Haldun Taner Fazilet Eczanesi Hakkında Konu Özet İnceleme

19.10.2019

Haldun Taner Fazilet Eczanesi Hakkında Konu Özet İnceleme

 

OYUN HAKKINDA NE DEDİLER?

Haldun Taner: "Eczane bir bakıma sade bir ilaç laboratuarı değil, bir insan laboratuarıdır da. Oraya iki ayaklı ne konular gelir gider. Eczane bir mikro kozmostur. Bir yaşam dilimi yansıtmak istemiştim bu oyunda. Bizim insancıklarımızla örülü bir yaşam kesiti. Onların bütün kusur ve meziyetleri ile doğru yanlış bütün koşullanmaları ile sevinçleri, dertleri, sevgileri, kinleri, şakaları, tutkuları, duygusallıkları ve kalender felsefeleri ile... Sahneye, daha doğrusu eczaneye girip çıkan yirmi yedi insan göreceksiniz."

"Fazilet Eczanesi, aşağı yukarı otuz yıldır Türkiye'nin çeşitli sahnelerinde oynanmıştır. Her oynanışında; hem oynayan, hem seyreden aynı lezzeti almıştır, bu Boğaziçili oyundan. -Ama kaç kişi kaldık eski Boğazlılardan “...Semih Sergen - 1982”

FAZİLET ECZANESİ OYUNU HAKKINDA BİLGİLER VE ANALİZLER

Fazilet Eczanesi, öykü ve oyun yazarı Haldun Taner’in 1960 yılında yazmış olduğu üç perdelik bir tiyatro oyunudur.  Fazilet Eczanesi, ilk kez 1960’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi şehir tiyatrolarında, Ulvi Araz tarafından sahnelenmiş, fakat kitap halindeki basımı ise ancak 1982 yılında olabilmiştir.

Fazilet Eczanesi, Haldun Taner'in, 1952 yılında yayımlanan Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu adlı öykü kitabında yer alan  “Bir Eczanenin Akşam Müşterileri” adlı öyküsünden yola çıkarak söz konusu bu hikâyeyi üç perdelik bir oyun haline getirmesi ile yazılmış bir oyun olmaktadır.

Haldun Taner’in eşi,  Demet Taner’in verdiği bilgiye göre, Haldun Taner bu oyunu yazarken  “İstanbul Erenköy’deki Afiyet Eczanesi’nden esinlenmiş ve bu eczanedeki gözlemlerinden yararlanmıştır. “ Bu oyun Haldun Taner’in tiyatro yazarlığına başladığı ilk dönemde yazılan bir oyun olmaktadır.

Oyun 1950’li yıllarda İstanbul Boğaziçi’ndeki Fazilet Eczanesi'nin sahibi Sadettin Dertsavar adlı eczacı ve eczanenin çevresinde geçen olaylar üzerine kurgulanmış, her biri farklı bir çevreyi, sosyal yaşantıyı ve anlayışı temsil eden 27 farklı karakter üzerinden toplumun panaromasını ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Üç perdelik bu oyunda, İstanbul ve Boğaziçi’ndeki mukimleri temsil eden Müslüman, gayri Müslim, yerli yabancı toplumun hemen her katmandan yirmi yedi farklı tip ve karakter yer almaktadır. Bu tipler çok çeştili toplumsal katmanları temsil eden kişiler olarak oyuna dâhil edilmiş, cahil, eğitimli, fakir, zengin vb insanların kendi sosyal tabakalarının görüş ve hayata bakış açıları ile esere renk ve fikir katacak şekilde oyuna girip çıkmışlardır.  Tüm bu karakterler dik başlı ama insancıl bir karakter olan Eczacı Saadettin Bey ve onun eczane muhiti etrafındaki hastalar ve kişiler olmaktadırlar. Fzilet Eczanesi Sadettin Bey’in oğlu, karısı, kalfası, komşuları, dostları, düşmanlarıyla, zengini-fakiri, delisi-akıllısıyla İstanbul’un her kesimini temsil eden insanların girip çıktığı bir yerdir.

Pek çoğu hayatına yön veremeyen, birçoğu da Avrupai olanları mükemmel ve en doğru kabul eden, dünyada dönen dolaplardan haberdar olamayan, kendi kabukları altında cahil yaşayan bu küçük insanların rol aldıkları gerçek hayat sahnesi ise işte bu Fazilet eczanesi olmaktadır.

Oyun bir yandan 1960 yıllardaki eczacılık anlayışını ortaya koyarken diğer yandan da, eczacı-hasta diyalogları yolu ile toplumun her katmanının röntgenini çekecek şekilde yazılmıştır.

ESERDEN ALINTILAR

“Kime kalmış bu dünya? Hepsi gidecek, hepsi. Kralı da, karunu da,” s. 48

"Gece kurulan hayaller sabaha dayanamıyor" dedim. "İlk gün ışığı onları soldurup eritiyor." Sayfa 90

Kanunmuş! Kanun varsa, insaf da kalmadı mı? Vicdan eter olup uçtu mu? Alın terine hürmetin yok mu senin

“ Her nabza ayrı şerbet. Her bünyeye ayrı ilaç. Böyle feyz aldık biz Mehmet Refi Bey hocamızdan.  Amerikan bünyesine uygun ilaç Türk bünyesine uygun gelir mi? ” s.26

“Şu havanı görüyor musun Leman Hanım şu havanı? (Onu kolundan tutar laboratuarın açık kapısından görünen teraziyi göstererek). Bir de şu teraziyi. Eczacılığın anası evladı, olmuşu olacağı, namusu haysiyeti budur işte. Yoksa selefon ambalajlı cicili bicili kutularla vitrin avcılığı değil. “

“Sadettin - Beş dakikanız varsa asma yaprağından sana bir pomat yapayım. Hammaddesi şurada hazır. (Eczanenin üzerindeki asmayı gösterir) Sadun - Mersi. Ben hazır Avrupa ilacı istiyordum. (Melda ya) Söyledim size burada bulunmaz diye. Sadettin - Burası klinik eczanedir, hakiki eczane Sadun Bey oğlum, ilaç deposu değil. Hepsinin özü sülfat da yine bunun. Yerlisi de Avrupalısı da. Gerisi çeşme suyu. Kendime yaptığımdan kalmış biraz. Dene bir, nene lazım.”

 

OYUNUN PERDELERİ

1.            PERDE

Sadettin Derdsavar’ın eczanesi yıkılmış, bu eczaneden faydalana insanlar buna çok üzülmüştür. Sadettin Dertsavar, hazır ilâçları küçümsemekte, ilacın havanda dövülerek elle yapılması, hastaların insan avucunun sıcaklığıyla iyileştirilmesi düşüncesinde olan eski kafalı bir eczacıdır. 

Sadettin Bey, insanlara yardım etmekten hoşlanan, bunun için  çırpınan, güler yüzlü, nazik , kibar ama nesli tükenmekte olan  tam bir İstanbul beyefendisidir. Sadettin Bey,  dünyadaki değişen düzenden hoşlanmamakta fabrikasyon ilaçların insanları sömürmek üzere tasarlanmış tuzaklar olarak görmekte, hazır ilâç yerine havan da yapılmış ilaçları savunmakta, sömürmeye ve aldatmaya dayanan çıkarcı dünya görüşünü kabul etmemektedir.  Bir İstanbul Çelebisi edası ile çevresini de uyarmak istemekte, kötü olarak gördüğü gidişattan kendi muhitini uzak tutmaya çalışmaktadır.

Sadettin’in bu eczanesi fabrikasyon ilaçlar değil eczacının kendisi tarafından kişiye özel ilaçlar yapıp satan bir eczanedir. Sadettin Derdsavar ise namuslu, onurlu, vicdanlı, para kazanmaktan ziyade şifa dağıtmaktan hoşlanan bir insandır. Güzel ambalajlı pahalı Avrupa ilaçlarının muadillerini kendi eli hazırlamakta insanlara kendi yaptığı bu eş değer ilaçları ucuza vermek istemektedir. Sadettin Derdsavar’ın derdi dalavere ve kandırma üzerine kurulmuş olan aldatıçı sisteme karşı halkı uyandırmak ve onlara aynı sağlık hizmetini daha ucuza temin etmektir. 

2.            PERDE

Naciye’nin hiçbir zaman erişemediği gençlik hayalleri vardır Naciye bu hayallerinin peşinden koşmaya başlar.  Eczacı Sadettin’in zıddı olan ve genç kuşağı temsil ede Ünal ve Melda’nın ilişkisi sadettin Dertsavar’ın düşüncelerine menfi yönde gitmekte ortaya çıkan bu tezat oyundaki mesajları netleştirecek bir fon yaratamaya neden olmaktadır. Ünal, Melda ve Naciye,  yenilikçi yaşam ve genç kuşağın özlem, davranış ve tutumlarını ortaya koyarak  Sadettin Derdsavar’ın tezlerine karşıt yönden destek veren  anlayışlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Oyun bu çelişkiler ve tezatlar içinde ortaya çıkan tali çatışmalar ile şekillenir. 

    3.  PERDE

Gelişmeler Sadettin Derdsavar’ın Fazilet Eczanesinin yıkımına kadar gitmiş ama mahalle halkı Sadettin Derdsavar ve Fazilet Eczanesinin kıymetini anlamıştır. Çükü orası sadece bir eczane değil mahalle halkının karşılaşıp sohbet ettikleri,  soluk aldıkları, sevinçlerini ve üzüntülerini paylaştıkları hem ruhi hem de fiziki olarak şifa buldukları bir yerdir.   Halk buluşma ve kaynaşma merkezlerinin yıkımına dayanamamış, eczaneyi yeniden yapmaya karar vermiştir.

Böylece Sadettin Derdsavar’ın yıkılacak Fazilet Eczanesinin yerine bir yenisi bulunur. 

SİTEMİZDE İLGLİ LİNKLER İLGİLİ YAZILAR TIKLATIP AÇABİLİRSİNİZ

Öyküleri

·         Yaşasın Demokrasi (1948)

·         Şişhane’ye Yağmur Yağıyord (1950)

·         Tuş  (1951)

·          Ay Işığında Çalışkur (1954)

·         Sancho’nun Sabah Yürüyüşü  (1964)

·         Konçinalar  (1967)

·         Kızıl Saçlı Amazon  (1970)

·         Yalıda Sabah  (1979)

·         Şeytan Tüyü (1980),

·         Bir Kavak ve İnsanlar

Tiyatro oyunları

·         Eşeğin Gölgesi

·         Günün Adamıti (1957)

·         Keşanlı Ali Destanı (1964)

·         Fazilet Eczanesi  (1960

·         Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964)

·         Zilli Zarife (196

·          Haldun Taner Vatan Kurtaran Şaban (1967)

·          Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1969)

·         Astronot Niyazi  (1970)

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar