Aşık Garip Hikayesi Osmaniye Varyantı

26.07.2012



 (Gavurdağlarının efsane hikayesi)OFAD ( Osmaniye Folklor Araştırmları Derneği) Arşivinden


Kaynak kişi merhum: Nihat AKICI

 

         Âşık Garip Tivriz’de yaşayan bir kişi. Tivriz’in şahının da Şahsanem isminde bir kızı var. Tivriz şahının da bir gardaşı var. Şahın vezirinin de Şahveled isminde bir oğlu var. Bu, şahın gızı Şahsenem’e aşık. Âşık Garip de talip, Şahveled de talip. Şahın gardaşı düğür gidiyor, gardaşının yanına. Şahveled için. Şah da gızını Şahveled’e vermiyor. Orda sayılan sevilen orta halli bir insan Âşık Garip. O da düğür gidiyor. Âşık Garip’e veriyor.

            Aradan bir müddet geçtikten sonra herkesin gittiği gibi onun da Halep’i bir gezip gelesi var.

            “Ben de bir Halep’e gidicim.”

Diyor. Şahsanem’de:

            “Gitme Âşık Garip, gitme!”diyo.

            “İlle de giderem!”

diyo. Eşyalarını toplayıp hazırlanınca Şahsanem Âşık Garip’e şöyle söylüyo:

 

Gitme Garip gitme yolla haremi

Arap vurur, Türkmen alır paranı

Sen gidersen kimler sarar Sanemi

Gitme garip gitme gal burada burada

 ............

Senem:

 

Git Garipim git Halep’ten öte

Sevdiğim aklıma getirmem hata

Eğersiz bu tatsız küheylan ata

Bin Garipim sağlığnan gidesin

Diyerek söyleşirler. )

            Garip yola çıkar. Tabi üç gün, beş gün. Halep’le Tivriz’in arası uzak. Garip süre süre Halep’e ulaşır. Halep’e varır. Sağda solda dolaşır. İşte gahvelerde, hanlarda –eskiden şimdiki gibi otel mi var- Bütün garipler gahvelerde, hanlarda eğlenir. Garip Ozandede adında bir gahveye yerleşiyor. Orda çalıp söylüyor. Bir âşık gelmiş diye millet başına birikiyor. Orda bir şeyh var, zengin arap beyi, Garip’e rastlıyor. Garip’in her türlü halı, ahlakı, hareketi hoşuna gidiyor. Garip’i evine davet ediyor. Şeyhin de güzel bir gızı var, okumuş. Garip’in hoşuna gidiyor, orda yıllarca galıyo. İşte ahverye gidiyo, eve gidiyo. Zaten o arap şeyhi zengin bir adam yanında başka adamları, işçileri de var. Garip’in arkadaşlık yaptıkları da var. Orda yıllar geçiyor.

            Biz gelelim Tivriz’de Şahsanem’e. Şahveled artık sabrı galmıyo, duramaz oluyo. Aradan yıllar geçiyo. Garip de gelmeyince ben gene bu amcamın gızı Şahsanem’i alırım diye düşünüyor. Gendine uygun bir gaç gişi gandırıyo. Birlik oluyorlar, bir adam buluyorlar. Kimsenin tanımadığı bir adam.

            “Sen şimdi Halep’ten geldin. Âşık Garip orada öldü.”

diyorlar. Bir de ganlı gömlek uyduruyorlar.

            “Sen şimdi bu ganlı gömleği götür Şahsanem’e ver!”diyorlar.

            “Ben gelirken üç günlük ölüydü. İşte benle saldılar. Garip Halep’te öldü. Böyle söyle!”

diyorlar. Adam ganlı gömleği alıp Şahsanem’e varıyo:

            “Ben gelmeden üç gün evvel Âşık Garip Halep’te öldü. Başınız sağ olsun!”

diyo. Tabi bu adamın yanında yalanı uyduranlardan bir gaç adam daha gidiyo.

            “Bir gaç gün sonra da düğürcü giderik!”

diyorlar. O adamlarınan varıya gömleği getiren adam. Şahsanem bunu görünce inanmıyo. Şöyle söylüyo:

Hilali de benim galbim ilerli

Garip benim başım neden belalı

Üç gün oldu derler garip öleli

Görmeyince gönül yardan ayrılmaz

 

Metine de deli gönül metine

Âşık olan gül gönderir dostuna

Serini de musalla daşının üstüne

Sermeyince gönül yardan ayrılmaz

Şahsanem böyle söylüyo. Bunun üzerine adamlar dağıldılar. Şahsanem’de yerinde galdı. Aradan bir gaç gün geçince –on, on beş gün- tekrar toplandılar. Şahın yanına vardılar.

            Biz Allahın emriynen gızın Şahsanem’e düğürcü geldik. Şahveled için. Gardeşinin oğlu için!”

dediler. Şah yine vermedi. Bir daha gittiler, yine vermedi. Şahın önünden geçemediği bir adam varmış çok sevdiği. O adamı buldular, getirdiler. Şah bu adamı görünce:

            Ne deyim? Çok gelenler oldu vermedim. Senin değneğinden atlayamam.”

Dedi. Bu gızı Şahveled’e verdi. Ondan sonra Şahsanem’i çağırttırdı.

            “Gızım gel! Ben seni amca oğlun Şahveled’e verdim. Ne diyon?”

dedi.

            “Baba ölsem de varmam Şahveled’e!”

dedi, varacaksın, varmam, varacaksın derken:

            “Kendimi öldürürüm gene de varmam Baba!”

dedi bunun üzerine Şah gızıştı, gızını garşısından govdu. Gız da küstü. Gizlice bohçasını toplayıp Âşık Garip’in bir yaşlı anası bir de bacısı vardı. Onların yanına geldi.

            “Ana ben senin külüne, toprağına muhtacım! Benim başka sığınacak bir yerim kalmadı. Ben senin yanına geldim.”

dedi ve oturdu. Bunun üzerine garı:

            “Yavrum ben kendime bakamıyorum. Ben biricik kızıma bakamıyom. Zaten canım sıkıntılı! Oğlum ölmüş balımda bu telaş var. Ben senin nasıl gahrını çekeyim. Sen bir Şah gızısın yavrum!”

dediyse de

            “Yok ana ben buradan başka bir yere gitmem. Ben senin yanında galacam!”

diye rica etti. Kızı da dedikine:

            “Ana galsın! Gardaşımın yadigârı, burada dursun!”

dedi. Bunların evinin yanında konup oturacak, dinlenecek bir gonak yeri vardı. Bu gonağa –garının evinin yakınlarına- bir kervancı geldi. Oraya gondular. Şahsanem bunları gördü. Gız:

            “Ana bu kervancıların gulağı delik olur. Bunlar her şeyden haberdar olur. Gel gidek şunlardan oğlunu sorak.”

            “Yok yavrum! Benim gımıldamaya halim yok. Ben gitmem, benim oğlum ölmüş. Kimi kime sorum.”

dedi. Garı inatlaştı. Gız ana galk gidek dediyse garı gitmedi. Şimdi aldı Şahsanem bakalım garıya ne dici:

Anam sen yanıma niye gelmiyon

Gelip de gönlümün gamını almıyon

İçerim yanıyo neden bilmiyon

Galk anam oğlundan haber soralım

 

Âşık olan Hakk’a tapar dediler

İyi olan gönül yapar dediler

Hatır güden Kabe yapar dediler

Galk anam oğlundan haber soralım

 

Ben Sanemi okurum da yanarım

Ben Garip’in aşkıynan gezerim

Yedi yıl bitti daha gözlerim

Galk anam oğlundan haber soralım

 

Neyse garıyı halına goymadılar. Gız bir yandan Şahsanem bir yandan garıyı gollarından tuttular. Adamlara doğru götürdüler. Bezirganbaşı dedikine:

 

            “Arkadaşlar bir garı getiriyorlar. Heralde bunlar fakir. Şu parayı alın da verin!”

dedi para verdi bezirgan. Adamın biri verdi:

            “Garı ana bezirganbaşı bunu gönderdi. Bunu al harca!”dedi

            “Oğlum ben para istemiyom!”

dedi adam geri gitti. Heralde assındı diye biraz daha getirdi para. Gene almadı.

            “Oğlum ben para istemiyom ben oğlumu yitirdim!”

dedi. Vardı bezirganbaşına söyledi adam. Böyle böyle söylüyo bu garı dedi.

            “Hele gelsin garı! Bir perde gerin önüme anlar beni. Ben onları görmeyim. Derdini sorak bakim. Bunların heral büyük dertleri var.”

dedi. Bezirganbaşı el ettiler garıya:

            “Söyle bakalım garı! Ne diyon sen bana?”deyince:

            “Hocam dilden mi söyleyim, telden mi söyleyem?” deyince:

            “Garı telden söyle de ben de yazdırım. Derdin neyse tek tek anlayım.” dedi.

Tevrizden Tivlis’e oğlan getirdim

Ne ettim de sağ yanım yatırdım

Yedi yıldır ben oğlumu yitirdim

Söyle hocam şu oğlana tez gelsin

..........( Şiirlerin tamamı için Bkz. https://www.ofad.org.tr/site/component/content/105.html?task=view)

Bunu garı söyledi hoca yazdırdı. Ama bir şey anlamadı. Neyse garı gitti gızı geldi. Aldı şimdi garının gızı:

Hocam bir beZirgan hocası

Her hün gamlı şu göynümün gecesi

Ben Âşık Garip’in biricik nazlı bacısı

Söyle hocam gardaşıma tez gelsin

 .........( Şiirlerin tamamı için Bkz. https://www.ofad.org.tr/site/component/content/105.html?task=view)

Bu da getti, bunu da yazdı. Bundan da bir şey anlamadı. Şahsanem geldi. Şahsanem’in sesini duyunca:

            “Ulan perdeyi kaldırın bire! Bunun sesi daha değişik ben de görim, bu neciymiş?”

dedi. Perdeyi kaldırdılar şimdi aldı Şahsanem:

Ulular derler gaderdir gayıp

Hocam sana bir şey söylesem ayıp

Şahsanem’in nişanlısı o âşık garip

Söyle hocam nişanlıma tez gelsin.

Hoca dedi ki:

            “Bire gızım, Garip’i ne edicin, gurubu ne edicin. Seni altınlara, akçelere boğim! Bir oğlum var seni ona alim. Seni hatın edim, hanım edim. Sen nidicin Garip’i, gurubu!”

deyince tekrar aldı gız:

Sana diyom sana bezirgan hoca

Bir şey de söyleyim de gitmesin güce

Hocam ben değişmem altını tuza

Söyle hoca nişanlıma tez gelsin.

 

Şimdi aldı hoca:

Altın aynasını almış dizine

Sürmeler çekilmiş ela gözüne

Gız sen garşı çıktın benim sözüme

Söyleyim nişanlına durmasın gelsin

Hemen Senem goştu bezirganbaşının elini öptü.

            “Buyur gızım derdini söyle!”

            “Hocam, ben buralıyım. Nişanlıydım, benim nişanlım Halep’e gitti. Yedi yıldan beri gelmedi. Benim burada bir de emmimin oğlu var. Adı Şahveled. O da bana talipti, beni istedi babamdan. Babam da beni ona verdi. Ben de ona varmıyom. Bir de haber geldi Halep’den Âşık Garip ölmüş diye. Ben buna inanmıyom. Bu garı benim gayınvalide olucak bu da görümcem. Bunların evine gaçtım geldim. Şimdi de sizi burada görünce anam, bunların gulağı delik olur, bunlar her şeyi bilir, bunlar bezirgan bunlardan bir haber sorak diye geldik. Hocam! derdim benim bu. Hocam sen nereye gidiyon?”

dedi.

            “Biz haca gidiyok arkadaşlarla beraber.

            “Hocam Halep’ten doğru git hele. Varınca hayvan al kestir. Keçi al, koyun al, inek al, camız al; ne alırsan al. Kestir. İmarat çorbası yaptır. Garip, guraba gelsin, yesin. Beleş hayrat diye bağırttır. Bu yemeğe yedikten sonra şu altın tası al. Pekmez şerbeti yap. Tabi o zaman şeker meker yok. Yemekten sonra da köşe başlarında yok mu Şahsanem aşkına içen diye dellal çağırttır. Birisi gelip de ver içim Şahsanem aşkına derse onu tut. Ona sor. İşte Âşık Garip o olabilir. Hocam benim senden ricam budur. Hocam, para verim mi vermeyim mi?”

            “Gızım ben gendi kesemden senin bu dediklerini yaparım” der. Hoca tası öte yanına alır, yolculuğuna devam eder. Gızlar da garıynan evlerine gelirler. Hoca vakitten tez, tabi zamanında geç, kaç günde kaç ayda geldiyse Halep’e gelir. Bir hala giderler atlarını bağlarlar, develerini bağlarlar. Hoca gider, bir lokantayla anlaşır. Bir kasap bulur, birkaç tane hayvan alır. Lokantacıya yemek yaptırır. Hoca bu yemeği yedirmek için dellal çağırttırır.

            “Ne kadar garip, guraba varsa gelsin. Burada parasız, beleş hayrat”

diye dellal çağırttırır. Bu arada biz alalım haberi Garip’ten. Garip, Şeyhin evinde yaşar. Tabi Şeyhin gızıynan da arası biraz iyi gibi. Yani Şeyhin içinden geçiyoki:

            “Ben bu Garip’e gızımı veririm. Gız da okumuş, Garip de aydın bir adam. Burada galır.”

diye ümitleniyor. Arap şeyhi. Garip de onun üzerinden yaşayıp gününü gün ediyor. Şeyhin gızını da alma taraftarı değil. İş böyleyken Garip, şeyhin adamlarından birini ihtiyaçlrını aldırmak için gönderiyo çarşıya. Adam parayı alıyo, çarşıya gidiyo. Varıyo ki adamın biri bar bar bağırıyo. Beleş hayrat! Gelin imarat çorbası yiyin, yemek yiyin diye. Adam da başlıyo yemeğe. Sıra şerbete gelince o dediği şeye de almıyo. Şahsanem aşkına içen yok mu deyince hoca, daha başka köşe başlarında içen yok mu diye bağırmaya dursun adam ordan goşuyo. Garip’in yanına geliyo.

            “Ne bu gardaş, soluk soluğa hani almadın mı benim istediklerimi?”

            “Lan Garip gardaş! Senin nişanlıyın adı neydi?”

            “Şahsanem idi.”

            “Ulan gardaş! Bir başı terlikli adam gelmiş çarşıya. Dünya aleme yemek yediriyo. Çorba içiriyo. Millet yiyordu ben de yedim o yemekten. Ardından da bir bal şerbeti yeptırmış. Einde bir altın tas yok mu Şahsanem aşkına içen diye köşe köşe geziyo. Ben de senin nişanlıyın adının Şahsanem olduğunu duydum. senden. Onun için goştum geldim.” diyo.

“Ulan Şahsanem mi? Hemen şu ayakkabılarımı bana ver.”

diyo. Hemen adam ayakkabıyı giydiğinen Garip şehre gidiyor. Garip:

            “Nerde, çarşının neresinde?”

            İşte filan yerde!”

            Garip goştu vardı ki hoca şerbeti ne kadar bağırdıysa da Şahsanem aşkına içen yok mu diye kimse gelipte ver de içim demedi. Yalnız gız demişti ki hocaya:

            “Kimse içmezse bu bardağı üç defa başında dolandır sen gendin iç. Allah sana bu hrcadığının mükafatını verir. hocam!”

dediydi. O gızın dediği aklına geldi. Kimse içmeyince hoca üç defa başında dolandırdı Şahsanem aşkına içti:

            “Arkadaş bana bir saz bulun!”

dedi, Hoca ordakilere:

            “Hocam saz yok ama aha bu tokaç!”

dediler. Hocanın eline bir tokaç verdielr. Şimdi aldı bakalım hoca ne dici:

Halep Halep derler geldim Halep’e

Seyreyledim onca güzelleri

Olanca malımı döktüm talana

Şahsanem Garip’in görmediniz mi?

......( Şiirlerin tamamı için Bkz. https://www.ofad.org.tr/site/component/content/105.html?task=view)

Şahsanem diyene kadar Âşık Garip zaten orda hazır bekliyo. Hocanın elinden tokacı şarpadanak kapıyo. Şimdi aldı Âşık Garip:

Sen mi geldin hocam bizim diyardan

Haber mi getirdin gül yüzlü yârdan

Düğünde m gördün hoca yoksa bayramda

Hocam söyle nasıl gördün Senem’i

 

Hoca aldı:

Ben de geldim oğlum sizin diyardan

Haberler getirdim o Senem yârdan

Ne düğünde gördüm ne bayramda

Ağlar, sızlar, karalar içinde gördüm Senem’i

Diyerek söyleşirler... ( Şiirlerin tamamı için Bkz. https://www.ofad.org.tr/site/component/content/105.html?task=view)

Hemen Âşık Garip topaçı atıp hocanın eline sarılıyor, elini öpüyor. Hocam anlat diyo nasıl gördün, noldu?:

            “Oğlum senin öldü haberin gelmiş. Yalan uydurmuşlar tabiki. Sen sağsın burada. Emmisinin oğlu varımış Şahveled. O da talipmiş gıza. Babası da ona vermiş. O da varmayınca babası da az etmiş. Anayın yanına gelmiş. Biz de oraya istirahat için gonduyuduk. Anan, bacın, bir de Şahsanem geldiler. Bize durumu anlattılar. Ben de söz verdim nişanlına. Bu yol üzerinden geldim. Sade seni arayıp bulmak için. Halalı hoş olsun oğlum! Ulaş Şahsanem’e!”diyo.

            “Haydi oğlum uğurlar olsun sana. Get ulaş nişanlına! Biz de Allaha ısmarladık. Biz de gedek hicazımıza!”

diyo. Hoca öte yandan yürüyo. Garip eve seyrediyo. Hemen eve varıyo. İşte öteberisini falan hazırlamaya çalışıyo. Bunu şeyhin gızı görüyo.

            “Ne o Garip?”

            “Valla memleke gedicim!”diyo.

            “Yav ne gidicin? İşte burada dursana!”

            “Yok haber geldi, gidicim!”

diyo. Gidenidi, gitmenidi. Garip’inen iyice çene dutuşuyorlar. Şimdi aldı bakalım ne diciler:

Hem okurum hem de yazarım

Aman kollarıma da inci mercan dizerim

Ben o şahsanemden de daha güzelim

Git garip gitme gal bizim evde

 

Şimdi aldı Garip:

Aman yerini sevdirde yaylanmazmış

Diliniz arap bir de anlanmazmış

İçinizde Garip eğlenmezmiş

Yol ver şahım yol ver eyleme beni

Aldı gız:

Okuyan okuya da Garip gurbanın olum talebe

Aman saçımın ucuna da astım kelebek

El sığdı da sen mi sığmadın Halep’e

Gitme Garip gitme gal bizim evde

diyerek söyleşirler.

Alıntı adresi: . https://www.ofad.org.tr/site/component/content/105.html?task=view

 

İlgili Linkler

 

 

Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, ebru, Fotoğraf, minyatür, hat, sedef, el işi, oya, bezeme, Telkari, kazaziye  benzeri çalışma  ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak ,  bize başvurarak ESA'da paylaşarak kültürümüze katkıda bulunabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected]



 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar