Şair Haşmet Hayatı Edebi Kişiliği

18.06.2011

 

 

1720 1730 yıllarında doğduğu sanılmaktadır. Asıl adı Mehmet’tir. İstanbul’da doğan Haşmet’in doğum yılı kesin olarak bilinmemektedir. Asıl adı Mehmet’tir ve babasının adı Ebulhayr Abbas Efendi’dir. [1]

Kazaskerliğe kadar yükselmiş olan Ebul Hayr Abbas Efendi oğlunun tahsiline çok önem vermiştir.  Babası.“Abbâs Efendi-zâde sanıyla tanınmış olan önemli bir müderristir.

Ebulhayr Abbas Efendi oğlu Haşmet’e İlk eğitimini bizzat vermiştir. Haşmet,  daha sonra devrin müderrislerinden Halilefendizade Mehmet Said Efendi’den dersler almaya başlamıştır.  [2] Haşmet aldığı bu sıkı eğitim sonrasında Arapçayı ve Farsçayı bu dillerde şiirler yazabilecek derecede öğrenir. Mehmet Said Efendi’ye sunduğu gazel ve kasideler ile kendini daha medresede iken tanıtmaya başlamıştır.

İlk Şiirlerini müderris ve Şeyhülislam Mehmet Said Efendi için yazmış bu şiirleri sayesinde de tanınmaya başlamıştır. Medreselerde Mülâzım olduktan sonra çeşitli medreselerde müderrislik yaptı. Daha sonra hâriç, dâhil ve sahna kadar yükselmiş ve bu rütbelerini talep etmiştir. Şairliğin yanı sıra ok atmada, kılıç ve tüfek kullanmada ustalaştığı Haşmet’in sporculuk yönünün de olduğu bilinmektedir. [3]

Gençlik çağlarında Koca Ragıp Paş 'nın himayesini kazanmıştır. Koca Ragıp Paşa ile ne zaman ve nasıl tanıştığı malum değildir. Aralarında geçen fıkralara bakarsak, Koca Ragıp Paşa,  Haşmet’i 9 yaşından itibaren tanımış; onun zekâsını ve nükteci kişiliğini sezerek yanına almıştır. [4]Haşmet’in Koca Ragıp Paşa’nın meclislerinde bulunduğu, dostluğunu kazandığı ve konağına teklifsizce girip çıktığı anlaşılmaktadır. Bilime ve Edebiyata büyük kıymet veren ve kendisi de önemli bir şair olan Paşa, Laleli’de halkın yararlanması için bir kütüphane yaptırmış Paşa , Fitnat Hanım  ve Haşmet arasında bu vesile ile kıymetli bir dostluk oluşmuştur.  ( bkz Şair Haşmet ve Fıkraları )

Koca Rağıp Paşa’nın himayesindeki yılları onun ikbal günleridir.  Fakat devrin ileri gelenlerine hicivler yazması onun bu rahatını bozacaktır. Hicivleri sonucu talihi tersine dönen şair Dürrizade Mustafa Efendi’nin şeyhülislamlığı sırasında Dürrizade’nin padişah III. Mustafa’yı  ikna etmesi sonucu önce Bursa'ya, sonra Rodos'a sürgün olarak gönderilmiştir.

Kaynakların hepsinde sürgüne sebep olan şeyin devlet ricalini incitmesi olduğu yazılıdır. Bursa'dan Koca Ragıp Paşa'ya yazdığı "Tevfik" redifli kasidesinde bu sürgünü hak etmediğini ve affını dile getirmektedir. Bursa da olduğu yıllarda babasının ölüm haberi gelir ve babasından kalan mirası çok kısa sürede tüketecektir. Koca Ragıp Paşa'nın III. Mustafa’ya ricasına rağmen affedilmediği ve Rağıp Paşa'nın Hünkâr tarafından azarlandığı kaydedilmektedir. (M.Orhan Okay, agy) 

Bursa’dayken, şehrin önde gelen Sanatçı ve bilim adamlarını etrafında topladı. Bu mahfilin en sadık simalarından biri, divanını tertip eden İmam-zâde Mehmet Said idi. Şâirin şiirlerini toplayıp bir dîvân şeklinde düzenlemeyi İmâm-zâde üstlendi. Kendisinden ancak kırk elli gazel ile birkaç kaside alabildi. Geri kalanını etraftan ve İstanbul’daki bazı ahbap ve akrabalarından temin etti. Haşmet'in divanı Bursa’da sürgündeyken 1761–1767 yılları arasında yazılmış olmalıdır. Divandaki en geç “tarih” 1762 olduğuna göre bu ihtimal kuvvetlenmektedir.

Bursa’da da " Kendi halinde olmayıp etrafa geşt ü güzar olan" Haşmet bu defa buradan da Rodos’a, İzmir’e ve tekrar Rodos'a sürgün edilmiştir. Haşmet Bursa da iken İmam zade Mehmet Said onun şiirlerini toplayarak bir Divan tertiplemiştir. M. Sait Beyden alınan bilgilere göre Haşmet bir Mevlevi’dir. Ok ve tüfek atma da hünerlidir. İyi kılıç kullanan bir şair olarak anlatılmıştır .[5]

Bazı şiirlerinde hayatının ve şahsî maceralarının izleri görülür. Kaynaklarda söz edilmemesine rağmen, Haşmet’in Halep’e gittiği şiirlerinden anlaşılmaktadır. Râgıb Paşa 1754-1755 yıllarında Haleb valiliğinde bulunduğuna göre belki de şair, bu yıllarda Paşa’ya refakat etmekteydi.

İstinye’de, Bursa, İzmir, Rodos gibi şehirlerde ikamete memur edilen şair, Milâdi 1768(Hicrî 1182) yılında Rodos’ta vefat etti.  Vefaaf ettiği Roos’ta Murat Reis Türbesi civarında bir yere defnedildi. [6]

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Divanında en eski tarih kasidesi 1756 tarihini vermektedir. Ayrıca 1730–1754 yılları arasında tahtta bulunan I. Mahmud’a bir kaside sunmuştur.  Haşmet,  o dillerde şiir yazabilecek kadar Arapça ve Farsçayı öğrenmiştir

Tezkireciler ve Mehmet Sait Efendi Haşmet'in hoş sohbet ve hazır cevap biri olduğu konusunda birleşirler. Sürgünlere yol açan hicivlerine divanında rastlanmamıştır. Hicivleri ile şöhret bulduğu yaygın bir kanaat olduğu halde birkaç müstehcen hicvi dışında pek fazla hicvi günümüze ulaşmamıştır. Fakat mecmualarda Fitnat Hanım ve Koca Rağıp Paşa ile aralarında geçen birçok latif Fıkralar yer alır. Bu Fıkraların bir kısmının yakıştırma olabileceği düşünülmektedir. Özellikle halk arasına yayılan kimi müstehcen fıkraların pek çoğunun yakıştırma olduğu şüphesizdir.

Haşmet daha ziyade bir nazire şairi olarak değerlendirilebilir. Bir çok şaire nazire yazmıştır. [7]Kasidelerinde, çağının birçok şairinde de görüldüğü gibi, NEFİ, etkisi hissedilmekle birlikte, yer yer  Nedim ve  Sabit’in etkileri de sezilmektedir. Çoğu nazire olan gazelleri için de aynı sey söylenebilir. Ruhta, duyuşta ve söyleyişte yalınlık, "külfetsizlik" gazellerinin ortak özelliği olarak belirmektedir. Haşmetin divanına bakıldığında pek çoğu nazire olan şiirlerinde Nef , Sabit, Koca Ragıp Paşa, Nedim  ve Naili Kadim'in tesirleri görülmektedir.[8]

Fakat Haşmet'in başarılı bir taklitçi olduğu da muhakkaktır. Şiirlerinden dünyevi zevklere meyilli olduğu sezilmektedir. Bursa'yı ve İstanbul’u anlatan bir kaç şiiri vardır. Bursa’daki Emir Sultan Türbesi, beraber yaylaya çıktıkları güzel, Keşiş Dağı, Bursalının destarı ve yürüyüşüne yalnızca birkaç şiirinde rastlanır. Şiirlerinde Atasözlerine ve deyimlere sık sık yer vermiştir. Sade olmaya yeltenen bir dili vardır. Bu bakımdan Haşmet'i mahallileşme Türki-i Basit cereyanı içinde olan şairler arasında görmek gerekir.

 

Nabi , daha çok da Ragıp Paşa etkisiyle söylemeğe çalıştığı biraz eleştiriye, biraz mizaha kaçan mısralarında da güçlü ve derin olamamıştır. Kişisel yaşantısındaki hoşluklarının Divan'ına yansımadığını görüyoruz. Haşmet’in ölümüne Ramiz, “gitdi Haşmet” ibaresiyle tarih düşürür. Tezkireci Ramiz, şairin vefatına bedâhaten düşürdüğü tarihi uzun uzun anlatır:

Dr. Mehmet Arslan-İ. Hakkı Aksoyak Haşmet Külliyatı adlı çalışmalarında Haşmet'in eserleri üzerinde bir çalışma yapmışlardır. [9]

ESERLERİ

 

DİVANI

Haşmet Divanı şairin ölümünden sonra İmamzade Mehmet Said Efendi tarafından hazırlanmıştır. ( bkz HAŞMET DİVANI)   Türkiye kütüphanelerinde on beş kadar nüshası bulunmaktadır. ( Dr. Mehmet Arslan-İ. Hakkı Aksoyak, a.g.e. )Mehmet Sait, Haşmet'in divanını hazırlarken Haşmet'ten sadece 40 50 gazel alabildiğini diğer şiirleri oradan buradan derleyip topladığından söz eder. Divanı 3000 beyittir. Divanında 19 kaside, 16 tarih, 5 tesdis, 8 tahmis, 256 gazel, kıtalar ve beyitler bulunmaktadır. Divanı 1257- 1861 Kahire Bulak Matbaasında basılmıştır. [10] Basılı Divan'ı dışında bir de Sûr-nâme (Vilâdet- nâme)'si vardır. Haşmet’in Divan'ındaki 228 gazelin 14'ü Ragıp’ın gazellerine nazire olarak kaleme alınmıştır. Haşmet’in, nazire gazellerinden başka, Ragıp Paşa için yazılmış üç manzumesi daha vardır. Bunların biri kaside, biri terkib-i bend şekillerinde övgü ve yakınma; üçüncüsü ise Divan'da "Be-nâm'-i Râgıb Mehmed Pâşâ" başlığını taşıyan "muammâ" manzumeleridir.[11]

Haşmet'in divanı hakkında Erciyes Üniversitesinde Haşmet'in divanı hakkında “Haşmet Divanı, Hayatı-Edebî Kişiliği- Eserleri ve Divanın Tenkidli Metni”, haz. Mustafa Aslan, yayımlanmamış doktora tezi, Kayseri: Erciyes ÜniversitesiYayımlanmamış bir doktora tezi hazırlamıştır.

SURNAME

III. Mustafa'dan önceki iki padişah (I. Mahmut ve III. Osman)'ın çocukları olmamıştı. Bu nedenle, Mustafa'nın 1759'da doğan kızı Hibetullah için, çağının birçok şairi tarihler düşürmüşler, kutlama manzumeleri yazmışlardı. Haşmet'in Sûr-naesi de bu mutlu olay münasebetiyle kaleme alınmıştı. Olayın doğurduğu genel sevinç ve yapılan eğlenceler Sûr-nâme'de oldukça canlı bir dille anlatılmıştır. Sûrname (diğer adı Vilâdetname-i Hümâyûn) isimli mensur-nazım bir eseri vardır. Bu, Koca Ragıp Paşanın isteği üzerine yapılan ve Sultan III. Mustafa'nın Hibetullah adlı kızının dünyaya gelmesi üzerine düzenlenen, on gün-on gece süreli şenlikleri anlatır.

İNTİSAB'UL MÜLÜK

İntisâbü'l-mülûk. Hâbnâme adıyla da bilinen yirmi sayfalık bu mensur eserinde Haşmet, III. Mustafa'nın tahta çıktığı gece gördüğü bir rüyayı anlatır. Bütün dünya hükümdarları sultanın maiyetinde çalışmak için şairin aracılığını istemektedirler. Haşmet onların bu isteklerini padişaha arz eder; padişah da ona "müfettişü'l-Haremeyn" görevini bahşeder.

VİLADETNAME- İ HÜMAYUN

Vilâdetnâme-i Hümayun, Koca Râgıb Paşa'nın tavsiyesiyle yazılmıştır. Mukaddime, altı bölüm (makale) ve bir hatime ile şenlik hazırlıklarını, tebrik merasimini, beşik ve esnaf alayını, bir belge değerinde canlı ve renkli bir dille ayrıntılı olarak anlatır. Eski harflerle yayımlanan Vilâdetnâme (İstanbul, ts.), daha sonra Reşat Ekrem Koçu tarafından sadeleştirilerek neşredilmiştir (İstanbul 1940).

SENED-ÜŞ ŞUARA

Senedü'ş-şuarâ. Bir mukaddime ile dört bölüm (fıkra) ve bir hatimeden meydana gelmektedir. Şiirin aslında Hz. Âdem'le başladığı, Kur'ân-ı Kerim’in birçok ayetinin aruz veznine tevâfuk ettiği. Cahiliye devri ve Asr-ı saadet şairleriyle İslâm büyüklerinin şiire verdikleri önem gibi konuları ihtiva eden eser şiirin fazileti ve Râgıb Paşa'nın meziyetleriyle son bulur

Haşmet Hayatı

 Haşmet ve Fıkraları

Haşmet'ten fıkralar

HAŞMET DİVANI

ANEKTODLARINDAN 

KOCAKARI KIŞI VE ÖKÜZ YELLERİ

Şair Haşmet, Koca Ragıp Paşa ile birlikte dolaşırlarken Şair Fitnat Hanımı hizmetçisiyle birlikte giderlerken görür. O sırada kocakarı soğuğu( berdelacuz) olduğu için hava çok soğuktur. Şair Haşmet, önleri sıra yürüyen Fitnat Hanım’ ı kastetmezmiş gibi

“Şu kocakarı yüzünden ortalık çok soğudu” der.

Fitnat Hanım bu lafın altında kalmaz. Kocakarı soğuğunun arkasından gelecek öküz fırtınasını kasteder gibi yaparak taşı gediğine kondurur:

“Merak etmeyin efendim arkasından öküz gelir” der. [12]

SİZİN SORACAĞINIZ 

Bir Ramazan günü III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Paşa Şair Haşmet'e hitaben: "Senin de borcun var mı Haşmet," diye sormuş ve ondan şu cevabı almış: "Evet Efendim, var."

"Ne kadar?" diye sorunca da: "Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş..." şeklinde cevap almış. Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarlamış sorusunu: "Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı onu soruyorum." Şair Haşmet, bu soruyu da şöyle cevaplamış: "Paşam oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız kul borcudur."

İlgili Linkler

 

 KAYNAKÇA 


[1] M.Orhan Okay, Haşmet, İslam Ansk., TDV. Yay., İst. 1997,C.16, Shf422-424 )

[2] M.Orhan Okay, Haşmet, İslam Ansk., TDV. Yay., İst. 1997,C.16, Shf422-424 )

[3] Mehmet Arslan, İ. Hakkı Aksoyak, Haşmet Külliyatı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Kütür Eserleri, ISBN 978-975-17-3408-2

[4] M.Orhan Okay, Haşmet, İslam Ansk., TDV. Yay., İst. 1997,C.16, Shf422-424 )

[5] M.Orhan Okay, Haşmet, İslam Ansk., TDV. Yay., İst. 1997,C.16, Shf422-424 )

[6] Dr. Mehmet Arslan-İ. Hakkı Aksoyak, Haşmet Külliyatı, Dîvân, Senedü’ş-şuara, Viladet-name, İntisabü’l-müluk,T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ,kulturturizm.gov.tr

[7] Aslan Tekinn, Edebiyatımızda İsimler, Elipsi Yayınları İstan., 2006

[8] M.Orhan Okay, Haşmet, İslam Ansk., TDV. Yay., İst. 1997,C.16, Shf422-424 )

[9] Bkz. Dr. Mehmet Arslan-İ. Hakkı Aksoyak, a.g.e.)

[10] M.Orhan Okay, Haşmet, İslam Ansk., TDV. Yay., İst. 1997,C.16, Shf422-424 )

[11] ŞEDIT YÜKSEL, KOCA RAGIP PAŞA'NIN SANATINDAve YAŞANTISINDA HAŞMET’İN ve FİTNAT'IN YERLERİ

[12] Adsız, H.Nihal, “Koca Râgıp Paşa, Haşmet ve Fıtnat Hanım Arasında Şakalar”, Çınaraltı Mecmuası, Sayı:3, İstanbul 1941, )

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar