Peyami Safa Hayatı Edebi Kişiliği ve Romancılığı

28.01.2012
Peyami Safa Hayatı Edebi Kişiliği ve Romancılığı

 

Peyami Safa

 Peyami Safa (d. 1899, İstanbul - ö. 15 Haziran 1961) Yazar, romancı, gazeteci, çevirmen ve hikâyeci

Cumhuriyet ilk dönem edebiyatının en önemli romancılarından ve  tezli, psikolojik roman, türünün edebiyatımızdaki en önemli isimlerinden biridir. Yazılarında ve eserlerinde Server Bedi, Çömez, Serazad, Safiye Peyman, P. S., Bir Muharrir, Türk Düşüncesi, Peyami, Bedia Servet, Cingöz Recai, Bedii Nuri, Hafta, Mi-Fa takma adını da kullanmış, yanlış batılılaşma yüzünden geleneklerinden koptuğu için kendisi ve yaşadığı toplumla çatışmaya giren, batı kültürüne özen duydukları için ruh âlemlerinde huzursuzluklar, çatışmalar, çelişkiler yaşayan ve mutsuz olan insanların dramlarını yazmıştır. Romanlarının yanı sıra, düşünsel yapıtları, polemikleri, köşe yazarlığı ve gazeteciliği ile de tanınır.

AİLESİ VE YETİŞME ÇAĞLARI

Babası Tanzimat ve  Servet-i Fünun Dönemi şairlerinden Trabzonlu köklü bir aileye mensup olan döneminin ünlü şairi İsmail Safa’dır.  Annesi ise Server Bedia Hanım'dır. Babası devrin ünklü şairi olan ve doğuştan şair olarak dünyaya geldiği söylenilen İsmanil Safa, dedesi Trabzonlu Mehmet Behçet Efendi, amcası Ahmet Vefa,  diğer amcası Ali Kâmi Akyüz sayesinde şiir ve edebiyata yatkın genetik olarak da edebiyat mirasına sahiptir.

Peyami Safa, 2 Nisan 1899 tarihinde İstanbul'un Gedikpaşa Mahallesi'nde dünyaya gelir. Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası şair İsmail Safa,  İngiliz elçisine İngilizlerin tarafını tutan bir bildiri sunanlar arasında olduğu gerekçesi ile Sivas'a sürülmüştür. Bu sürgün İsmail Safa’nın ailesi ve henüz yeni doğmuş olan Peyami Safa için bir felaket olacaktır.  Peyami Safa bir buçuk yaşındayken, kendinden üç yaş büyük ablası Selma’yı, ardından da babası İsmail Safa’yı kaybetmiş olur.

Sivas'a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine 1901 yılında iki yaşında yetim kalmış, annesi ve ağabeyi İlhami ile birlikte İstanbul'a dönmüşlerdir. Peyami Safa bu yüzden "Yetim-i Safa" adıyla anılmıştır.[1] Babasız büyümenin acılarının yanı sıra, sekiz dokuz yaşlarında bir kemik hastalığına yakalanır. Bu hastalık 17 yaşına kadar her yönden ona büyük acılar çektirecektir. Nitekim bu acıları ve bu hastalığın yarattığı fiziksel ve ruhsal bunalımları eserlerinde de yansıyacaktır. Bu hastalık sırasında doktorlar kolunun kesilmesinde karar kılmış, fakat Safa bunu kabul etmemiştir.  Bu acıları " Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" adlı romanında okurlarıyla paylaşır. [2]  Tahsil hayatı Menbau'l-İrfan İptidai Mektebinde başlamış ancak daha bu ilkokulda iken sağ kolunda bir enfeksiyon çıkmıştır. Balkan Savaşlarının yaşandığı bu yıllarda ilköğretimini zar zor tamamlayıp devam ettiği Vefa İdadisini hastalık, babasızlık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla 1910 yılında bırakmak zorunda kalır.  Çocukluk ve gençlik yılları hastane odalarında geçmiş olur. Henüz 13 yaşında hayatını kazanmak ve annesine bakmak için öğrenimini yarıda bırakınca [3]  o yıllarda maarif nazırı olan Recaizade Mahmut Ekrem ona tahsil masraflarını karşılama sözü vermiştir. Ancak görevinden ayrılınca onu Galatasaray Lisesinde okutma vaadini yerine getirememiştir. [4]  Fakat her şeye rağmen babasının arkadaşlarının hediye ettiği Petit Larousse'u ezberleyerek Fransızcasını ilerletir. Ayrıca edebiyat, tıp, psikoloji ve felsefeye ilgi duyarak kendi kendisini yetiştirir.

 Karton Matbaasında bir süre çalışan Peyami Safa, geçim sıkıntısı çeken annesine yardımcı olmak için Posta - Telgraf Nezareti'ne girmiş, I. Dünya Savaşının başlamasına kadar orada çalışmıştır.(1914) [5] 

Bu yıllarda Edebiyat, felsefe, tarih ve psikoloji alanlarında o yaş için olağanüstü sayılacak bilgiler edinmiştir. Tiyatro eğitimi için Darülbedayi imtihanlarını kazanmasına rağmen hastalığı ve geçim zorlukları nedeni ile bu okula da devam edemez (1914).

ÇALIŞMA HAYATI

Daha sonra Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihat Mektebinde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Dört yıl çalıştığı bu okulda, hem öğretmiş, hem de kendi çabasıyla Fransızcasını ilerletmiştir. [6] Boğaziçi'nde Rehber-i İttihad Mektebine muallim olarak girmiş (1917) ve bir süre Düyun-ı Umumiye İdaresi'nde çalışmıştır. (1918). Buradaki izlenim ve deneyimlerini "Biz İnsanlar" adlı eserinde kullanacaktır. 1918 yılında ağabeyi İlhami Safa'nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılmış ve birlikte çıkardıkları "20. Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlamıştır. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bedi takma adını kullanmaya başlayan Peyami Safa, [7] . Alemdar gazetesinin açtığı hikâye yarışmasında derece alınca hayatını yazar olarak kazanmaya karar verir. Babası gibi şair olan amcaları Ahmet Vefa ve Ali Kâmi'nin yönlendirmesiyle ve kardeşi İlhami ile çıkardığı "Yirminci Asır" adlı gazete kapanınca Son Telgraf, Son Saat ve Son Posta gazetelerinde çalışır.  1921'de Son Telgraf gazetesinde yazmış, oradan da Tasvir-i Efkâr'a geçmiştir. Daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçmiş, 1940 yılına kadar bu gazetede Gazete Fıkrası ve  Makalelerinin yanı sıra, roman da tefrika etmiştir. [8]

Para kaygısıyla yazdığı sıradan yazılarda annesi Server Bedia'nın adından esinlenerek yarattığı "Server Bedii" takma adı ile kaleme aldığı "Cingöz Recai" isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi görmüştür. Bu yıllarda Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki dergi çıkarmıştır. [9] 1928-1940 yılları arasında hem Server Bedi hem Peyami Safa imzasıyla Cumhuriyet gazetesinde fıkra yazarı ve edebiyat sayfası yöneticisi olarak hayatını kazanır. Bu yıllarda Nazım Hikmet ile dost olmuş, hatta nazım Hikmet’i destekleyen tavırları nedeni ile bir ara Cumhuriyet Gazetesindeki işinden de olmuştur. Resimli Ay mecmuasında ve Hareket dergisinde Nazım Hikmet'le birlikte yazılar kaleme alır. Resimli Ay'da başlatılan "Putları Yıkıyoruz" başlıklı polemiklerde Nazım Hikmetle birlikte hareket eder. Ancak 1930 ‘lu yıllarda Sosyalist olduğuna dair şüpheler uyandıran eylemlerinden vaz geçerek liberal bir çizgiye yönelmiştir. Bu yıllarda Cahit Sıtkı Tarancı’yı tanıtmış annesini de 1932 yılında kaybetmiştir. 1934-1936 yılları arasında abisi İlhami ile “Hafta” adlı magazin dergisini çıkarır. ( Tonga, Necati (2015). "Bir Peyami Safa Röportajı". Hece, S. 217, ss. 391-39 )

1935 yılında Tan gazetesinde köşe yazarı olmuş aynı gazetede yazıları çıkan Nazım Hikmet ile kalem kavgasına girmeye başlamıştır. Bu kalem kavgası sonrasında Nazım Hikmet ile dostluğu bittiği gibi bu çatışma, Peyami Safa'nın ölümüne kadar devam edecektir. Diğer gazete ve dergilerde de yazıları çıkarken 1928 ile 1940 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesinin edebî sayfasını yöneten Peyami Safa ‘nın Şimşek (1926), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1929), Bir Tereddüdün Romanı (1932), Biz İnsanlar (1937) adlı romanları da bu gazetede tefrika edilmiştir.


Kendi okurlarından biri olan Nebahat Sefa Hanımla evlenen Peyami Sefa'nın bu evlilikten bir oğlu dünyaya geldi. Bu oğlundan başka çocuğu olmayacak ve Peyami Sefa bu oğluna Merve Adını verecektir. Tek  oğlu Merve'nin yedek subay iken ölümü  [10] Peyami Sefa'nın da ölümüne neden olacaktır.

Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi değişik alanlarda yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazar oldu. 43 yıl hiç durmadan yazdı. İlk döneminde değişik ilgi alanları içinde sol eğilimli siyasal akımlara ilgi gösterdi. 1930'da basılan ve genç bir hastanın psikolojisini yansıtan otobiyografik romanı "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun ilk baskısını " Nazım Hikmet "e ithaf etmişti. [11]Ama 2. Dünya Savaşından sonra Nazileri savundu. Ölümünden bir süre önce meta psişik konulara yöneldi. 1949'da yayınlanan son eserlerinden "Matmazel Noraliya'nın Koltuğunda “da tıp öğrenimi yaparken bunalıma girerek felsefeye yönelen ve sonuçta mistik dünya görüşünde karar kılan bir gencin öyküsünü anlattı.

1940’ta Cumhuriyet'ten ayrılıp Yeni Mecmua'ya ardından da Tasvir-i Efkâr'a geçti. Çınaraltı mecmuasında Türkçü-milliyetçi görüşler taşıyan yazılar yayınlamıştı. Tasvir-i Efkâr gazetesi kapanınca Tasvir gazetesinde yazmaya devam etti. Çok partili sistemi ve Demokrat Parti'yi desteklemeye başlayınca bu gazeteden ayrılıp Vakit gazetesinin kadrosunda yer aldı.  Bu defa da Demokrat Parti aleyhinde yazılar yazmaya başlamıştı. Cumhuriyet Halk Partisi'ne yakınlaştığı için Necip Fazıl Kısakürek ile büyük bir polemiğe girişmişti.  1948'de Çınaraltı ve Ulus gazetesinde yazmaya başladı (1949-1953). 1953-1960 yılları arasında 63 sayı çıkan Türk Düşüncesi dergisini yayımlamaya başladı.  Daha sonra Milliyet gazetesinde yazılar yazdı. Milliyet'te Aziz Nesin ve Çetin Altan ile kalem tartışmalarına girdi (1958). Daha sonra Tercüman’a geçti (Mart 1959) oradan sonra da Havadis gazetesi yayın kadrosunda yer aldı. (DR. NECATİ TONGA, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/safa-peyami)

Edebiyat ve siyaset tartışmalarının içinde bulunan Peyami Safa, Nazım Hikmet  , Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul,  Aziz Nesin ve Necip Fazıl Kısakürek ile çeşitli polemiklere girdi. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Siyasetle de ilgilenmeye çalışan yazar 1950’de Cumhuriyet Halk Partisi listesinden 1950 seçimlerinde CHP'den milletvekili adayı olduysa da seçimi kazanamadı. Bunun üzerine CHP'ye küstü ve bu tarihten sonra -ölünceye kadar- Demokrat Partî'yi destekledi. [12]

Safa’nın Yirminci Asır’da başlayan gazetecilik serüveni sırayla Son Telgraf, Tasvir-i Efkâr, Akşam, Cumhuriyet, Tasvir, Tan, Ulus, Zafer, Milliyet, Son Havadis gibi dönemin önde gelen gazetelerinde ölümüne kadar sürdü. [13] 1960'lı yıllara kadar başta Milliyet olmak üzere birçok gazete ve dergide yazan Peyami Safa 27 Mayıs'tan sonra Son Havadis gazetesinde yazmaya başlamıştır (1961). Aynı yıl Erzurum'da yedek subaylığını yapmakta olan oğlu Merve'nin ölümü üzerine büyük bir sarsıntı geçiren Peyami Safa, 15 Haziran 1961 tarihinde Çiftehavuzlar'da bir dostunun evinde kalp krizi geçirdi. İki gün sonra Edirnekapı Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Ölümünden sonra Ötüken Neşriyat,1974 ve 1978 yılları arasında Peyami Safa Roman Yarışması ödülleri vermiştir.


Edebî Kişiliği ve Düşünceler


Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı, Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar öğrenmiştir. Hayatını kalemi ile kazanan Peyami Safa pek çok türde eser vermiş ancak romancı olarak tanınmıştır.  Makale, gazete fıkrası, eleştiri türündeki yazıları Büyük Yol, Cumhuriyet, Havadis, Milliyet, Son Havadis, Son Posta, Son Telgraf, Tan, Tasvir, Tasvir-i Efkâr, Tercüman, Tercüman-ı Hakikat, Ulus, Vakit, Yirminci Asır gazetelerinde çıkmıştır.  Yazılarının yer aldığı dergiler ise : Aydabir, Aydede, Bozkurt, Büyük Doğu, Çınaraltı, Düşünen Adam, Edebiyat Gazetesi, Fağfur, Hafta, Hareket, Hayat, Heray, İctihad, İslam Mecmuası, Kültür Haftası, Resimli Ay, Resimli Şark, Seksoloji, Servet-i Fünûn, Türk Dili, Türk Düşüncesi, Türk Yurdu, Türklük, Yedigün, Yeni Çağ, Yeni İstiklal, Yeni Mecmua, Yeni Türk Mecmuasıdır.

 İlk romanlarında sola yakın görüşler taşıyan Peyami Safa, bir hastanın psikolojisini anlattığı otobiyografik romanını Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1931) Nazım Hikmet’e ithaf etmişti. Bu roman hariç, 1922-1939 yılları arasında yazdığı Mahşer   (1924)[14], Şimşek (1928), Fatih Harbiye  (1931)[15] ve Biz İnsanlar (1939) adlı romanlarında Doğu-Batı sorunsalını karakterlerde somutlaştırarak işledi. Safa, bu romanlarında, ruh hallerini çözümlemede, kurguda, dilinin kıvraklığında, anlatım tekniklerindeki denemelerde başarılı bulunurken romanlarında düşünceyi öne çıkarması dolayısıyla eleştiriler aldı. II. Dünya Savaşı sırasında Nasyonal Sosyalistlere yakınlaşmasıyla dikkat çeken Safa’nın gerçekçi roman çizgisi Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (1949) ile mistisizme yöneldi. Kendi görüşlerini ve bilhassa manevî değerleri, inançla, bilgi ve şiddetle savunmuştur.

İlk uzun hikâyesi “Gençliğimiz”'i 1922 yılında neşreden Peyami Safa, para kazanmak amacıyla yazdığı kitaplarında, ilk defa ağabeyi İlhami Safa'nın takma ad olarak kullandığı, annesi Server Bedia Hanım'ın adından uyarladığı Server Bedi müstear adını kullanmış, bu takma adla yüzlerce eser vermiştir. Bunlar arasında en sevilenler Cingöz Recai macera romanları ile Cumbadan Rumbaya adlı romanı olmuştur. Sayılarının fazlalığına rağmen Cingöz Recai  romanları daha çok 30-50 sayfadan oluşan fasiküller şeklinde yayımlanan küçük kitapçıklardır. ( bkz CİNGÖZ RECAİ ROMAN SERİLERİ PEYAMİ SAFA)  Cingöz Recai romanları üzerinde çalışmalar yapan Esin Bayraktar'a göre, bu kahramanlar, Arsen Lüpen ve Sherlock Holmes-’ün izlerini taşır.

Cingöz Recai gibi edebi değer taşımayan ve sadece para kazanmak maksadıyla yazılmış eserlerinde Server Bedi takma adını kullanan yazar asıl ününü  tezli romanlarıyla sağlamıştır. Gazeteci olmasına rağmen romancı olarak ün  yapan Peyami Safa, bazı uzun öyküleri ile de dikkati çekmiş,  Batılı kaynakların bir "Zalim" olarak tanıttıkları Hun hükümdarı Attila'yı aklamak amacıyla aynı adda bir de tarihsel roman yazmıştır. Tüm bu üretkenliğine rağmen yeterince tanınmamış ve tanıtılmamıştır.

80 kadar olan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Peyami Safa'nın fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem vermiştir. Toplumumuzdaki ahlak çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işledi. Yazar bilhassa Avrupa karşısında  düşülen aşağılık duygusunu milli onurumuz için zararlı görür. Fertlerin  şahsiyet sahibi olduğu ölçüde toplumun yükseleceğine inanır.  "Ferdiyeti bir ata,  şahsiyeti bir süvariye benzetebiliriz.  İnsanın varlığından bu at, tabiatı temsil eder; süvari, cemiyeti temsil eder." diyerek, şahsiyetin ancak milli ortamdan çıkacağı fikrini özetler. 

Sefa'nın edebi yönü hakkında ilk üzerinde durulması gereken şey dil anlayışıdır. Ömer Seyfettin'le başlayan Sokaktaki İnsanın anlayacağı bir dille edebi eser yazma düşüncesine karşı çıkmış,  “Lisan için, fikrin feda edilemeyeceği" düşüncesiyle fikrini nasıl ve ne şekilde ifade edebiliyorsa o şekilde yazmıştır. Bu bakımdan yazarın dilinde Arapça, Farsça hatta Fransızcadan dilimize girmiş çok sayıda sözcükle karşılaşmak mümkündür. Safa’ya göre yazı dilinin her şubesi bir uzmanlığın ifadesidir. Bu anlamda ihtisas derinleştikçe konuşma diliyle yazı dili arasındaki farklılık da artmaktadır. Yine Peyami Safa, konuşma dilinin yazı dilinden ayrılması gerektiğini, konuşurken mimik ve jest yardımlarının birçok kelimeyi tasarruf ettirmesinden hareketle izah eder. Fakat yazı dilinde böyle bir kolaylık yoktur. Peyami Safa’nın kelime alışverişindeki temel prensibi, bu alışverişin bir realite olduğu ve buna karşı koymanın mümkün olmadığı şeklindedir. Safa, yabancı dillerden kelime almanın kaçınılmaz olduğunu söylemekle birlikte kâide -tamlamalar, terkipler gibi.-  alınmasına karşı çıkar.  “Bütün müstakil milletler (bütün!) birbirlerinden kelime alabilirler; fakat hiçbir müstakil millet (hiçbir!) ihtiyacı yoksa kaide alamaz.” Safa (1999, s.35.)

Türk toplumundaki Doğu-Batı çekişmelerini ve bunların çözüm tarzlarını; 1. ve 2. Dünya Savaşlarının getirdiği buhranları, bu buhranlarda aydınların ve maddi olayların payını ruh-madde, akıl his, inanç-inançsızlık konularını tartışır. Romancı, bu meseleler karşısında kesin bir cephe tutmaz. Hepsini bazı tartışmalar halinde önümüze serer. Peyami Safa dinin ancak laiklikle mümkün olacağını söyleyerek hem dindar hem de filozof olunması gerektiğini belirtir. 

Şuur île ait  şuuru araştırır. Maddi-manevi  ıstırap dolu, hasta beden ve ruhları, ahlak bunalımlarını, kişi-toplum çatışmalarını, vicdan azaplarını, günah, hayâsızlık, kopmuşluk, işe yaramazlık, yalnızlık duygularını, önsezileri, ruh hastalıklarını ve psikanaliz deneyimlerini konu edinir. Peyami Safa, iç maceraların yanı  sıra kişilerin sosyal çatışmalarını da ele alarak psiko-sosyal türde romanlar vermiştir. Toplumumuzdaki ahlak çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirmiştir. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustalıkla işlemiştir. Eserlerinde sosyal olayların insan ruhu üstündeki etkilerini araştırmıştır. [16]

Estetik ve sosyal bilimlerin hemen her kolunda (resim, musiki, edebiyat… gibi) bilgi ve görüş sahibidir. Bu ilimlerin Doğu ve Batıdaki gelişmelerini izleyerek fıkra ve makalelerinde, hatta(biraz kusur sayılacak genişlikte )romanlarında kullanmıştır. Hele tıp, sosyoloji ve psikolojideki malumatı bu ilimlerin uzmanlarını imrendirecek kıvamdadır. Romancılıktaki kudreti ölçüsünde roman nazariyelerini de bildiği görülmektedir. . O her romanında aynı konu ve meseleleri ele almış, ancak; bu konu ve meseleleri değişik tekniklerle işleyerek kendi orijinal çizgisine varmıştır. P. Safa, eserlerindeki bu özgünlüğe, şekil ve içerik örgüsüne aşırı dikkat ederek, dil, üslup, fikir, yorum ve anlatım tekniklerinin,  bu kurmaca içerisine nasıl monte edileceğine gerçek manada dikkat ederek ulaşmıştır.

Peyami Safa’nın özellikle son iki romanı olan Yalnızız ve Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’nda (1949) ruh ve beden çatışması ile  ve uyumu gözler önüne serilmektedir. Romanda, Tıbbiye’yi terk edip felsefe eğitimi almaya başlayan ( diğer bakış açısı ile  “madde”den “ruh”a yönelen) lakin felsefe öğrenimini de tamamlayamayan Ferit’in, pansiyon olarak işletilen bir evde yaşamaya başlaması anlatılır.  Ferit pansiyona yerleştikten sonra, çevresindeki insanlarla ilişkilerini ve düşüncelerini gözden geçirmeye ve incelemeye başlar.  Bunların soncunda edindiği izlenimleri ve meydana gelen değişimleri, ruhçu ve maddeci görüşün perspektifinden anlatır.[17]


Zayıf bir bünyeye sahip olan yazarın romanlarındaki karakterlerin de ruh dünyaları zengin ama bedenleri zayıf olan bedeni rahatsızlıklara sahip karakterlerdir. Dokuzuncu Hariciye Koğuşunda bir anlamda kendi öz geçmişini ve hastalıkla geçirdiği günleri anlatan yazarın roman kahramanları bedenleri ve ruhları arasında çelişkiler olan tiplerdir. Kahramanları ya bedeni ya da ruhen hasta olan bu roman kahramanları sürekli bir beden ruh çatışması içindedir. Bu çatışmaların kaynağını geleneksel değerlerden kopmak olarak tasarlayan yazarın  YALNIZIZ  [18]adlı romanında Samim Karakteriyle çizdiği ütopik bir dünya yaratılır. İnanç tıkanıklığı, ananevi kimliği kaybetme sonucu oluşan çelişkiler bunların bireylerin ruhlarında ve hayatlarında meydana getirdiği sarsıntılar ve bu çatışmaları irdeleyen analizler yazarın romanlarındaki başlıca irdeleme konularıdır. Beşir Ayvazoğlu, Peyami Sefa'nın sözünü ettiğimiz bu ruh ve beden hali ile ilgili olarak şöyle demektedir. " Peyami Safa, yakasını bırakmayan bir “kendisi” ile didindi. Kesin olarak silkip atması gerekirken, sımsıkı bağlı kaldığı bu durumu hem kendi kendisini hem de çevresini kemirdi durdu.” [19]

Peyami Safa, ilk romanı olan Sözde Kızlar’da toplumun içine düştüğü ahlâk bunalımını ele alır. Konusu Şişli’deki köşkte yaşayan yozlaşmış bir ailenin yaşamı ve onların ahlâksızlıkları yüzünden yuvarlandıkları uçurumdur. Yazarın Mahşer  (1924) romanında ise Birinci Dünya Savaşı ve beraberinde gelen ferdî-toplumsal buhranlar konu edilir.  Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930), hasta bir gencin yıkık ve perişan psikolojisini, amansız bir hastalık karşısında insanın acizlik ve karamsarlığını dile getiren otobiyografik bir romandır. Yazarın Doğu-Batı karşılaştırmasına girdiği ilk romanı olan  Fatih Harbiye (1931) Doğu’yu temsil eden Fatih semti ile Batı uygarlığının göstergesi olan Harbiye’nin karşılaştırması temelinde gelişir.  Fatih semtinde ailesiyle yaşayan ve müzik eğitimi alan bir kızın Harbiye’de bir gence âşık olması ile gelişen olaylar, Fatih’te gerçek aşkı bulması ve “öz değerler ”ine dönüşü ile son bulur. Peyami Safa’nın son iki romanından biri olan Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’nda yazar, kâinat, varlık ve Tanrı bilmecelerine eğilmektedir. Yalnızız da ise hayatın karşımıza çıkardığı meselelere ilişkin çözüm önerisini, Samim karakterinin düşüncelerinden yansıtılan ideal insan ve ülke yaratarak ortaya koymaya çalışmıştır. Roman, bir genç kızın ölüme uzanan  hikâyesi etrafında, Türk insanının 20. yüzyılda yaşadığı yalnızlığı, çaresizliği, ruh acılarını konu edinmektedir. Burada manevi değerlerin zayıflatılmasıyla insanlarda meydana gelebilecek tahribata dikkat çekilmektedir.

Hakkında yapılan çalışmalar

·         Prof. Dr. Mehmet Tekin, Doç Dr. Mehmet Önal ve Dr. Nan a Lee Peyami Safa hakkında birer doktora tezi vermişlerdir.

·         Beşir Ayvazoğlu'nun yazar (Peyami Safa) hakkında Ötüken Yayınları'ndan çıkmış, biyografik bir eseri bulunmaktadır.

·         Zülfikar Uğur Yıkan, 2004 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde "Peyami Safa'nın Server Bedi İmzalı Romanları" konulu Yüksek Lisans tezini hazırlamıştır.

·         Yazar-çevirmen Sabri Kaliç 2011 yılında Peyami Safa'nın "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" romanını "Exterior Diseases - Ward: 9" adıyla İngilizceye çevirmiştir.

·         Ayrıca internet üzerinde Peyami Safa hakkındaki bilgilere ulaşabilceğiniz "www.peyamisafa.biz" [1] şeklinde bir internet adresi mevcuttur.

Roman

Gençliğimiz (1922), Şimşek (1923), Sözde Kızlar (1923), MAHŞER (1924), Bir Akşamdı (1924), Süngülerin Gölgesinde (1924), Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925), Canan (1925), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930), Fatih-Harbiye (1931), Attila (1931), Bir Tereddüdün Romanı (1933), Matmazel Noraliya’nın Koltuğu (1949), YALNIZIZ   (1951), Biz İnsanlar (1959).


İnceleme - Deneme
Türk İnkılâbına Bakışlar (1938), Büyük Avrupa Anketi (1938), Felsefî Buhran (1939), Millet ve İnsan (1943), Mahutlar (1959), Mistisizm (1961), Nasyonalizm (1961), Sosyalizm (1961), Doğu-Batı Sentezi (1963), Sanat-Edebiyat-Tenkid (1970), Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970), Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971), Din-İnkılâp-İrtica (1971), Kadın-Aşk-Aile (1973), Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar (1976)

Server Bedii Takma Adıyla Yayımladığı Romanları 

Peyami Safa’nın Server Bedii İmzasıyla neşrettiği eserleri ise şunlardır: “Cingöz Kafeste (1924), Cingöz Tehlikede (1924), Elmaslar İçinde (1924), Kanlıca Vakası (1924), Kasa Başında (1924), Yangın Yerinde (1924), Altı Parmaklı (1925), Boğuk Ses (1925), Cesur Çocuklar (1925), Cingöz Geldi (1925), Cingöz’ün Esrarı (1925), Çocukları Çalan (1925), Düşman Şakası (1925), Esrarlı Köşk (1925), Kadın Cinayeti (1925), Kağıthane Faciası (1925), Kartal Pençesi (1925), Yeraltındaki Ölü (1925), Zıpçıktılar (1925), Bir Geç Kızın Sergüzeşti (1926), O Kadınlar (1926), Ben- Sen- O (1926), Hey Kahpe Dünya (1927), Karım ve Metresim (1927), Hep Senin için (1934), Çalman Gönül (1935), Arşen Lüpen İstanbul’da (1935), Sabahsız Geceler (1935), Cumbadan Rumbaya (1936), Dizlerine Kapansam (1937), Korkuyorum (1938), Uçurumda Bir Kız (1940), Rüya Gibi (1941), Alnınım Kara Yazısı (1941), Selma ve Gölgesi (1941), Fırtına Gecesi (1943), Kanlı Günler (1943), Kucaktan Kucağa (1943), İkimiz (1943), Ateş (1944), Cingöz Recai (1944), Ben Casus Değilim (1945), O Gece (1947), Kral Faruk’un Elmasları (1955)

FAYDALANDIĞIMIZ KAYNAKLAR VE HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA 

·         Yrd. Doç. Dr., Zübeyde ŞENDERİN, “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 209, shf-210,235

·         Kerem Gün, PEYAMİ SAFA’NIN YALNIZIZ ROMANINDA RUH ve BEDEN SORUNSALI, Bilkent Üniversitesi, Ankara, shf, 2-4 Haziran 2002, Master Tezi 

·         Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, 11.Cilt, Shf, 707)

·         Beşir Ayvazoğlu, Peyami Sefa'nın Hayatı, Sanatı, Felsefesi, Dramı 

·         İbrahim Gökpınar, İbrahim Çetiner,Mustafa Orhan,Dokuzuncu Hariciye Koğuşu İncelemesi, Haziran 2007  https://www.ege-edebiyat.org

·         Zahir Kızmaz,FATİH – HARBİYE ROMANINDA TOPLUMSAL DEĞİŞME VE KİMLİK ARAYIŞI,https://perweb.firat.edu.tr/pe

·         Prof.Dr. Ayten GENÇ,"Peyami Safa'nın Romanlarında Hastalık ve Ölüm". Milli Kültür Dergisi, 77: 43-45. 

·         Dr. Gıyasettin AYTAŞ, PEYAMİ SAFA'NIN MATMAZEL NORALİYA' NIN KOLTUĞU ADLI ROMANINDA ESERE YANSIYAN ŞAHLAR DÜNYASI,https://w3.gazi.edu.tr

·         AKKAYA, Emin: Michael A.H. Ende`nin “Momo” ve Peyami Safa`nın “Matmazel Noraliya`nın Koltuğu” Eserlerinin Anlatım Teknikleri, Mekan ve Zaman Bakımından Mukayesesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bi­limler Enstitüsü, 1996.

·         ÇAVDARLI, Rıza: Peyami Safa, İstanbul, 1943.

·         ÇELİK, Günay: Peyami Safa'da Din ve Modernizm (Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Doku­zuncu Hariciye Koğuşu ve Fatih-Harbiye romanlarına göre) Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993.

·         LEE, A. Nana: Peyami Safa'nın Eserlerinde Doğu-Batı Meselesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996

·         ÖNAL, Mehmet: “Peyami Safa” İmzalı Romanlarda Fiktif Yapı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1989.

·         TARANCI: Cahit Sıtkı: Peyami Safa: Hayatı ve Eserleri, İstanbul, 1940.

·         TEKİN, Mehmet: Peyami Safa'nın Roman Sanatı ve Romanları Üzerinde Bir Araştırma, Sel­çuk Üniversitesi Yayınları, 1990

·         Türk Yurdu Roman Özel Sayısı, Sayı 153, Mayıs 2000

·         Arş. Gör. Yusuf AKÇAY PEYAMİ SAFA’YA GÖRE TÜRK DİLİ ( TÜRKÇENİN SORUNLARI / ÇÖZÜM ÖNERİLERİ), https://turkoloji.cu.edu.tr/

·         İLGİLİ LİNKLERİMİZ 

o    Peyami Safa Hayatı Edebi Kişiliği ve Romancılığı

o    Matmazel Noraliya'nın Koltuğu Hakkında Özeti Tahlili Peyami Safa

o    Sözde Kızlar Hakkında Konu Özet İnceleme Peyami Safa

o    Biz İnsanlar - Hakkında Konu Özet Analiz Peyami Saf   

o    Biz İnsanlar - Hakkında Konu Özet Analiz Peyami Saf

o    Bir Tereddütün Romanı Hakkında Konusu Özeti Peyami Saf

o    Biz-insanlar-hakkinda-konu-ozet-analiz-peyami-safa/

o    Cingoz-Recai-Mison-un-Definesi-hakkinda-ozet-peyami-safa

o    Cingoz-Recai-Sultan-Aziz-in-Mucevherleri-hakkinda-ozet-peyami-safa

o    Cingoz-Recai-Roman-sSerileri-peyami-safa/

KAYNAKÇA

[1] Halil Gül” Peyami Safa'nın "Mahşer" adlı eseri üzerine cümle (sentaks) çalışması” Yüksek Lisans Tezi, Niğde Ünver. SBE, Niğde 2007, shf.1

[2]  Şahamettin Kuzucular, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/dokuzuncu-hariciye-kogusu-roman-ozeti-ve-inceleme/80160

[3] Beşir Ayvazoğlu, Peyami Sefa'nın Hayatı, Sanatı, Felsefesi, Dramı

[4] Prof.Dr. Ayten GENÇ,"Peyami Safa'nın Romanlarında Hastalık ve Ölüm". Milli Kültür Dergisi, 77: 43-45. 

[5] Ahmet Oktay, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, KültürBak.Yay.,Ankara, S, 1211, 1993

[6]  ÇAVDARLI, Rıza: Peyami Safa, İstanbul, 1943

[7] Halil Gül” Peyami Safa'nın "Mahşer" adlı eseri üzerine cümle (sentaks) çalışması” Yüksek Lisans Tezi, Niğde Ünver. SBE, Niğde 2007, shf.

[8] Beşir Ayvazoğlu, Peyami Sefa'nın Hayatı, Sanatı, Felsefesi, Dramı

[9] Beşir Ayvazoğlu, Peyami Sefa'nın Hayatı, Sanatı, Felsefesi, Dramı

[10] Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, 11.Cilt, Shf, 708

[11]  ÇELİK, Günay: Peyami Safa'da Din ve Modernizm (Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Doku­zuncu Hariciye Koğuşu ve Fatih-Harbiye romanlarına göre) Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993

[12] Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, 11.Cilt, Shf, 707

[13]  Kerem Gün, PEYAMİ SAFA’NIN YALNIZIZ ROMANINDA RUH ve BEDEN SORUNSALI, Bilkent Üniversitesi, Ankara, shf, 2-4 Haziran 2002, Master Tezi

[14] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/mahser-romani-ve-ozeti-peyami-safa/80139

[15] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/fatih-harbiye-ozet-ve-inceleme-peyami-safa/80176

[16] İbrahim Gökpınar, İbrahim Çetiner,Mustafa Orhan,Dokuzuncu Hariciye Koğuşu İncelemesi, Haziran 2007  https://www.ege-edebiyat.org

[17] Yrd. Doç. Dr., Zübeyde ŞENDERİN, “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 209, shf-210,235

[18] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/yalniziz-roman-inceleme-ve-ozeti-peyami-safa/80140

[19] Beşir Ayvazoğlu, Peyami Sefa'nın Hayatı, Sanatı, Felsefesi, Dramı, shf, 20

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar