Tabl Osmanlı da Davul Çalma Türleri Yerleri Amaçları Anlamları
Osmanlıca yazılışı : Tabl - طبل
Osmanlıca yazılışı: davul : طاوول
Davul sözcüğünün kökeni ve hangi dilde ortaya çıktığı tespit edilememiştir. Ancak, ilk çağlardaki ilkel toplumlarda bile, SÜMER, Antik Mısır , Asur, Çin, Uzakdoğu hatta Amerika yerlilerinde bile davulun kullanıldığı bilinmektedir.
En eski vurmalı çalgılardan biri olan davul, ahşaptan veya madenden silindirik bir şekilde imal edilmiş enli ve büyük bir kasnağın iki yanına deri gerilerek yapılan, bir tokmak ve bir çubukla vurularak çalınan bir çalgıdır. Davullar, eski devrin dünyasında önemli bir çalgıydı. Eskiden ordu, tarikatlar, mehteran bölükleri vb için çok çeşitli türlerde ebatlarda, çok çeşitli amaçlarla davullar yapılırdı.
Günümüzde mehter takımlarında, düğünlerde davul çalan davulcular tarafından kullanılmaya devam edilmektedir. Davulun müzisyenler tarafından kullanılan tiplerine ise bateri denmektedir.
Eski Devirlerde Davul ve Davul Türleri
Türklerin Saka ve Hunlardan beri davul kullandıkları, tef ve davulun şamanların kullandığı en önemli aletlerin başında geldiği bilinmektedir. Romalılara davul kullanmayı öğreten Hun ve Avar Türkleridir. Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügat-it-Türk de Türklerin savaş müziği geleneğinden savaşlarda çalınan davullar ve borulardan söz etmiştir. Eski Türkçede davul ile eş anlamlı olacak şekilde köbürge, küvgür, tuğ, tavul, tabıl (veya babl)[1] gibi sözcükler de kullanılmıştır. Türklerin 8. yüzyılda davula köbürge dediği, daha sonraları tuğ adınıda verdiği ve 11. yüzyılda ise davula küvrüğ dendiği yazılı metinlerden anlaşılır. Davul çalanlara davulcu, tabilzen, tabbal gibi adlar da verilmiştir.
Eski devrilerde davullar en çok ordu için lazımdı. Ordunun ihtiyaçların çok çeşitli davullar yapılırdı. Davulun büyüğüne (kös "küs*") denirdi. Kus – Kös ( Büyük Davul) . Kösler normal davulların sekiz on misli büyüklüğünde devasa davullardı. Kus veya kös denilen bu davullar fil, deve, at, katır veya arabaların üzerinde taşınır, hatta hangi hayvan üzerinde taşınacak ise ona göre o ebatta ve büyüklükte yapılırdı. Kösler,bu nedenle at (katır) kösü, deve kösü ve fil kösü gibi türlere ayrılırdı.[2] Köslerin en irisine “kûs-ı hâkanî, kûs-i gaza” savaş davulu denirdi.
Kûs-i rahîl, ise göç davullarına denirdi. Bu davullar, göç işareti, sefere çıkma işareti, geri dönüş, hücum emri, zafer ilanı, vb amaçları ile ilgili kullanılırdı
Kudüm - قودوم mehter takımlarında ve Mevlevi tekkelerinde kullanılan, metal kâseli küçük iki davuldan oluşan usul vurma çalgısıdır. Çiftenâra, dümbelek denilen çeşidine de nakkare نقاره denmiştir.[3] ( bkz Kudüm Nedir Küçük Davul Kös Nekkare )
Savaş safhalarında, kalelerde, derbentlerde, hanlarda ve kervansaraylarda çalan davulların çalış stilleri, ritimleri, çalış amaçları, zamanlamaları, davul türleri ile de belirlenen çeşitli adları, kullanım amaçları ve yerleri vardı. Bunlardan bazıları şunlardır. Eski devrin insanları çalınan davulların ritmine, türüne, amacına ve yerine göre bu ritimleri, ilan türlerini bilmek ve uygulamak zorundaydı.
Tabl-ı Beşaret: Bir kale fethedildiği zaman çalınan davullara denirdi. Kalelerin fethi, fetihname veya beşaret name denilen mektuplarla komşu hükümetlere ve şehirlere bildirilir, bu haber ş ise tabl-ı beşaret denilen davullar çalınarak halka ilan edilirdi. Mısır seferinde Tumanbay ele geçirildiği zaman Yavuz Sultan Selimin huzuruna “tabl-ı beşaret” gümbürtüleri ve top gürültüleri arasında törenle çıkarılmıştı.
Tabl-ı Cenk: Savaşın başladığını köslerin de iştiraki ile ilan eden davul. Saf vuruşu da denilen bu davul çaldığında asker, savaş düzenine girere ve safları oluşturdu.
Tabl-ı Asayiş: Çarpışmanın bittiğini askerin yerinde kalması ve asayişi sağlamak için sabaha kadar beklemesini ilan eden davul.
Tabl-ı cenk-i harbi: savaş veya zaferden sonra cenk-i harbi davulları çalınarak divan kurulurdu.
Tabl-ı Derbend: Kale, derbent, han, kervansaray, külliye, arasta ve bedestenlerin giriş çıkış saatleri, gitiş ve çıkış yasakları vb tablı derbent denilen davul ritmi ile ilan edilirdi.
Tabl-ı Ordugah Nöbetleri: Ordugahlar, karakollar ve kalelerde nöbet tutanların uyumaması için çalınan davul ritmi. Davullar bu ritimde çalarken nöbetçiler “ yektir Allah” diye cevap verip uyanık olduklarını belli etmiş olurlardı.
Tabl-ı Lağım: düşmanın, kale duvarlarını yıkmak için lağım kazıp kazmadığını anlamaya yarayan hassas davullara denirdi. Tabl-ı Lağım denir. “Tabl-ı Lağım davulları dikili iki ağaç üzerine konulur, üstüne çomağı bağlanır, tokmak titrerse düşmanın lağım kazdığı anlaşılırdı. Türkler bu yöntemi Kanuni Sultan Süleyman’nın Rodos kuşatmasında bulmuş ve uygulamışlardı”[4]
Sancak ve Davul
Sancak, davul ve menşur, padişahlık ve beylik alametlerinden biriydi. Selçuklu sultanı, Osman Bey’e davul, sancak ve menşur göndermiş Osman Bey ‘de ı davulu çaldırarak beyliğini ilan etmişti. 1299
KAYNAKÇA