Malkaralı Nev'i Hayatı Edebi Kişiliği

20.03.2012

.

ŞAİR NEV'İ

(1533 - 24 Haziran 1599) 1533 yılında Malkara'da doğan Şair Nev'i, Baki ile çağdaş olan bir şairdir. Nevi’nin asıl adının Yahya olduğu belirtilmektedir.

Şair Nevi'nin babası Ataaullah Bey halveti tarikatına mensup bir  kadı idi. Nevi'nin babası Osmanlı kadılarından Ataullah Bey aslen Malkaralıdır. [1] Nev'î; babasının tasavvuf, tefsir, kelâm, fıkıh, akâ'id, mantık ve benzeri konularda daha pek çok eseri olduğunu kaydetmiştir. Pir Ali bin Nasuh Efendi, Halvetî tarikatı şeyhlerinden birisidir. Nevi’nin ailesi  Moğol istilası (Cengiz Han) zamanında İran’dan Anadolu’ya geçmiş, İstanbul çevresinde Rodosçuk civarında İnecik’e bağlı İvaz Fakih kasabasına yerleşmiş bir ailedir.

Malkara'da doğan  olan Şair Nev'i, Arapça ve Farçayı daha çocukken öğrenmişti. Çocukluğunda iiy bir eğitim gören Nevi, Fatih Sultan Mehme'in kurduğu  Sahn-ı Sema, Davutpaşa Medresesi’nde öğrenim gördü. Gittiği medreselerde  Karamanizade Mehmed, Karamanizade Ahmed gibi devrinin tanınmış müderrislerden dersler görmüştür. "Ahâveyn" lâkabıyla tanınmış olan Karamanizade  Ahmed ve Mehmed Efendi'lerden ders alırken medrese arkadaşları arasında Baki ,  Hoca Sadettin Efendi , Üsküplü Vâlihî ve Mecdî Efendi, Remzî-zade, Hüsrev-zade,  Karamanlı Muhyiddin, , Cevri İbrahim Çelebi, Camcı-zade, Câmî gibi meşhur Osmanlı şâir ve müellifleri de yanında yer almaktadır.[2]

Buradaki medrese eğitiminden kısa bir süre sonra Ekberiyye meşrebi velilerinden olan Sekrî Bâlî Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri'ne intisap etmiştir.

Karamanizade Mehmed in yanında mülazım olarak  Edirne'ye gitmiş ve yanında mülazım olarak kalmıştır. Gelibolu ve İstanbul medreselerinde  20 yıl müderrislik yaptıktan sonra sonrai Bağdat a kadı olarak görevlendirilmiştir.  Bazı illerde kadılık yaptıktan sonra, kısa bir süre Bağdat kadılığında da bulunmuştur.

III. Murad zamanında saygınlığı daha da artmış II. Murat onu saraya yanına çağırmıştır. II. Murat’ın yanında ve sarayda beş yıl kadar görev yaptığı bilinmektedir. III. Murat'ın şehzadelerine öğretmen olan Nevi saraydaki şehzadelerin eğitimi ile ilgilenmiş bu esnalarda oldukça rağbet ve taltiflerle karşılaşmıştır.  II. Murad’ın oğlu Mustafa ile başka şehzadelere hocalık yapan Nevi bu görevi sayesinde  Padişah’a çok yakın kişiler arasında olmayı başarmıştır. “Sultan III. Murad’ın şehzadelerine hocalık yapma ayrıcalığına da kavuşturmuştur. Osmanlı sultanlarının bayramlarda şehzade hocaları huzura geldikleri zaman onları ayakta karşılamaları âdetten değilken, Sultan III. Murad’ın Nev’î’yi ayakta karşılaması ve ona aşırı hürmet göstermesi de, Nev’î’nin ne kadar hürmete layık bir şahıs olduğunun delili sayılabilir.”[3]

Kaynaklar Nevi'nin saraydaki öğretmenlik süresinin beş yıl kadar sürdüğü hakkında bilgiler sunmaktadır.

     Anlaşıldığı kadarı ile Bağdat'a yanlışlıkla verilen Şair Nev'i bu yanlışlığın farkındadır. Daha sonra yanlışlığın yetkililer tarafından da anlaşılması üzerine, Bağdat kadılığından alınarak başka bir göreve atanır. Bunun üzerine Şair Nev'i " Yanlış hesap Bağdat’tan döndü" diyerek halk arasında "Yanlış hesap Bağdat'tan döner." şeklindeki atasözünün doğmasına vesile olmuştur.

24 Haziran  (H. 1007)  yılında 24 Haziran 1597 tarihinde, 67 yaşında vefat eden âlim şairin cenaze namazı büyük bir kalabalık tarafından Fatih Camii’nde kılınmış ve cenazesi, Şeyh Vefa Camii haziresinde, şeyhi Şa’ban Efendi’nin yanına defnedilmiştir.[4]

NEVİ'NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ

Kaynaklar onun  ilim sahibi, faziletli, tasavvufi mizaçlı, mütevazı, hoş görülü bir şair ve insan olduğundan söz etmektedir. Uzun yıllar medrese hayatının içinde olması şiir anlayışını da etkilemiş, aşk konulu şiirlerinin yanı sra didaktik şiirler de ele almıştır. Âlim bir şair olan Nevi,Türkçe, Farsça ve Arapçayı oldukça iyi bilmektedir.  Bu üç dili de eser yazacak ve tercüme yapacak kadar iyi öğrenmiştir. Kur’an-ı Kerim, hadis-i şerifler, peygamber kıssaları, evliya menkıbeleri, Şehname ve tasavvufla ilgili bilgilere de ziyadesiyle sahip müderrislik ve kadılık yapabilmiş birisidir.

Nevi'nin şiirlerindeki aşk anlayışı değişmeceli bir aşktır. Dünyevi aşktan söz edermiş gibi yazılan şiirlerinde sık sık tasavvufi terimler kullanılmış ancak kullandığı bu terimler terim olarak kalmıştır.

Nevi söz sanatlarını maharetli bir ustalıkla kullanan edebi bilgileri oldukça kuvvetli mazmunlara ve devrin edebiyat anlayışıyla edebi zevkine hâkim edebiyatla ilgi çok  zengin edebi malzemeye sahip usta bir şairdir.  Şiirlerinde sık sık telmihler yapan Nevi, başkaları tarafından kolayca söylenemeyen mazmunları bir çırpıda ifade edebilen,  ifade kabiliyeti yüksek bir şairdir.

Şiirlerinde söz sanatlarını ustalıkla kullanan ve söz sanatlarıyla mazmunları kullanmayı çok seven Nevi'nin  teşhis v , teşbih , kinay , telmih, hüsn-i ta'lîl S sanatlarını maharetle kullanan bir şair olarak dikkat çeker. Şiirlerinde deyimler ve atasözlerine sık sık  yer veren bir şairdir. Hatta ona ait olan kimi beyitler atasözü sadeliğindedir ve bu yüzden de halk arasında atasözü gibi dilden dile dolaşmıştır. [5]

Geldimse n’ola ben şuara bezmine ahir
Adet budur ahirde gelir bezme ekâbir.

Şiirleri üzerinde yakın arkadaşı şair Baki’nin etkisi hissedilir. Nev’î, Siyavuş Paşa’ya yazdığı bir kasriyyesinde ifade ettiği gibi, “Baki ’yi Kanuni Sultan Süleyman’ın  yakın ilgisi zamanın Selmân’ı yapmıştır.Nev’î, Bâkî’nin ölümü üzerine vasıta beyti (bendiyyesi)

“Yire çal câm-ı şevki ey sâkî
Gitdi bezm-i zemâneden Bâkî”

Olan beş bendlik bir terciibent yazmış ve sınıf arkadaşının ölümünden duyduğu derin üzüntüyü “Ey sâkî! Neşe kadehini yere çal; çünkü zamanın meclisinden Bâkî gitti” şeklinde dile getirmiştir.[6]

Süslü söyleyişlerden uzak durmuş, sade ve doğal bir şiir sesine önem vermiş “ rind ve olgun derviş ruhuna sahip biridir. Şiirlerinde ve özel hayatında tasavvuf tefekkür ve heyecanından uzakta kalamamıştır.”[7]

Yeni bir ifade geliştirmeye çalışlan Nevi üslup olarak yeni arayışlar içerisine girdiği için taklitçilikten sakınıp kendine has bir tarz oluşturmaya çalışmıştır. Edebiyatımızda sade dilli ve samimî duygular bulunduran gazelleri ile tanınmış olan şair Nevi'nin Âşıkane bir  söyleyişi vardır.

Belâ dildendir ol dildâr elinden dadımız yoktur
Gönüldendir şikâyet kimseden feryadımız yoktur"

Gibi çok güzel beyitler yazabilen ahenge anlam derinliğine düşkün Sehl-i mümteni şiirler yazabilen, Arapça, Farsça ve Türkçe ile eser veren âlim divan edebiyatı şairlerimizden biridir.

Nevi'nin divanında 559 gazel / 58 kaside, bulunmaktadır. Hasb-i hal adlı tasavvuf konulu mesnevisinde  800 beyit vardır. 

Nuruosmaniye Kütüphanesi'nde iki yazma mecmuada Nev’inin Gül-i Sad-berg adlı bir eseri daha vardır. [8]
 

ESERLERİ

Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı tarihi adlı eserinin Nevi maddesinde ( shf.373, Ankara 1970)  Nevi’nin otuz kadar eser yazmış olduğunu söyler fakat bu eserlerinin isimlerini ve yerlerini yazmamıştır.[9]

Manzum eserleri: 

·         Dîvan (Tenkitli metnini Mertol Tulum ile M. A. Tanyeri hazırladı, 1977′de İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları arasında çıktı.),

·         Hasb-ı Hâl (800 beyitlik tasavvufi mesnevi), 3. Tercüme-i Hadîs-i Erbain (Kırk hadisin kırk kit’a hâlinde tercümesi).

Mensur eserleri: 

·         Keşfü’l-hicâb min vechl’l-kltâb (İbni Arabî’nin Füsuslü’l-hikem’inin tercü­mesi), "Keşfü'l-Hicâb min Vechi'l-Kitâb" adlı eseri, Müeyyedüddîn el-Cendî, Dâvûd el-Kayserî ve Molla Abdurrahmân Câmî -kuddise sırruhum- gibi zevât-ı kirâm'ın şerhlerindeki bilgileri de içeren  bir eserdir.

·         Netâyicü’l-fünûn ve Mahâsinü’l-mütûn (Ansiklope­dik bir eser), Netayicü'l-Fünûn" Nevi’nin en çok tanınmış te'liflerinden biridir. İçinde ilim sınıflarını on iki fen halinde sınıflandırarak, bu ilim sınıfları hakkında yazılan eserleri tasvir etmiştir. Bu eserin Uslubu  Sinan Paşa'nın"Tazarrû'ât"ına benzemektedir.

·         Fazâilü’l-vüzerâ, 

·         Risale-i Şikâyeti Rüzigâr, 

·         Sinan Paşa’ya Mektup,

·         Nevâ-yı Uşşak, "" sanatkârane bir üslûpla yazdığı bir eserdir.

·         Faslün fî fazî-leti’l-ışk,

·         Terceme-i Münşeât-ı Hâce Cİhân.

İLGİLİ LİNKLER :

Malkaralı Nev'i Hayatı Edebi Kişiliği

Malkaralı Nevi Divanı ve Diğer Eserleri

KAYNAKÇA

[1] Hüseyin UYSAL, NEV'Î DİVANI 516 VE 527. GAZELLERİNİN TAHLİL DENEMESİ- edibane.tr.gg/NEV’i, son erişim, 12-11-2012

[2] Doç. Dr. Mustafa Nejat Sefercioğlu, Alim Bir Şair: Nev’î,.tded.org.tr/images/logo/x/nevi.pdf, son erişim, 11-08-2013

[3] Doç. Dr. Mustafa Nejat Sefercioğlu, Alim Bir Şair: Nev’î,.tded.org.tr/images/logo/x/nevi.pdf, son erişim, 11-08-2013

[4] Doç. Dr. Mustafa Nejat Sefercioğlu, Alim Bir Şair: Nev’î,.tded.org.tr/images/logo/x/nevi.pdf, son erişim, 11-08-2013

[5] Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, shf.373, Ankara 1970,

[6] Doç. Dr. Mustafa Nejat Sefercioğlu, Alim Bir Şair: Nev’î,.tded.org.tr/images/logo/x/nevi.pdf, son erişim, 11-08-2013

[7] Hüseyin UYSAL, NEV'Î DİVANI 516 VE 527. GAZELLERİNİN TAHLİL DENEMESİ- edibane.tr.gg/NEV’i, son erişim, 12-11-2012

[8] Yrd. Doç. Dr. İsmail Çetin Derdiyok, ÇetinMilli Türkoloji Kongresi, İst. Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 15-19 Eylül 1997 Istanbul

[9]Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, shf.373, Ankara 1970,

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar