Molla Cami Kimdir ve Divan Şiirine Tesirleri

28.09.2019
 
 
 
Molla Cami Hayatı 
 
Tam adı Abdurrahman Cami’dir. Hicri 817  ( 1414 ) de Horasan’ın Câm şehrinin Harcird kasabasında doğmuştur. Câm kasabasında doğduğu için ve Ahmed-i Nâmekî-yi Camîye olan saygısından dolayı Câmî [1]mahlasını kendisine seçmiş, bu nedenle edebiyatta daha ziyade Molla Câmî olarak anılmıştır.


Fars Edebiyatında Yed-i Tûla (çok geniş ilim ve ihtisas. Sahibi,  büyük kudret, en uzun el) olarak anılan [2]Molla Cami İran edebiyatı kadar Türk edebiyatına da tesiri çok olan bir âlim, mutsavvuf ve şairdir.

Molla Cami’nin hayatı hakkında en mühim kaynak mürüdi Abdülgafur-ı Lâri’nin Tekkmilet-i Nefahatü’l üns adlı haşiye kitabıdır. Bu eser molla Cami’nin hayatı hakkında bize bilgiler aktaran en önemli kaynaklardan birisi olmaktadır.

Dedesi İsfahan’dan Horasan’a göç edip Horasanda bir kız ile evlenen Muhammed Bin Hasan eş- Şeybani, babası ise Nizamiye Medresinde hocalık yapan Nizameddin Ahmed ‘dir.[3] Molla Câmî, ilk tahsilini babasından görmüş,   Herat’ta Nizamiye Medresesinde eğitime devam etmiş,  Mevlana Celaleddin Usulî’den Arapça ve Farsça dersleri görmüş,  Ali Es Semarkandi ve Şehabeddin Muhammed El Câcermi gibi hocalardan ders almıştır.  Pek çok kaynak Molla Cami’nin öğrencilik yıllarında gösterdiği üstün niteliklerden övgüyle söz ederler. “Semerkand, Semerkand olalıdan beri, Molla Câmî’den daha zekî ve kabiliyetli bir kimse görmedi[4]

Ulug Bey Medresesine de giden Molla Câmî, burada Bursalı Kadızade-i Rumi’den de 1437 de ders almış,  Ali Kuşçu ile de tanışmış, astronomi de dâhil devrinin tüm ilimlerini oldukça iyi düzeyde öğrenmiştir. [5]  Divanındaki bir manzumeden yaptığı ilk evlilik sonrasında eşini ve çocuklarını kaybettiği anlaşılır. Nitekim bu olaydan sonra uzun müddet yalnız kalır.

Molla Câmi medrese eğitimini tamamladıktan bir müddet sonra Semerkant’a gider ve Semerkant Medresesinde dokuz yıl görev yapar. 

Tahsil ve Semerkant’ta yaptığı dokuz yıllık görevinden sonra Nakşibendî Şeyhlerinden Sa’dettin Kaşgari’ye intisap etmiş 1456 da onun ölümünden sonra ise şeyhi Hace Ubeydullah Ahrar olmuştur. Molla Cami üzerinde en tesirli olan kişi de işte bu Nakşibendi Şeyhi Hace Ubeydullah Ahrar olmuştur. [6]Molla Câmi, şeyhi Ahrar’ın ölümünden sonra ona uzun bir mersiye de yazmış,  pek çok eserinden Ahrar’dan çok söz etmiştir.

Molla Cami’nin  Nakibendi şeyhleri Kaşgari ve Ahrar’a intisap ettiği yıllarda Semerkant Medresesinde görev yaptığını anlıyoruz. O yıllarda ikinci evliliğini de yapmış Kaşgari’nin kızlarından birisi ile evlenmiştir. [7] Nitekim 1460 yılında Semerkant Medresesinde müderris olduğunu belli işaretler bulunmaktadır.  Nitekim kaynaklar Ali Şir Nevai 19 yaşında iken Molla Cami’den ders aldığını yazmaktadır. Nihayetinde Nevai, Baykara ve Cami arasında ileride olacak diğer somut gelişmeler ve Molla Cami’nin o tarihlerde Nevai ve Baykara’nın hocaları olacak yaşta olmaları bu tespitleri kuvvetle desteklemektedir.

Şu halde Molla Cami, 1460 yılında Semerkant’ta müderris olarak görev yapmıştır. Kaynaklar Ali Şir Nevai 19 yaşında 1460 iken Molla Cami’nin öğrencisi olduğunu yazmaktadır. [8] Ali Şir Nevai ile Hüseyin Baykara aynı yerlerde, aynı düzeyde ve birlikte tahsil gördüklerine göre Hüseyin Baykara’da o medresede Molla Cami’nin öğrencisi olmuş olmalıdır.[9]

 Kaynaklar Molla Cami’nin 1472 yılından önce Herat’ta olduğunu yazmaktadır.  Şu halde Hüseyin Baykara 1469 yılında tahta çıktıktan sonra Molla Cami’nin de Semerkant’tan Herat’a geldiği anlaşılır. Nitekim bu yıllarda diğer öğrencisi ve Hüseyin Baykara’nın sütkardeşi Ali Şir Nevai de önce mühürdar sonra da Baykara’nın veziri olacaktır.

Buna rağmen Hüseyin Baykara için yazdığı şiirlerde onu fazla övmediği, aşırılığa da kaçmadığı ortaya çıkmaktadır.  Fakat Hüseyin Baykara’nın şiirlerinde onu ziyadesiyle taltif ettiği ortadadır.

Molla Cami’nin Semerkant Medresesinden öğrencileri olan Vezir Ali Şir Nevai ve onun can dostu Hükümdar Hüseyin Baykara’dan çok çok yardım gördüğü de aşikârdır. Nitekim Hüseyin Baykara çok değer verdiği kıymetli hocası için bir medrese inşa ettirmiş o medreseyi de Molla Cami’ye tahsis etmiştir.  Kaynaklardan ortaya çıktığı kadar öğrencisi Nevai aynı zamanda onun müridi olmuştur. 

Hüseyin Baykara hükümdar olduktan sonra hem Molla Cami’ye, hem de Ali Şir Nevai’nin hayatına büyük katkılarda bulunmuştur Nitekim Hüseyin Baykara, Herat’ta tahta çıkınca Ali Şir Nevai’yi önceleri mühürdarı sonra da veziri yapmış, Molla Cami’ye de büyük yardımlarda bulunmuştur.  Bu nedenlerle devirlerinin en önemli şair yazar ve âlimleri olan Nevai, Câmi ve Baykara’nın pek çok ilmi ve edebi sohbetlerde birlikte bulunmuş olduklarını [10] kabul etmek gerekir.

Molla Cami, 1472 yılında Hacc’a gitmek üzere Herat’tan ayrılır.  Hac dönüşünden sonra Tebriz’e uğramış ve Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın huzuruna kadar çıkmış, Uzun Hasan onun Tebriz’de kalmasını istemesine rağmen Tebriz’de fazla durmayarak tekrar Herat’a dönmüştür.  1478 de Herat’a dönen Molla Cami, Hüseyin Baykara’nın kendisi için yaptırdığı medresede Arap dili ve edebiyatı ile tefisi ve kelam derslerini vermeye başlar. Nitekim ölüm tarihi olan 1492 Kasım ayına kadar Herat’taki bu medresede sürekli bulunacaktır.

Molla Cami 1492 yılında ölünce defin törenine bizzat Hüseyin Baylara ve Nevai de katılmış,  Şeyhi Sa’dettin Kaşgari’nin yanına defnedilmiştir.[11]  Onun kabrini inşa ettiren, kabrinin yanına ziyaretgâh ve imarethane yaptırtan kişi de Ali Şir Nevai olacaktır. [12] Nitekim Molla Cami’nin öğrencisi, şiir ve sohbet arkadaşı Nevai onun ölümü üzerine  terkib –i bend tarzında uzun bir mersiye de yazmıştır.[13]


EDEBİ KİŞİLİĞİ VE TÜRK ŞİİRİNE ETKİLERİ

Molla Cami,  Fars şiirinin en büyük üstatlarının sonuncusu, Nizami Gencevi’yi de Fars şairi sayarsak, Firdevsi, Sadi Şirazi , Feridüddin Attar ve Hayyam’dan sonraki en son zirve olmaktadır. Fars şiiri ondan sonra inişe geçmiş, Molla Cami’den sonra klasik Fars şiiri bir daha eski görkemine kavuşmak şansı da bulmamıştır.

Mola Câmî,  “özellikle din ve tasavvuf konularında klâsik şairlerimiz tarafından üstat kabul edilmiş ve eserleri defalarca Türkçeye tercüme edilmiştir.”[14] Molla Cami her şeyden önce Nakşibendî Tarikatına bağlı  “ehli sünnet taraftarı Eşari ekoluna mensup, İslami esasları ehl-i sünnet esaslarına göre açıklayan  bir mutasavvuftur.” [15] Bu açıdan Şia itikatlarına sahip İranlılar ile itikat açısından örtüşmüş sayılamaz. Bu açıdan tasavvufi görüşleri Vahdet-i Vucud inancına hayranlık derecesindedir.

Nitekim Baki ve Fuzuli’ye kadar ki Türk şairleri kendilerini Fars şairleri ve üstat kabul ettikleri Molla Cami ile kıyaslamışlar, ancak ve ancak Baki ve Fuzuli gibi şairler kendilerini İranlı şairlerden daha üstün görebilmeyi başaran şairler olmuşlardır.   Buna mukabil Türk Şairlerinin Necati ile birlikte kendilerini Molla Cami seviyesinde gördükleri hatta ondan da üstün olduklarını ifade eden kendilerini övdükleri beyitler yazmaya başlamışlardır.

 Dura tolular içe aşkıma ruh-u Câmî
Varsa bu nukl-u şeker mülk-ü Horasan’dan öte   Necati

Molla Câmi, divan şairlerinin en çok gıpta ettiği Acem şairlerinin en başında gelmektedir.  Hüseyin Baykara ve Ali Şir Nevai’nin ona olan hayranlıkları Türk şiiri için kalıcı bir etki yaratmış divan şairlerimizin pek çoğu çok çeşitli vesileler ile ondan çok söz etmişler, Molla Cami’ye olan saygılarını ifade etmekten de çekinmemişlerdir. [16] Molla Cami’nin haşiyeleri ve gramer çalışmaları Osmanlı Medreselerinde kullanılan kaynaklar arasında olmuş, Molla Cami bu vesile ile medrese eğitimli Türk Şairlerinin hafızalarında canlı kalmayı başarmıştır. [17]

Molla Cami’nin İran Edebiyatında olduğu kadar Türk Edebiyatında da çok meşhur olmasının bir diğer sebebi ise çevresindeki edebi muhitin büyük ölçüde Türklerden oluşması ile de ilgilidir. Nevai ve Baykara’nın yanı sıra etrafında çok sayıda Türk asıllı âlim ve şairin bulunması onun Türk Dünyasında da çok çok tanınmasına başlıca sebep olmuştur.

Sanatının ve âlimliğinin gücü sayesinde devrin tüm sultanlarının dikkatini çektiği anlaşılmakta, ölmeden önce de muazzam bir şöhrete kavuşmuş olduğu ortaya çıkmaktadır.  Üstelik tüm bunların Nevai ve Hüseyin Baykara’nın ona olan büyük alakaları ile oluştuğunu iddia etmek de hayli güçtür. Nitekim Uzun Hasan’ın onu Tebriz’de alıkoymak istediği Fatih’in dahi onu İstanbul’a getirmek için gayret ettiği tarihi kayıtlara da düşmüştür.  Nitekim Molla Cami ‘nin , “ Cami Ed Düret’ül Fahire” adlı eserini Fatih Sultan Mehmet’in gönderdiği hediyeler ve özel ricası ile kaleme aldığı söylenmektedir. [18] Fatih’in oğlu II. Bayezıd ile Molla Cami’nin mektuplaşmış olmaları da[19] şöhretinin Osmanlı Sultanlarını dahi ne şekilde etkilediğini açıkça göstermektedir. Nitekim Molla Cami’nin II Bayezıd’ı övmek için yazdığı ve ondan söz ettiği iki kasidesi de vardır. [20]

Molla Cami’nin Akkoyunlu Hükümdarları Uuzn Hasan ve Yakup Bey ile dostluğu, Hüseyin Baykara’nın sürekli olarak himayesinde kaldığı,  Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah’ın da ilgisini çekmiş olması daha yaşarken dahi ne derece büyük bir şöhrete kavuştuğunu gösterir.


MOLLA CAMİ’NİN ESERLERİ

Mevlânâ Abdürrahmân Câmî, Arabî, Fârisî, şiir ve nesir hâlinde yüze yakın eseri vardır.

1-            Fâtihat-üş-Şebâb (dîvân),
2-            Vâsıtat-ül-İkd (dîvân),
3-            Hâtimet-ül-hayât (dîvân),
4-            Bahâristan,
5-            Heft Evrenk” yedi mesnevîden oluşan bir eseri
6-            Mir’âtü'l-Akâ’id :
7-            Nefehât-ül-üns min hadarât-il-Kuds:  604 velînin hayâtı ve menkıbeleri anlatılır. Bu eseri Ali Şîr Nevâî tarafından Çağatay Türkçesine ve Lâmii Çelebi de bir takım ilâveler yaparak Osmanlı Türkçesine tercüme etmiştir.
8-            Şevâhid-ün-Nübüvve: ( siyer)
9-            Levâih: Tasavvufa dâir eseri


DİVAN ŞİİRİ VE BEYİTLERDE MOLLA CAMİ

Nazm-ı Câmî gibi eş’ârun Kemâle irişe
Bir nazar kılsa Revânî Husrev-i ‘âlî-cenâb   [21]  Revani ( 16 Yy) 


Dura tolular içe aşkıma ruh-u Câmî
Varsa bu nukl-u şeker mülk-ü Horasan’dan öte   Necati

Cihân-ı cânı nazmım şi’ri Bâkî gibi devr eyler
Şu bezmin şimdi biz de  Câmî –i devrânıyız cânâ    Baki



KAYNAKÇA
 

  • [1] Ömer Okumuş, Camî Abdurrahman, TDİA, C. 7 , s. 94-99
  • [2] Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 357
  • [3] Ömer Okumuş, Diivan-ı Süheyli,  Doktora Tezi,  Tahran  1972
  • [4] https://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Alimleri-Ansiklopedisi/Detay/MOLLA-CAMI/3092
  • [5] Ömer Okumuş, Camî Abdurrahman, TDİA, C. 7 , s. 94-99
  • [6] MEVLÂNÂ MOLLA CÂMÎ, (1964), Mir’âtü'l-Akâ’id (Tercüme Eden: Müderris Tâhiru'l-Mevlevî), İstanbul: Orhan Mete ve Ortağı Koll. Şti. Matbaası.
  • [7] Abdurrahman-ı Câmî, Divan- ı Kamil-i Câmi, Hazırlayan Haşim Radi, Tahran 1962
  • [8] Kahhar Tahir, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi,  C. 15, s. 115, 2003
  • [9] Şahamettin Kuzucular, Ali Şir Nevai Hayatı , Edebi Kişiliği ve Eserleri, Edebiyatvesanat akademisi. Com,
  • [10] Kahhar Tahir, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi,  C. 15, s. 115, 2003
  • [11] Ömer Okumuş, Camî Abdurrahman, TDİA, C. 7 , s. 94-99
  • [12] Şahamettin Kuzucular, Ali Şir Nevai Hayatı , Edebi Kişiliği ve Eserleri, Edebiyatvesanat akademisi. Com,
  • [13] Ömer Okumuş, Camî Abdurrahman, TDİA, C. 7 , s. 94-99
  • [14] Prof. Dr. Ahmet SEVGİ, MOLLA CÂMÎ’NİN AKÂİT RİSALESİ ve TÜRKÇE MANZÛM BİR TERCÜMESİ, Selçuk Üniversitesi/Seljuk University Edebiyat Fakültesi Dergisi/ Yıl/ 2011, Sayı/r: 26, Sayfa: 1-8
  • [15] Ömer Okumuş, Camî Abdurrahman, TDİA, C. 7 , s. 94-99
  • [16] Abdülkadir karahan, Câmi’nin Arbain’i ve Türkçe Tercümeleri,  TDED 1V/4 1952, S. 345-37
  • [17] Yunus CENGİZi, Osmanlı Medrese Geleneğinde Bir Varlık Alanı Olarak Dil: Molla Câmî ve Hâşiyelerinde Grameri Aşma Çabası, https://mukaddime.artuklu.edu.tr/tr/download/article-file/184164
  • [18] Ömer Okumuş, Camî Abdurrahman, TDİA, C. 7 , s. 94-99
  • [19] Feridun Bey, Münşeat, s.361- 365
  • [20] Ömer Okumuş, Camî Abdurrahman, TDİA, C. 7 , s. 94-99
  • [21] https://edebiyatvesanatakademisi.com/revani-edirne-siirleri/nazm-i-c-m-gibi-es-run-kem-le-irise-bir-nazar-kilsa-rev-n-husrev-i-l-cen-b/51032

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar