Basma:
Üzerine renkli çiçek veya desen baskılı bir kumaş türüdür. Genelde pamuklu kumaş üzerine basmacılık yapılırdı. Basmacılık bir kalıp sanatı olarak önceden hazırlanmış kalıbın yüzünün boyaya batırılarak, kumaş veya şekil verilecek malzeme üzerine bastırılması tekniği ile yapılan bir kumaş süsleme yöntemiydi. Bu yöntemle süslenen kumaşlara da basma denirdi. Eski basmacılar kökboyası kullanıyorlar ve bu boyaların uzun müddet rengi atmıyor desenleri solmuyordu. Kök boyanın özelliği üstüne sürüldüğü malzemeden hiç çıkmamasıydı.
Eskiden İstanbul'da iki türlü basmacı esnafı bulunurdu. Bunlar yastık basmacısı ve çit basmacısıydı. Yastık basmacılar genelde yastık yüzü, sofra örtüleri, perdeler ve çeşitli bezler basarlarken; çit basmacıları, yargan yüzü ve çarşafı ile perde basarlardı.[1] Evliya Çelebi, İstanbul'da 15 dükkânda 55 yastık basmasının ve 100 çit basmacısının çalıştığını yazmıştır. [2]
Basmalardan halk tipi fistanlar ve entariler yapılmıştır. Pamuklu ucuz ve baskı desenli olduğu için saraya ve zengin konaklarına girmeyen basma kumaşlar veya elbiseler divan şiirine de girmemiştir. Fakat halk şiirimizde sık sık görülür. Esasında basmaları sıradan insanlar bile pek giymek istememişlerdir.
Zeytinyagli yiyemem aman
Basma da fistan giyemem aman
Asmadan gel asmadan
Fistan giyme basmadan"
Ben dolandım sen de dolan gel beriye,
Fistan aldım endazesi on yediye
BELEDİ:
Bu kumaş türü artık yalnızca Tire de üretilmekle kalmıştır. [3] Eski devrilerde Tire, Urla, İzmir, Manisa, Konya, Bursa ve İstanbul gibi çeşitli yerlerde dokunan beledîlerin Konya'da dokunanlarına veledi [4] bazı yörelerde ise” Karaoğlan dimisi” [5] denilmekteydi
“Osmanlı kumaşları arasında bu teknikle dokunmuş başka kumaşlara rastlanmamıştır. Beledi kumaşlar çift katlı dokumalar grubuna girmekte olup, genellikle geometrik formlardaki desenlerle dokunmaktaydı. “ [6] Beledi kumaşlar ipek ve pamuğun çift katlı olarak dokunduğu kumaşlardı. Kumaşların ipekli ve pamuklu olan iki yüzü desenlerle birbirine bağlanıyordu. Bu kumaşlar 3 m eninde 3 metre uzunluğunda özel bir tezgâhta dokunurdu. Beledi kumaşlarda, rozet, gül bezek, geçme, örme ve kufi yazılarla süslenmiş bordürler kullanılıyordu. Beledi kumaşlarda bir motif üst üste veya yan yana, bazılarında ise farklı motifler kullanılıyordu. Beledi kumaşların üzerindeki motiflere ise bademli, kutulu, tire işi, aynalı ve yıldızlı deniliyordu. Kumaş üzerindeki motifler iki katın kesişmesiyle oluşturuluyor, bu kesişmeler kumaşın ipekli ve pamuklu katlarını birbirine bağlıyordu. Katların biri genellikle beyaz ya da krem rengi, diğeri koyu mavi, yeşil, kırmızı, bej, mor, siyah, ya da sarı renkli oluyordu. Beledi kumaşların diğer bir özelliği ise kumaşın her iki yüzünün de kullanılabilir olmasıydı. [7]Beledi kumaşlardan perde, sedir örtüsü, yorgan, minder, yastık yüzü yapılıyordu. Diğer önemli özelliği ise; 60 cm enindeki dokuma tezgâhında, kumaşın boyunun uzatılmasıyla sınırsız sayıda desen oluşturulabilmesiydi.
“13 ayaklı tezgâhı, ustası tarafından bir ayda sıfırdan kurulan; çözgüleri, bir hafta10 günde hazırlanan Beledi Dokuma, tüm gün çalışılarak en fazla üç metre dokunabiliyor. Dünyadaki jakarlı dokumanın atası sayılan Beledi, Tire'de 16'ncı yüzyıldan bu yana üretildi. Yeniçeri Ocağı'nın iç zıbınlıkları (gömlekleri) bu kumaştan dikildi. Beledi Dokuma'yı öğrenen Bursa, ahilik bayraklarını bu kumaştan üretti.” [8]
Biniş: Cübbe Eski devirlerde kullanılan her tarafı geniş cumadan yapılmış olan, üstlük olarak kullanılan, uzun geniş ve düğmesiz eski devrilerde ilmiye mensubu alimlerin , bilginlerin ve yüksek düzeyli yeniçeri subaylarının giydiği elbiselerdir. Biniş ve Cübbe eş anlamlı olarak görülmüş, “hocaların giydiği üst libası, ”, “hukukçuların, üniversite öğretim üyelerinin, din adamlarının, mezuniyet törenlerinde öğrencilerin elbise üstüne giydikleri uzun, yanları geniş, düğmesiz giysi” , olarak tanımlanmıştır.
Cübbe, uzunluğu ayaklara kadar inen, bol, hafif ve düğmesiz bir üstlüktür. Cübbelerin bazılarının kolları geniş bazıların ise kolları omuzdan kola kadar geldikçe daralan şekillerdedir. Abbasiler ve Selçuklular da bilinen cübbelerin benzer şekillerinin İslamiyet öncesi Türkler de olduğu bilinmektedir. Cübbe, Osmanlı toplumunda ilmiye sınıfı, din görevlileri, yeniçeri solakları, papazların ve kadınların, giydikleri uzun ve geniş bedenli, yakasız, el üstüne düşecek kadar uzun ve geniş kollu bir üst elbisesi olarak bilinmiştir. Buna rağmen cübbenin en çok ilmiye sınıfında kullanıldığı beyaz tülbentli sarıkla birlikte cübbe ilmiye sınıfı ve din adamların resmi üniforması gibi bir özellik kazanmıştır.
Biniş’in papazların giydiği uzun elbiselerden ortaya çıktığı sanılmaktadır. [9] Eski devirlerde giyilen kadın feraceleri biniş’in kadınlar tarafından giyilen şekli gibidir.
Biniş. cüppe, kisve, uzun elbise, resmi elbise, kaftan, resmi ve uzun hükümdar giysisidir. Günümüzde Üniversite rektör ve dekanlarının giydiği uzun cübbeler biniş olarak da adlandırılır. Cübbeler her kumaştan ve her renkten yapılmış, renk ve kumaş seçimleri Cübbelilerin hangi sınıfa mensup olduklarını göstermiştir. Cübbelerin renkleri, başa takılan destar, sarık, taç, kavuk ve serpuşların renk veya sarma şekilleri o kişinin hangi sınıfa mensup olduğunu ifade edecek şekillerde belirlenmiştir. Günümüzde dahi, hakim, savcı, avukat ve Yargıtay üyeleriyle; fakültelerde tercih edilen cübbe tipleri diş hekimliği, eczacılık, sağlık bilimleri, tıp ve veteriner hekimliği gibi alanları işaret edecek şekilde renk, motif gibi belirleyici özellikler taşıdığı gözlerden kaçmamaktadır.
Onmaduk başum tolu sevdâ vü cismüm gark-ı hûn
Âşıkam yetmez mi bana cübbe vü destâr-ı ‘ışk Hayretî
Tâ ki hayyât-ı kazâ biçdi saâdet cübbesin
Bahtına didi kader sana şi'âr itsem gerek Cafer Çelebi
İLGİLİ LİNKLERİMİZ İÇİN TIKLAYIN
Eski Edebiyatta Giysiler 1 Arakiye Arşın Atlas
Eski Edebiyatta Giysiler Aba Aseli Abani
Eski Edebiyatta Giysiler Ahmediye Alaca Asumani
Eski Edebiyatta Giysiler 4 Basma Beledi Biniş Cübbe
Eski Edebiyatta Giysiler Canfes Çatma Çuha
Eski Edebiyatta Giysiler Çitari ve Diba
Eski Edebiyatta Giysiler Futa-Harir ve İhram
Kaynakça
[1] Fikri SALMAN,Türk Kumaş Sanatıda görülen Geleneksel Kumaş Çeşitlerimiz,e-dergi.atauni.edu.tr )
[2] Bkz., MEYDAN LAROUSSE. Basma Mad. C.3, 5.6
[3] https://www.idesanat.com/47-icerik-Beledi-Dokumasi.html
[4] Fikri SALMAN,Türk Kumaş Sanatıda görülen Geleneksel Kumaş Çeşitlerimiz,e-dergi.atauni.edu.tr )
[5] https://www.idesanat.com/47-icerik-Beledi-Dokumasi.html
[6] Fikri SALMAN,Türk Kumaş Sanatıda görülen Geleneksel Kumaş Çeşitlerimiz,e-dergi.atauni.edu.tr
[7] https://www.tire.bel.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=128
[8] https://www.tire.bel.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=128
[9] A.Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar , MEB- 1996- s. 206