Fetihname Nedir ve Örneği
Fetihnâme açmak, kazanmak, ele geçirmek manalarına gelen "fetih" kelimesi ile kitap, mecmua, mektup, anlamına gelen "nâme" ile oluşan birleşik bir kelimedir. “Bir yerin alındığını muştulamak için, hükümdarların, yabancı devlet başkanlarına, şehzadelere, valilere vb. ye yazdığı resmi mektuplara Fetihname denir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda kazanılan bir savaştan sonra, kazanılan zaferi, ele geçirilen kaleleri, şehirleri, tebaaya ( ülke halkına) devlete tabi olan beyliklere, hanlıklara, rakip ülkelere, diğer yabancı devletlere, krallara, prenslere, vali ve şehzadelere bildiren fetih mektuplarıdır. Fetihname, içerdiği konu itibariyle mektup- münşeat- türüne yakın bir edebi tür, resmi mektup ve fermandır. Resmi belge niteliği taşıyan fetihnameler, münşeat türlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Zaten bazı fetihnameler Mesihi’nin Gül ü Sadberg adlı münşeatında olduğu gibi münşeat eserleri içinde [1]yer almışlardır.
Fetihnameleri iki türlü anlamak gerekir. Birincisi zaferin kazanıldığını, kalenin fethedildiğini veya beldelerin alındığını bildiren mektuptur. Diğeri ise bir padişah veya komutanın ömrü boyunca elde ettiği zaferleri fetihleri anlatan kapsamlı bir eserdir. [2] Fetihnameler ilk önceleri tek bir fethi veya zaferi anlatan yazılar iken; daha sonra “Zafernâme” “beşâretnâme” , Gazavatname “ adı ile anılacak şekle de gelmiştir. Tek bir zaferi anlatan ve düşman bir devlete gönderilen fetihnameler, bir çeşit “tehdit name” işlevi de görmüşlerdir. ( bkz Gazavâtnâme Türleri ve Eserleri)
Fetihnamelerin amacı sadece kazanılan zafer ve ele geçirilen yerleri ilan etmek değildir. Bu mektuplar düşmana tehdit, dostlara da müjde amacı taşır. Fetihnameler hangi ülkeye gönderilecekse o ülkenin dili ile yazılır Bu nedenle Fetihnameler genellikle Türkçe, Arapça, ve Farsça, yazılmışlar,[3] bazen de gönderildiği ülkelerin dili ile ( Urduca, Latince , ) yazılmış ve yollanmışlardır. Fetihnameler adlarını fethi yapılan kale ve ülke adından alır. Süleymanname ve Kara Buğdan Fetihnamesi Matrakçı Nasuh , Feth-i Kala’ı Belgrad, Fetihanme-i Engürüş, Fetihname-i Diyar-ı Arap, Revan Kalesi Fetihnamesi gibi. Bazan de fethi gerçekleştiren kişinin adı ile adlandırılmıştır. Fetihname-i Hayrettin Paşa, Fetihname-i Sultan Mehmet gibi.
İlk Fetihnameler 15 yy da yazılmaya başlanmış, 16 yy da oldukça yoğunlaşmış, 18 yy dan sonra gide gide seyrekleşmiştir. Fetihnameler sıcağı sıcağına yazıldığı için özellikle tarihçiler açısından önemli tarihi belgeler olarak kabul edilmektedirler. “Ancak objektif olmayan değerlendirmelerle yazıldıkları için burada verilen malumatın dikkatle ve diğer kaynaklarla karşılaştırılarak kullanılmaları gerekmektedir.”[4]
Fetihnameler devletin gücü ve kudretini gösteren yazılar oldukları için çok süslü ve şatafatlı yazılmış olan mektuplardır. Fetihnameler, ele geçirilen ganimetlerden oluşan hediyelerle birlikte yollanmışlardır.
Fetihnameler, ayet--i kerime, hadis-i şerif ve Arapça derin anlamlı cümlelerle başlar. “Tevhid, münacat, naat, dört halife methiyesi, sebeb-i telif, padişaha ve katılan zevata dua, savaşa hazırlık, techizat, sefer (yolculuk), düşmanla karşılaşma, düşmanın askerî durumu, silah ve teçhizatı, savaşın cereyanı, dönüş seferi, karşılanışı, dua, hatime” [5] bölümlerini içerir. “Âli bir üslûp ile yazılan fetihnameler, konu ile bütünleşen âyet ve hadiselerle süslenir; mü'minler için müjde ve beşaretler verirken, düşmanlar için ağır ifadeler ihtiva ederdi.” [6]Fetihnamelerde düşman için küçültücü ifadeler kullanılır, uygun düşen yerlere kurandan ayetler ve hadisler serpiştirilir, askerin kahramanlığı, beldenin fethi anlatılır, fetihten sonra beldelerde neler yapıldığı bildirilir, şükür ve dualar edilirdi.
Fetihnamleri yazan sarayda yetişmiş özel memurlar vardır. Fetihnameler, Tuğrakeşler ve saraydaki resmi kalem erbapları tarafından yazıldığı gibi, bazen özel kişilere de yazdırılmıştır.
Fetihnameler manzum ve mensur olarak yazılmıştır. Fetihname kaside, mesnevi şekillerinde yahut da mensur eserler olarak da karşımıza çıkar. Önceleri tek bir fethi anlatmak için yazılmış daha sonra Gazavatnameler ve Zafernamalerle bir sayılmış; bir padişahın, bir vezirin veya komutanın tüm savaşlarını ve fetihlerini anlatan tafsilatlı eserler haline de gelmiştir. ( bkz Gaza ve Gazavataname Nedir )
Bir Fetihnâme Örneği [7]
Sultan Bayezid Han'ın, Şehzâde Ahmed'e gönderdiği fetihnâme
Büyük, değerli, şerefli devlet sabahının aydınlığı! Muradım! Ülkeler açan azamet fetihlerinin anahtarı, Samed olan Allah'ın (celle celâluhu) lûtfu oğlum Ahmed! Allah ömrünü uzatsın, yüce şerefin dâim olsun.
Uymak lâzım gelen yüce fermânım ulaştığında, biline ki: "Oturanlar ile cihat edenler eşit olmazlar."ve "İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır." ayetleri gazanın ulvî şanı ve yüce makamı hakkında nazil olmuştur. Kelâm-ı Kadim’de bunlardan ayrı olarak, birçok yerde cihat ve gazanın, gayret ve çalışmanın faziletleri yazılıp sayılmıştır.
Genel olarak bütün insanlara, özelde kudret sahibi sultanlara münasip, belki de vacip olan; bu görevin edasına kıyam etmek, bol sevap toplamaktır. Yoksa "Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir.
Bu sebeple Cenab-ı Hak'tan (celle ve a'la) yardım ve temiz ruhlu, kâinatın efendisi Aleyhisselam'dan istiğase ederek (yardım dileyerek) sadece büyük sevaplara nail olma niyeti ile -üzerlerine sefer eylediğimiz- Venedik taifesi ki (Allah din gününe kadar onları alçak kılsın), Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ile gelen nimeti inkâr ettiler ve Hz. Mustafa'nın (sallallahu aleyhi ve sellem) nübüvvetine karşı kibirlendiler. –Onların- idareleri altında olan kalelerden en sağlamı Modon Kalesi'nin girişlerinin sağlamlığını, konaklarının zorluğunu anlatmaya düşünce dili aciz ve kısa kalır. Sağlam burçları sanki asumanın burçlarına değmiştir. Bakımlı kaleleri âlemin merkezine temas etmişti. Her tarafta çapaklı göz kirpikleri gibi yığılmış ok atıcı adamlar, sade yanaklar üzerine atılmış siyah zülüfler gibi karışmış sayısız hileci küffar vardı.
Kurtarılmasına sayısız teşekkür ile birlikte her tarafta İlahî yardımın sembolü olan sancaklarımla bereketli bir sefer yapma kararı aldım. Uzun bir süre menzilleri ve konakları "Yazılı kâğıt tomarlarının dürülmesi" gibi geçildikten sonra, muzaffer bir günde kara tarafları sabit dağlar gibi Ordu-yı Hümâyun'um çadırları ile kuşatıldı.
Gecikmeden, adı geçen kalenin kökleri sökülmeye gayret edildi. Yer yer kurulan topların dumanı, semayı bulut gibi kapladı. Gülleler, bulutlar arasından yıldırım gibi iniyordu. Her tarafta cenk ve cidal başlamıştı. Hisarın çevresinden yağmur gibi ok yağdı. "Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık. Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu." Dört gün bu minval üzere harp ve kıtal oldu. Beşinci gün, "Bu devlet bana Allah'ın yardımı ile musahhar oldu." sırrı açığa çıktı. Bu fethin ardından "Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler O'nundur." mealindeki âyetteki gibi, donanma gemilerim, ülkeler açan savaş yiğitleri gibi "tatlı bir rüzgârın yürüttüğü ve onların bununla neşelendikleri" şekilde deniz yüzünde göründüler. Yelkenleri bulutlara, halatları kızıl ışıklara benzeyen 300 kadar yüzer dünya gibi gemim gelip kuşatmaya katıldılar.
"Rableri katında yüksek makamlar olduğunu müjdele"12mealindeki âyeti okuyarak karadan ve denizden savaşa girdiler. Her ân atılan tüfekler düşmana "Kaçmak size asla fayda vermeyecektir." haberini iletiyordu.
Adım adım okların temreni, kale halkına "Nerede olursanız olun, ölüm sizi bulur; hattâ isterseniz sağlamlaştırılmış yüksek kalelerde olun." haberini yazdırıyordu.
Bu sırada kâfirlerin gemileri de geldi. Kaleye yakın yerde ehl-i İslâm gemileri ile karşılaştı. İki taraf savaş toplarını ateşledi. Sonunda uğurlu fetih rüzgârları; "Andolsun, Allah birçok yerlerde size yardım etti." mealindeki âyeti okudu. Düşmanın iki mavnası, kaptanları ile birlikte ele geçirildi. Bir ikisi de yandı. Sözün özü Cehennemliklerden bazısı, elim ateş azabına, bazısı Firavun ailesi gibi boğulma belâsına uğradı. Bir kısmı da okların hedefi ve kılıçların yemi oldu. Kalanı esir oldu. "Başını kurtaran kârlıdır." denildiği gibi kaçanları kurtuldu. "İyi bir havayla geldiler, kötü bir havayla gittiler." sözü bunlar için söylendi.
Bu sevinç verici zaferden sonra bir nice gün geçip, tunç gövdeli, asker kıran, taş gönüllü, sağlam yapılı, ışık saçıp yıldırımlar yağdıran, düşman avlayan toplarımla surları ve duvarları yere serildi.
906 Muharrem 14. Perşembe günü kaleye harp eşyası ve yardım getirmek düşüncesi ile gelen yere serilecesi kâfirlerin gemileri, derya yüzünde göründü. Gemilerim karşı koyma hazırlığındayken, ikindi vaktinde dört beş pare kadırgası, havanın uygun olması ve rüzgâr kuvvetinin yardımı ile kale içine girmeyi başardı. Henüz hisar arzu edilen şekilde yıkılmış ve önündeki hendek yürünebilecek şekilde doldurulmuş değildi.
Bu hâdiseden sonra İslâm gayreti ve peygamber ümmetinin hamiyeti galebe etti. Ol saatte her yönden yürünmesi konusunda kaderin emrini icra edecek fermanımı buyurdum. Mele-i a'lâ sakinlerinin okuduğu "Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalblerini ferahlatsın." mealindeki âyet, askerlerimin kulağını doldurdu. Âlemler çözüldü, davullar vuruldu, ülkeler açıp düşmanı üzerine çeken dilâverlerim, her köşeden Bismillahirrahmanirrahim ile gayret ve sebat gösterdiler. Mızraklar, lisan-ı hâl ile düşmanın göğsünü perişan etmekteydi. Kılıç ve ok yarası, düşmana silâhını bıraktırdı. Dünyayı başlarına dar eyledi. Dağ suretli gürzler düşman kalkanlarını parçaladı. Müslüman askerlerden sonsuz hamdler ve salâvatlar yükseldi. "Senin şânını yükseltmedik mi?"17 mealindeki âyet gün gibi tecelli etti. Güneş batıncaya kadar iki taraf savaşa devam etti. Neticede "Her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. mealindeki âyet gerçekleşti ve adı geçen belde alındı. "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul." emri gereğince kalenin kulesine fetih sembolü dikildi. Allah'a (celle celâluhu) sayısız şükür ve hamd olsun.
Adı geçen ayın 20. Perşembe günü ikindi vaktinde kale halkı itaat ve bağlılık gösterip anahtarlarını getirdi.
Bu zikredilen kuleye tâbi Anavarin, Milona, Fenar, Frenk, Kaştayi ve sair bunun emsali kale ve bina her ne varsa onlar da kurtarıldı ve memleketin diğer kalelerine eklendi.
Bu sevinç verici haber, bütün ümmet-i Muhammedi (aleyhisselatü vessalam), şâd eyleyip sevinç içinde bıraktı.
Bu hâdisenin sana dahi bildirilmesi için kulum Kayvan gönderildi. Varıp tebliğ edip yine saadetli kapıma avdet eylesin.
Şöyle bilesin tahriren fi evahir-i şehr-i Muharremü'l-Haram sene 906.[8]
İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ
Suzi Çelebi Hayatı Mihaloğlu Ali Bey Gazavatnamesi
Zaifi Gazavatı Sultan Murad İbni Muhammed Han
GazavatıAli Memleketi Sind Destanı Hakkında Özeti
Gazavatı Bahri Umman ve Sandık ile Hatırlattığı Mitolojik Öğeler
Gazavatı Bahri Umman ve Sandık Destanı Özeti
Gazavat- ı Ali Merhur Şahın Müslüman Olması Destanı
Sarhoş Abdi Kimdir Yanıkkale Fetihnamesi
Süleymanname ve Kara Buğdan Fetihnamesi Matrakçı Nasuh
Fetihname-i Mahruse-i İslambol
Bosnalı Sabit Zafername Ve Diğer Eserleri
KAYNAKÇA
[1] Çetin Derdiyok, “Mesihi'nin Bir Fetih-Namesi”, Turkoloji.cu.edu.tr/.../derdiyok_08.pd
[2] Prof. Dr. Hasan Aksoy , “Türk Edebiyatında Fetihnâmeler “,https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=384214
[3] MURAT KARAVELİOĞLU, “Mahremî’nin Mohaç Fetihnamesi Örneğinden Hareketle Edebî Metinlerin Tarihi Olayları Anlatımına Dair”, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 11, İstanbul 2013, 217-236
[4] Prof. Dr. Hasan Aksoy , “Türk Edebiyatında Fetihnâmeler “,https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=384214