06.08.2013
NAİLİ
HAKKINDA ?-1666)
17 Yüzyıl Divan Şairi: da doğdu. Hayatının sonlarına doğru Edirne’ye sürüldü. Avusturya zaferinden sonra (1665) affedildi; İstanbul’a döndü.da Öldü.İstanbul Fındıklı’da Sünbülî Tekkesi’nin mezarlığına gömüldü. Naili, fikrini en kısa, söz katılamayacak bir tarzda ve en ahenkli bir ifâde ile anlatır. Kelime seçmekte titizdir. Usta bir şairdir. Bilhassa gazelleri çok güzeldir. Tanzimat Edebiyat şairlerinden Leskofçalı Galip , HERSEKLİ ARİF HİKME , Yenişehirli Avni ve Namık Kemal üzerinde tesiri vardır. Divanı Haluk İpekten tarafından İlmî yollarla hazırlandı ve bastırıldı (1970). Aynı yazar, Naili Kadim Hayatı ve Edebi Kişiliği adlı incelemesini de yayımladı (1973).
HAYATI
17 Yüzyıl divan şairi: Naili Kadim , Naili Kadim diye de tanınır. İstanbul’ludur .Ve asıl adı Mustafa’ dır. Babası Maden Kalemi kâtiplerinden Piri Halfe’dir. Bu yüzden Naili'nin adı kaynaklarda Piri zade Mustafa Çelebi, olarak geçer.[1] Dîvân-ı Hümâyun’da kâtiplik yaptmış olduğu tespit edilen bilgiler arasındadır. Mâden kalemi başhalifesi olduğu da kaynaklarda ulaşılan bilgiler arasındadır. Doğum yılı belli olmamakla birlikte kasidelerinin incelenmesi sonucu 1608- veya 1611 yılları arasında doğmuş olabileceği düşünülmektedir
Tezkirecilerin verdiği bilgilerden çıkartılan sonuca gör ufak tefek ve zayıf bünyeli bir kişi olduğu, anne ve babasını delikanlılık çağına yaklaştığı sıralarda kaybettiği ortaya çıkmaktadır. Genç yaşta anne ve babasını kaybeden şâirin bir kardeşi olduğu onun ölümü üzerine yazdığı mersiyeden anlaşılmaktadır.[2]
Ne derece eğitim gördüğü bilinmese de şiirlerinden çok iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. Efendi yerine Çelebi olarak adlandırılması medrese bitirmediğini ortaya koymaktadır. [3] Arapça ve Farsçayı iyi düzeyde öğrendiği şiirlerinden belli olmaktadır.Babasının da çalıştığı ve şairin bütün hayatın geçirdiği maden kâtipliğinde baş halifeliğe kadar yükselmiş ve burada edindiği tecrübeler şiirinde oldukça etkili olmuştur.[4]
Naili, Nâ'ilî-i Kadim diye de tanınır. Kâtiplik yaparken ömrünün son yıllarını doğup büyüdüğü İstanbul 'dan uzakta,Edirne’ye sürgüne gönderildiği 'de sıkıntı içinde yaşamış olduğu kaynaklardan ifade edilir. Ömrünün sonuna doğru, Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa’nın sadrazamlığı döneminde bilinmeyen bir nedenden ötürü Edirne’ye sürgüne gönderilmiştir.[5] Edirne’de hazırladığı Naat eseri sırasında 55 yaşında olduğu bilinmektedir. Sürgün hayatından sonra tekrar İstanbul 'a dönen Nâ'ilî 1666 yılında İstanbul ''da ölmüştür. [6]Yaşadığı devrin padişahı olan Sultan İbrahim’den çok, sadrazam ve devrin diğer önemli devlet adamlarına kasideler yazmıştır. Ancak kendisine şöhret sağlayan eserleri gazel türünde verdiği başarılı örneklerdir.
Şiirlerinden, iyi yetişmiş, kültürlü, olgun bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Devletin ileri gelenlerine kasideler sunan Naili, devlet erkânından gelen hediyelerle rahat bir hayat yaşamayı amaçlamıştır. Fakat elde edebildiği bu yardımlardan her zaman iyi neticeler alamayan Naili, Fazıl Ahmet Paşa tarafından İstanbul’dan uzaklaştırılmıştır. [7]Nâ'ilî, Tasavvuf un etkisinde kalmış, Halvetiye tarikatına girmiştir. “Kıymetinin bilinmemesi, dünya nimetlerinden yeteri kadar istifade edememesi onu yalnızlığa ve karamsarlığa itmiş, Halvetî tarikatında teselli aramıştır.”[8]
Hayatının sonlarına doğru yeniden dönebildiği İstanbul’da 55–60 yaşlarında iken vefat etmiştir. Naili hayattayken şiirlerini bir divan halinde toparlamıştır. Tezkireci Safayi'den öğrendiğimiz bilgileri divanının tertip eden kişi de kendisidir. Hatta ölmeden sekiz on yıl öncesinden şiirlerini bir divan halinde toparladığı Haluk İpekten tarafından tespit edilmiştir. Naili Divanı'nın ilk baskısı Mısır’da Bulak Matbaası tarafından basılmıştır.[9]
İlk baskısı yapılmış divanında bazı şiirlerin eksik olduğu Haluk İpekten Tarafından belirlenmiştir. Naili Divanının diğer sekiz nüsha ile karşılaştırmalı olarak inceleyen Haluk İpekten 4413 beyit tutan, 2 münacaat, 10 naat,29 övgü kasidesi,1 terci bend,1 terkibi bend,4 müseddes,1 tahmis,390 gazel,1 müstezat18 kıta,8 rubai, 11 şarkı ve 6 tarih tespit etmiştir. [10]
NAİLİ'NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ
Nâ'ilî gazel ustalarındandır. Kaynaklar, onun şiirde yeni bir çığır açtığı görüşünde birleşirler. Nâ'ilî, Neşati 'yle birlikte Sebk-i Hindi 'nin edebiyatımızdaki en başarılı temsilcisi olarak tanınır. Naili'nin şiirlerinde konular divan şiirinin bilinen kalıp konularının yanı sıra iç dünyasına değinmesi bakımından da bir özgünlük taşır. Hakkında söz eden yazarların pek çoğu Naili'nin şiirde yeni bir çığır açtığında birleşmektedir. Mübalağa ve aşkın tasavvufi bir anlamda ele alınmış olması onun şiirlerinin en önemli özellikleridir. Naili'nin dili Sebk-i Hindi şairlerinin özelliği olarak da beliren süslü, edebi sanatlı, ağdalıdır. Daha serbest ve kendilerine özgü şiirler yazmak için İran'dan Hindistan'a kaçan şairlerin meydana getirdiği bir tarz olan 'Sebk-i Hindi' şairlerinin tarzını Divan Şiirinde başarı ile uygulayan Naili'nin şiirlerinde kalıp Divan şiirinin konuları dışına taşmıştır. Naili'nin şiirlerindeki konular dış ortam veya Divan Şiirinin yarattığı alışılmış, şiir dünyası yerine iç dünya işlenmektedir. Naili şiirlerinde fazla sözden kaçınarak eskilerin deyimiyle veciz ve münekkah yani özlü ve dolgun dizeler üretmiştir. Naili, Hint üslubunu dilimize ve Divan Edebiyatına uyarlarken Türk şiirinin konularını da değiştirmeyi başarmış olur. “Şiirleri hayal bakımından oldukça zengin, süslü ve gösterişlidir. Yabancı kelimeler, uzun tamlamalar, yeni mazmunlar şiirlerinde sıkça görülür. En çok kullandığı edebî sanatlar mübalağa, telmih ve tezat sanatlarıdır. Onun şiirlerinde ince ve derin mâna sözden çok daha önemlidir. “ [11]
Naili hakkındaki görüşlerimize başka bir dayanak göstermek istersek: “Sebk-i Hindî’nin, Türk şairler içerisinde en başarılı takipçilerinden olan Nâilî, şiirlerinde kullandığı uzun terkipli ifadeler, soyut-somut birleşik tamlamalar ve klâsik unsurların farklı kullanım denemeleriyle ön plana çıkmayı başarabilmiş şairlerdendir. Onun bu özellikleri, kendi çağdaşı ve kendinden sonra yetişen şairler, özellikle de klâsik devrin son başarılı temsilcisi Şeyh Galip üzerinde oldukça etkili olmuştur.”[12]
Geniş ve zengin bir hayal gücüne sahip olan Naili, soyut kavramlarla kurulmuş, somut kavramlarla ifade edilmiş düşsel bir zenginlik sunar. Birazda okur tarafından anlaşılması güç hayaller kuran şairin şiirlerinde iç dünyasının ıstırapları ele alınmış olan başlıca konuları teşkil eder. 'Sebk-i Hindî' şiirinde görülen anlam derinliği, hayal genişliği dilde yabancı kelime ve uzun tamlama kullanımı Nâ'ilî'nin şiirlerinin de başlıca özelliklerindendir.
Ufak tefek, zayıf, hastalıklı bir insan olması, mesleğinde ilerleyememesi ve şairliğiyle kendisine rahat bir geçim sağlayamaması yüzünden şiirlerinde karamsar bir ruh hali sezilir. Karamsar duyguların, ıstırabın anlatımı belirttiğimiz bu nedenlerden dolayı kişiliğine uygun düştüğü gibi 'Sebk-i Hindi’nin de başlıca özelliklerindendir.Nâ'ilî, ruhundaki bu kötümserliği, tasavvufun mistik huzuru içerisinde eriterek şiirlerinde vermeye çalışmıştır. “Zaman zaman oldukça açık ve anlaşılır ifadelerle ortaya koymuş olduğu tasavvuf öğretisini, birçok şiirinde mecazî bir dil içerisinde sunmuştur.”[13]
Nâ'ilî'nin şiirlerine konu olan aşk, çoğunlukla ilahî Aşk'tır. Sanatçı tasavvufu daha çok gazellerinde ve müseddeslerinde işlemiştir. Şiirlerinde tasavvufi aşkı işlemesi nedeniyle tasavvufa düşkünlüğü görülmekle birlikte Nâ'ilî, kendisinin de şiirlerinde belirttiğine göre dünyayla olan bağını kesememiş, dolayısıyla gerçek bir mutasavvıf olamamıştır. Nâ'ilî bu durumdan şiirlerinde yakınır. Son nesillerin görüşlerine göre, Naili’nin biraz ifrata kaçtığı ve ifadesinin anlaşılmaz şekiller aldığını söylemek gerekecektir. Ama Naili’nin zamanının şair ve şiirlerine göre topluma dönük bir şair olduğu açıkca görülmektedir. Örneğin, gazellerini genellikle 5, 6 beyitte kesmiş, sanat düşkünlüğü dolayısı ile uzun ifadelere girişmemiştir. Şiirlerinin ahengi de beğenilmiştir. Buna rağmen, Muallim Naci’nin dediği gibi, “sözü güzel, fakat külfetli” olan Nâilî halk zevkinden ve halk dilinden çok uzakta kalmıştır.( Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002.)
Bir çok kaynak Türk Divan Şiirinde "şarkı " türünde ilk eser veren şairin Nedim olduğundan bahsetmektedir. Halbuki Naili Kadim'in divanında toplam on bir tane şarkı vardır. Bu bakımdan Türk Edebiyatında şarkı türünde ilk örnekler Nedim'e ait olamaz. Şarkı türünde ilk örneklerin Naili Kadim'e ait olmadığını iddia etmesek de Nedim'den çok önceleri yazmış olduğu ortadadır. Fakat Şarkı türünde en başarıl şairin Nedim olduğu su götürmez bir gerçektir.
Nâil-î Kadim Divanı
Bu eserin yeni Türkçe yazılı ve açıklamalı kritik edisyonu Dr. Haluk İpektan tarafından yayımlanmıştır. Nâili’nin hayatı ve edebî kişiliği de Dr.Haluk İpektan tarafından yazılan “Nail-i Kadim: Hayatı ve Edebî Kişiliği” adlı kitapta incelenmiştir.
Naili Divanının diğer sekiz nüsha ile karşılaştırmalı olarak inceleyen Haluk İpekten 4413 beyit tutan, 2 münacaat, 10 naat,29 övgü kasidesi,1 terci bend,1 terkibi bend,4 müseddes,1 tahmis,390 gazel,1 müstezat18 kıta,8 rubai, 11 şarkı ve 6 tarih tespit etmiştir.[14]
GAZEL
Gül hâra düştü sîne-figâr oldu andelîb
Bir hâra baktı bir güle zâr oldu andelîb
Şehnâme-hânlık eyledi Keyhusrev-i güle
Destân-serâ-yı sebz ü bahâr oldu andelîb
Feryâda başladı yine her perri hârdan
Dîvân-serâ-yı gülde hezâr oldu andelîb
Gül gördü pâre pâre ciger gonca gark-ı hûn
Memnûn-ı zahm-ı hancer-i hâr oldu andelîb
Ey Nâilî vedâ’-ı gül ü bâğ u râğ idüp
Mehcûr-ı yâr u dâr u diyâr oldu andelîb
Hikmet ki derd-i aşkı îlâc-ı dil eylemiş
Dil-i zârı haste kıldı ne yaman nezâredir bu
Hevâ-yi aşka uyup kuy-ı yâre dek gideriz
Şarâb-ı nâb götürdükçe nîm-i hâb sana
Severiz gördüğümüz âfeti dilber diyerek
Gül hâra düştü sîne-figâr oldu andelîb
Yakar mı nâme-berin yoksa yâra değmez mi
Tahmîs-i Nâilî Çelebi gazel-i Bahâyî
Cihân gavgàsın ey dünyâ-taleb senden mi isterler
Düşüp sûz-ı gam-ı aşka şerâr-ı âh-ı bülbülden
Sorma keyf ehlinüñ ahvâlini ey rind-i cihân
Edeli zevk ü tahayyür gam – tiryâk bana
Sen verirsin âriyet bu can-ı mahzûnu bana
Sine-i gülzâr-ı muhabbet nâle bülbüldür bana
Mestâneliğim bir büt-i simin ter içindir
Gönül biganelerle aşinadır ya Resulallah
Geçer firkat zamanı böyle kalmaz ( Şarkı )
Yemm-i âteş-hurûş-ı dilde oldukça sükûn peydâ
Şâdî-i vuslat niçin tahmîl-i nâz eyler bana
KAYNAKÇA
[1] Ali Rıza ÖZUYGUN, Mustafa KÖKLÜ, NÂİLÎ’NİN “ANDELÎB” REDİFLİ GAZELİNİN ŞERHİ VE TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ,
[2] (İA TDV, 1996, Naili Maddesi)
[3] Haluk İpekten, "Naili, Divanı, Sanatı ve Şiirleri ", Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Büyükleri Dizisi, Ankara, 1986, shf, 7-10
[4] Haluk İpekten, "Naili, Divanı, Sanatı ve Şiirleri ", Kültür ve Turizm Baknlığı, Tütk Büyükleri Dizisi, Ankara, 1986, shf, 5-12)
[5] Ali Rıza ÖZUYGUN, Mustafa KÖKLÜ, NÂİLÎ’NİN “ANDELÎB” REDİFLİ GAZELİNİN ŞERHİ VE TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ,
[6] Mengi, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002.shf, 188
[7] Haluk İpekten, a.g.e, shf 9)
[8] Ali Rıza ÖZUYGUN, Mustafa KÖKLÜ,agy
[9] Haluk İpekten, age, shf 11)
[10] Haluk İpekten, age, shf 11)
[11] Ali Rıza ÖZUYGUN, Mustafa KÖKLÜ, agy.
[12] Fettah KUZU, NÂİLÎ’NİN İMAJ DÜNYASI VE GAZELLERİNDEKİ YANSIMALARI, ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI
[13] Fettah KUZU, NÂİLÎ’NİN İMAJ DÜNYASI VE GAZELLERİNDEKİ YANSIMALARI, ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI
[14] Haluk İpekten, "Naili, Divanı, Sanatı ve Şiirleri ", Kültür ve Turizm Baknlığı, Tütk Büyükleri Dizisi, Ankara, 1986, shf, 5-12)
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın