KategorilerEDEBİYATEdebiyat Terimleri MazmunlarEski Edebiyatta Giysiler Ahmediye Alaca Asumani

Eski Edebiyatta Giysiler Ahmediye Alaca Asumani

17.11.2015

 

      

 

 Ahmediye: III. Ahmet ve Damat İbrahim Paşa devrinde Üsküdar ve Bursa'da dokunan bir çatma kumaş türüdür. Daha çok ipek iplilikle dokunan ve döşemelik olarak kullanılan bir  kumaş türü olmuştur. Ahmediye ipekli düz bir yüzeye sahiptir. Ahmediyye’nin birçok türü çıkmıştır ama çeşitli türleri arasında en meşhur olanı fitilli ahmediye'dir. [1]

Gaziantep ve civarında  tepelik üzerine sarılan bu poşuya da ahmediye dendiği, saf ipekten yapılan bu poşuların üzeri işlemeli ve portakal renkli olduğu anlaşılmaktadır.  [2] Bu poşuların ahmediye adı verilen kumaşlardan yapılmasından dolayı bu adı aldığı da düşünülebilir.

Alaca: Genelde renkli pamuklu iplikle dokunan erkek ve kadın dış giyiminde  kullanılan kumaşlardandır. Alaca karışık renkli manasına gelir.  Günümüzde de üretilen  bu kumaşlar Buldan, Arapkir ve Gaziantep'te dokunmaktadır.  Lacivert ya da bordo zemin üzerinde sarı çizgileri olan, üzerinde birçok rengin bulunduğu, eskiden ipekli olarak  dokunan  günümüzde ise  pamuklu  dokunan dayanıklı ve kullanışlı bir kumaş türüdür.

Eskiden  İstanbul ve Anadolu'nun birçok yöresinde Osmanlı dokumacılarının  en çok ürettiği kumaşlardan biridir.  Tire ve Erzincan'daki el tezgâhlarında dokunanlarının  en ünlüsü olduğu  Bursa, Halep, Manisa ve Kastamonu'da da alacanın dokunduğunu çeşitli kaynaklardan öğreniyoruz.[3] Şam'da dokunan ipek alacalara  Şam alacası denmiştir.  Günümüzde Buldan (Denizli), Arapkir (Malatya) ve Gaziantep'te eski örneklere göre benzer alaca kumaşlarının dokunması için çalışmalar yapılmaktadır. [4] Bazı bölgelerde beşparmak adı da verilen alaca kimi zaman kırmızı zemin üzerine sarı çubuklu yollarla da dokunurdu. Bez ayağı tekniğinde dokunan kumaş, pamuklu veya ipekli olabilirdi Selçuklular zamanından beri dokunan alaca kumaşı, kadın ve erkek giyimlerinde hırka, mintan, şalvar, entari gibi kıyafetlerde kullanılırdı. [5]

Alacaların  genellikle ev  tezgâhlarında dokunduğu, dokunan alacaların kutnuda olduğu gibi büyük hanlardaki iş yerlerine getirildiği  ve bu hanlarda  pişirilip yumuşatıldığı  bu iş için tasarlanmış merdanelerden geçirilip perdahlandıktan ve apre işlemlerinin  yapıldığı sonra da satılmak üzere bedestenlerdeki tüccarlara verildiği anlaşılmaktadır. [6]


ÂSUMANİ  LİBAS VEYA KUMAŞ

Çağdaş kaynaklarda asumani elbise veya kumaş türünden söz edilmemektedir. Fakar asumani mavi renkli  elbise bir kumaş veya elbise türü olarak beyitlerimizde geçer.  Beyitlerden veya A. Talat Onay’ın verdiği bilgilerden hareketle asumaninin mavi renkli bir çeşti kumaştan yapıldığı, “ Mavi renkli veya  yıldız desenli " bir cins kumaş ya da elbise olduğu anlaşılmaktadır. Yavuz Sultan Selim’in öfkeli bakışlarıyla mavi renkli ve yıldız desenli bir kaftanla yapılmış  güzel bir minyatürü vardır ki bu minyatürdeki elbise büyük bir ihtimalle asumanidir.

Yavuz’un sözü edilen bu minyatürdeki giysisinin asumani oladuğuna delalet edebilecek bir başka belirti de bir beytinde asumani giysiden söz etmiş olmasıdır.

Her gece altun benekli asumaniler giyip
Uş bu çarh-ı pirezen olmuştur oynaşım benim.   Yavuz Sultan Selim

Yaşlı ve oynak bir kadın gibi olan  feleğin çarkı her gece altın yıldızlı benekli asumaniler  giyerek benim oynaşım olmuştur

Yavuz’un bu beytinde anlaşıldığı gibi asumaninin mavi renkli olduğu altın benekli yıldız desenli bir tür kumaştan yapıldığı, hatta gecelik  elbise de olabileceği, bu tür elbise veya kumaşın seraser veya kemha  gibi altın ipliklerle dokunmuş bir kumaş olduğu da tahmin edilebilir.

Şi'r-i Yahyâ'da ma'ânî bir müsellem hûbdur
Bahr-i nazmından geyüpdür âsumânî bir harîr    Yahyâ Bey

Yahya’nın şiirindeki manalar ve vezninin denizi güzeli saran asumanî bir ipek kumaş -elbise - gibidir. 

Libâs-ı âsumânîlerle dâ’im
Salınsun gökde gün gibi o zâlim  Yahyâ Bey (Çavuşoğlu 1977: 238

O zalim güzel, gökteki gün gibi libas-ı asumanîlerle salınsın, gezsin.[7]

Gün gibi altun beneklü câmeye reşk eylemez
Bu felek dervîş-i ‘ışka âsmânî bir nemed Revani ( 16 Yy) 

Âsumânî ve abâyî aybımı setreylesin.
Bilmesinler bu da kâdî mıdır molla mıdır   Vehbî (A.T. Onay 1993: 142)

Bu beyitten anlaşıldığına göre asumani kıyafetlerin ilmiye sınıfı mensupları tarafından da giyildiği anlaşılır. A.T. Onay’a göre bu elbise ilmiye sınıfına mensup kadı, müderris gibi kişilerin giydikleri bir elbise olmalıdır. [8]

Sünbül benefşedir yakışan bağ-ı hüsnüne
Fistanın asumanisi feracenin semmuru          Sabit

A.Talat Onay’ın verdiği bu görüşüne rağmen, asumani kumaş veya elbisenin   kadınlar tarafından da giyilebildiği  anlaşılmaktadır.

Āsumānīler geyüb gün gibi māhum gitme gel
Göklere boyanmasun feryād ü āhum gitme gel       Necati

Âsmânî câme giymiş mahfile çıkdı o mâh
Göge agdı gûyiyâ ‘Îsî peyam-ber Cum‘a gün    Ravzi

Ravziyâ altûn kalemle vasf-ı hüsnin ol mehüñ
Âsmânî kâgıda halliyle yazar ay u gün      Ravzi

Ravzi'nin bu beytinden de anlaşıldığı gibi asumani denilen bir tür kâğıt da vardır. 


İLGİLİ LİNKLERİMİZ İÇİN TIKLAYIN

 

Eski Edebiyatta Giysiler 1 Arakiye Arşın Atlas

Eski Edebiyatta Giysiler Aba Aseli Abani

Eski Edebiyatta Giysiler Ahmediye Alaca Asumani

Eski Edebiyatta Giysiler 4 Basma Beledi Biniş Cübbe

Eski Edebiyatta Giysiler Canfes Çatma Çuha

Eski Edebiyatta Giysiler Çitari ve Diba

Eski Edebiyatta Giysiler Futa-Harir ve İhram

Eski Edebiyatta Giysile

 KAYNAKÇA

[1] APAK, Melek ve ark., Osmanlı Dönemi Kadın Giyimleri, Ankara, 1997, s. 21.

[2] https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/gaziantep/kulturatlasi/yoresel-gym-kusam

[3] Lahide IMER, Antep Yöresinde Üretilen Kutnu, Alacalı ve Meydaniye KUInilfI."n.n au. ıdmll< Omllkled, Ankara, 200I,

[4] Fikri SALMAN,Türk Kumaş Sanatıda görülen Geleneksel Kumaş Çeşitlerimiz,e-dergi.atauni.edu.tr

[5] Fikri SALMAN,Türk Kumaş Sanatıda görülen Geleneksel Kumaş Çeşitlerimiz,e-dergi.atauni.edu.tr

[6] Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu, Kutnu veAlaca Dokumacılığı , https://xn--diyarbakrlolu-62b0yc.com/kutnu-ve-alaca-dokumaciligi/

[7] NİHAT ÖZTOPRAK, Divan Şiirinde Giyim Kuşam Üzerine Bir Deneme, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 4, İstanbul 2010, 103-154.

[8]Talat Onay, Edebiyatımızda Mazmunlar , MEB- 1996- s. 206

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da