10.02.2015
Ali Şîr Nevaî
( d. 9 Şubat 1441, Herat – Ö. 3 Ocak 1501, Herat)
Soylu bir Uygur ailesinin çocuğu olan Nevâî, 9 veya 17 , Şubat - Ramazan 844 ( 1441) tarihinde Herat’ta doğdu. Babası Gıyasettin Kiçkine Bahadır (Kiçkine Bahşı) Timur ailesinden gelen Ebulkasım Babür'ün saray görevlisi olan bir devlet adamıydı. [1] Babası Gıyasettin Kiçkine Bahadır Ebu’l-Kasım Bâbûr Sah’ın sarayında önemli mevkilerde bulunmuş daha sonra Sebzevâr valisi olmuştu.Alişir'in hem anne, hem baba tarafından dedeleri de Çağatay hükümdarlarının saraylarında önemli görevler de bulunmuş kimselerdi. Nevai’nin çocukluk yılları dedelerinin ve babasının sayesinde saray muhitinde ve sarayın getirdiği imkânlar dâhilinde iyi bir eğitimle geçmişti. Devrinin en ünlü âlimlerinin gelip gittiği saraydaki çocukluk, ilk gençlik ve eğitim yıllarında geleceğin hükümdarı olan Hüseyin Baykara ile eşdeğer bir eğitim almıştı. Hüseyin Baykara ile birlikte büyüyen Nevai, Hüseyin Baykara ile sütkardeşi, onun akrabası ve çocukluk arkadaşıydı.
Eğitimini Horasan ve Semerkant’ta sürdürecek olan Navai’nin ilk eğitmeni babası Kiçkine Bahadır ‘dı. Kiçkine Bahadır ölene kadar oğluna çok iyi bir eğitim verdirmiş devrinin ileri gelen âlimlerinden ona dersler aldırmıştı. Alişir sekiz yaşındayken, Horasan'daki siyasi hadiseler sebebiyle ailesi Irak'a göç etmek zorunda kalmıştı. .Yolda, Tef t şehrinde o, Timur tarihçilerinden biri olan meşhur Şerafeddin Ali Yezdi ile karşılaşmış, dayıları Mir Sâid (Kabûlî) ve Muhammed Ali (Garibî) kardeşlerin tesiriyle sanata ve yazmaya meyl etmişti.
Alişir'in ailesi, 1452'de Herat'a dönmüş, Alişir tahsiline devam ederek, İlim, fen, san'at ve müzikte eğitimini sürdürürken ilk gazellerini yazmaya başlamıştı. Bu yıllarda Feridüddin Attar'ın "Mantıku't-Tayr" adlı eserini okumuş ve ezberlemişti. [2] Alişir'in şiirdeki üstadı Lutfî'ydi. Lutfî, Alişir daha on iki yaşındayken onu keşfetmiş ve şiirler yazması için teşvik etmişti.[3]Devrin hükümdarı Ebulkasım Babür onu himayesine almış, Nevai onun sarayında yetişmeye başlamıştı. Nevâî ile sonraları döneminin sultanı olacak olan Hüseyin Baykara birlikte büyümüş ve onunla aynı okulda okumuşlardı. Ali Şir, Meşhed yıllarında şair Kemal Turbetî ve Hasan Erdeşir'den etkilendi. Sonraki yıllarda bu iki şahıshakkında hususî eser yazdı.[4]
Babasının ölümü üzerine Ebü’l Kasım Babür’ün koruması altına giren Nevai, çok iyi bir eğitim görecekti. Nevai, bu sayede devrin kül tür merkezleri olan Meşhed, Semerkant da kendini iyi düzeyde yetiştirme imkânı bulmuştu.Ebulkasım Babür, Meşhed'deyken Ali Şir Nevai de uzun yıllar Meşhed’deyaşamış, saraydaki âlimlerden hem dersler almış hem de devrin en önemli âlim ve şairleri ile tanışma, dostluk kurma imkânları da bulmuştu. Bu yıllarda şiirler de yazmaya başlamıştı. Bu devirde doğu klasiklerini okumakta şiir, felsefe, din ilmi, sanat ve kültür konularında kendini geliştirmekteydi. Şairlik yönü bu dönemlerde kendini belli ediyor, Türkçe yazdığı şiirlerde Nevâî, Farsça yazdığı şiirlerde ise "Fâni" mahlasını kullanıyordu.
Babası Kiçkine Bahadır Sebzevar Valisi olmuş, Nevai ise devrin hükümdarı Ebulkasım Babür'ün yanında eğitimine devam etmişti. Ali Şir, on beş yaşındayken babadan yetim kalmıştı. Sebzevâr valisi babasından kalan mal ve mülk, şehrin yeni valisi Ebusaid tarafından müsadere edilmişti.[5] Bu yıllarda bir müddet sıkıntı çekmiş olsa da Ebusaid Mirza’nın sarayında görev yapmış, bu yıllarda Semerkandlı Ferganlı, Taşkentli ve Buharalı âlim ve şairlerle dostluklar kurmuştu. Ali Şir, on dokuz yaşında iken meşhur mutasavvıf Abdurrahmân Câmî ile de tanışmış, Semerkant ‘da iken onun da öğrencisi olmuştu.[6] Câmî, onun hem şair, hem devlet adamı olarak yetişmesinde oldukça etkili oldu. Nevai Câmî’nin yetiştirdiği en önemli öğrencilerinden birisi olacaktı.
Ebusaid zâlim biriydi. Halk ona karşı ayaklandı. İsyancıların arasında dayıları da bulunduğu için Nevâî, Semerkand'a sürüldü. [7]Semerkand'da meşhur Feyzullah Ebulleys, onu himayesine aldı. Büyük âlim, Nevâî'ye"evlâdım" diyordu. Nevâî, onun medresesinde okudu. Tarihçi Handemir'e göre Ebulleys,Nevâî'yi çok sevdi, onun âlim olarak yetişmesinde büyük rol oynamış Nevâî1469'a kadar Semerkand'da kalmıştı.[8]
Nevâî, Semerkand'da meşhur tarihçiler Abdurrezzak Semerkandî ve Devletşah gibi çok sayıda âlim, şair ve sanatçının yetişmesinde yardımcı olmuştu. Ömrünün sonuna kadar da Semerkantlı alim ve şairlerle irtibatını koruyacaktı. Bu yıllarda Ghara’ib al-Sighar (Garâîbü's-Sığar) adlı eserini oluşturacak olan ş 7-20 yaşları arasında yazdığı ilk şiirlerini bir eserde toplamıştı.Bu yıllarda ise çocukluk arkadaşı Hüseyin Baykara, kılıç kuşanıp Timurîler tahtı için mücadeleye başlamış, Merv'e yönelmişti.Merv’e yönelen çocukluk arkadaşı Hüseyin Baykara, yaptığı mücadelelerden sonra tahtı ele geçirmiş, Herat’ ta hükümdar olmuştu. 1469. Hüseyin Baykara , süt kardeşi Nevai’nin Semerkant’ta olduğunu öğrenmiş ve Maveraünnehir meliki Ahmed Mirza’ya bir mektup yazarak Ali Şîr Nevâî’yi kendisine göndermesini istemişti. Ali Şîr Nevâî, Ahmet Mirza’nın adamları tarafından Herat’a götürüldü. Nevai , bu sayede Herat’a gelmiş ve Hüseyin Baykara’nın mühürdarı olmuştu. Herat sarayında mühürdarlık görevinde bulunan Nevâî, Emîr ünvanı almış ve daha sonra vezirlik görevine tayin edilmişti. 1472'de vezirliğe getirildi. [9]
Görevi süresince vaktini kitap okuyup, ilim çevreleri ile sohbet ederek geçiren, sık sık araştırmalar yapmakta mevki itibarı ile çok sayıda âlim ve edip ile çalışma imkânı da elde etmekteydi. Bu yıllarda ( 20-35 yaşları arası) yazdığı şiirlerini Navadir al-Shabab (Nevâdirü'ş-Şebâb) adlı eserinde topluyordu.. Vezirlik yıllarından halktan 99 türlü vergi alındığını hatta yöneticilerin bunları dahi suiistimal ettiklerini fark etmiş ve vergileri azaltmıştı. Bu sebeple Nevai, halk tarafından çok sevilen bir vezir olmuştu.. Baykara, Nevâî gibi bilgili ve dürüst bir insanın devletin üst kurumlarında görev yapması gerektiğini İlmin ve sanatın zenginliğine kapılan Nevai, zamanla siyasi kişiliğinden uzaklaşmaya başlamıştı. Üstelik Hüseyin Baykara’nın yakınlarının saray entrikaları da canını sıkıyordu. Bu yüzden vezirlik görevinden istifa etmek istemiş ama Hüseyin Baykara bunu kabul etmeyerek onu Esterebad Valiliği’ne tayin etmişti.
Bu yıllar arasında devlet adamı kimliği ile pek çok vakf kurmuş, birçok medrese ve külliye yaptırmış, kütüphaneler açtırmış, kendisi gibi sanatçı bir kişiliğe sahip olan Hüseyin Baykara ile beraber Herat kentinin bilim ve kültür hayatının canlanmasında önemli hizmetleri olmuştu. [10] Herat ve Horasan’ın çeşitli yerlerinde 300’den fazla hayrat yaptırmış, cami, medrese, külliye ve vakıflar kurdurmuş, Nevâî'nin teşebbüsü ve yardımıyla çok sayıda bina, su yolu, köprü, medrese, kervansaray ve cami gibi imaretler yapılmıştı. Nevâî, Hoca Yusuf Hamedânî, Abdurrahman Câmî gibi pek çok alim ve sanatçının kabirleri etrafına imaret ve ziyaretgâhlar inşaa ettirdi. “ Handemir, "Mekârimü'l-Ahlâk" adlı kitabında Nevâî'nin yaptırdığı, elliden fazla ribât (kervansaray), yirmiden fazla havuz, on altı köprü, ondan fazla hamam adını eserinde saymaktadır. (Nevâî ve Çağdaşları Hâtırası, Taşkent, 1986, s.89-91) Nevâî’nin kurdurduğu medreselerde okuyan talebe ve hocalar Nevai’nin parasından maaş ve iaşe alıyor, Şifahânelerinde ise tedaviden ücret alınmıyordu. Yine Handemir'in naklettiğine göre, “ Halaaasiye Hânegâhında her zaman kimsesizlere ve fakirlere yemek verilirdi. Bu hânegâhta her yıl Nevâî'nin hesabından iki bin palto, gömlek, elbise, fes, ayakkabı dağıtılırdı. Nevâî bütün bu yardımları, şahsi mal ve mülkünden sağlardı.” [11]
Nevai hakkında önemli kaynaklardan biri olan Devletşah , "Tezkiretü'ş-Şuâra" adlı eserinde onun yardımseverliği ve cömertliği konusunda bize şu bilgileri aktarmaktadır. "Nevâî, temiz mülkünü ve helâl zenginliğini Allah yolunda sarf ediyor; memleketi için medreseler, camiler, kervansaraylar vb. binalar yaptırıyor. Vakıflara harcadığı para tahminen beş milyon altın liradır." [12]
Ölümünden hemen önce şehirden ayrılan hükümdar Hüseyin Baykara,onu yerine vekil bırakmıştı. Saraydaki mevkii, 1487 yılından itibaren Hüseyin Baykara’nın oğulları ve yakınlarının yol açtığı fitneler sebebiyle sıkıntıya girmeye başlamıştı. Bunun üzerine vezirlik görevini bırakıp Astrabad Valisi olmayı tercih etmiş dostu Hüseyin Baykara’ya sürekli olarak mektuplar göndermişti. Ali Şir Nevai, valilik görevinde de fazla durmadı ve 1488'de Herat'a tekrar döndü. Valilik görevinden ayrıldıktan sonra Bilim ve Sanat konularında yoğunlaşan ALi Şir Nevai, 1501 yılında doğduğu şehir olan Herat’ta 3 Ocak 1501’de vefat etmişti. [13] Kendi yaptırdığı Kudsiye yakınındaki mezarlığa defnedildi.
EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ
Arapça ve Farsçayı çok iyi öğrenene Nevai bu dillerin edebi niteliklerini Türkçeye aktarmakta maharet göstermiştir. Şiir sanatından başka hat, resim, mûsiki ve mimari sanatlarıyla da ilgilenen Nevâî, bu sanat dallarında da eserler vermiştir.Şiirlerini Türkçe ve Farsça yazan Ali Şir Nevai, Arapçayı da çok iyi öğrenmişti. Meşhur ilim adamlarından Molla Cami, onun şiir arkadaşlarındandır. Kaşgarlı Mahmut'tan sonra Türk diline en büyük hizmet eden kişi olarak tanınan Ali Şir Nevai, Muhakemet-ül Lügateyn [14]adlı kitabında Türkçe ile Farsçayı karşılaştırarak pek çok yerde Türkçenin üstünlüğünü savunmuştur. Nevai, bu kitabını Türkçeyi bırakarak eserlerini Farsça verenlere ithafen yazmıştır.Ali Şir Nevai, Türkçe yazdığı şiirlerinde Nevai, Farsça yazdığı şiirlerinde ise Fani mahlaslarını kullanmıştır. [15]
Resim Alıntı: Ali Şîr Nevâî’nin Divan’ında, avlananları ve çevgân oynayanları tasvir eden iki minyatür (TSMK, Revan Köşkü, nr. 804, vr. 52b, 89b)
DİVANLARI
Ali Şir Nevai'nin dördü Türkçe, biri de Farsça olmak üzere beş ayrı Divanı vardır. Türkçe Divanlarının genel adı Hazain-ül Maani'dir. Türkçe Divanlarını, Garaibü'l-Sağir, Nevadir-üş Şebab, Bedayi-ül Vasat "Nevâdirü'n-Nihâye ve Fevaidü- Kiber adları altında yazmıştır. Nevai’nin ilk divanı çocukluk ve gençlik dönemlerinde yazmış olduğu "Garâîbü's-Sığar" ‘dır. Bu eseri şairin 7-20 yaşları arasında yazdığı gençlik şiirlerinden oluşur.Bedâiü'l-Bidâye adını verdiği divanını Ali Şir NEVAİ, Semerkant’ta iken yazmaya başlamıştır. Bedâiü'l-Bidâye adlı divanında 585'i gazel, üçü müstezad, dördü muhammes, ikisi müseddes, üçü terci'-i bend, kırk dokuzu kıt'a, yetmiş sekizi rubâî, onu çistân, elli ikisi muamma, onu tuyuk, kırk altısı müfredden oluşmaktadır.1476-1483 yıllarında yazdığı divanı olan "Nevâdirü'n-Nihâye" 693 şiirden ibaret, mükemmel ve mürettep bir divandır.
Nevai’nin 1491-1498 arası tertiplenmiş olan Üçüncü divanı olan "Bedâîü'l-Vasat" orta yaş, yani 35-45 yıllan arasında yazılmış şiirlerden meydana gelen mürettep bir divandır. Dördüncü divanı oln "Fevâyidü'l-Kibar" ise 45-60 yılları arasında yazılmış şiirlerinden oluşan bir divanıdır. Fevâidü'lKiber adlı divânı içinde 457 beyitlik bir sâkînâmesi vardır. Bu sakiname Türk edebiyatında yazılmış ilk sakiname olmaktadır. Nevai’nin bu dört divanı "Hazâyinü'l-Maâni" adlı eserinin oluşmasına temel teşkil etmiştir. Hazâyinü'l-Maâni ‘de toplam olarak 45 bin mısra vardır.
Farsça yazılmış şiirlerinden oluşan Farsça divanı "Divân-ı Fânî"de ise 12 bin mısra vardır. Bu divan da mürettip olup, değişik türdeki şiirlerinden oluşmuştur.
TARİH ESERLERİ
Ali Şir Nevâî, içinde Garaibü's-sıgar, Nevâdirü'ş-şebâb, Fevâyidü'l-kiber,Ferhad ü Şirin, Leylî vü Mecmûn, Nazmü'l-cevâhir, Mecâlisü’n-Nefâis , Mizânü'l-evzân,Lisânü't-tayr ve Muhakemetü’l-Lugateyn gibi eserlerin de bulunduğu yaklaşık 30 eserin sahibidir. [16]
Nevâî, vakit buldukça tarih türünde eserler de yazmıştır. “Tarih-i Mülûk-ı Acem” ile “Tarih-i Enbiyâ ve Hükemâ “ onun tarih konulu eserlerindendir. “Zübdetü’t-Tevârih” adlı eseri ise onun Türk tarihindenbahseden önemli bir tarih kitabıdır. Bu tarih konulu eserlwerinin yanı sıra “Hadis-i Erbaîn, Sıratü’l-Müslimîn” gibi dini tasavvufî mesneviler de yazmıştır.
Mecâlisü’n-Nefâis
Ali Şîr Nevâî’nin Türk ve İranlı şairleri tanıttığı ve şiirlerinden örnekler verdiği Türkçe yazılmış bir Türk Şairler Tezkiresidir. 897 de (1491-92) kaleme alınan eser, Türk Edebiyatı tarihinin yazılmış ilk şuara tezkiresi olması bakımından önem taşır. [17] Mecâlis’te 451 şair bulunmaktadır. Ama 451 şairin sadece kırk biri Türkçe şiirler yazmış olan şairlerdir.
Muhakemetü’l-Lugateyn
Nevaî, devrin şairlerinin eğilimin aksine Türkçe’nin Farsça’dan daha zangin ve edebi bir dil olduğunu kanıtlamak istemiş, bunun için de bu eserini meydana getirmiştir. Eserin yazılmasının sebebi, o dönemde Türk aydınlarının eserlerini Farsça ile yazamaları ve Farsçanın edebi bir dil olduğunu zannetmeleridir. Nevai’, Türk şairlerindeki bu eğilime karşı çıkmış Türk şairlerinin şiirlerini Türkçe yazmaları gerektiğini savunmuş bu yüzden de bu eserini kaleme almıştır. [18]
HAMSESİ
Hayret-ül-Ebrar : Nevai'nin ilk mesnevisidir. Bu mesnevi 7976 mısradan oluşan , dünya ve cemiyet hayatıyla ilgili efsaneler, mesellerin ele alındığı Nevai’nin hamsesini oluşturan ilk mesnevisidir
Ferhat ile Şirin: Hüsrev ile Şirin olarak da bilinen meşhur aşk hikâyesini konu edinen mesnevisidir
Leyla ile Mecnun : Nevai’in üçüncü mesnevisini oluşturan klasik Leyla ile Mecnun hikayesini konu edinen mesnevisidir.
Sab'a-i Seyyare : Nevai, dördüncü mesnevisinde Behram -ı Gur efsanesini ele almıştır.
Seddî İskenderî : Nevai, beşinci mesnevisinde Zülkarneyn ile bütünleşen Büyük İskender ve dünyayı fethetme ve ab- ı hayatı bulma konulu efsanevî ve tarihi mesnevisinde , devlet, şah, halkın yönetilmesi, adalet, hakikat gibi konulara da değinmiştir.
NEVAİ’DEN İNCİLER
Eger bir kavm ger yüz, yoksa meningdür
Muayyen Türk ulusu hod, meningdür
Alıp men taht-i fermanımga âsân
Çerig çekmey Hıta’dan ta Horasan
Horasan dimegil Şiraz u Tebriz
Ki kılmış devrini kilkim şeker-rîz
Köngül bermiş sözümge Türk, can hem
Ni yalguz Türk belkim Türkman hem
Ni milk içre ki bir ferman yıbardım
Anıng zabtıga bir Divan yıbardım
Bu divan tuttı ol kişverni andak
Ki “Dîvân” tüzmegey “defter”ni andak
(Türk ulusu ister bir kavim isterse yüz hatta bin uyruk olsun gerçekte bunların hepsi benimdir. Ben çeri, (ordu) çekmeden Hıta (Çin) ülkesinden Horasan’a varıncaya kadar uzayan bölgelerdeki bütün Türkleri kendi buyruğumun altına aldım. Yalnız Horasan değil Şiraz (İran), ile Tebriz (Azerbaycan=Akkoyunlu) Türkleri çağını da benim kalemim şeker dökerek tatlı kılmıştır. Türkler benim sözlerime (şiirlerime) gönlünü kaptırmış, canını bile vermiştir.
Yalnız Türkler (Uygur, Çağataylı, Altınordulu=Kazan, Kıpçak) değil Türkmenler (Akkoyunlu ve Osmanlılar) de benim şiirlerime gönlünü ve canını vermiştir ve sözümü tutmuştur. Ben bu ülkeleri ele geçirmek için ferman göndermiş değilim; ancak bir Dîvân (şiirler) göndererek bu işi yaptım. Bu dîvân (devlet sınırlarını tanımayarak) ülkeleri öylesine tuttu ki hiçbir devletin idaresini düzenleyen Padişah ve vezirlerin toplu bulunduğu dîvân ile defterleri böylece sağlam zaptedip, düzene koyamaz. Benim dîvânım Cihangir padişahların divanından daha çok üstün bir gönül isteği ve gücüyle Türk ülkelerinihükmü altına almıştır) . [19]
Nevai’nin etkilendiği şairler daha çok Genceli Nizami , Emir Husrev, Cami, Sadi Şirazi , Hafız Şirazi ve F.Attar ’dır. Nevai’nin etkilediği alan ve şairler, çok daha geniştir. Türkistan ve Anadolu’da birçok şairler onun etkisi altında kalmışlardır. Fuzuli ve Nedim bunların başında gelir. XVI. yüzyıl şairlerinden Cemili onun divanına kafiye sırasıyla nazireler söylemiştir.[20]
KAYNAKÇA
[1] https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/12051,alisirnevaipdf.pdf?0
[2] (A. Nevâî, "Eserleri" 15. C. S. 153-155, Taşkent 1968) Türkiye Türkçesi'ne aktaran : Prof. Dr. Hüseyin Özbay, https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/12051,alisirnevaipdf.pdf?0
[3] (A. Nevâî, "Eserleri" 15. C. S. 153-155, Taşkent 1968) Türkiye Türkçesi'ne aktaran : Prof. Dr. Hüseyin Özbay, https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/12051,alisirnevaipdf.pdf?0
[4] Abdullah Alili, ALİ ŞİR NEVÂÎ’NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, https://www.academia.edu/5298992
[5] Abdullah Alili, ALİ ŞİR NEVÂÎ’NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, https://www.academia.edu/5298992
[6] Kahhar, Tahir.Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, C.15,s. 115, Ankara, 2003
[7] Abdullah Alili, ALİ ŞİR NEVÂÎ’NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, https://www.academia.edu/5298992
[8] Kahhar, Tahir.Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, C.15,s. 115, Ankara, 2003
[9] A. Nevâî, "Eserleri" 15. C. S. 153-155, Taşkent 1968) Türkiye Türkçesi'ne aktaran : Prof. Dr. Hüseyin Özbay, https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/12051,alisirnevaipdf.pdf?0
[10] Güney, Gizem, Hazar World, İnfomag Yayıncılık, İstanbul 2013
[11] A. Nevâî, "Eserleri" 15. C. S. 153-155, Taşkent 1968) Türkiye Türkçesi'ne aktaran : Prof. Dr. Hüseyin Özbay, https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/12051,alisirnevaipdf.pdf?0
[12] D. Semerkandî, "Şairler Bostanı", Farsça'dan Özbekçe'ye çeviren B. Ah-medov, Taşkent 1981, s. 193)
[13] Hüseyin ÖZCAN, TÜRK,DÜNYASININ BİLGESİ ALŞ ŞİR NEVÂÎ, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20DILI/
[14] https://edebiyatvesanatakademisi.com/divan-nesri-mesnevi-tarih/alintilarla-muhakemetu-l-lugateyn-icerigi-onemi-ve-a-sir-nevai/1009
[15] https://edebiyatvesanatakademisi.com/divan-nesri-mesnevi-tarih/alintilarla-muhakemetu-l-lugateyn-icerigi-onemi-ve-a-sir-nevai/1009
[16] Abdullah Alili, ALİ ŞİR NEVÂÎ’NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, https://www.academia.edu/5298992
[17] https://edebiyatvesanatakademisi.com/divan-nesri-mesnevi-tarih/mec-lisu-n-nef-is-edebiyatimizda-ilk-tezkire-ali-s-r-nev/1228
[18] https://edebiyatvesanatakademisi.com/divan-nesri-mesnevi-tarih/alintilarla-muhakemetu-l-lugateyn-icerigi-onemi-ve-a-sir-nevai/1009
[19] M.Fahrettin KİRZİOĞLU: Türk Dili Dergisi, C. XV, S. 173, Şubat 1966 ,, s.313.
[20] Turan CAN, TÜRKİSTAN’DA TÜRKLÜK VE “ALİ ŞİR NEVAİ” https://www.altayli.net/turkistanda-
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın