Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Yazımı Basımı Konusu Hakkında Peyami Safa

05.04.2015


 

Yazıda “Peyami Safa- Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”   romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı,  “Peyami Safa- Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ” hakkında bilgiler “Peyami Safa- Dokuzuncu Hariciye Koğuşu “   romanın şahıs kadrosu  yazarın diğer romanları, “  Peyami Safa-  Dokuzuncu Hariciye Koğuşu “   adlı eserden alıntılar yer alır.  Eser hakkında yorumlar,  romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.
 
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, 1930 yılından önce yazılan ve 1930 yılında ilk basımı yapılan bir anlamda Peyami Safa’nın kendi hayatını çocukluk ve ilk gençlik yıllarını  anlattığı otobiyografik bir romandır. Peyami Safa’nın bu romanı Türk klasiklerinin ilk psikolojik eserleri arasında yer alır. Peyami Safa bu romanında, insan ruhuyla bedeni arasındaki ilişkiyi kendi hayatından aldığı edinimler, olaylar ve duygularla anlatmıştır. "Bu roman  Peyami Safa'nın, kendisini Türk romancıları arasında seçkin bir yere ulaştıran en önemli eseridir. Peyami Safa, beşerîyle psikolojik roman yazımındaki ustalığını kanıtlar ve edebiyatımızda "modern tekniklerin kullanımı açısından öncülük görevini üstlenir." [1]
Roman  ilk kez 7 Kasım 1929  10 Aralık 1929 tarihleri arasında, Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmiş; ilk baskısı 1930 yılında, Resimli Ay matbaasında yapılmış,  yazar eserin ilk baskısını arkadaşı olan Nazım Hikmet’e ithaf etmiştir.[2]
 Eser, 1915 yılında hastahanede yatan bir çocuğun  hatıra defteri şeklinde yazılmış, roman, eserin baş kahramanı olan "Hasta Çocuk" un bakış açcısı ve ben anlatıcısı ,  şuur akışı ve iç monolog teknikleri ile başarıyla  aktarılmış,  bu bakımdan   eser  bilinçli olarak kahraman anlatıcının ağzından anlatılan kahramanının gözlemlerini esas alan ilk Türk romanı olmuştur.

Romanın en önemli başarısı dar mekan içerisinde, hastalıkla boğuşan bir gencin ruh hallerini, özlemlerini, tepkilerini başarıyla ortaya koymuş olmasıdır. Bu roman psikolojik roman türünün Türk Edebiyatındaki en başarılı romancısı olan Peyami Safa 'nın bu tarzdaki en başarılı romanı olmasıdır. Psikolojik tahlillerinde başarılı olan roman diğer yandan da sosyal ve ekonomik sınıflar arasındaki çatışmaları,  sınıfsal farklılıkların insan ruhu ve davranışlarına olan etkilerini de ortaya koymaktaki ustalığı ile dikkat çeker. 
 
Romanın başarsındaki ana faktörlerden birisi bu eserin Peyami Safa'nın bizzat yaşadığı günler ve deneyimlerden gelir. Yazar bir anlamda hastane günlerini ve kendi çocukluğunda  izlenimleri aktarmıştır. 
Meçhul bir kemik hastalığıyla hastanelerde yıllarda mücadele eden on beş yaşındaki küçük bir çocuğun acı dolu, sıkıntılı, bunalımlı tedavi süreci; tedirginlik, eziklik, yalnızlık duygusu; doktorların olumsuz konuşmalarına rağmen hayata tutunma mücadelesi romanın konusudur. Genç hasta akrabası olan bir Paşa Kızına âşık olmuş, olumsuz koşullara rağmen bu aşkından dolayı  ümitlere kapılmıştır. Fakat hem bacağını hem de aşkını kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyadır.  Roman sevilmenin ve aşık olmanın gücü ile iyileşme sürecinin hızlandığı konusuna da yer vermiştir. Böylelikle ruhun beden üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkileri de romanda  ele alınmış olur. 

Bu roman  Peyami Safa’nın on beş yaşına kadar ki yaşamının özeti gibidir. Ve romandaki olaylarla kendi biyografisi arasında çok büyük benzerlikler vardır. “Sultan Abdülhamit döneminde Sivas’a sürgün olarak gönderilen babasını, iki yaşında kaybetti. Annesi Server Bedia Hanım, kocasının ölümünden sonra İstanbul’a taşındı. Büyük maddi sıkıntılar içinde yaşamaya çalıştılar. Tüm bu sıkıntılara, Peyami Safa’nın 9 yaşındayken yakalandığı ve bütün ömrünce etkilerini gördüğü kemik hastalığı da eklendi. Doktorlar tarafından kolunun kesilmesine karar verilmesine rağmen, Safa buna izin vermedi. 17 yaşına kadar hastane koridorlarında zor bir hayat geçirdi. Çocukluk yıllarına ait izlenimlerini daha sonra “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı eserinde romanlaştırdı. [3]
Roman Çocuk- Nüzhet ve Doktor Rağıp  arasında cereyan eden üçlü aşk konusu üzerinde şekillenir. Romandaki çatışmalar bu üçlü aşk üzerinde başlayıp ve bitecektir. Hasta Çocuk – Nüzhet ilişkisinin olumsuz sonuçlanmasını gerektirecek pek çok etken vardır. Hasta Çocuk on beş, Nüzhet ise on dokuz yaşındadır. Hasta Çocuk, dört yaş küçük olmasına rağmen Nükhet’ten daha olgun bir kişiliğe sahiptir. Nüzhet havaî, şımarık, sorumsuz, basit bir kızdır. Üstelik Nükhet’in annesi ilişkiye karşıdır. Kızını bir doktora evlendirmek istemektedir. Paşa da kızının saadetinin peşindedir. Üstelik Hasta çocuk fakir, yaşça küçük ve, sakat kalma durumundadır. Rakibi ise sağlıklı ve zengin bir doktordur. Roman bu çelişkiler üzerine kurulan çatışmaları yansıtır. “İlk önce Cumhuriyet Gazetesinde tefrika halinde yayımlanan roman, hem otobiyografik roman türünün başarılı bir örneğidir. Bu roman Peyami Safa’nın en fazla basılan ve beğenilen eseridir. Eser, ilk baskısından son baskısına kadar her zaman ilgiyle karşılanmış ve sevilerek okunmuştur ”[4]
Eser defalarca kez baskı görmüş bu gün de önemini yitirmemiştir.  Eser beyazperdeye de  aktarılmış, 1967yılında Nejat Saydam tarafından  sinema filmi olarak da çekilmiş,  [5] TV dizisi olarak da karşımıza çıkmıştır.
Eser MEB Yüz Temel Eseri arasına alınmış okurlara ve öğrencilere okunması gereken ilk temel eserler arasında gösterilmiştir.
 
KİTABIN KONUSU:
On beş yaşındaki bu çocuk, yedi yaşından beri bacağındaki kemik hastalığından hastane hastane dolaşmaktadır. En sonunda ayağının kesilmesi gerektiğini öğrenir. İyileşmesi için heyecansız, sakin, huzurlu bir yaşam gerekmektedir. Fakat kendisinden dört yaş büyük ve kendilerinden çok zengin bir Paşa kızına aşık olmuştur. Paşa Kızı Nüzhet de bu aşkına cevap verecek gibi davranmaktadır. Bacağından rahatsız olan ve kendisinden dört yaş büyük bir Paşa kızına âşık olan bir gencin hem aşkına hem de bacağının kesilmesinden kurtulmak için gösterdiği mücadele ve çatışmalar romanın çerçevesini oluşturur. Genc hasta, bir yandan kesilmek üzere olan bacağından bir yandan da kaybetmek üzere olduğu sevgilisinden dolayı hem fiziki hem de ruhsal çok büyük acılarla tedavi olmaktadır.[6]
 
İLGİLİ LİNKLERİMİZ 
 
 
[1] Harun CEYLAN, I:DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU, https://www.academia.edu/4897162/Dokuzuncu_Hariciye_Ko%C4%9Fu%C5%9Fu_Roman_ile_Film_Mukayesesi
[2] Süreyya Elif Aksoy, Peyami Safa’nın Romanlarında Modernleşme ve Mekan, Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler EnstitüsüDoktora Tezi, Eylül 2009
[5]  Harun CEYLAN, I:DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU, https://www.academia.edu/4897162/Dokuzuncu_Hariciye_Ko%C4%9Fu%C5%9Fu_Roman_ile_Film_Mukayesesi

 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar