Fecr-i Ati Sanatçıları

24.08.2016

 

 

Fecr-i Ati Akımın temelinde tabuları yıkmak; yani o günkü anlamıyla kuzey bazlı düşünce sisteminden kaynaklanan felsefeyi, edebiyata uygulamak yatıyordu. Fecr-i ati'nin kelime anlamı "mum ve gaz lambasının aydınlığı" demektir.

 

Fecr-i Ati'nin Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak doğan bir akım olduğu savunulmuştur. Fecr-i Ati batıdaki benzerlerinde olduğu gibi belli ilkeler çevresinde birleşen bir yazın topluluğu biçiminde ortaya çıkmıştır.

 

Fecr-i Ati Sanatçıları

 

24 Şubat 1909’da sanat anlayışlarını, amaç ve ilkelerini bir bildiriyle açıklayan topluluk şu adlardan oluşmuştur:

Bu üyelerden kimileri anlaşmazlık ya da başka nedenlerle topluluktan ayrılmışlardır. 1912 sonlarında dağılan topluluğa önce simgesel olarak Faik Ali Ozansoy, sonra sırasıyla, Fazıl Ahmet, Hamdullah Suphi ve Celal Sahir Erozan başkanlık etmişlerdir.

 

 

Sanat anlayışları

 

Babıali’deki Hilal basımevinin bir odasında ilk toplantısını yapan ve Faik Ali’nin bulduğu Fecr-i Ati adını benimseyen topluluğun sanat anlayışı.. yayımladıkları bildiride yer alan şu düşüncede odaklanır:

 

  • "Sanat şahsi ve muhteremdir."
  • Örnek olarak da şiirde simgeciler, öykü ve romanda Maupassant, tiyatroda İbsen örnek alınmıştır.
  • Topluluğun sanat anlayışı şu ilkede odaklaşır:
  • “Sanat kişisel ve saygındır”

 

Amaçlarını ise şöyle özetlediler:

 

  • *Dilin yazının, edebiyatın ve bilimin gelişmesine çalışmak
  • *Topluluk üyelerinin yapıtlarını içeren bir kitaplık kurmak.
  • *Yetenekli sanatçıları bir araya getirmek
  • *Batının önemli eserlerini çevirmek
  • *Herkese açık toplantılar düzenleyerek halkın edebiyat ve sanat konularındaki bilgileri artırmak.
  • *Batıdaki benzer kurum ve kuruluşlarla ilişki kurarak ülkemizin yazınsal ürünlerini batıya, batının ürünlerini de doğuya tanıtmak.
  •  

Fecr-i Ati'nin Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak doğan bir akımdır. Fecr-i Ati batıdaki benzerlerinde olduğu gibi belli ilkeler çevresinde birleşen bir yazın topluluğu biçiminde ortaya çıkmıştır.

Babıali’deki Hilal basımevinin bir odasında ilk toplantısını yapan ve Faik Ali’nin bulduğu Fecr-i Ati adını benimseyen topluluğun sanat anlayışı, yayımladıkları bildiride yer alan şu düşüncede odaklaşır: "Sanat şahsi ve muhteremdir." Örnek olarak da şiirde simgeciler, öykü ve romanda Maupassant, tiyatroda İbsen alınır.

 

Ama Fecr-i Aticiler, kurumlaşmak isterken gözettikleri, yazının ve toplumsal bilimlerin ilerlemesine çalışmak, sanatçılar arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak gibi amaçları yaşama geçiremediler. Edebiyat-ı Cedide’ye karşı olmakla birlikte ne tepkilerini açık seçik ortaya koyabildiler, ne de özellikle dil açısından ondan kopabildiler. Üstelik her fırsatta tersini belirtmelerine karşın Edebiyat-ı Cedide’nin süreği sayıldılar. Bir dergi çıkaramamaları ve başlangıçta Servet’i-Fünun dergisi çevresinde toplanmaları da buna yol açtı.

 

Meşrutiyet’le gelen görece özgürlük ortamından yararlanarak çıkarılmış değişik eğilimlerdeki dergilerde yazmaları ise dağınıklık getirdi. Ayrıca, "sanat şahsi ve muhteremdir" ilkesini, herkesin ayrı ayrı görüşlere sahip olması, sanatı değişik biçimlerde anlaması olarak yorumlamaları bu dağınıklığı çabuklaştırdı. Belli bir sanat anlayışında, belli değer ölçülerinde birleşmeyi değil, bireysel özgürlüğü ve bunun sonucu olarak da çeşitliliği savunuyorlardı. Her biri yalnız kendi duyuşuna, kendi beğenisine göre bir güzellik yaratma çabası içindeydi.

 

Bu durumun, Fecr-i Ati’nin bir yazın akımı değil, birbirlerine arkadaşlık duygularıyla bağlı genç sanatçıların oluşturduğu bir topluluktur. Nitekim her biri sanatını bir başka yolda geliştirecek, değişen toplum koşullarında değişik sanat anlayışlarına varacaktır.

 

Fecr-i Ati edebiyatının özellikleri

 

  • Duygusal ve romantik bir aşkı dile getirdiler.
  • Gerçekten uzak tabiat tasvirleri yaptılar.
  • Fransız- sembolistlerinden etkilendiler.
  • Edebiyatımızda ilk bildiriyi (beyannameyi) yani fecr-i ati beyannamesini yayımlayan topluluktur.
  • Herhangi bir yenilik getirememişlerdir. Serveti Fünun edebiyatının devamından öteye gidememişlerdir.
  • Tiyatro ile yakından ilgilenmişlerdir.
  • Sanat şahsi ve muhteremdir görüşünü benimsemişlerdir.
  • Bir edebiyattan çok topluluk niteliğindedir.

 

Sonuçlar

 

Fecr-i Aticiler, kurumlaşmak isterken gözettikleri, yazının ve toplumsal bilimlerin ilerlemesine çalışmak, sanatçılar arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak gibi amaçları yaşama geçiremediler. Edebiyat-ı Cedide’ye karşı olmakla birlikte ne tepkilerini açık seçik ortaya koyabildiler, ne de özellikle dil açısından ondan kopabildiler. Üstelik her fırsatta tersini belirtmelerine karşın Edebiyat-ı Cedide’nin süreği sayıldılar. Bir dergi çıkaramamaları ve başlangıçta Servet’i-Fünun dergisi çevresinde toplanmaları da buna yol açtı.

 

Meşrûtiyet’le gelen görece özgürlük ortamından yararlanarak çıkarılmış değişik eğilimlerdeki dergilerde yazmaları ise dağınıklık getirdi. Ayrıca, "sanat şahsi ve muhteremdir" ilkesini, herkesin ayrı ayrı görüşlere sahip olması, sanatı değişik biçimlerde anlaması olarak yorumlamaları bu dağınıklığı çabuklaştırdı. Belli bir sanat anlayışında, belli değer ölçülerinde birleşmeyi değil, bireysel özgürlüğü ve bunun sonucu olarak da çeşitliliği savunuyorlardı. Her biri yalnız kendi duyuşuna, kendi beğenisine göre bir güzellik yaratma çabası içindeydi.

Bu durumun, Fecr-i Ati’nin bir yazın akımı değil, birbirlerine arkadaşlık duygularıyla bağlı genç sanatçıların oluşturduğu bir topluluk olduğunu gösterdiği sağlanır. Nitekim her biri sanatını bir başka yolda geliştirecek, değişen toplum koşullarında değişik sanat anlayışlarına varacaktır.

 

 

  Üye olarak ESA şairi ve yazarı olabilir, yazılara katkıda bulunabilir yazı ve şiirlerinizi; tez, inceleme vb paylaşabilir; yazılara katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar