YAVUZ SULTAN SELİM TÜRKÇE VE FARSÇA DİVANI

22.11.2014

 

 

Edebiyatı çok seven yavuz’un Türkçe ve Farsça olarak iki divanı vardır. Farsça divanında üç yüz gazeli bulunmaktadır. “Yavuz Sultan Selim Dîvân’ının Farsça olarak ilk baskısı 1888-89’da İstanbul’da yapıldı. İkinci Farsça baskısı ise Alman İmparatoru’nun emri ile 1904’de Berlin’de yayınlandı. Farsça olarak üçüncü baskısı ise İran’da gerçekleştirildi. Bu bütün şeklinde basılan dîvânların dışında İstanbul’da Kadîrî Şeyhi Şeyh Vasfî tarafından Dîvân’dan yaptığı seçmelerin tercümesi ile oluşturduğu ve “Bârika” ismini verdiği bir eser de mevcuttur.”[1]

 

 Türkçe Divanı 1904’de Almanya imparatoru “İkinci Vilhelm”in emri ile   Strasburg Üniversitesi Şark dilleri profesörü; (Pavl Horn)  yedi nüshayı  karşılaştırılarak hazırlamış,  Berlin Devlet Matbaası’nda tertip edilip basılan bu enfes nüsha II. Abdülhamîd’e hediye  edilmiştir. [2]

 

Çağatayca şiirler de yazan Yavuz devrinin önemli şairlerindendir.[3]  Prof. Ali Nihat Tarlan,  II. Wilhelm tarafından Berlin Devlet Matbaasında büyük boy olarak yapılan bu mükemmel [4]  baskıdan faydalanarak  “Yavuz Sultan Selim Divanı” nı hazırlamış ve 1946 yılında İstanbul Ahmet Halit Kitabevi tarafından Latince ve günümüz Türkçesi ile yayınlanmıştır. 1946 yılında basılan Ali Nihat Tarlan’ın bu çalışmada divanın orijinal harflerle metni ve transkribi olmayıp sadece tercümesi yayınlanmıştır. [5] Tarlan’ın bu çalışması tek ve mükemmel metindir.  Yavuz’un divanında 2 münâcât, 1 nât, 333 gazel bulunmaktadır.”[6]

 

 

Şiirlerinde ki hayal ve Şiirde Ahenk unsurları çok kuvvetlidir. Selimi mahlasını kullanmıştır. “ Cihanda bana Vatan aşkı kâfidir”  diyen şairin şiirlerinde sert mizacıyla çelişkili hassas ve incelikli ruhunun örneklerini, cihan zapt etmek kendine cihanı yurt etmek isteyen cihan hükümdarı olmak arzusunun izleri gözükür. Sert mizaçlı bir harp adamı olmasına rağmen ruhunun inceliklerini ortaya koyan şiirler yazmıştır. Vatan sevgisi ve cihan hâkimiyeti ideali şiirlerine de yansımıştır.[7] İnce ve hisli şiirler yazmış olup, seferde de şiirle meşgul olmuştur. Yavuz’un  Kadı Burhaneddin   ’in şiirleri gibi temiz, duru ve çağının şairlerine nazaran anlaşılan bir Türkçe ile yazdığı sade bir dili vardır.

Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş
Bir veliye bende olmak cümleden âlâ imiş.

 

Türkçe nazımları az ise de Farsça olarak yazdığı birçok şiiri vardır. Kendi el yazısıyla yazmış olduğu Farsça manzumeler Topkapı Sarayı arşivinde bulunmaktadır. [8]

 

 

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

FELEK- TUYUG

Merdumu dideme bilmem ne fusun etti felek
Giryemi kıldı füzun eşkimi hun etti felek
Şirler olurken pencei kahrımdan lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek

Fâ’ilâtün / Fe’ilâtün / Fe’ilâtün / Fe’ilün

Muhabbet şahının bir bende-i fermanıyız cana
Gedayı gûyu  alemin sultanıyız cana

———–

Ref edince masivayı nuru hak eyler zuhur
Maksat kalbe böyle incila vermektedir.

———–

Biz bülbülü muhriki dem-i gülzarı firakız
Ateş kesilir geçse saba gülşenimizden

Cihanın gerçi nuş ettim yedi tastan zehrini
Velakin zehri katilden yine buldum meğer kahren

Benim şol dilberi râma habibi gülzarımdır.
Enisim, munisim, yarim azizim  gam küsarımdır.

Edirnem, Stanbulum kalanam Bursam Engürüm
Sinayılı Kayseri rumun acaip şehriyarımdır

Semerkant ve Horasanım Rey ve Şiraz ve Bağdadım
Hucend ve Belh ve Tebrizim Mısır tahtında varımdır.

Irakım hem Sfahanım Demeşkim, Bosna pazarım
Benim Çin ile Maçinim Cezirem siz varımdır.

Yavuz’un Kardeşi Şehzade Korkut da şairdi ( HARİMİ ) mahlasını kullanırdı.

Ey gönül halin nedir kim böyle zar oldun yine
Bülbülü şevki gül ruyu niğar oldun yine

Buyu vuslat mı erişmiştir dimağına bugün
Harimi çuşa gelip bi karar oldun yine


DİDAR OLUR (Ayaklı Semai- satranç)

Sanma sakın herkesi sen sadıkane yar olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyar olur
Sadıkane belki ol âlemde bir serdar olur
Yar olur ağyar olur serdar olur didar olur


“BENİM” REDİFLİ GAZELİ

Gözlerimden aktı deryalar gibi, yaşım benim
Dostlar çok nesne gördü onmadık başım benim.

Geçmek için seyl-i eşkimden hayalim askeri
Bir direkli iki gözlü köprüdür kaşım benim.

Her gece altun benekli asmaniler giyip
İşbu çarh-ı pire-zen olmuştur oynaşım benim.

Ben geda gurbet diyarında kalırdım yalınız
Mihnet ü derd ü bela olmasa yoldaşım benim.

Ey felek dokuz dolu cam içmeyince Han Selim
Dehr içinde olmadı hergiz ayaktaşım benim


MURABBA

Gözlerun fitnede ebrun ile enbaz mı ki
Dil asılmağa iver zülfuna canbaz mı ki
Bizi kahr eyledüğün lûtfuna ağaz mı ki
Neyiki şive mi ki cevr mi ki naz mı ki

Dili sayd etmede alem bilür üstadlığun
Key sakın aleme yayılmaya bidadlığun
Bilmezem sırrı nedür bilmişiken yadlığun
Neyiki Şive mi ki cevr mi ki naz mı ki

Dil nedür nesnemi var aşk odına yakmadı’un
Aşk zencirine gerden mi kodun takmadığun
Beni Gördükde yüzin dönderüben bakmadığun
Neyiki şive mi ki cevr mi ki naz mı ki

Bu selimi kuluna cevri revan eyledüğün
Bunca sıdkun reh-i aşkında yalan eyledüğün
Yüzini gösterüben yine nihan eyledüğün
Neyiki Şive mi ki cevr mi ki naz mı ki[9]

 

Selīm-nāme’ de Yavuz Sultan Selimi ölüm döşeğinde gösteren minyatür, 16. yüzyıl

 

Yavuz Sultan Selim Selimi TÜM  Şiirleri

 KAYNAKÇA

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar