29.06.2018
En makbul la’l taşları Bedehşan dağlarında çıktığı için la’l taşına la’l –i bedehşan da denmiştir. Bedehşan dağları ve bölgesi ise Orta Asya da, Afganistan’ın kuzeydoğusunda Çin -Türkistan ve Hindistan arasındadır. Burası yüksek dağların olduğu, Taciklerin ve Acemlerin yaşadığı bir bölgedir. Doğal güzellikleri ve Hıta ve Hoten ülkesine giden yolların başında bulunması nedeni ile de önemlidir. Bu bölge, eski edebiyatta: Lâl taşlarının ülkesi, Hıta Hoten ülkesinin bir parçası, misk kokuları, misk ahuları, Çiği ve Yağma güzellerinin gezdiği bir ülke, çekik gözlü Hoten Ahularının avcısı Türkistan güzellerin vatanı olarak anılmıştır. [2]
Sormak ayb olmasın ey dilber-i şirin harekât
Leblerin lal’i Bedehşân mı yâ ab-ı hayat III. Murat
Bedehşan yöresi daha ziyada, kan rengi alev kırmızısı lâl taşlarının yurdudur. En değerli ve en çok La’l taşlarının bulunduğu diğer bir yer ise Siyam adasıdır. Efsaneye göre Hz Âdem cennetten kovulduktan sonra Siyam adasına gönderilmiş, gözlerinden döktüğü kanlı yaşlar la’ taşlarına dönüşmüştür. Bedahşan La’l taşları, yakutu, zümrüdü, diğer mücevherleri ile divan şairlerinin hayal ülkelerinden biridir. La’l taşı ise renginden dolayı sevgilinin yanağı, şarap, kan, kırmızı gül, yakut, mücevher, gözyaşına benzetilmiş ve bu kelimeler ile birlikte kullanılmıştır.
Mey midir ruhsârını mihr-i dırahşân eyleyen
La‘lini sâgar mıdır kân-ı Bedahşân eyleyen Nedim
Bâde-i la'l ile sâgar-ı rahşândır ruh
Pertev-i hüsniyile mihr-i dırahşândır ruh Meşhuri Ahmet (d. Selânik 1783- –ö.1857) Şiirleri
La’l taşı rengi ve değeri nedeniyle dilberlerin dudağına yapılan teşbih olmuştur. Dilberlerin dudakları, sakinin verdiği şarap la’l-i bedehşan gibidir. Dilberin la’l dudakları şeker gibi de tatlıdır.
Kamerdür alnun ey dilber velî la'lün şeker dirler
Saçun sünbül benün Hindû dişün dürrin güher dirler [3] Seyhoğlu Mustafa
Mutrıbın feyzini gör la'l-i şeker-hâyında
Ki nefes kand-ı musaffâ oluyor nâyında Nedim Şiirleri
Nâz olur dembeste çeşm-i nîm hâbından senin
Şerm eder reng-i tebessüm lâ’l-i nâbından senin Nedim
Eski edebiyata göre la’l taşı çıktığı yerden beyaz bir maden olarak çıkarmış ama taze ve kanlı bir ciğere batırılıp Güneşte kurutulduğu için kan rengine dönüşürmüş. [4]
Ma’deni la’l gibi çün ciğeri kan eyler. Fuzuli
La’l, dudağa teşbih olunca inciye benzetilen dişler ile birlikte de kullanılmıştır. Sevgilinin dudakları olunca da Ab-ı Hayat ile ilgili hale de gelir. Çünkü âşık için sevgilinin lâ’l renkli dudaklarından öpmek, o dudakları emmek Ab-ı Hayat suyunu içmeye benzetilmektedir.
Tut dilüni eyleme la'l-i leb-i cânânı medh
Bendeye lâyık degüldür eylemek sultânı medh [5] Adlî II. Bayezit
Renginden dolayı sevgilinin yanağı, aşığın yaralı ve kanlı bağrı da la’l taşına benzetilir.
La'l-i ruhsârın ki şekl-i gonca-i bâğ gösterir
Aks-i dâğ-ı sînemi san dâğ-ber-dâğ gösterir Meşhuri Ahmet (d. Selânik 1783- –ö.1857) Şiirleri
Lâ’l eski edebiyat olduğu gibi halk şiirinde de aynı özellikleri ile karşımıza çıkmaktadır.
La’l-i nabın yarin hokka feminden
Almasam incinir alsam incinir
Yıllarca ağlayup hicr ü gamından
Gelmesem incinir gelsem incinir [6] Aşık Ömer
Şarab-ı la'linin lezzeti dilber
Ne ab-ı Kevser'de ne Zemzem'de var
Mu'ciz'-i enfasın ey verd-i ahmer
Ne Mesiha'da var ne Meryem'de var Dertli ( Aşık Dertli ) Şiirleri
Her Kitabe Kim Leb-i La'lün Hadisin Yazalar
Rişte-i Can Birle Aşk Ehli Anı Şirazeler
Hadi Leyli Leyli Leyli Leyli Leyli [7] Elazığ Türküleri
İLGİLİ BAŞLIKLAR VE LİNKLERİMİZ
KAYNAKÇA
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın
Rahşan Laleci
6 years ago
Hacı Ali Düvenci
6 years ago