey talep etme Ve dahi, Avratın çok güzelini de isteme, zira çok güzel olan avrat, etrafta oynaş arar.

Seni utandırmayan dindar, evcimen, nakışta ve ev işlerinden anlayan, iyi huylu, güzel, eteğini saklayan yani namusunu muhafaza eden, helali olan erkeğini seven bir avrat al. Bu sıraladığım özellikleri taşıyan avratlar merhametsizlik etmez, fenalık yapmazlar..

 

BAKİREYİ TERCİH ET

Üzülmek ve keder çekmek istemiyorsan, senden daha varlıklı ve daha yüksek seviyede bir avrat almaman lazımdır. Ve eğer kız oğlan kız bir bakire varken, sakın haaa başka erkeklerden kalmış olan dul avratları almaya kalkışma. Zira, el değmemiş kızlar sadece seni bilir, seni görürler ve gönüllerinde başkalarına yer vermezler.

Şunu, sakın unutma: Başka erkeklere gönül veren, evcimen olmayan ve senin hakkında orda-burada konuşan avratlar bir işe yaramazlar, onlardan uzak dur! Eskiler, bu konuda hoş bir benzetme yapmış ve' erkeğin iyisi çeşmeye, kadının iyisi ise hendeğe benzer' demişlerdir. Erkek, kazandığını bir çeşme gibi kadınına akıtır fakat hendeği görünce irkilip kalır.....

Senin malını-mülkünü kendi hükmü altına almaya çalışan avratlardan uzak dur, zira böyle yapmazsan avrat sen olursun, avrat da senin erkeğin! Dünyada, erkeğin avrat durumuna düşmesi kadar küçültücü başka bir şey yoktu. Cihanın en büyük fatihlerinden olan İskender’in, zenginliğiyle meşhur İran hakimi Dara'nın kızını kendisine avrat olarak almaya yanaşmadığını ve bunun sebebini soranlara ' Ben dünyaya hükmederken o kadın da servetiyle bana hükmedecekti, dolaysıyla pek fena bir iş olacaktı' dediğini unutma.!

Ey oğul! Avrat cima etmek(ilişkide bulunmak) için değil, evinin işini yapması, dirliğin-düzenini sağlamak için alınır. Dolaysıyla sadece cima için avrat almaya kalkma, o işi cariyelerle de edersin, üstelik cariyelerde düğün derdi yahut masraf gibisinden dertlerde yoktur. Ama eğer anasından-babasından güngörmüş ve ev işlerini iyi öğrenmiş bir avrat bulursan sakın almamazlık etme, hemen al ve aldığın avradı iyi besleyip kıskandırmamaya özen göster, çünkü kıskanan kadın yoldan çıkar. Kıskançlık kesesini dolu, masraf kesesini boş gösterme; avradı kıskandırma ve parayı da sakın esirgeme. Bu söylediklerimi yaparsan avrat seni anasından, babasından ve çocuğundan daha çok sever; kendisini senin yoluna feda eder. Ve şunu aklında iyice tut: kıskanç avrat bin düşmandan daha beterdir. Kendini düşmanlarından koruyabilirsin ama kıskanan avrattan koruyamazsın.

AVRADI ÇOK KULLANMA

Hiç el değmemiş bir kız aldığın takdirde onunla her gece beraber olmaya da kalkma! Günün birinde sana bir hastalık gelebileceğini yahut uzun bir yolculuğa çıkmaya mecbur kalacağını düşün, dolaysıyla avradı seninle her gece beraber olmaya alıştırma. Avradın, senin olmadığın zamanlarda beklemeye sabredemeyeceğini ve aynı işi başkalarıyla yapmaya kalkacağını sakın aklından çıkarma!

Ey oğul, sana avrat konusunda son nasihatlerim şunlardır: Avrada başka erkeklerin yüzünü gösterme, hatta onu yaşlı ve çirkin erkeklerden bile sakla. Kölelerin avradın yanına girmelerini de izin verme; Kapkara, çirkin Habeşi köleleri bile içeriye bırakma. Avradı kıskandırma ama sen onu her zaman kıskan, zira avradını etrafta gösteren ve kıskanması olmayan erkeğin dini de yok  demektir...(kabusname tercümesinde)

İLGİLİ LİNKLER

 Sa'di Şirazi Hayatı Bostan Gülistan ve Şiirimize Tesirleri

Mahmut Şebusteri Elvan-ı Şirazi Gülşen-i Raz,

Sa'di Şirazi Hayatı Bostan Gülistan ve Şiirimize Tesirleri

ELVAN-I ŞİRAZİ VE GÜLŞEN-İ RAZ TERCÜMESİ

Sadi Şirazi ve Bostan'dan Seçmeler

Gülşeni Raz Mahmud Şebusteri Elvan-ı Şirazi

Bübül-ü Şiraz Nedir ve Sadi-i Şirazi

Mahmut Şebusteri Elvan-ı Şirazi Gülşen-i Raz,

MAHMUT ŞEBUSTERİ - GÜLŞEN-İ RAZ' DAN ÖRNEKLER

Gülşeni Raz Mahmud Şebusteri Elvan-ı Şira

Hoca Mesud Süheyl ü Nevbahar ve Ferhengnâme-i Sa'di

HOCA MESUD SÜHEYL Ü NEVBAHAR HAKKIND

 Seyfi Sarayi Gülistan Tercümesi Memluk

FAYDALANILAN KAYNAKLAR:

·         Anonim , KABUSNÂME'DEN ÖĞÜTLER,https://www.bakterim.net/kuran-i-kerim/107395-kabusnameden-ogutler.html

·         Anonim, Mercimek Ahmet, https://www.gozlemci.net/5885-mercimek-ahmed.html

·         Anonim : msxlabs.org/forum/edebiyat-tr/290416-mercimek-ahmet-mercimek-ahmet-kimdir-mercimek-ahmet-hakkinda.htm

 KAYNAKÇA 

·         [1] Korkmaz, Zeynep (1966). “Kâbûs-nâme ve Marzuban-nâme Çevirileri Kimindir?”. TDAY Belleten : 266-278.

·         [2] DOÇ. DR. ZEHRA GÖRE, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/mercimek-ahmed

·         [3] DOÇ. DR. ZEHRA GÖRE, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/mercimek-ahmed

·         [4] Özkırımlı, Atilla (yty.). “Kâbûs-nâme”. Türk Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: Cem Yayınevi. 701.

·          

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar