Jean De La Fontaine Ve Fablları
Jean de La Fontaine (d. 8 Temmuz 1621 Château-Thierry – ö. 13 Nisan 1695 Paris) yazdığı fabl eserleri ile tanınmış, Fransız şair ve yazardır.
1 673 senesinde Madam de la Sabliere’nin himayesine girerek burada ilim adamları, felsefeciler ve yazarlarla tanışmış İlk masallarını burada yazmıştı. [1]
Çağdaşları, La Fontaine ’i bir masal yazarı olarak görüyorlardı. Hâlbuki La Fontaine’nin yazdığı bu masallar oldukça farklıydı. La Fontaıne, insanlarla hayvanların davranışlarını birleştiriyor, hayvanlara ahlaki karakterler vererek türlerine ait özellikleri içerisinde insan karakterlerini tenkit ediyor ve ahlak dersi veriyordu. La Fontaıne’nin yazdığı bu türden masalların niteliği uzun zaman fark edilemedi. Hâlbuki La Fontaıne, Kelile ve Dimne ya Pancetantra da Ezop gibi fabl türünde hayvanla masallarından farklı olan kıssalar yazıyordu.
Teşhis ve intak sanatının özerliklerini kullanarak hayvanları kişileştirmiş ve onları insanlar gibi düşündürtüp, davrandırtarak, onları sosyal çevreler içindeki varlıklar olarak anlatmıştı. Üstelik amacı teşhis ve intak yapmak değildi ve amacı insanlara ders vermek, ahlaki öğütler çıkarmak, insanları eğitmek ve düşündürmekti. Ezop ve Kelile ve Dimne'den farkı ise La Fontaine manzum yazıyordu. Yani onun fablları özlü kısa etkili şekillerde yazılmış şiir şeklindeki fabllardı. Diğer yandan Hint Fablları gibi dini bir gaye de gütmüyordu. Hayvanlardan örnek göstererek insanları incitmeden tenkit ediyor, kusurlarını ortaya koyuyor veya hayvanlar kanalıyla insanlara dersler veriyordu. Kendisinin dediği gibi “insan eğitimi için hayvanları kullanmış‘tı “La Fontaine, kötüyü göstererek iyinin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Ancak şiirlerini okuyan çocuklarda herhangi bir açıklama yapılmazsa tam ters etkinin hâsıl olduğu da bir gerçekti.”
Kişilerini hemen daima hayvanlar arasından seçiyor olsa bile bazen insanları da olaylara karıştırıyordu. En çok da aslan, kurt, tilki, eşek ve horoz gibi hayvanları karakter olarak kullanmış, karga, tilki, çakal ve baykuşu da ihmal etmemişti. Ama asıl maksadı bu hayvanların şahsında kötüyü yererek iyinin ne olduğunu göstermek istemişti.
La Fontaine, toplam olarak 238 adet fabl yazmış bu fabllarını çeşitli dönemlerde 12 kitapta toplanmıştı. La Fontaıne’nin yazdığı fablların birçoğu da Beydaba ve Kellie Dimne gibi Doğu Edebiyatı kökenli fabllardı. Yazarın doğu edebiyatı fabllarından alarak şiir şeklinde yazdığı tam 18 fabl [2] olduğu tespit edilmişti. La Fontaine Hint fabllarından etkilendiğini kendisi de kabul etmiş; “Taklit ettim ama esir olmadan”[3]demişti.
La Fontaıne, bu manzum fabllarının ilk örneklerini 1668’de yazmış[4] ondan sonra iki defa daha, yeni fabllarını kitaplarda toplamıştı.
Türk edebiyatında ise Orhan Veli onun manzum fabllarının bir kısmını yine manzum bir şekilde Türkçe ‘ye çevirmişti.
FABLLARINDAN ÖRNEKLER
Hırsızlar Ve Eşek
İki hırsız, çaldıkları bir eşek yüzünden kavga etmeye başlamışlar. Hırsızlardan biri satalım, diyormuş; öteki ise satmamakta direniyormuş. Sonunda kavgaya tutuşmuşlar, Başlamışlar yumruk yumruğa kavga etmeye
Onlar sille tokat kavga ededursun, bir üçüncü hırsız gelmiş eşeği çekip götürmüş.
Eşek, bazen bir ülkedir. Hırsızlar ise krallar kadar savaşırlar, uğraş verirler; fakat aldıkları hiçbir ülke kendilerine kalmaz. Onlar savaşadursun, hatta üçü de savaşsın; bir dördüncü hırsız çıkar, üçünün de canına okur.
Yapılacak en güzel şey uzlaşmaktır. İnsanlığa faydalı olan en güzel şey ne ise onu yapmaktır.
Ne diyelim, anlayana…
Köylüyle Yılan
Bir zamanlar gayet merhametli, fakat buna karşılık biraz saf bir köylü varmış. Bir kış günü yolda gezinirken karların üzerinde bir yılan görmüş. Upuzun uzanmış karların üzerinde, kımıldayacak hali kalmamış. Ya öldü ya ölecek. Acımış yılana, alıp evine götürmüş. Ocağı bir güzel yakıp yılanı ocak başındaki bir minderin üzerine koymuş.
Soğuktan uyuşmuş olan yılan sıcağı görünce yeniden canlanmış. Canlanmasıyla birlikte başlamış ıslıklar çalarak başını kaldırmaya. Sonra da kıvrım kıvrım kıvrılarak atılmaya hazırlanmış.
Köylü yılanın kendisini sokmaya hazırlandığını görünce:
” Vay hain, demek benim iyiliğime karşı yapacağın buydu.” demiş. Hemen baltasını kaptığı gibi yılanı üç parçaya bölmüş.
Aslan Ve Fare
Günlerden bir gün ormanda aslanların en heybetlisi derin bir uykuya dalmış. Yuvasında mışıl mışıl uyurken birden bire sıçramış. Gözlerini açınca bir de ne görsün, yanı başında bir fare. Öfkeyle doğrulmuş, sen beni ne hakla uyandırırsın demiş ve tam da fareyi tuttuğu gibi ağzına götürürken farecik:
-Lütfen beni bağışla, bir gün mutlaka bu iyiliğinin karşılığını öderim demiş.
Aslan büyük bir kahkaha atmış. Haydi, bakalım öyle olsun, yoluna git demiş.
Gel zaman git zaman aslan avcılar tarafından yakalanıp iple bir ağaca bağlanmış. Onun kükremelerini duyan fare gelip ipi dişleriyle koparmış ve aslanı kurtarmış ve:
-Sana iyiliğinin karşılığını öderim dediğimde benimle alay etmiştin, demiş.
-Unutma ki bir farenin bile her zaman bir aslandan üstün yanları vardır.
Karga İle Tilki
Bir dala konmuştu karga cenapları;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı,
Ona nağme yapmaya başladı:
“-Ooo! Karga cenapları, merhaba!
Ne kadar güzelsiniz, ne kadar şirinsiniz!
Gözüm kör olsun yalanım varsa.
Tüyleriniz gibiyse sesiniz,
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.”
Keyfinden aklı başından gitti bay karganın.
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını, düşürdü nevalesini.
Tilki kapıp onu dedi ki: “Efendiciğim,
Size güzel bir ders vereceğim:
Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir,
Bu derse de fazla olmasa gerek bir peynir.”
Karga şaşkın, mahcup, biraz da geç ama,
Yemin etti gayrı faka basmayacağına.
(Orhan Veli ,La Fontaine’den, manzum Çeviri)
Kurt İle Köpek
Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmış. Hasta ve çok zayıflamış olan kurt, ayakta zor durabiliyormuş. Köpek kurdun bu haline çok üzülmüş. “Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?” demiş. “Herkes bizi düşman bilse de, biz uzaktan akrabayız. Doğrusu sana yardım etmek isterim.”
“Hiç sorma.” demiş kurt. “Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre avlanamadım. Şimdi iyileştim ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı artık. Ben de böyle aç susuz dolaşıyorum artık.”
“Sen hiç üzülme.” demiş köpek. “Ben sana yardım edeceğim. Bu akşam sahibimin düğünü var. Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara gel. Ben sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım.”
Birkaç gün boyunca köpek tarafından beslenen kurt, sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine kavuşmuş. Teşekkür edip vedalaştıktan sonra da ormana gitmiş.
Aradan yıllar geçmiş. Köpek iyice yaşlanınca sahibi onu dışarı atmış. Ormanda aylak aylak gezen köpek, eski dostu kurtla karşılaşmış. “Hayrola?” demiş kurt. “Çok perişan görünüyorsun.”
Köpek içini çekip; “Yaşlandım artık!” demiş. “Sahibimin işine yaramadığım için beni kovdu.”
Kurt; “biz eski dost değil miyiz?” demiş. “Şimdi yardım etme sırası bende. Hatırlasana, benim hayatımı nasıl kurtarmıştın? Hemen bir plan yapmalıyız. Tamam buldum! Senin sahibinin küçük bir çocuğu vardı değil mi? Şimdi ben gidip onu kaçıracağım, sen de geri götüreceksin. . Böylece sahibin seni el üstünde tutacak.”
Bu sözleri söyleyen kurt, kaşla göz arasında gidip, çocuğu ormana getirmiş. Köydeki herkes silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden, yaşlı ve işe yaramaz diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler.
Bu olaydan sonra yaşlı köpeğin itibarı öyle artmış ki, insanlar onun kahramanlığını yüzlerce yıl çocuklarına anlatmışlar.
Kurtla köpek arasındaki bu danışıklı dövüşü hiç kimse anlayamamış.
ADİL PAYLAŞMA
Aslan, kurt ve tilki arkadaş olup avlanmaya çıkmışlar. Günün sonunda, bir öküz, bir keçi ve bir de tavşan avlayan kafadarlar avlarını bir mağaraya getirmişler. Aslan kurda dönerek “Hadi bakalım!” demiş. “Şu hayvanları paylaştır da karnımızı doyuralım.” Demiş.
Kurt ezile büzüle: “Ey büyük sultanım.” Demiş. “Şu öküzü siz buyurun, keçi benim, tavşanda tilki kardeşin olsun.” Demiş.
Aslan birden çok kızmış. Ve “Bre küstah!” demiş. Sen kim oluyorsun? Ben varken sana pay etmek düşer mi?” Sonra da bir pençe darbesiyle kurdu yere sermiş. Bu kez tilkiye dönüp “Öyle aval aval bakma da paylaştır şu avları bakalım.” Demiş.
Tilki “Pay etmek haddim değil ama madem emir buyurdunuz söyleyeyim. Tavşan sabah kahvaltınız, öküz öğle yemeğiniz olur. Keçiyi de akşam yersiniz.” Demiş.
Aslan bu paylaştırmadan çok hoşlanmış ve tilkiye, bu kadar adil bir paylaştırmayı nereden öğrendiğini sormuş. Tilki de: “Yüce efendim!” demiş. “Şu haddini bilmez kurdun halinden öğrendim.” Demiş.
FABLLARLA İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ İÇİN TIKLAYIN
Jean De La Fontaine Ve Fablları Örnekleri
NÂZIM HİKMET LA FONTAİNE'DEN MASALLAR" ESERİNE DAİR İNCELEME
Pancetantra Kitabı ve Fabllarından Örnekler
Müzisyen Eşek- PANCENTANTARA’DAN
AÇ GÖZLÜ ÇAKAL Pancetantra'dan Fabl
Beydaba Vıshnu Şarman Kelile Dimne Pançatantra Fabl
Beydaba Kelile ve Dimne Hakkında Bilgiler ve Fabl Örnekleri
Fablın Dünya ve Türk Edebiyatında Tarihçesi ve Önemli Fabl Eserleri
AYI İLE İKİ ARKADAŞ Krılov Fabllarından
Fabl Nedir Tarihçesi ve Özellikleri
ŞEYTAN ve HANCI - Fabl Örneği- La Fontaıne’den
Kelile ve Dimne Fabl Kitabı ve Tarihçe
Fabl Nedir Yapısı Bölümleri Masal İle Fabl ve Örnekleri
KAYNAKÇA
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Jean_de_La_Fontaine
[2] Kelile ve Dimne, 2. baskı, Ömer Rıza Doğrul tercümesi, Ankara 1960, Maarif Basımevi, s. 41 – dip not
[3] https://www.nkfu.com/la-fontaine-kimdir/
[4] https://www.nkfu.com/la-fontaine-kimdir/