Mantıku't Tayr Hakkında Alıntılar Attar ve Gülşehri

19.06.2011


 

GÜLŞEHRİ İLE ATTAR'IN MANTIK'UT TAYR ESERLERİ VE HAKKINDA BİLGİLER

 

MANTIK’UT TAYR edebiyatımızda yazılan ilk mesnevilerden biridir. Aynı zamanda tasavvufi düşünceleri açısından ve sembolik ifadeleri bakımından da Divan şairleri üzerinde oldukça tesirli oluş, Divan Şiirimize ve Divan şairlerine kaynaklık etmiş başlıca eserlerden biridir. Bu bakımdan bu eser divan şairlerimizi, divan şiirimizi anlayabilmek ve Tekke ve Zümre Edebiyatı ile  Tasavvuf edebiyatımızdaki düşünceleri idrak edebilmemiz açısından hayli önem taşımaktadır.Mantıku't-Tayr (Farsça: Kuşların Diliyle veya Kuş Dili) İranlı sufi şair Ferîdüddîn-i Attâr tarafından kaleme alınmış bir manzum eserdir. Feridüddin Attar, Ömer Hayyam, Hacı Bektaşi Veli’ni  de doğduğu ve yetiştiği kent  olan Nişabur ’da 1120’da doğmuş ve muhtemelen 1194’da vefat etmiş ünlü bir sair ve mutasavvuftur. [1]

Hekim ve eczacı olmasından dolayı Attar olarak anılmaktadır. Tac’ül Ârifin Necmettin Kübrevi’ye bağlı olmakla birlikte; benimsediği tasavvuf anlayışı bir sistemden ziyade İsrâki’dir. Mevlânâ,  Şeyh Gâlip ve diğer mutasavvıflar tarafından yüceltilen Attar, çoğu günümüze kadar ulasan pek çok eser bırakmıştır. Adı Muhammed'dir. 6 Şubat 553' te Nişabur ’a  bağlı Kedken 'de doğmuş, 10 Cemâziyel âhir 627' de Moğollar tarafından öldürülmüştür.

Şiirlerinde "Attâr" ve "Ferîd" mahlâslarını kullanmıştır. Yirmi-yirmi beş yaşlarında Tasavvufa intisap ettiği bilinen Attâr, aklî ve naklî ilimlerde yetişmiş büyük bir âlimdir. Mantıkut'tayr adlı eserinin dışında Divanı, Muhtarnâme, Esrarnâme, Hüsrevnâme (İlahinâme), Musibetnâme ve büyük sufilerin hayatlarının anlatıldığı Tezkiretü'l-evliya'sı vardır. Eserde Gazali'nin XII. yüzyılda yazdığı Risaletü't-tayr adlı eserden yararlanılmıştır. Attar’ın bu eserini Türkçeye tercüme eden tercüme ederken de kendisinden de pek çok şey katan ilk şairlerden biri de  Gülşehri ‘dir.[2] ( bkz Gülşehri Mantıku't Tayr Mesnevisi )

TÜRK EDEBİYATINDA MANTIK UY TAYR YAZANLAR

Mantıku’t-tayr adlı eserin aslı Feridüddin Attar’a ait olmakla birlikte eserin Anadolu ve Çağatay Türkçesine yapılan tercümeleri Anadolu’da yazılan ilk mesnevi örneklerinden de biridir. Eseri Anadolu sahasında tercüme eden ilk şair Gülşehri’dir. Ali Şir Nevai ise bu eseri Çağatay Türkçesine tercüme etmiştir. Gülşehri 'nin bu eseri ile  Aşık Paşa ‘nın yazdığı Garipname ve Hoca Mesut'un yazdığı  Süheyl ü Nevbahar adlı Mesnevileri ile birlikte Anadolu sahasında yazılmış ilk önemli eserlerdir. Feridüddin-i Attar’ın aynı adı taşıyan eserini aynı ad ile tercüme eden Gülşehri bu tercümede serbest davrandığı gibi eserin yapısını da değiştirmiş, eseri tercümeden ziyade telif bir eser haline getirmiştir.Attar’ın eserinin içyapısını değiştirmese de özellikle hikâyelerde farklı bir tutum izlemiş, Attar’daki hikâyelerin yerine başka hikâyeler koymuştur. O bu hikâyeleri çeşitli kaynaklardan aldığı gibi, kendisi de bizzat hikâyeler yazmıştır. Bu bakımdan Gülşehri, Türk edebiyatının ilk hikâye yazarı olarak karşımıza çıkar.[3]

Gülşehri'den sonra mantık'ut Tayrı kaleme alan diğer bir şairimiz Ali Şîr Nevaî ’dir.  Ali Şîr Nevâî , Attar'ın eserine nazire olarak Lisânü't-Tayr eserini kaleme almıştır. Gülşehri,  Mantıku't Tayr  adlı Mesnevisini Feridüddin-i Attar’ın aynı adı taşıyan eserinden almış ve tercüme etmiştir. Fakat  Gülşehri, Mantıku't Tayr Mesnevisini tercüme ederken, bu tercümede serbest davrandığı gibi eserin yapısını da değiştirmiştir.  Gülşehri bu eserini 717’de (1317) Türkçe’ye çevirmiş eser Manṭıḳu’ṭ-ṭayr veya Gülşennâme adı ile bilinmiştir. [4] Hemen hemen kendi gönlünce yaptığı bu değişikliklerde içyapı asıl olarak değişmese bile, özellikle hikâyelerde farklı bir tutum izlemiştir. Şair, Attar’daki hikâyelerin yerine başka hikâyeler koymuştur. O bu hikâyeleri çeşitli kaynaklardan aldığı gibi, kendisi de bizzat hikâyeler yazmıştır. Attâr’ın eserinin tercümesi olduğu sanılsa da aslında, Gülşehrî’nin de bizzat belirttiği gibi, eser aynı adı ve temel hikâyeyi barındırmakla birlikte bir tercüme değildir ve orijinal Mantık et-Tayr’ın içeriği eserde yoğun biçimde değiştirilmiş ve farklı kaynaklardan yeni içerikler eklenmiştir.

Bu bakımdan Gülşehri Türk edebiyatının ilk hikâye yazarı olarak karşımıza çıkar. Ayrıca Mevlana Celâleddin-i Rumî’nin Mesnevî-i Manevî’sinden aldığı ve tercüme ettiği beş adet hikâyeyi de göz önünde bulundurursak Türk edebiyatında Mesnevî’den tercümeler yapan ilk şair olarak görülür. [5]

Prof. Dr. Amil Çelebioğlu ’nun da belirttiği gibi, Gülşehri Aktar’ın eserini aynen tercüme etmez. Kendine göre konuyu işler ve bu işlemede keyfince seçmeler yapar. Gülşehri’nin 186 civarında hikâyeye yer veren Attar’ın eserinden aldığı hikâyelerin sayısı yedi tanedir. Gülşehri'nin eserinde Hayvan hikâyelerine de yer verilmiştir. Bu bakımdan Gülşehri Fabl yazan ilk şairidir. Tasavvuf edebiyatının başlıca eserlerinden olan Mantık-ut Tayr'da kuşlar ile ilgili bir hikâye kullanılarak, çeşitli semboller aracılığıyla tasavvufun temellerini, önemli prensiplerini ve Tasavvufi yaşam ile inancı anlatılmaktadır. Attar'ın Mantık-ut Tayr adlı Eseri,4724 beyitten oluşur.[6]  Gülşehri'nin eserinde ise 4437 beyit bulunur.

Attar ve Gülşehri Mantıku't Tayr Hakkında Alıntılar

Gülşehri Mantıku't Tayr Mesnevisi

Mantıku't Tayr'dan

Mantıku’t-tayr özge bir dildür Süleymân fehm ider bu remzi ‘Attâr-ı Nişâbûrî

MANTIK’UT TAYR KONUSU VE ÖZETİ FERİDÜTTİN ATTAR

Gülşehri Felekname Ve Diğer Eserleri

Gülşehri- Kerâmât-ı Ahî Evran ve Aruz-ı Gülşehrî

ŞEYH SANAN HİKÂYESİ HAKKINDA VE ÖZETİ

MANTIK'UT TAYR ÖZETİ

Kitapta kuşlar ile yapılan sembolik bir yolculuk ve bu yolculuk sonunda ulaşılan hedef anlatılır. Eserin en önemli iki fiğürü  Hüdhüd ile Simurg’tur. Hüdhüd  sırtında tarikat elbisesi ile tasvir edilirken Simurg Tanrı için bir sembol olmuştur.( BKZ Hüdhüd Nedir İbibik ve Hz Süleyman’ın Ulağı)   Kuşların her birinin zaafı kişinin tasavvuf yolunda o zaafa sahip olmasının kötülüğü ve sonuçları ile açıklanmıştır.

Hüdhüd adli kuş onların önderleri, kılavuzları, yani mürşitleridir. Aradıkları  Anka Zümrüd-ü Anka Simurg  adli efsanevî kuş, Allah’ı sembolize eder.

Mantık-ut Tayr, Allah'ın birliği, İslam dininin son peygamberi Muhammed'in methi gibi konulara sahip olan uzunca bir girizgâhın ardından kuşların kendilerine bir padişah seçmek istemelerinden bahseden bir giriş bölümü ile başlar. Kuşlar biraraya gelip her ülkenin padişahı olduğu kendi ülkelerinin de bir padişahı olması gerektiğini tartışırlar.[7]

Toplanan kuşlar içlerinde en bilge kuş olan Hüdhüd, padişahlarının Simurg kuşu olduğunu aktarır. Ve otuz kuş bir araya gelerek Simurg’a ulaşmak için yola çıkarlar. Giriş kısmında kuş topluluğundaki Hüdhüd, şu şekilde betimlenir: "Sırtında tarikat elbisesi, başında ise hakikat tacı vardı." Eserde Tanrı'yı sembolize eden Simurg kuşuna yapılan betimlemelerden biri ise şudur: "Kuşkusuz bizim de bir padişahımız vardır. O da Kaf Dağı'nın ardındadır." Adı Simurg'dur, kuşların padişahıdır. O bize yakındır lakin biz ona oldukça uzağız." [8]

Buradan sonra yol hazırlığı içerisindeki kuşlar tek tek tanıtılır. Örneğin papağan kendisinin Simurg'un dergâhına varacak takati olmadığını tek arzusunun ab-ı hayat olduğunu dile getirir. Kuşların tek tek özelliklerin tasavvufî tahlili sonrasında kuşlar yola düşerler. Hüdhüd Simurg'a ulaşmak için gidilecek yolu anlatır; aşılması gerekilen yedi vadi vardır, hepsi de çetindir. Vadilerin adları sırasıyla: Talep, Aşk, Marifet, İstiğna (ihtiyaçsızlık), Tevhid, Hayret, son olarak da Fakr ve Fena'dır.  Böylece kuşlar yola koyulur. Binlerce kuş olarak çıktıkları yola çıkmış ancak içlerinden sadece otuz kuş Simurg'un dergâhına ulaşmıştır.  Bu kuşlar Anka Zümrüd-ü Anka Simurg 'u gördüklerinde ise Simurg'un kendileri olduğunu fark ederler; dergâh aslında bir aynadan ibarettir.

ESERDEKİ VADİLER /MERHALELER[9]

·         Vadi : İstek

·         Vadi : Ask

·         Vadi : Marifet

·         Vadi : İstinga

·         Vadi : Vahdet

·         Vadi : Hayret

·         Vadi : Yokluk (Fenâ) , BEKA

Mantıku't-Tayr ve tasavvuf

Tasavvuf edebiyatının başlıca eserlerinden olan Mantıku't-Tayr, tasavvufî bir temaya sahip olmasının yanı sıra kişinin tasavvufa dair ve tasavvuf yoluna dair bilgi edinmesi açısından da önemlidir. Zira kitapta tasavvufun temel prensipleri, özellikleri, kavramları ve inanç yapısı açıklanmıştır. Hüdhüd sırtında tarikat elbisesi ile tasvir edilirken Simurg Tanrı için bir sembol olmuştur.

Kuşların her birinin zaafı kişinin tasavvuf yolunda o zaafa sahip olmasının kötülüğü ve sonuçları ile açıklanmıştır. Simurg'a ulaşmanın yolu olarak saydığı vadiler tasavvufta sıklıkla kullanılan kavramlardır ve bireyin tasavvuftaki yolculuğunun çeşitli kademelerini, makamlarını belirlerler. Her vadiyi açıklanırken aslında o makamın özellikleri ve zorlukları açıklanır.

Yolun sonuna varıldığında tasavvuftaki her şeyin Tanrı'nın bir yansımasından ibaret olduğu inancına dayanan bir şekilde dergâhın bir ayna olduğu ve Tanrı'yı sembolize eden Simurg'un da oraya varabilmiş (böylece Tanrı'da fena olmuş mutasavvufları sembolize eden) kuşlar olduğu görülür. Nitekim burada Attar bir kelime oyununu vurgulamak istemiştir: Simurg sözcüğünün başındaki si sesini Farsça "otuz" anlamına gelen si ile ilişkilendirerek vurgulamıştır. Bununla birlikte bu Simurg sözcüğünün doğru etimolojisi değildir. Sözcüğün kökeni Pehlevi dilinden "kartal" ve murg "kuş"tan oluşmuştur. Ayrıca Attar eserin sonunda kendisi hakkındaki bölümde kendini ve durumunu şöyle anlatır:

"Ey Attar! Her an âleme yüz binlerce sır miskleri saçıp durdun."

Aynı kısımda eseri için de şu tip ifadeler kullanır:

"Kitabıma dert gözüyle bak ki bendeki yüz dertten birine inanasın."

"Bu kitaba dert gözüyle bakan kimse, devlet topunu kapıp Hakk'ın huzuruna kadar gider."

"Bu kitap zamanın ziyneti ve süsüdür. Hem seçkinlere ve hem de avamdan insanlara Hakk' yolu görmeyi nasip eylemiştir."

Feridüddin Attar'ın bu eserini Mevlana’ya hediye ettiğine dair bir hikâyecik vardır: "Henüz küçük bir çocukken babası ile beraber Feridüd’din-i Attar’ın evinde misafir olan Mevlana Celaleddin-i Rumi, rüyasında nur yüzlü bir pirin, kendisine altı dallı bir gülfidanı verdiğini görür. Rüyasını anlattığında babası; "altı dallı gül, senin altı ciltlik bir kitap yazacağına işarettir” der. O anda orada hazır bulunan Feridüd’din-i Attar da; “Altı dallı güle kavuşuncaya kadar bu kitap ile meşgul olursunuz” diyerek Celaleddin’e, Mantık-ut-Tayr’ı hediye eder."[10] 

MANTIK’UT TAYRDAN ALINTILAR ( F.ATTAR )

Padişahın Acı Meyvesi

Güzel huylu bir padişah bir gün kölelerinden birisine bir meyve verdi. Köle meyveyi öyle güzel, öyle iştahla yemeye başladı ki sanki daha önce hiç öyle bir şey yememişti.! Kölenin ağzını şapırdatarak yemesine padişah da imrendi, yemek istedi. Dedi ki: ''Bir parçacık da bana ver, pek iştahlı yiyorsun, imrendim doğrusu!''

Köle padişaha da o meyveden bir parça sundu. Ama padişahın meyveyi ısırmasıyla kaşlarını çatması bir oldu: Meyve öyle acıydı ki! Dedi ki: ''A köle, bu işi başka kim yapar? Böyle acı bir meyveyi başka kim yer?''

''Şimdiye kadar elinden yüzlerce armağan aldım, yedim padişahım'' dedi köle. Hepsi de birbirinden lezzetliydi. Bir kerecik de elinden böyle acı meyve geldi diye hemen elimi eteğimi çekip suratımı buruşturamam ki! Hep senin nimetlerinle beslenip sana şükreden bana senin elinden gelen bir nimet nasıl olur da acı gelir?''

Meczup

Üstü başı çıplak bir meczup yolda acıkıverdi. Hava yağmurlu, pek de soğuk tu. O meczup yağmurdan kardan ıslandı. Ne sığınacağı bir yer, ne de bir evi vardı. Nihayet gide gide bir viraneye vardı. O viranenin içine adımını atar atmaz, damdan başına bir kerpiç düştü. Başı yarıldı, oluk gibi kanlar boşaldı. Meczup yüzünü semaya çevirdi,

Dedi ki: Daha ne zamana dek padişahlık davulunu vuracaksın? Kerpiçten daha iyi başımıza bir şey atman mümkün değil mi?  [11] (Attar 268. sayfa)

 

Kurdun Yediği Eşeğin Parası

Kariz'de yoksul bir adam vardı. Komşusunun eşeğini ödünç aldı. Değirmene gitti, güzelce uyudu. Adam uyuyunca, eşşek de başını alıp gitti. Kurt o eşeği parçaladı ve yedi. Ertesi gün oldu. Adam eşeğin değerini istedi. Her ikisi de yola düşüp, Kariz emrinin yanına vardılar. Durumu Emire anlattılar. Ona, 'bu bedeli kim ödeyecek'? Diye sordular Emir dedi ki: O kurdu aç bir halde ovalara başıboş salan. Her ikinizin de bedeli ondan istemesi gerekir.

SAKA

Bir saka, elinde su, yürüyordu, önünde giden başka sakayı gördü. Elinde su kırbası olduğu halde diğerinin yanına gitti ve ondan su istedi. Adam ona dedi ki: Ey hakikatten habersiz, şaşkın! Sende de aynı su var, güzelce içsene. Saka, Ey akıllı, sen bana bir su ver, çünkü gönlüm kendi suyumdan usandı, bıktı! Dedi.

Âdem cennetteki tek düze yaşamdan sıkıldı, yeni bir şey elde etmek için buğday yemeye cesaret etti. Bütün o eski nimetleri bir buğdaya sattı. Nesi var nesi yoksa buğday uğruna yaktı. Çırılçıplak kaldı, yine gönlüne bir derttir düştü. Yeni bir aşk geldi, kapısındaki halkayı çaldı. Aşk ayrılığına düşüp adeta yok olunca, eski de, yeni de gitti, o da yok oldu. Hiç bir şeyi kalmayınca, hiçlikle uzlaştı. Elinde ne varsa, hepsini bir hiç uğruna kaybetti. Varlıktan bıkıp usanmak ve ondan vazgeçmek, ne bizim işimizdir, ne de başkalarının.

GÜLŞEHRİ'NİN: Mantıku't Tayr'ından beyitler

Böyle giç irmeye ahşama seher
Bu gice rûzı kıyametdür meğer.

Bu gicenün yok mudur yâ Rab güni
Böyle uzun görmedim her giz düni.

Çok riyazetde geçirdüm giceler
Görmedi bu gice gibi kocalar.

Uşbu od kim gönlüme düştü benüm
Mûm gibi yandı kamu canûm tenüm...

 

KAYNAKÇA

[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/nisabur-sehri-ve-siirlerde-nisabur/134154

[2] Kemal Yavuz, Gülşehri’nin Mantık’ut-Tayrı,e-posta: [email protected]]]

3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/attar-ve-gulsehri-mantiku-t-tayr-hakkinda/74459

[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/gulsehri-mantiku-t-tayr-mesnevisi/76287

[5] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/gulsehri-hayati-edebi-yonu-eserleri/74272

[6] https://tr.wikipedia.org/wiki/Mantıku't-Tayr

[7] Feridüddin Attar. Mantıku't-Tayr. Tercüman: Sedat Baran. Antik Şark Klasikleri; Lacivert Yayıncılık. İstanbul, 2007

[8] Feridüddin Attar. Mantıku't-Tayr. Tercüman: Sedat Baran. Antik Şark Klasikleri; Lacivert Yayıncılık. İstanbul, 2007

[9]  https://edebiyatsever.blogcu.com/mantiku-t-tayr-feriduddin-attar-turkcesi-gulsehri/2825334 )

[10] Mantıkut-Tayr Kuşların Diliyle, Feridüddin Attar, Çevirmen Mustafa Çiçekler, Kaknüs Yayınları, 2006)

[11] Mantıkut-Tayr Kuşların Diliyle, Feridüddin Attar, Çevirmen Mustafa Çiçekler, Kaknüs Yayınları, 2006). S 268

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar